Başlıktaki iddia sarsıcı.
Bunu seslendiren kişi Yargıtay'ın eski başkanı Sami Selçuk olmasa belki yazılmayabilir.
Ama Selçuk ciddi bir hukukçu ve Yargıtay'ın pek çok mensubu ile hala yakın bir ilişki içinde.
Türkiye Evrensel Hukuk'un neresinde adlı toplantı.
Günü ilginç.
Sabaha karşı cemaate yakın polislere karşı operasyonun başladığı gün yapılıyor.
Bir yandan toplantıyı izliyor bir yandan kimi arkadan kimi önden kelepçelenmiş polislerin fotoğraflarını sosyal Medya'dan takip ediyorum.
Aklımda KCK davasında Kürt siyasetçilerin kelepçeli fotoğraflarının servis edildiği günler.
O ayıplı günler.
Gazetecilerin 'terörist' diye tutuklandığı zamanlar.
O günlerde yapılanlar ne denli yanlışsa...
Bugün henüz adalet karar vermemişken gözaltına alınanları suçlu ilan eden rövanşistler...
Aynı derece rahatsız edici.
Tekrar toplantıya dönüş yapacak olursak.
Evrensel Hukuk Platformu'nun düzenlediği toplantının ilk bölümünde Niyazi Öktem ve Taha Akyol açılış konuşmalarını yapıyor.
Öktem evrensel hukuk kavramının önemine atıf yapıyor.
Türkiye açısından Güncel olan Anayasa Mahkemesi Başkanı'nın hükümet önünde bu olguya yaptığı kuvvetli vurgu.
Hatırlayalım.
Twitter'ın, You Tube'un kapatıldığı günler.
Anayasa Mahkemesi'nin aldığı özgürlükçü kararlar iktidarı rahatsız etmiş ve Başbakan yargıyı "milli"olmamakla suçlamıştı.
Kılıç ise hukukun evrenselliğini hatırlatmıştı.
Öktem hem bu tartışmadan bahsetti hem de hukukun evrenselleşmesinin tarihi sürecini "göksel hakimiyetten çağdaş hukuka" geçiş evrelerini anlattı.
Akyol ise evrensel hukukun iki temel taşını kuvvetler ayrılığı ve üstüne karşı bireyin hakkını savunmak olarak özetledi.
Ve en baştaki kritik konuyu da anlatan Yargıtay eski Başkanı Sami Selçuk'un konuşması.
Selçuk hem dünyadaki hukukun bağımsızlık süreçlerinden bahsetti hem de Türkiye'de hukuk bilincinin yerleşmediğini anlattı.
Sami Selçuk konuşmasında Adalet Bakanı Müsteşarı'nı da eleştirdi. Kenan İpek'in adını anmadan ( sadece görevini söyledi) 'müsteşar yargının önündeki bir konuyla ilgili nasıl konuşur?"dedi.
Müsteşar İpek bir süre önce İstanbul'da kimi HSYK üyelerini de yanına alarak iftara katılmış ve orada bulunan hakim, savcılara konuşma yapmıştı. İpek 17 ve 25 Aralık süreçleriyle ilgili şunları söylemişti:
“Darbelerle tarihine yarım kalmış bir müdahale başlığı daha eklenmiştir. 17 ve 25 Aralık süreçlerinde yaşananların, ileri sürülen gerekçelerle ilgili olmadığını hepimiz biliyoruz. Rahmetli Menderes ve bakanlarını yolsuzlukla suçlayıp kamuoyunda yıpratan zihniyet yeniden dirilmiş, kritik süreçlerde devreye girmek suretiyle ülkemizin ayağına bağ olmuştur.”
Sami Selçuk'un anlattığı bir diğer "müdahale örneği" ise şu idi:
Yargıtay'da bir daire başkanına gidiliyor. Ve ona hesap soruluyor. "Şu adamı niye beraat ettirdiniz diye. Daire başkanı da oturup yanıt veriyor, kovması gerekirken."
Konuşmasının ardından Selçuk'a bu müdahaleyi Yargıtay'daki o daire başkanına kim yapmış diye soruyorum. "HSYK'dan biri' diyor.
"Hükümet ile bağlantısı, ilişkisi olan bir HSYK üyesi mi?" diye soruyorum "evet" diyor başını sallıyor.
2014 yılında Türkiye'de hala hukuku tartışıyoruz.
Yıllardır her gözaltı kararının tutuklamanın ardından olaya şüpheyle bakıyoruz.
Ve herkes için adil ve eşit hukuku.
Hukuksuzluk kapımızı çaldığında istiyoruz.