22 Ağustos 2023

HDP'nin yerel seçimde iktidar ile ittifak yapma olasılığı var mı?

Muhalefet için bu kez HDP'nin desteğini almak daha zor olacak gibi gözüküyor

Türkiye’de muhalefet partileri 28 Mayıs sonrası seçim sonuçlarını sindirmeye çalışıyor. "Sindirme"yi iki türlü okuyabiliriz. Biri bildiğimiz "hazmetme". Bu konuda pek sıkıntılı görünmüyorlar. Diğeri özellikle Millet İttifakı’nın genel başkanlarının özeleştiri ya da istifa bekleyen parti yöneticilerine ya da seçmenlere karşı ‘koltuğu terk etmemek için’ takındıkları tavır. Örgütü, seçmeni, diğer partiyi suçlama.

Muhalefet içinde başarısızlığa en hızlı tepki veren HDP oldu. Önce eş başkanlar Pervin Buldan ve Mithat Sancar, eylül ayında yapılacak kongrede yeniden aday olmayacaklarını duyurdular. Ardından parti yönetimi, milletvekilleri de dahil alana çıkarak halk buluşmalarıyla önümüzdeki dönem oluşacak yol haritasını belirlemek için görüşmeler yapmaya başladılar. Oradan aldıkları geri bildirim yönetimde konuşulup karara bağlanacak. Bu arada bu hafta 27 Ağustos’ta HDP Kongresi’ni toplayarak "küçülecek". Olası bir Anayasa Mahkemesi kapatma kararı öncesi hazırlık olarak okuyabiliriz. Eylül ayında toplanacak Yeşil Sol Kongresi’nde de partinin adının değişmesi bekleniyor. Tabii değişecek olan sadece adı ve eş başkanları değil partililer bu süreci "yapılandırma-yeniden inşa" olarak tarif ediyor.

Yukarıdaki başlığa gelince. Kürt siyasi hareketinin önemli yayın organı Yeni Yaşam’da okuduğum Herdem Fırat imzalı bir yazıdan sonra kullandım. Pazar günü çıkan bu köşe ile ilgili sosyal medyada "önemli yazı" diye paylaşanların yanında bu yazıyla ilgili fikrini almak için aradığım partiye yakın-partili isimlerin tamamı okumuştu.

Yazının başlığı "Yerel seçimde ne yapmalı" idi. Başlığın hemen altındaki spot ise şöyleydi:

"HDP açısından da durum nettir. Yapacağı tüm ittifakları şartlarını ortaya koyarak yapar. Bu şartlara iktidar partisi uyuyorsa ona da açık olabilmeli. Başta kendi içinde uygun bir aday belirleme yöntemi bulmalı, sonrasında ise nerede, nasıl hareket edeceğini şartları da göz önünde bulundurarak hareket etmelidir."

Sadece başlık ve spota bakarak bir hükme varmanın haksızlık olacağını bilecek kadar bir gazetecilik deneyimim var. Onun için alt detaylara bakalım. Yazıda önemli bir detay "yeni bir çözüm süreci"nin de geçtiği bölüm:

"Bazıları şimdiden HDP’nin pazarlıklar içinde olduğunu söylüyor. Bunu en çok dillendiren de sözüm ona muhalif olup HDP’yi en çok dövenlerdir. “HDP her yerde aday çıkararak iktidara alan açıyor”, “HDP iktidara göz kırpıyor”, “Yeni bir çözüm sürecinin sinyalleri veriliyor.” Bilip bilmeden atış serbest diye, ağzına gelen söyleniyor. Diğer taraftan başka bir velvele. “HDP kesinlikle sol ile ittifak kurmamalı”, “HDP Millet İttifakı’nı desteklemeyi bırakmalı,”, “Kimse HDP’nin AKP ile ittifak yapmasını beklememeli,”, “Bunca yapılanlardan sonra HDP’nin AKP ile görüşmesi düşünülemez.” Bu tartışmaların -ülkenin devasa sorunları düşünüldüğünde- siyaseten ne kadar sığ oldukları görülüyor. Keşke yeni bir çözüm süreci başlasa, keşke ülkenin sorunlarının çözümünde HDP ve AKP ortak bir zeminde buluşabilse, keşke HDP’nin sol ile ittifakı en geniş çerçevede gerçekleşebilse. Eğer savaş duracaksa, ölümler son bulacaksa, özgürlüklerin önü açılacaksa neden bundan kaçınılmalı? Tam aksine bunda ısrar edilmeli."

Bu bölümde en çarpıcı bölüm "keşke yeni bir çözüm süreci başlasa, keşke ülkenin sorunlarının çözümünde HDP ve AKP ortak bir zeminde buluşabilse..."
Devamında "keşke HDP’nin sol ile ittifakı en geniş çerçevede gerçekleşebilse" de deniyor ama o zaten olan-olma olasılığı yüksek bir durum.

Pek çok düşünce geçiyor insanın aklından. Yeni bir çözüm süreci hazırlığı-çalışması mı var, HDP’nin yöneticileri 7 yıldır hapiste, haklarında ağırlaştırılmış müebbet istenirken AKP ile işbirliği mümkün mü? Gerçi bir sonraki cümle "ölümlerin son bulmasından, özgürlüklerin önünün açılmasından" bahsediyor.

Bu arada yazıdan CHP’ye karşı da özellikle 14 Mayıs sonrası Zafer Partisi ile yaptığı işbirliği-protokol nedeniyle bir "kızgınlık" görülüyor. Başta İstanbul, büyükşehirlerde HDP’nin 2019’daki desteği seçimlerin kazanılmasında önemli faktördü. Şimdi bu da sorgulanıyor gözüküyor:

Yerel seçimlerde ne yapmalı? Aslında durum çok da karışık değil. Muhalefet gerçek bir ittifak istiyorsa bunu ilan eder. Ana muhalefet özellikle Kürt halkı karşısında güven kaybetti. Faşistlerle arka planda protokol imzalayanların, bundan böyle hiçbir şey olmadan hareket etmeleri kabul edilemez ve desteklenemez.

Kemal Kılıçdaroğlu’na 14 Mayıs seçimleri öncesi Kürt seçmenin gösterdiği büyük destek-sevgi bu tarihten sonra hayli zedelendi. Yazıda HDP’nin özellikle son seçimde takındığı tavra ilişkin eleştiri de var:

"İktidarın baskısını en çok hisseden HDP olduğu gibi muhalefetten de en büyük darbeyi yiyen yine HDP oldu. HDP son iki seçimde takındığı tutumu ve aldığı sonuçları göz önünde bulundurarak ne yapmasına karar verecektir."

Burada HDP’nin muhalefetle özellikle CHP ile birlikte hareket etmesiyle ilgili bir eleştiri var. Hem HDP yönetimi hem Selahattin Demirtaş’ın durduğu yerin tartışıldığı anlaşılıyor. "Demokrasi güçleriyle dayanışan ve umut veren bir ittifak dönemiydi" diyenler de çok ama yine de önümüzdeki dönem daha farklı bir dil tutturulabilme ihtimali gözüküyor.

Bir yazıya bakarak önümüzdeki dönemle, seçimlerle ilgili bir ittifak öngörüsünde bulunulamaz elbet. Ancak konuştuğum kaynaklar şu noktaların altını çiziyor:

"Hem seçimlere zaman var hem halk toplantıları sürüyor hem kongrelerin yapılması gerekiyor. Şimdiden ittifak konuşmak için erken. Ancak şurası kesin bir ittifak olacaksa da şeffaf ve ilkelerin ortaya konduğu/yazılı bir ittifak olacak. Zaten ilk hedef kayyım atanan belediyeleri geri almak. HDP’yi hareketi yıpratmak için bu konuların kesinleşmeden konuşulması haksızlık olur."

Bitirirken…

Muhalefet için bu kez HDP’nin desteğini almak daha zor olacak gibi gözüküyor. İktidarla da ittifaka açık olabilme cümlesini uzun zaman sonra ilk kez duyuyorum. 2019 Haziran ayında iktidarın Abdullah Öcalan’dan getirttiği mektupta "iktidarla da muhalefetle de yan yana durmayın üçüncü yolu tercih edin" dediğini de hatırlatayım. HDP’nin doğrudan ittifak yapmasa bile aday çıkarması muhalefetin işini güçleştirir. Bir diğer soru bu hamle/arayış/tartışma var olan ya da olma potansiyeli taşıyan yazıda geçen haliyle "yeni çözüm sürecinin" bir parçası ya da habercisi olabilir mi? Bu soruların bir kısmı ile ilgili ipuçlarını çarşamba günü alabileceğiz. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Erbil’e gidecek. Orada Mesud Barzani ve Kubad Talabani ile görüşecek. Bağdat’a da gideceği belirtilen Fidan’ın Irak Başbakanı Muhammed Şiya es Sudani ile de buluşacağı bildiriliyor.

Seçimlerin üzerinden üç ay geçti, yeni seçimlere yedi ay kaldı. Önümüzdeki günler önemli gelişmelere sahne olabilir. Sadece seçim merkezli değil…

Murat Sabuncu kimdir? 

Murat Sabuncu İstanbul'da doğdu. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Protohistorya ve Ön Asya Arkeolojisi bölümünü bitirdi. Boğaziçi Üniversitesi'nde İşletmecilik Sertifikası programını tamamladı. İstanbul Ticaret Üniversitesi'nde Medya ve İletişim Sistemleri konusunda yüksek lisans yaptı.

Dergi, gazete, radyo, televizyon, internet haber sitelerinde muhabirlik, editörlük, yayın koordinatörlüğü, genel yayın yönetmenliği, köşe yazarlığı yaptı.

En uzun süre Milliyet gazetesinde çalıştı. Tempo dergisinde genel yayın yönetmenliği, Fortune dergisinde kurucu yönetmenlik yaptı. Skytürk 360'da ekonomiden politikaya değişik programlar hazırladı, sundu. 

Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni oldu, ikinci ayında tutuklanıp Silivri Kapalı Cezaevi'ne gönderildi. Hapsedildiği cezaevinde 1,5 yıl tutuklu kaldı. 

T24'te köşe yazarlığı, yapıyor. 2016 yılından beri pasaportu ve sürekli basın kartı verilmiyor. Yargıtay'ın iki kere verdiği beraat kararına rağmen 7,5 yıl hapis cezası talebi içeren dosyası, Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nda bekliyor.

Bölgeden tanıklıklarını ve izlenimlerini "Gazze: Mahsuscuktan Bir Aşk Hikâyesi" adıyla yayımlanan kitabında paylaştı. Sedat Simavi Gazetecilik Ödülü sahibi. Sorbonne'da hukuk doktorası yapan bir oğlu, Nuri isimli bir kedisi var.

Yazarın Diğer Yazıları

Kaygıda ortaklık büyürken “Çözerse Erdoğan çözer” final yapıyor, iyi de kim çözer? 

Ekonomiden hukuka yaptığı yanlışlarla memleketi birbirinden farklı krizlere sokmuş olsa da her hâl ve karda özellikle kendi seçmeni ‘bir bildiği vardır’dan ‘din-güvenlik-ortak bizlik’ söylemini ‘satın almasına’, hemen her koşulda Erdoğan’ı destekledi. Uzun süre ‘Çözerse Erdoğan çözer’ tezi adeta Erdoğan için adı konulmamış bir ‘güven-destek’ sloganı oldU

“Milliyetçi-muhafazakâr seçmen CHP’ye, DEM Parti’yle yan yana durduğu için ne der”e teslim olmamak

İki hafta önce Öcalan’ı Meclis’te konuşturmayı önerebilecek kadar ‘açılan’ iktidar ortağı ile potansiyel süreçle ilgili olumlu konuşan iktidarın Cumhurbaşkanı ne oldu da pozisyon değiştirdi?

"
"