03 Ocak 2025

Selçuk Bayraktar’ın ‘dili’, İtalya girişimi, iktidarın hem içinde hem dışında ‘tekno-milliyetçi' gücü

Daha zaman olsa da Cumhur İttifakı’nın adayının Erdoğan olacağı kesin gibi ama bence Selçuk Bayraktar yakında siyaseten daha aktif bir alanda olacak

2024 sonunda gerçekleşen bir satın alma önümüzdeki günlerin ve yılların kritik konularından biri olarak anılacak. Etkisi sadece Türkiye ile sınırlı kalmayacak bir iş bu. Bir ucu Avrupa’ya doğru çıkan şimdilik içerideki siyasi dengeleri etkilemiyor gözüken ancak diğer ucu ileride daha kapsamlı bir süreci tetikleyebilecek bir gelişme. İtalyan havacılık şirketi Piaggio’nun Baykar Grubu tarafından satın alınması anlattığım. 140 yıllık bu şirket istihbarat amaçlı İHA’ları üretmesinin dışında Türkiye’nin S-400 alımı nedeniyle dışlandığı F-35 programında kullanılan parçaları da üretiyor. Yani bir şekilde Türkiye mevcut iktidarın, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın tercihiyle girdiği S-400 yolu nedeniyle dışlandığı F-35 sürecine damadı Selçuk Bayraktar’ın şirketi Baykar’ın vasıtasıyla bir şekilde geri dönmüş de oluyor. Baykar’ın Erdoğan’dan önce kurulan, bu yola çıkan bir şirket oluşu gerçeğini de ‘Erdoğan’dan sonra büyüme hızının arttığı tartışmalarını da’ not olarak hatırlatıyorum.

Satın almayla ilgili İtalya’daki tartışmaları özetleyen Övgü Pınar’ın BBC Türkçe’deki haberindeki bir bölümü aktarıyorum.

“Arieste Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Profesörü ve İtalya'nın köklü düşünce kuruluşlarından Uluslararası Siyaset Araştırmaları Enstitüsü (ISPI) araştırmacısı Federico Donelli de bu anlaşmanın Baykar'ın "hem pazarını hem de arzını genişletme arzusunun" göstergesi olduğunu söyledi.

Donelli, Baykar'ın Piaggio'yu satın almasının arkasında, bazı sektörler veya modellerle ilgili "know-how" elde etme isteğinin de olduğunu vurguladı, "Bunların arasında şüphesiz P180 Avanti'nin yanı sıra sıfır emisyonlu iş uçağı projesi de var" dedi.

Sıfır emisyonlu uçaklar, yakın gelecekte tamamen elektrikle çalışan veya hidrojen - elektrik hibrit motorlu havalanacak şekilde tasarlanıyor.

Donelli'ye göre, "Baykar'ın son yıllarda inşa ettiği şöhret ve itibar, Piaggio Aero'nun yeniden lansmanı için faydalı bir itici güç olabilir". Ayrıca, Piaggio Aerospace ve Baykar'ın uzmanlığı arasındaki entegrasyon, HammerHead gözetleme droneları gibi bazı modellerin daha da geliştirilmesinde ve genel olarak motor bileşenlerinin üretiminde belirleyici olabilir.”

‘Sıfır emisyonlu iş uçağı’ da yeni alan olarak önemli olacak ancak havacılık gazeteciliğinin önemli isimlerinden Uğur Cebeci’nin altını çizdiği konu ‘uçak motoru da imal eden İtalyan şirket, Baykar’ı motor ihtiyacında bağımlılıktan kurtaracak ve hızla gelişerek dünyada önemli bir noktaya gelecek’…

Fotoğraflar: AA

İtalyan analistin bahsettiği ‘Baykar’ın itibar ve şöhreti’ne dair hatırlatmaları yapmak istiyorum:  

-Baykar, Bayraktar TB2 ve Bayraktar Akıncı adlı SİHA’larıyla dünyanın 34 ülkesine ihracat yapıyor. 2023 yılında 1 milyar 770 milyon dolar ihracat gerçekleştiren şirket, Türk savunma ve havacılık ihracatının yüzde 32’sini elinde tutuyor.

-Baykar’ın gelirlerinin yüzde 90’ını ihracat oluşturuyor. Yeni büyüme alanlarını Latin Amerika gibi yeni coğrafyalar, AB ve NATO ülkeleri olarak belirlemişler.

-Selçuk Bayraktar’ın verdiği bilgiye göre Türkiye ‘insansız hava araçları’ alanında dünya lideri konumunda… Dünya SİHA pazarının yüzde 65'i Türkiye'nin bunun yüzde 60'ı Baykar'ın.

-Önümüzdeki 5 yılda 1,5 milyar dolar yatırım planlıyorlar. SİHA sattıkları 5 NATO ülkesi var. Tek seferde yaptıkları en büyük ihracatı 2022 Ağustos’unda Suudi Arabistan’a gerçekleştirdiler. 3 milyar doları aşan bir sipariş oldu bu. (Bu konuda kapsamlı bir söyleşi Capital’de Haluk Bayraktar ile yapıldı.)

Baykar’ın İHA, SİHA, savaş uçağından sonra sivil havacılıktaki yeni çalışma alanı da yakından izlenecek. Bu arada yapay zekâ konusunda da bir girişimleri var. ‘T3AI’ adını verdikleri Türkçe'yi iyi şekilde konuşabilen, ‘kendi değerleriyle düşüneceğini söyledikleri’ dil modeli inşa etmeye çalışıyorlar. T3AI tanıtılırken ‘T3AI’LE’ şeklinde tanıtılıyor; AI (yapay zekânın kısaltılmışı) yanına gelen LE ile ‘aile’ oluyor. Bayraktar çalıştıkları dil modelini "insanın doğal düşünmesiyle, düşünmesinin mantığını kullanarak işleyen bir makine inşa etmeye çalışıyoruz” şeklinde özetliyor. Bu dilin X’teki hesabında kendisini dinleyen gençlere ‘medeniyetimizin güneş yüzlü çocukları huzur ve barış dolu daha adil bir dünya inşa edecekler’ diye sesleniyor.

Bitirirken…

Teknofest’in Ankara’daki etkinliğine gittiğimde gördüklerimi ve izlenimlerimi yazdığım yazıda girişteki şu ‘Teknofest Marşı’ndan alıntı yapmıştım. Şöyle diyordu sözlerde:

Tam bağımsız Türkiye, vazgeçer miyiz hiç senden? Dillere destan aşkımızdan, yitik sevdamızdan, Teknofest’ler göreceğiz, milyon milyon geleceğiz, gençlerle omuz omuza, zaferlere ereceğiz, göklerde Kızılelma, Anadolu sularda, TOGG çıktı yollara, şimdi de sende sıra, Biz Teknofest'le büyüdük, göklere yürüdük, heyecanın gördük, en zirvesini de, şimdi sıra sende, hayal et birlikte, geliyor işte, tam bağımsız Türkiye."

Selçuk Bayraktar’ın ‘tekno-milliyetçi’ bir inş sürecinin içinde olduğundan bahsetmiştim. Bu inşa sürecinin hızlandığını bir noktaya doğru evrildiğini görüyorum.  Erdoğan’ın ‘seküler-muhafazakâr’ kutuplaştırmasına karşı, Bayraktar ‘dindarları dışlamayan’ (konuşmalarında yoğun olmasa da dini referanslar kullanıyor aynı zamanda İbni Haldun’dan, Cezeri’den Takuyiddin’den bahsediyor) bir tekno-milliyetçi çizgi izliyor. Türkiye’nin ‘askeri alanda yarattığı güvenlik alanından hoşlanan seküler’ kesimlere de dokunabiliyor.

Erdoğan’ın ve onun kişiliğinde eriyen AKP’nin özellikle gençlerde kaybettiği güven ‘yeni hikâyeyi yazma konusundaki başarısızlık, toplumsal ve sınıfsal temelli yeni siyasi çıkış için ‘MIT mezunu ama bu toprakların çocuğu’ imajı karşılık bulabilir.  

Türkiye’de MHP lideri Bahçeli’nin başlattığı yeni Kürt barışı sürecine ‘yine kandıracaklar, sadece Anayasa için’ diye bakan kibirle, iktidarın demokrasi olmadan ‘barış ve adaleti tesis edemeyeceğini bile bile alkış tutanlar’ arasından daha açık-özgür bir tartışmaya ihtiyaç duyduğu günlerden geçiliyor. Muhalefetin özellikle CHP’nin alacağı tavır-duruş dengelerin yerine oturması açısından önemli olacak. Cumhurbaşkanlığı seçimleri için CHP’de ismi geçenler arasında İmamoğlu ve Yavaş anketlerde Erdoğan’a karşı önde çıkıyor. Daha zaman olsa da Cumhur İttifakı’nın adayının Erdoğan olacağı kesin gibi ama bence Selçuk Bayraktar yakında siyaseten daha aktif bir alanda olacak.

Murat Sabuncu kimdir? 

Murat Sabuncu İstanbul'da doğdu. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Protohistorya ve Ön Asya Arkeolojisi bölümünü bitirdi. Boğaziçi Üniversitesi'nde İşletmecilik Sertifikası programını tamamladı. İstanbul Ticaret Üniversitesi'nde Medya ve İletişim Sistemleri konusunda yüksek lisans yaptı.

Dergi, gazete, radyo, televizyon, internet haber sitelerinde muhabirlik, editörlük, yayın koordinatörlüğü, genel yayın yönetmenliği, köşe yazarlığı yaptı.

En uzun süre Milliyet gazetesinde çalıştı. Tempo dergisinde genel yayın yönetmenliği, Fortune dergisinde kurucu yönetmenlik yaptı. Skytürk 360'da ekonomiden politikaya değişik programlar hazırladı, sundu. 

Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni oldu, ikinci ayında tutuklanıp Silivri Kapalı Cezaevi'ne gönderildi. Hapsedildiği cezaevinde 1,5 yıl tutuklu kaldı. 

T24'te köşe yazarlığı, yapıyor. 2016 yılından beri pasaportu ve sürekli basın kartı verilmiyor. Yargıtay'ın iki kere verdiği beraat kararına rağmen 7,5 yıl hapis cezası talebi içeren dosyası, Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nda bekliyor.

Bölgeden tanıklıklarını ve izlenimlerini "Gazze: Mahsuscuktan Bir Aşk Hikâyesi" adıyla yayımlanan kitabında paylaştı. Sedat Simavi Gazetecilik Ödülü ve Ayşenur Zarakolu Düşünce ve İfade Özgürlüğü Ödülü sahibi. Sorbonne'da hukuk doktorası yapan avukat oğlu, Nuri isimli bir kedisi var.

 

 

 

 

 

Yazarın Diğer Yazıları

Yeni paradigma: Yerli-milli eşitleyen süreç, diğer ülkelerdeki Kürtleri de kapsayacak bir soft power güç mü?

‘Eşme Ruhu’ diye biten dokuz yıl önceki son mesaj, o ruhun bugün Suriye içinde etkisini de belirleyebilecek şekilde yeniden ortaya çıkıyor. Üstelik sürece kapıyı Türk milliyetçisi partinin Genel Başkanı Devlet Bahçeli açıyor. Öcalan’ın açıklamalarını da dikkate alarak şu an yaşananları alt alta yazmakta fayda var

Devlet Bahçeli 2024’ün en kritik ‘oyun değiştirici, kurucu’ ismi oldu

2024’ün ilk üç ayını başarılı geçirip birinci parti olan ana muhalefet; son üç ayda iktidara, Bahçeli’ye, Erdoğan’a kaptırdığı söz, gündem belirleme gücünü yeniden ele alabilecek mi?

Kalabalık bir yalnızlığın içinde, toplumsallığın çöküşü

Türkiye’nin durumunu dünyanın genelindeki ‘beyin çürümesini de kapsayan’ kalabalık içindeki yalnızlık olarak düşünebiliriz. Bu durumdan çıkışın yolu ortak değerler, acılar, mutlukları elbette demokrasi ve hukukun içinde yeniden anlamlandırmadan geçiyor

"
"