03 Şubat 2021

HDP Eş Genel Başkanı Sancar: İktidar, anayasa için; hükümet sistemi, özgürlükler ve demokratik katılımla ilgili tercihlerini açıklamalı

Anayasa için Meclis'te bir müzakere yöntemi kabul edilirse toplumun bütün kesimlerine ulaşmanın yolları hep birlikte bulunabilir

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan beklenmedik bir anda "yeni anayasa" çağrısı yaptı. Muhalefet partilerinin çoğu çağrıyı gündem değiştirme olarak okudu. Tüm partilerle değil sadece MHP ile ortak bir anayasa değişikliğini isteyeceği tartışıldı. Ancak Meclis'te AKP'nin 289 ortağı MHP'nin 48 ve BBP'nin 1 milletvekili bulunuyor. Anayasa değişikliğinin Meclis'te kabul edilmedi için en az 400 milletvekilinin oyuna ihtiyaç var. Referandum için ise bu sayı en az 360 olmalı. Yani muhalefetsiz bir çözüm imkansız. HDP'nin hukukçu kökenli Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, Erdoğan'ın önerisini ve partisinin duruşunu anlattı.

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın "yeni anayasa çıkışını" nasıl değerlendiriyorsunuz? Bunu siyasi bir manevra mı yoksa samimi bir tavır olarak mı okuyorsunuz?

Yeni bir anayasa konusunda dar hesaplarla hareket edilirse yazık olur. HDP'nin bu konuda tavrı açıktır. Eğer amaç toplumu oyalamaksa, iktidar bu sıkışıklıktan kurtulma hesabıyla hareket ediyorsa, bir parça nefes almaya yönelik bir manevra niyeti taşıyorsa, HDP buna karşı tavrını açıkça ortaya koyar ve böyle bir oyunun parçası olmaz.

HDP, Erdoğan'ın bu önerisi -ki MHP lideri Devlet Bahçeli de kendisine destek verdi- ve bu önerilerin hayata geçirilmesine ilişkin yöntem konusunda tam olarak ne düşünüyor?

Meclis'e getirsinler, görelim ve değerlendirelim. Biz, yeni anayasanın toplumun bütün kesimlerinin katılımı ile şeffaf ve demokratik bir ortamda yapılmasını savunuyoruz. Demokratik bir anayasa yapmanın vazgeçilmez şartı demokratik bir ortamdır. Demokratik olmayan bir ortamda demokratik bir anayasa yapılamaz. Anayasa tartışmasının ön şartı olan, demokratik ortamın temelini oluşturan özgürlüklerin hepsi bugün askıya alınmıştır. Bırakalım anayasa tartışması yürütmeyi, herhangi bir mesele üzerinde kaygı gütmeden, engelsiz bir tartışma yürütme imkânı dahi yoktur. Söylenecek her sözün iktidar tarafından, başta yargı olmak üzere çeşitli aygıtlarla bastırılma ve boğulma tehlikesi bu kadar açık ve yakınken demokratik bir anayasa tartışması nasıl yapılacaktır? İktidar yeni anayasa derken demokratik bir anayasayı kastediyorsa, öncelikle bunun temel şartlarını gerçekleştireceğini  göstermelidir. Yeni anayasa konusunda söz söyleme temsiliyeti ve imkânı bulunan pek çok siyasetçi, aydın ve gazeteci bugün cezaevlerinde tutuluyorken Meclis'te de toplumda da geniş katılımlı bir tartışma yürütmek mümkün değildir. Öte yandan amaç darbe anayasasından kurtulmaksa, bir darbe rejiminden farklı olmayan bugünkü ortamın mutlaka değişmesi gerekir. Yani iktidar gerçekten "samimi" ise, siyasal partilerin ve toplumun karşısına öncelikle kapsamlı bir demokratikleşme planı ve taahhüdüyle çıkmalı, yeni bir anayasa ihtiyacına dair kendi görüş ve gerekçelerini açıkça sunmalıdır.

Madde madde saysanız Erdoğan'ın böyle bir arayışta ilk açıklaması gerekenler ne olur?

Hükümet sistemi, özgürlükler düzeni, demokratik katılım ve denetim mekanizmalarıyla ilgili tercihlerini en azından ana hatlarıyla şimdiden açıklamalıdır. Yeni anayasa tartışmasının başlangıcı Meclis olmalıdır. İktidar, belirttiğimiz hususlarla ilgili bir öneri paketiyle, Meclis'te bir müzakere yöntemini kabul ederse toplumun bütün kesimlerine ulaşmanın yolları hep birlikte bulunabilir.

Yazarın Diğer Yazıları

Sığınmacılardan Kürt sorununa ve ekonomiye ‘yeni Suriye’ Erdoğan’a ne kazandırır?

Halkına eziyet eden bir diktatör Esad gitti. Yerine geçmişinde El Kaide ve El Nusra olan bir ismin liderlik ettiği örgütün ‘daha ılımlı görüntü veren’ bir ismi geldi. Bunun Türkiye açısından çok uzak olmayan bir vadede barındırdığı risklerle karşı karşıya kalınabilir. Ancak içeride ve kısmen dışarıda şu anda ve bir süre ‘söz-gündem üstünlüğü’ Erdoğan’a geçmiş gözüküyor

Kapitalizmin yıkıcılığı, otoriterizmin baskıcılığı altında “çekmediğim her acı için acı çekiyorum”

Nahif, gerçekten uzak bulunabilir ama ‘çekmediğim her acı için acı çekiyorum’ içselleştirilebilirse farklı bir dünyayı, memleketi konuşabiliriz

Bir mesafe alınmamış olsa, İmralı’ya gitme konusu gündeme gelir miydi?

Türkiye ocak ayı sonundan itibaren görevi devir alacak Trump’ın yaratacağı belirsizlik, bölgede büyüyebilecek bir çatışma-savaş öncesi pozisyon alma çabasında gözüküyor. Elbette iktidarın bir yandan barış-birlikte yaşam için arayışları öte yanda kayyımdan tutuklamalara yaşanan sertlik görüntüleri “yeni bir mühendislik-algı çabası mı” şüphesini haklı olarak düşündürüyor

"
"