17 Nisan 2014

'Gül; ne pahasına olursa olsun ben de varım demeyecek'

Ankara'daki TÜSİAD toplantısı... Türkiye'nin önde gelen işadamlarının büyük çoğunluğu gelmişler. Artı 1 Ankara Temsilciliği'mden evvel de sık izlediğim buluşma... Derneğin Başkentteki toplantıları hep kalabalık olur ama bu sefer ki farklı.

Ankara'daki TÜSİAD toplantısı...
Türkiye'nin önde gelen işadamlarının büyük çoğunluğu gelmişler.
Artı 1 Ankara Temsilciliği'mden evvel de sık izlediğim buluşma...

Derneğin Başkentteki toplantıları hep kalabalık olur ama bu sefer ki farklı.
Çünkü Konuk önemli.
Üstelik zamanlama da kritik.
Konuk Cumhurbaşkanı Abdullah Gül.
Ve Çankaya seçimlerine 4 aydan az bir zaman var.

Başbakan Erdoğan'ın Köşk için her geçen gün daha net  sinyaller verdiği süreçte Gül'ün ne yapacağı önemli.
Henüz Erdoğan ve Gül baş başa kalıp bu konudaki geleceği konuşmadılarsa da..
Özellikle dün Başbakan'ın partisinin vekilleriyle yaptığı toplantıda ortaya çıkan 'yetkilerini sonuna kadar kullanan, 82 Anayasası'ndaki güçlü cumhurbaşkanı modelini benimseyen' duruşu ikili arasındaki 'uzlaşının kolay olmayacağı' izlenimini uyandırdı.
Gül'ün son dönemde Twitter yasağından HSYK'ya internet yasasından MİT Kanunu'na uzanan süreçte,  kimileri tarafından 'yetersiz' görülse de yaptığı itirazlar, Erdoğan ile 'demokratik noktalardaki' ayrışmalarını açıkça ortaya koyuyor.

Zaten bugün TÜSİAD toplantısına katılması o ayrışmanın en önemli göstergelerinden biri değil mi?
Kısa süre önce Başbakan Erdoğan TÜSİAD'ı vatana ihanetle suçlamadı mı?
Şu cümleleri kurmadı mı?
"TÜSİAD Başkanı çıkıyor, olduğundan farklı bir tablo çiziyor. HSYK'daki düzenlemeden rahatsızlık duyuyor mu. TÜSİAD Başkanı, bu ülkeye yabancı sermaye gelmez derse bu düpedüz vatana ihanettir. Sen hangi işinde bakanları davet edeceksin."

İşte bunları düşünerek Gül'ü toplantının yapılacağı salonun önünde beklerken arkada ufak bir toplantı salonunun kapısı açıldı.
İçeri göz attığımda TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi Başkanı ve TÜSİAD Başkanı da dahil, derneğin 15 kadar üyesinin bu salonda olduğunu gördüm.
Ardından bizim beklediğimiz koridor Cumhurbaşkanı geleceği için boşaltıldı.
Ana salona geçtik.
Aradan 15 dakika geçtikten sonra önce TÜSİAD yöneticileri ardında Gül salona girdi.
Toplantı başladı.

Gül'ün konuşmasında 'siz siyasi atmosfere değil işinize konsantre olun" mesajı da "iş aleminin başarısı hükümetin başarısıdır çünkü başta istihdam özel sektör önemlidir' saptaması da hukukun üstünlüğünün sık sık altını çizmesi de önemliydi.

Ama en önemli vurgulardan birini sona saklamıştı. "Siz sadece ekonomi konularında konuşun" diyen iktidara adeta cevap verdi:
Sadece kendi konularınızla değil ülkenin konularıyla da ilgileniyorsunuz bu yüzden sizi tebrik ederim.
Gül'ün konuşmasının ve salondan ayrılmasının ardından toplantıya kısa bir ara verildi.
O arada tanınmış işadamlarından bir kaçıyla konuşma fırsatım oldu.
Aralarında ana toplantıdan evvel küçük odada gördüğüm isimler de vardı.
Onların aktardıkları önemli noktaları paylaşayım.
O oda Cumhurbaşkanı'nın isteğiyle toplantıdan önce küçük bir grupla 'sohbet' düzenlenmiş.
Yaklaşık 15 dakika sohbet edilmiş.
Cumhurbaşkanı burada toplantıda verdiği mesajları daha açık cümlelerle ifade etmiş.
Ve o odada bulunanlardan iki kişinin anlattığı:
Cumhurbaşkanı odadaki konuşmasıyla adeta veda mesajı da verdi.
Son derece çarpıcı bir anekdot.
Tabi sadece bu bilgiyle yazılmaz...
Cumhurbaşkanlığı kaynaklarıyla da istişare de bulundum.
Tam olarak bunun anlaşılamayacağını söyleseler de, tek ama kritik bir cümle de kurdular:
"Sayın Cumhurbaşkanı; her ne pahasına olursa olsun ben de varım demeyecek"

Her ne pahasına olursa olsun.
Bu cümleyi açmaya gerek var mı?
Bir süredir, Gül'ün inisiyatifi dışında ona biçilmeye çalışılan roller var.
Erdoğan'ın güçlü cumhurbaşkanlığı, 82 Anayasası'ndaki cumhurbaşkanlığı yetkilerine atıf, Numan Kurtulmuş ile eşbaşkanlık...
İşte "her ne pahasına olursa olsun"; Köşk'te kalmak ya da Erdoğan'ın yerine geçmek, siyasete devam etmek için Gül her şeye evet demeyecek anlamına geliyor.
Gül ile Erdoğan henüz baş başa görüşmediler.
Bu görüşmeden ne çıkar belli de olmaz.
Ancak Gül'ün ne cumhurbaşkanlığı ne parti başkanlığı ikisi de  kalsın demesi ihtimalini de göz ardı etmemek gerekli.

Yazarın Diğer Yazıları

Sığınmacılardan Kürt sorununa ve ekonomiye ‘yeni Suriye’ Erdoğan’a ne kazandırır?

Halkına eziyet eden bir diktatör Esad gitti. Yerine geçmişinde El Kaide ve El Nusra olan bir ismin liderlik ettiği örgütün ‘daha ılımlı görüntü veren’ bir ismi geldi. Bunun Türkiye açısından çok uzak olmayan bir vadede barındırdığı risklerle karşı karşıya kalınabilir. Ancak içeride ve kısmen dışarıda şu anda ve bir süre ‘söz-gündem üstünlüğü’ Erdoğan’a geçmiş gözüküyor

Kapitalizmin yıkıcılığı, otoriterizmin baskıcılığı altında “çekmediğim her acı için acı çekiyorum”

Nahif, gerçekten uzak bulunabilir ama ‘çekmediğim her acı için acı çekiyorum’ içselleştirilebilirse farklı bir dünyayı, memleketi konuşabiliriz

Bir mesafe alınmamış olsa, İmralı’ya gitme konusu gündeme gelir miydi?

Türkiye ocak ayı sonundan itibaren görevi devir alacak Trump’ın yaratacağı belirsizlik, bölgede büyüyebilecek bir çatışma-savaş öncesi pozisyon alma çabasında gözüküyor. Elbette iktidarın bir yandan barış-birlikte yaşam için arayışları öte yanda kayyımdan tutuklamalara yaşanan sertlik görüntüleri “yeni bir mühendislik-algı çabası mı” şüphesini haklı olarak düşündürüyor

"
"