01 Haziran 2023

Demirtaş'ın HÜDA-Par çıkışı neyi önlemeye çalışıyor?

Demirtaş bu çıkışla bölgede Kürtler arasında çıkabilecek yeni bir (silahlı) çatışmanın önünü almak istiyor olabilir

Bir gazeteci olarak yakından izlemeye çalıştığın siyasetçilerden biri Selahattin Demirtaş. 6.5 yıldır cezaevinde olmasına rağmen Türkiye'de siyaseti doğrudan-derinden etkilemiş bir isim. Seçim sonrası Artı Gerçek'e yazdığı yazı ve İrfan Aktan'a verdiği söyleşide önemli mesajlar var. HDP eş başkanlarını istifaya çağırdığı bölüm:

Bu süreçten çıkarılacak derslerle yerelden başlayarak hızla büyük kongrenin toplanması ve yönetimde değişiklikle birlikte taze kana ihtiyaç olduğu kanaatindeyim. Gördüğüm kadarıyla halkımız da Eş Genel Başkanlar başta olmak üzere parti yönetiminden bu olgunluğu ve sorumluluğu bekliyor.

TİP ile ilgili eleştirisindeki ‘Kürtlerle yan yana durmama' konusu:

"TİP'in kararı yanlıştı, halen yanlıştır. Devrimci, öncü siyasetin görevi kitlesini değiştirme, dönüştürme iddiasında ısrar etmektir. Erkan Baş'ın beni ziyaretinde de öncesinde de bu görüşlerimi kendilerine iletmiştim. “Kürtlerle yan yana durmazsak oy alabileceğimiz kesimler var” deyip alacağınız oylar, neyi ne kadar çözmeye ve dönüştürmeye yarar ki? Kürt sorunu trafik sorunu değil ki ‘'bu cadde tıkalı, öbür yoldan gidelim'' diyebilesiniz."

Ama bence en kritik bölüm HÜDA-Par ile ilgili olanı. Meclis'te yarın başlayacak yeni süreçte en dikkatle izlenecek partilerden biri HÜDA-Par olacak. Tartışılan Hizbullah geçmişi nedeniyle de dinin eğitimden (medreseler hayali) kadınların çalışma hayatındaki görünürlülüğü ile ilgili sorunlu hedefleriyle de…Demirtaş söyleşide bu konuda iki yerde mesaj veriyor. Biri devlet eliyle bu partinin nasıl legalize edildiğiyle ilgili.

Hatırlanacaktır Süleyman Soylu seçimlere giderken "Türkiye Cumhuriyeti devletinin en önemli attığı adım son yıllarda HÜDA-Par adımıdır, bu stratejik adımla Doğu ve Güneydoğu politikasında muhafazakarlık aksının tekrar nasıl devreye gireceği görülecektir" demişti.


Demirtaş'ın buna yorumu şu:

"Süleyman Soylu bu demeciyle devlet içi ve dışı tüm yapılara “HÜDA PAR'dan korkmayın, kendileri devletimizin aparatıdır, çekinmenize gerek yok” demeye getiriyor. HÜDA PAR'dan ürküp Erdoğan'a oy vermekten cayabilecek ulusalcı, milliyetçi, ırkçı çevrelere de garanti veriyordu aslında. Tabii aynı zamanda Kürt siyasal hareketine de açık bir tehdit mesajı göndermiş oluyor."

Demirtaş'ın okuması böyle. Bu arada 14 Mayıs sonrası yazdığım yazıda şunları yazmıştım:

"Şimdi Hüda Par ‘devlet-iktidar destekli' şekilde Meclis'te ve alanda. Şeyh Said davasının devamcılığı, Kürtçe'nin ikinci resmi dil olması, Kürtçe yer isimlerinin serbest olması gibi muhalefet söylediği takdirde ‘bölücüler' diye başlayacak söylemlerden muhaflar. Başta eğitim ve dil konusu seçmenin tabanının bir kısmında karşılık bulmaya başlayabilirler."

Tekrar Demirtaş söyleşisine dönelim.

İrfan Aktan soruyor: HÜDA-Par'a vermek istediğiniz bir mesaj var mı?

Demirtaş'ın yanıtı şöyle: 

"HÜDA PAR Genel Başkanı Zekeriya Bey'i avukatlık yıllarımdan tanırım, kendisine şunu belirtmek isterim: Kürdün eli, Saray'ın bahçesinde bir Kürt siyasetçi için idam sloganları atılırken tuttuğunuz Mustafa Destici'nin elinden kıymetsiz değil. Bugün gidip tutmanız gereken el, Meclis'te HDP'lilerin elidir. Hiçbirimiz artık kirli oyunlara prim vermeden halkımızın çıkarlarına odaklanmalıyız. Umarım bu mesajlarım, tarihsel önemi itibarıyla karşılık bulur."

Burası özellikle "tutmanız gereken el Meclis'te HDP'lilerin elidir" kısmı üzerinde özellikle durulması gereken bölüm. Kısa ve sığ yorumlarla ‘nasıl söyler diye' kestirip atmak olmaz. Ben yaptığım görüşmeler ve uzun süredir izlediğim çizgi içinde bu cümleyi neden kurduğuyla ilgili birkaç not yazayım:

- Demirtaş bu çıkışla bölgede Kürtler arasında çıkabilecek yeni bir (silahlı) çatışmanın önünü almak istiyor olabilir.

- Meclis'te milliyetçi lig, muhafazakar lig grupları konuşulurken Kürtlerin ağırlıkta olduğu partilerin birbirleriyle en azından kavga etmemesi, gerektiğini düşünüyor olabilir.

- Partiye oy veren tabana Soylu'nun "bu bir devlet projesidir" sözlerini sorgulatmak olabilir.

Selahattin Demirtaş'ın "tarihsel önem" diye altını çizdiği bu konu çok kritik. Aynı zamanda ince bir çizgiyi de barındırıyor.

"Tutulan-tutulması istenen el" riskleri olan bir el.

Murat Sabuncu kimdir? 

Murat Sabuncu İstanbul'da doğdu. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Protohistorya ve Ön Asya Arkeolojisi bölümünü bitirdi. Boğaziçi Üniversitesi'nde İşletmecilik Sertifikası programını tamamladı. İstanbul Ticaret Üniversitesi'nde Medya ve İletişim Sistemleri konusunda yüksek lisans yaptı.

Dergi, gazete, radyo, televizyon, internet haber sitelerinde muhabirlik, editörlük, yayın koordinatörlüğü, genel yayın yönetmenliği, köşe yazarlığı yaptı.

En uzun süre Milliyet gazetesinde çalıştı. Tempo dergisinde genel yayın yönetmenliği, Fortune dergisinde kurucu yönetmenlik yaptı. Skytürk 360'da ekonomiden politikaya değişik programlar hazırladı, sundu. 

Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni oldu, ikinci ayında tutuklanıp Silivri Kapalı Cezaevi'ne gönderildi. Hapsedildiği cezaevinde 1,5 yıl tutuklu kaldı. 

T24'te köşe yazarlığı, yapıyor. 2016 yılından beri pasaportu ve sürekli basın kartı verilmiyor. Yargıtay'ın iki kere verdiği beraat kararına rağmen 7,5 yıl hapis cezası talebi içeren dosyası, Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nda bekliyor.

Bölgeden tanıklıklarını ve izlenimlerini "Gazze: Mahsuscuktan Bir Aşk Hikâyesi" adıyla yayımlanan kitabında paylaştı. Sedat Simavi Gazetecilik Ödülü sahibi. Sorbonne'da hukuk doktorası yapan bir oğlu, Nuri isimli bir kedisi var.

 

Yazarın Diğer Yazıları

"İtibardan tasarruf olmaz" ama memurun ulaşım, gencin iş, halkın hizmet hakkından olur

2021’den 2024’e baktığımda ilk sorum şu; üzerinden iki seçimin geçtiği bu sürede başta lüks araç alımları ya da seçim dönemlerine özel devlette açılan kadrolar dahil genelgenin hangi noktasına uyuldu?

16 Mayıs’taki Kobani davası kararı, normalleşme olup olmayacağını ya da kapsama alanını işaret edecek

Bu davada alınacak kararlar elbette Türkiye’nin gideceği yöne dair de mesaj verecek. Uzun süredir militarist-milliyetçi bir dil belirlemiş iktidarın ‘normalleşme-yumuşama’ söyleminin kimleri kapsadığına dair belki de ilk önemli işaret olacak

Kürtler kimliklerinden vazgeçmeden ‘Türkiyeliliği’ destekliyor, Demirtaş simge sivil lider

Kürtler kimliklerinden vazgeçmiyor. Bu Kürt meselesinin her şeyden önce kimlik ve tanınma meselesi olduğuna işaret ediyor. Bir yandan kendini Kürt milliyetçisi olarak tanımlayan kesimlerde de bir yükseliş var. Kendini “Türkiyeli” olarak tanımlayan kesimlerdeki yükselişle birlikte değerlendirilmeli