Dünyanın önde gelen gazetelerinin, dergilerinin basılı yayınlarına ya da internet sitelerine bakıyorum. Öne çıkan ana konu; güvenlik. Ülkeler, birlikler, ayrı ayrı ve beraber güvenliği tartışıyor. Güvenlik tanımı elbette öncelikle insanların doğrudan savaşlara ya da teröre karşı korunması ile ilgili ancak buna gıda güvenliğinden enerji güvenliğine pek çok yan faktörü de eklemek gerekiyor. Bu ana konu uluslararası düzenin yeniden şekillendirilmesini de gündeme getiriyor. Ancak esas nokta siyaset dili-siyaset yapma biçimi ve ‘lider’den beklenti. Zor ya da kaotik durumlarda bir ülkede yaşayanların (elbette seçim döneminde seçmenlerin) tercihlerinde öne çıkan faktörler farklılık gösterir. Sosyo-ekonomik statüsünü tehdit altında gören, işini kaybetmekten korkan, daha da ilerisi yaşadığı memleketin ‘dışarıdan gelecek tehditlerle karşı karşıya olduğunu düşünen’ kitleler, tercihlerini ‘daha güçlü gördüğü aktörden yana’ kullanıyor, kullanabiliyor. Böyle zamanlarda ‘ötekinin’ yaşadığından çok ‘kendinin’ varoluşu önemli oluyor. Özgürlükler, hukuk, demokrasi hatta gerçekler önemini kaybediyor.
Dışişleri Hakan Fidan ve HTŞ lideri Colani, Şam'daki başkanlık konutunda (solda), MİT Başkanı İbrahim Kalın Şam'daki Emevi Camii'nde (sağda)
Türkiye’de iktidar bir süredir zemin-güven-seçmen kaybediyordu. Özellikle 8 Ekim’de Suriye’de rejimin değişimiyle sonuçlanan süreç kaybedilenin bir kısmını geri getirdi. Yeni Suriye’nin oluşumunda Avrupa’dan ABD’ye (elbette başta göçmenler çoğu çıkar odaklı nedenler) Türkiye’nin varlığını-önemini-kuruculuğunu kabul etmiş gözüküyor. Önce MİT Başkanı İbrahim Kalın’ın simgesel değeri önemli Şam’da Emevi Camii’nde kıldığı namaz HTŞ lideri Colani’nin kullandığı araçta verdiği fotoğraf. Ardından dün Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın, Colani’nin ilk kez kravat taktığı, birbirlerine sarılarak başlanan toplantı. Sonrasında Kasiyun Dağı’ndan Şam’ı izleyip çay içen görüntüleri. Bu dağ hem Suriye iç savaşında Esad’ın halka karşı yaptığı saldırılarda simgesel bir alan hem de efsaneye göre ‘Adem’in oğlu Kabil’in, kardeşi Habil’i öldürdüğü’, yani ilk kardeş kanının aktığı yerdir.
Pek çok etnik, mezhepsel grubun yaşadığı Suriye’de simgeler önemli ama başta yapılacak Anayasa nasıl bir ülke nasıl bir düzen kurulacak hale belli değil. Başta Kürtler, Nusayriler ülkede kim kurulacak yapıda nerede nasıl yer alacak bununla ilgili gelişmeler önemli olacak. Dünkü toplantıda Colani’nin şu mesajları önemliydi:
Dışişleri Hakan Fidan ve HTŞ lideri Colani'nin Kasiyun Dağı’ndan Şam’ı izleyip çay içtği ân
“Son çatışmalar öncesinde, Suriye'deki birçok grupla, rejime karşı düzenlenen askeri operasyonların bitmesinin ardından Savunma Bakanlığı'nın kurulması ve tek bir yönetim altında toplanılması konusunda uzlaştık. Dolayısıyla çatışmalara henüz başlamadan önce çoğu gruplar bu konuda mutabıktı. Daha sonra da diğer gruplarla iletişime geçtik ve hepsi de katılmaya hazır olduğunu belirtti. Devlet aklı, devrim aklından farklı olacak, devrim sırasında farklı gruplar olabiliyordu ancak devlette bu olamaz. Gelecek günlerde Savunma Bakanlığı ilan edilecek ve Suriye'nin gelecekteki ordusunu kurmak üzere üst düzey askeri yetkililerden bir komite oluşturulacak. Daha sonra ise gruplar kendilerini feshedecekler.”
Colani şunu da ekledi:
“Gerek bizim kontrolümüzdeki gerek PKK/YPG'nin kontrolündeki bölgelerde, hiçbir grubun elinde silah bulunmasını kabul etmemiz mümkün değil.”
Bakan Fidan ve heyeti, kravatlı ve takım elbiseli Coloni tarafından Şam'daki başkanlık konutunda ağırlanırken
Hakan Fidan’ın YPG ile ilgili dile getirdiği özellikle şu nokta dikkat çekiciydi:
“Yeni Suriye'de daha fazla kaos, kan, dram olmadan YPG'nin de önümüzdeki süreçte Suriye'nin ulusal bütünlüğünü tehdit etmeyen bir noktaya gelmesi gerekiyor. Oradaki Kürt kardeşlerimizin kendi hayatlarından ve emniyetlerinden emin bir şekilde yaşaması, Suriye'nin geri kalan nüfusu gibi gururla, huzurla, emniyetle bulundukları yerlerde hayatlarını sürmesi ve terör örgütünün pençesinden kurtulmaları önemli.”
Fidan’ın söylediklerinin önümüzdeki günlerde yapılması beklenen İmralı-Öcalan görüşmesinin de ana noktası olacağını beklemek mümkün. ‘YPG’nin geleceği-gelmesi beklenen nokta’ Türkiye içindeki süreçte de etkili olacak.
Suriye’de oluşan yeni rejimin riskleri, oluşabilecek sıkıntıların faturasının Türkiye’ye yazılması ihtimâli olsa da şu an itibarıyla Erdoğan, Fidan ve Kalın dünyadaki pek çok ülkenin de Suriye’deki gelişmeler konusunda referans aldığı-ciddiye aldığı en önemli üç isim.
Colani'nin ilk kez bir yabancı ziyaretçi ile düzenlediği ortak basın toplantısı
***
Gelelim dışarıdaki gelişmelerin içeriye yansımasına. İktidar konuyu yalnızca dışarıdaki ‘şu an gözüken başarısının’ içerideki potansiyel oylarını yükseltebilecek bir durum olarak değerlendirmiyor. Dışarıdaki söz ve politika oluşturma pozisyonu içeride kendilerini; ‘kimseye ihtiyacı-müdanası olmayan, başta hukuk istedikleri şekilde adım atacakları-hesap vermeyecekleri bir durumda’ görmelerine neden oluyor.
Son dönemde… Arka arkaya yapılan gözaltılar-ev hapisleri-tutuklamalar…
Nasuh Mahruki sosyal medya paylaşımı nedeniyle tutuklandı. Nevşin Mengü, Salih Müslim söyleşisi nedeniyle gözaltına alındı, Özlem Gürses yayında sarf ettiği üç cümle nedeniyle gözaltına alındı, şimdi ev hapsinde…
Nevşin Mengü, Özlem Gürses
Saygın haber sitesi T24 için de öldürülen gazeteciler haberi nedeniyle soruşturma var. İstanbul Barosu ve yönetimi hakkında da aynı konu yüzünden savcılık adım atarken, Seyhan Avşar’a da bu konuyla ilgili sosyal medya paylaşımı nedeniyle soruşturma başladı.
Halen davaları Yargıtay’da olan, yurtdışı yasağı konulmuş binlerce kişiyi de eklemek lazım listelere…
Anayasa Mahkemesi’nden Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne uygulanmayan-uyulmayan kararlar, ağırlıkla gazetecileri hedef alan soruşturma-gözaltı-tutuklama adımları, ülkenin birikmiş-sıkışmış özgürlükler-demokrasi yüküne yeni yükler ekliyor. Dünyada büyüyen ‘güvenlik kaygıları’ bir yandan güçlü lider arayışını artırırken öte yandan bu liderlerin kendi iktidarlarını sürdürebilmek için attığı adımların herhangi bir demokratik zemine ihtiyaç duymaması mevcut durumu güçleştiriyor. 2025 Türkiye için özgürlükler noktasında daha da büyük zorlukların yaşanabileceği yıl olabilir. İfade özgürlüğünün yok olmasının ne olduğunu bugüne kadar anlamamış olanlar için bu durumun artarak sürmesiyle kaybettirdiklerini gördüklerinde ne yazık ki geç kalınmış, geri dönülemeyecek noktaya gelinmiş olacak.
Murat Sabuncu kimdir?
Murat Sabuncu İstanbul'da doğdu. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Protohistorya ve Ön Asya Arkeolojisi bölümünü bitirdi. Boğaziçi Üniversitesi'nde İşletmecilik Sertifikası programını tamamladı. İstanbul Ticaret Üniversitesi'nde Medya ve İletişim Sistemleri konusunda yüksek lisans yaptı.
Dergi, gazete, radyo, televizyon, internet haber sitelerinde muhabirlik, editörlük, yayın koordinatörlüğü, genel yayın yönetmenliği, köşe yazarlığı yaptı.
En uzun süre Milliyet gazetesinde çalıştı. Tempo dergisinde genel yayın yönetmenliği, Fortune dergisinde kurucu yönetmenlik yaptı. Skytürk 360'da ekonomiden politikaya değişik programlar hazırladı, sundu.
Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni oldu, ikinci ayında tutuklanıp Silivri Kapalı Cezaevi'ne gönderildi. Hapsedildiği cezaevinde 1,5 yıl tutuklu kaldı.
T24'te köşe yazarlığı, yapıyor. 2016 yılından beri pasaportu ve sürekli basın kartı verilmiyor. Yargıtay'ın iki kere verdiği beraat kararına rağmen 7,5 yıl hapis cezası talebi içeren dosyası, Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nda bekliyor.
Bölgeden tanıklıklarını ve izlenimlerini "Gazze: Mahsuscuktan Bir Aşk Hikâyesi" adıyla yayımlanan kitabında paylaştı. Sedat Simavi Gazetecilik Ödülü ve Ayşenur Zarakolu Düşünce ve İfade Özgürlüğü Ödülü sahibi. Sorbonne'da hukuk doktorası yapan avukat oğlu, Nuri isimli bir kedisi var.
|