Türkiye kritik bir 'seçim'in arifesinde. Bu seçim, tüm dünya gibi memleketi de saran Koronavirüs günlerinde Meclis'e gelen 'infaz yasası'ndaki değişiklikle ya da başka bir deyişle 'af'tan kimlerin yararlandırılarak tahliye edileceğiyle ilgili. Bir yanda AKP ve MHP'nin çerçevesini çizdiği kişilerin tahliyesi… Onların arasında son dönemde neredeyse iktidar gibi düşünmeyen binlerin, siyasetçisinden gazetecisine sivil toplumcusundan hukukçusuna (tutuklu ya da hükümlü oldukları maddeler kapsam dışı tutulduğu için) isimler yok. Son yıllarda 'terör' ve 'üye olmamakla yardım' gibi ithamlarla o kadar çok kişi tutuklandı ya da mahkûm oldu ki… Bu tutuklanan ya da mahkûm edilen isimlerle-davalarla ilgili; Anayasa Mahkemesi'nden Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne hatta Yargıtay'ın kimi karar ya da içtihatlarına uymadan onları içeride tutmak için öyle yöntemler keşfedildi ki… Sadece muhalefette değil iktidar içinde bile alınan-ısrar edilen kararlarla ilgili rahatsızlıklarını dile getirenlerin sayısı arttı.
Kimlerin tahliye edileceği ile ilgili 'seçim' kelimesini özellikle kullanıyorum. İrite edici olduğunu bile bile…Çünkü Türkiye'de uzun süredir kimlerin içeri gireceği ve kalacağı özel bir 'seçim'le belli oldu. Hatta seçilenler arasında 'arkası güçlü olanların - başka ülkelerin pasaportlarına sahip olanların' kimi pazarlıklarla serbest kaldıkları, yurtdışına çıkışlarına izin verildiğini de gördük. Yargıtay'dan bugün itibariyle emekli olan başkan İsmail Rüştü Cirit'in Saygı Öztürk'e verdiği söyleşideki şu cümle unutulabilir mi: Yargıda aynı konuda bu kadar farklı değerlendirme olabilir mi? Olmaması lazım. O zaman yargı bağımsızlığına gölge düşüyor. Ben bunu önceki dönemlerde yaptığım konuşmalarda da söyledim. ABD'li Rahip Brunson, gazeteci Deniz Yücel ile ilgili kararları örnek verdim Biz, bir taraftan 'Yargı bağımsız' diyoruz, yargıda yarın daha güzel şeyler olacağını söylüyoruz. Ertesi gün bu kişiler serbest bıraktırılıyor. Böyle bir şey olabilir mi? Yargı, millet adına bir vekalet yetkisini kullanıyor. Hakimlerin, bu vekalet görevini hiçbir şekilde başkasına vermemesi lazım geldiğini söylüyoruz.
Son durumla ilgili kıdemli kimi hukukçular diyor ki: "Suçları sayarak İnfaz Kanunu değiştirilse bile Anayasa Mahkemesi durumu herkes için eşit hale getirebilir. Cezaevlerinde sadece siyasal suç nedeniyle tutukluları bırakırsanız, bu sıkıntı yaratır. Af başka bir müessesedir. İnfaz rejiminde suçlara göre veya hapiste kalma süresine göre ceza sürelerini değiştirerek cezaevlerini boşaltmaya çalışmak başka bir siyasal tercihtir ve özgürlükleri elinden alınmış insanlar arasında haksızlık yaratır."
Türkiye'de yargı hep sorunluydu evet… Ama son yıllarda hukuk alanında yaşatılanlar da pek çok kişiye ağır bedeller ödetti, ödetiyor. Üstelik şimdi durumun daha da farklı bir aciliyeti var…Her geçen gün daha da hızla yayılan virüs. Ve bu virüsün cezaevlerine sıçraması riski var. İşte bu yüzden zaten bir kısmı, uluslararası mahkemeler tarafından da "cezaevinde olmamalılar" denilen siyasi gerekçelerle tutuklu isimlerin de tahliyesinin gerçekleşmesi gerekiyor. "Hukuk sistemindeki yanlışlar için virüs mü çıkmalıydı?" doğru ve yerinde bir soru. Ancak şu anda pek çok aile yaşadıkları haksızlıklar kadar sağlık riskleri yüzünden de endişe içinde.
AKP'den bir heyet bugün (24 mart 2020 Salı) CHP'yi ziyaret edecek. Yasayla ilgili bilgi verecek. Ardından önce Adalet Komisyonu ardından Meclis Genel Kurul'u aşamaları var. Gerek ikili görüşmelerde gerek Meclis'in çalışma ortamında belki de şu anda memlekette ihtiyaç duyulan 'bir arada olmanın da' yol göstericiliğiyle farklı formüller bulunur. Kimi okurlar "sen ne diyorsun daha bugün Batman, Silvan, Eğil'e kayyım atandı" diyebilirler. Haklılar da… CHP'nin gerek infaz yasası ile ilgili siyasi gerekçelerle tutuklu olanlara da tahliye yolunu açabilecek çabası gerek kayyım politikasına karşı takınacağı tavır siyasetteki yeni dönemi de belirleyecek. Öyle günlerde yaşıyoruz ki… İktidardan muhalefete sıradan vatandaşlara takınılacak tavır, söylenecek söz, yapılacak seçim nasıl bir ülkede yaşamak istediğimizi de belirleyecek. Demokrasinin güçlü olduğu, başta yargı kuvvetler ayrılığının en iyi şekilde işlediği, kutuplaşmadan uzaklaşan bir ülke… Umarım başarırız.