Klavyenin karşısına oturduğumda ya da mikrofon yakama takıldığında hep aynı duayı ederim:
Allah'ım yazacaklarımla, söyleyeceklerimle, kimseye haksızlık etmemeyi nasip et.
Bu yazıya da öyle oturdum.
Habertürk'ten bahsedeceğim.
Yeni yayın yönetmeni Selçuk Tepeli'den.
Ben Tempo'nun yayın yönetmeniyken o da Aktüel'i yönetiyordu.
Birkaç kez karşılaşmışlığım, selam alıp vermişliğim var.
Bendeki izlenimi 'iyi bir insan olduğu' yönünde idi.
Bu sabah, 'atanmış malum hükümet komiseri' yüzünden imajı oldukça zedelenmiş, şimdi onun yönettiği gazeteyi elime aldım.
Her santimine "aman dengeli olalım" ruh hâli yansımış sayfaları hakkında yorum yapmayacağım. Kimsenin gazete yapma tercihine karışacak değilim.
Ama manşetin hemen altında bir kutu var ki, onu okuduğumda kendimi tutamadım, bu yazıyı yazmaya karar verdim.
Kırmızı zemin içine büyük harflerle şöyle bir başlık atılmış:
Kahvaltı jesti
Haber ise şu:
"Beşiktaş'ta polis, Taksim'e çıkmak isteyen bir grup çocuğu "Berkin gibi olmayın' diyerek kahvaltıya götürdü."
Gözüme inanamayıp birkaç kez okudum.
Şimdi birinci sayfayı hazırlayan Selçuk Tepeli'ye, yani yayın yönetmenine soruyorum.
(Bu arada hâlâ sayfalar basılmadan Alo Fatih hattına gönderiliyor mu? O da yükseklerden onay alıyor mu, oraları geçiyorum).
Polisler "jest" yapmadan önce ne demiş Taksim'e çıkmak isteyen çocuklara:
Berkin gibi olmayın.
Ne demek bu?
'Berkin iyi bir çocuk değildi' anlamına mı geliyor?
Yoksa "sizi de Berkin gibi hedef göstererek vurur komaya sokarız, ardından da ölürsünüz" ? "
Hangisi?
Ne tesadüf, senin bu vicdansız başlığı attığın, o çakma haberi koyduğun gün, Hürriyet'te Gülden Aydın imzasıyla bir haber yayınlandı:
Memur Suçları Savcılığı'nın atadığı bilirkişi raporuna ve o raporun ekindeki kamera görüntülerine göre; bir grup Çevik Kuvvet polisinin arasından ikisinin yere yakın mevzilenerek direkt Berkin'e gaz tabancası doğrulttuğu görülüyor.
Gördün mü Selçuk Tepeli o evladı ölüme götüren sürecin "hedef alarak yapılan atış"la olduğu yönündeki şüpheler kesinleşiyor, failler ortaya çıkıyor.
O gün o bölgede görev yapan polislerden ifadesi alınan 14 polis ya "gaz tüfeğini ben kullanmadım" ya da "olan biteni hatırlanıyorum" diyordu ya..
Kamera kayıtları her şeyi ortaya koyuyor.
Şimdi...
1 Mayıs günü; rastgele, fazla fazla atılan gazlarla etkilenen küçük çocukların haberini iç sayfalara 'sıkıştırıp', polisin attığı gaz fişeğiyle ölen çocuğun adını anarak "kahvaltı jesti" yaptığını söylediğin polislerin haberini manşetinin altına yerleştirerek bir tercihte bulunuyorsun.
Unutmaki herbirimiz tercihlerimizle var oluyoruz.
Bir gün hepimizin adının önündeki tanımlar silinecek, ne bakanlık, kalacak ne işadamlığı, ne patronluk, ne yayın yönetmenliği...
Sadece isimlerimiz ve durduğumuz noktalar.
Sen de şimdi...
İster vicdanını kiraya ver, yönetmenliği tepe tepe kullan.
İster parti komiserine, patrona, kısaca güce karşı haktan ve halktan yana dur, bir gün madden kaybetmiş gözüksen de manen kazan.
Tercih senin...