05 Ağustos 2022

Aysel Tuğluk Kürt olmasa serbest kalmıştı!..

Bu ülkenin makbul vatandaşları "muvafık Türkler…" Hayatın her alanında, "hastalıkta ve sağlıkta…"

Bir rapor. 2021 Temmuz tarihli. Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Araştırma ve Uygulama Hastanesi Adli Tıp Ana Bilim Dalı'nın uzmanlarınca yazılmış. Raporun sonuç bölümünden aynen alıntılıyorum: 

"Kişide saptanan Demans hastalığının kronik seyirli olduğu ve ilerleyici vasıf göstereceği, kişinin takiplerinin üçüncü basamak sağlık kuruluşlarında yapılması gerektiği. Kişiye cezaevi koşullarında sağlanabilecek tıbbi destek ve bakımın yeterliliğinde sorun yaşanabileceği, yaşamını bir başkasının yardımı olmaksızın tek başına sürdürmesinin mümkün olmadığı, cezaevi koşullarında bir başkasının yardımı olmadan zorunlu ihtiyaçlarını karşılayamayacağı, dolayısıyla cezasının infazının ertelenmesi gerektiği, ceza infaz kurumu koşullarında hayatını yalnız idame ettiremeyeceğini bildirir kurul raporudur."

Aynı raporun içinde 1 Nisan 2021 tarihinde "nöropsikolojik testler" sonucu ortaya çıkan tabloyu da aynen aktarıyorum: 

"Kişisel ve aktüel bilgilerinde belirgin bozulma vardı: Yer-zaman yönelimi korunuyordu, aktüel bilgilerden doğum tarihini, Cumhurbaşkanı'nı, eski Cumhurbaşkanı'nı ve Başbakanı, İstanbul Belediye Başkanı'nı doğrudan bilemedi, fonemik ipuçları ile hatırladı. Yer yönelimi korunmuştu. Zaman yöneliminde kısmen bozulma vardı. Ayın kaçı olduğunu, yılı yaklaşık söyledi; hangi günde olduğunu bilemedi. Basit ve global dikkat alanı belirgin şekilde daralmıştı. Karmaşık dikkat işlevlerinden dikkatini sürdürme ve işlem belleğinde güçlüğü belirgindi. Bu durum testlere şu şekilde yansıdı; mental kontrol alt testlerinde 1'lik düzende geri saymada ve haftanın günlerini geri saymada hatalı saydı: Ayları üçlük ve yedilik düzende sayamadı. Mantıksal bellek-hikâye izlemede hem anlık hatırlamada hem de uzun süreli hatırlamada belirgin şekilde zorlandı: Pekiştirme ve hatırlatıcılardan yeterince yararlanamadı.

Görsel mekânsal işlevler ile ilişkili yüz tanıması sınırda idi. Nesne adlandırması orta düzeyde bozulmuştu. 31 maddeden 18'ini kendiliğinden adlandırabildi. Yeniden yapılandırması belirgin şekilde bozulmuştu: Hiçbir şekli kopyalayamadı. Sözel malzemeyi öğrenme ve bellek süreçlerine bakıldığında: Dikkat alanı daraldığı için 15 kelimelik liste 10'a düşürüldü ve 7 deneme çalışıldı. Anlık belleği, toplam öğrenmesi ve uzun süreli bellekten kendiliğinden geri getirmesi belirgin şekilde bozuktu."

(Raporun orijinaline 'ayseltuglukicin1000kadin.org' adresinden ulaşabilirsiniz.)

Kocaeli Üniversitesi'nin verdiği raporun üzerinden 1 yıl 1 ay geçmiş. Yani 395 gün. Yani 56 hafta. Yani 9480 saat. Uzun, çok uzun. Hele bir de… Hapiste, hücrede, sürekli ilerleyen bir hastalığın pençesinde ise kişi…

"İçeriden" bir tanıklık. Kürt siyasi hareketinin önemli isimlerinden Gültan Kışanak. Her koşulda korkmadan doğruları söyleyen bir isim. 12 Eylül darbe sürecinde Diyarbakır Cezaevi'nde ağır işkencelerden geçti. Mart ayında Bianet'ten Zeynep Kuray'a verdiği demeçten:

"Aysel arkadaşımız cezaevinde kalıyor ama öz bakımı, kişisel temizliği, banyosu, kıyafetlerini giyinme, çamaşırlarını yıkama, çayını bardağa doldurup eline verme, yemeğini verme, bulaşıklarını yıkama, aklınıza gelebilecek her türlü yaşamsal ihtiyacını biz karşılıyoruz. Tek başına bu faaliyetlerin hiçbirini yerine getiremiyor.

En basit şeylerden örnek vereyim. Semaverden çayını doldurmak istediğinde, musluğu açık unutup geliyor. Sigara içmek istediğinde eline çakmak veremiyoruz; giysilerini, saçını tutuşturmasından korkuyoruz. Merdivenlerden inerken bir anda basamakları unutarak ayağını düz yerde yürüyormuş gibi attığı için, düşmesin diye merdivenden inip çıkarken kendisine refakat ediyoruz."

Türkiye tarihinin en büyük utançlarından birinin muhatabı Aysel Tuğluk. Annesi Hatun Tuğluk 2017'de vefat ettikten sonra, vasiyeti üzerine, Ankara İncek Mezarlığı'na defnedilmek üzere getirildi. Sonra "bir grup" mezarlığa saldırmaya çalıştı. İşin boyutu öyle büyüdü ki anne gömüldüğü mezardan çıkarıldı, morga götürüldü, ertesi gün Dersim'de toprağa verildi. Aysel Tuğluk'un anne kaybetme acısının üstüne bir de bu ırkçı saldırı ve annesinin bedeninin topraktan çıkartılması eklendi. Bugün yaşadığı sağlık sorunlarının en büyük sebeplerinden biri bu.

Aysel Tuğluk ile ilgili bir utanç da, yargılandığı Kobani davasında başına geldi. Hatırlamakta, cümle kurmakta zorlanan Tuğluk'un ifadesi alınmaya çalışıldı. Tuğluk "Dediklerinizi anlamıyorum, ne zaman olmuş, ne olmuş hiçbir şey bilmiyorum ki" demesine rağmen Mahkeme heyeti Tuğluk'a yönelik sorularına devam etti. Tuğluk, soruları anlayamadığını söyledi ancak heyet başkanı "Daha yavaş anlatmamı ister misin?" ifadelerini kullanarak soru sormaya devam etti. 

Bir diğer gelişme. Kısa bir süre önce sağlık koşulları sebebiyle hapiste kalması mümkün olmayan, demans hastası Çevik Bir tahliye edildi. Doğru ve geç kalmış bir karardı. Halen benzer durumda olan, hem yaşlılık hem sağlık nedeniyle zorlanan isimler var cezaevlerinde. İnsan Hakları Derneği'nin raporuna göre cezaevlerinde 65'i ağır olmak üzere 1512 hasta var. 2021 yılı içinde 52 hasta, 2022 yılı Nisan-Haziran arasından 13 kişi vefat etti. (Kaynak: Gazeteduvar)

Cezaevlerindeki hastalarla ilgili daha çok konuşmak, daha hassas olmak gerekiyor. Yaşanan bir diğer durum da şu. Çevik Bir demans nedeniyle tahliye edilirken Aysel Tuğluk inatla edilmiyor. Ya da iktidarın ortağı partinin lideri "babasının kendi hareketlerine yakın olduğu için" açıkça bir ismi telaffuz ederek tahliyesini sağlayabiliyor. Ancak konu Kürtler olunca hukuk farklı işliyor.

Bu ülkede haksızlık, hukuksuzluk herkese yapılıyor. Ancak konu Kürtler oldu mu, hukuksuzluğun ucu bucağı olmuyor. Üstelik sadece bu döneme özel bir durum değil. Bu ülkenin makbul vatandaşları "muvafık Türkler…" Hayatın her alanında, "hastalıkta ve sağlıkta…" Şunu açıkça söyleyeyim, utanarak yazayım: Aysel Tuğluk Kürt olmasa serbest kalmıştı!

Murat Sabuncu kimdir? 

Murat Sabuncu İstanbul’da doğdu. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Protohistorya ve Ön Asya Arkeolojisi bölümünü bitirdi. Boğaziçi Üniversitesi’nde İşletmecilik Sertifikası programını tamamladı. İstanbul Ticaret Üniversitesi’nde Medya ve İletişim Sistemleri konusunda yüksek lisans yaptı.

Dergi, gazete, radyo, televizyon, internet haber sitelerinde muhabirlik, editörlük, yayın koordinatörlüğü, genel yayın yönetmenliği, köşe yazarlığı yaptı.

En uzun süre Milliyet gazetesinde çalıştı. Tempo dergisinde genel yayın yönetmenliği, Fortune dergisinde kurucu yönetmenlik yaptı. Skytürk 360’da ekonomiden politikaya değişik programlar hazırladı, sundu. 

Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni oldu, ikinci ayında tutuklanıp Silivri Kapalı Cezaevi’ne gönderildi. Hapsedildiği cezaevinde 1,5 yıl tutuklu kaldı. Çıktıktan sonra sekiz ay gazeteyi yönetti.

T24’te köşe yazarlığı, yapıyor. 2016 yılından beri pasaportu ve sürekli basın kartı verilmiyor. Yargıtay’ın iki kere verdiği beraat kararına rağmen 7,5 yıl hapis cezası talebi içeren dosyası, Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nda bekliyor.

Bölgeden tanıklıklarını ve izlenimlerini “Gazze: Mahsuscuktan Bir Aşk Hikâyesi” adıyla yayımlanan kitabında paylaştı. Sedat Simavi Gazetecilik Ödülü sahibi. Sorbonne’da hukuk doktorası yapan bir oğlu, Nuri isimli bir kedisi var.

 

Yazarın Diğer Yazıları

Dışarıdaki ‘özgüven’ içeriye ‘baskı’ olarak yansıyor, 2025 özgürlükler konusunda çok zor yıl olacak

Suriye’de oluşan yeni rejimin riskleri, oluşabilecek sıkıntıların faturasının Türkiye’ye yazılması ihtimâli olsa da şu an itibarıyla Erdoğan, Fidan ve Kalın dünyadaki pek çok ülkenin de Suriye’deki gelişmeler konusunda referans aldığı-ciddiye aldığı en önemli üç isim

Hastaneye götürülürken MS hastası Tayfun Kahraman’a yapılan ve ‘soruşturma izni’ verilmeyen eziyetin görüntüleri!

Cezaevi aracı içinde acı çektirilen bir MS hastası Tayfun Kahraman; sen eziyetin resmini yapabilir misin Abidin?

2024 özetim, duvar mı eğri ben mi sallanmaktayım; 2025 öngörüm, Osmanlı havzası Erdoğan’ın yeni anlatısı

Türkiye 2025’e giderken geleceğiyle ilgili çok kritik adımları çok küçük bir grubun aklıyla alıyor, uyguluyor. Ekonomik sıkıntıların çerçevelediği hayatlar yarını değil, bugünü düşünüyor. Gelecek yılın barışın, adaletin, birlikte yaşamın büyüdüğü bir yıl olması geleneksel hale gelen ama sonuca ulaşmayan bir dilek haline geldi

"
"