Cihan, biz seni Kızıldere'ye emanet diye verdik ve işte şimdi, geri almaya geldik
Cesareti, adanmışlığı, özverisi ve diğerkâmlığıyla olduğu kadar gündelik yaşamında ve arkadaşlık ilişkilerinde de terbiye ve nezaketiyle hayranlık uyandırdı ve hafızalara kazındı
Daha Çok Onlar Yaşamalıydı
Onları hep birer birer Tanıyorum, Onlarla yan yana, Boyanamadım diye kana Kendi kendimden utanıyorum. Daha çok onlar yaşamalıydı, Daha çok onlar haketmişlerdi bunu. Daha çok onlar bilirlerdi Yaşamanın ne olduğunu. Ben onlardan öğrendim Sevmeyi sevilmeği, Bana onlar öğrettiler Dostu dost, düşmanı düşman bilmeyi Kafamı onlar yoğurdular. Orada yepyeni Taptaze Gıcır gıcır bir alemi İlk önce onlar kurdular. O topraklarda ayrı gayrı bilinmez. O topraklarda hep el ele tutulmuştur, O topraklarda dert unutulmuştur; Burcu burcu ekmek kokan baharda, Ağız dolusu gülünür o topraklarda. Daha çok onlar yaşamalıydı, Daha çok onlar haketmişlerdi bunu; Daha çok onlar bilirlerdi Yaşamanın ne olduğunu. Kavgam onların adıyla anılır. Onlar öyle aç, Öyle çıplak sanılır Ama; İlk önce onlar altettiler yokluğu, Onlar tattılar, İlk önce asıl tokluğu. Daha çok onlar yaşamalıydı. Daha çok onlar haketmişlerdi bunu; Daha çok onlar bilirlerdi Yaşamanın ne olduğunu.
Nail Çakırhan - 1941
Polis şefi Ilgız Aykutlu: "Görüyorsunuz işte, artık hepiniz yenildiniz; sizin gibi anarşistlerin sonu budur işte."
Cihan Alptekin: "Evet bu kez yenildik, ama temelli değil! Demir ökçeniz şimdi eziyor bizi. Fakat davamız daha da güçlenmiş olarak yeniden ayağa kalkacaktır."
Deniz ve Cihan'ın 1969 yılında İsrail işgaline karşı savaşan Filistin halkına canları pahasına destek vermek için Filistin'de bulundukları dönemde çekilmiş, yeni ortaya çıkan fotoğrafı.
60'lı yılların Amerikalı karşı kültür ikonlarının en başta geleni ve en etkili ismi; Harvard Üniversitesi Psikoloji doçenti radikal aktivist Timothy Leary, Beatles için "Onlar, yeni ve güler yüzlü bir kuşağın öncüleri olarak Tanrının yeryüzüne gönderdiği mutantlardır" demişti.
Bu cümleden esinle 68 kuşağı için de, yeni bir insanlığın öncülleri misyonuyla dünyaya tabiatın hediye ettiği bir kuşak olarak, ilk ve tek isyancı, özgürlükçü mutantlar tanımını yapabiliriz.
Elbette elmas ve elektrikten oluşmuş bu mutantlar içerisinde de onurun, erdemin, cesaretin, fedakârlığın, püriten ahlaki saflığın kriterleri bağlamında bir değerlendirme yapıldığında, bazı 68'liler, kristal küreler halinde göklerde ışıldar vaziyette renk ve ışık saçarak daha çok göz kamaştırırlar.
Kurşunlarla, havanlarla, roket atarlarla delik deşik edilmiş, uzuvları parçalanmış bedenleri, gözyaşlarıyla defnedilir. Evet, toprağa gömülürler. Bin yılların ritüelidir bu. İşte o an o mutantlar, ebediyen kalacakları ışık olurlar ve semada yerlerini alırlar. Biyolojik ölüm gerçekleşmiştir ama sonsuz bir hayata da aynı anda başlarlar.
Artık seslerini duyamayız, göremeyiz onları. Ama ne zaman yabancılaşmanın boğuculuğu bizi nefes alamaz hale getirip dayanma gücümüzü kırarak sendeletmeye başlar ve bu, dayanılmaz bir hale gelirse, yüreğimize 68 huzmeleri göklerdeki mutantlardan ışınlanır. Biz de zerk edilen bu yeni enerjiyle doğrulur, ayağa kalkar ve devam ederiz. Bu 1968'den beri böyle olageldi.
İTÜ'de Devrimci 68'lilerin Denuz Gezmuş nidalarıyla gürlemeleri ve Lazoğli Türkiye 68'inde de insanlığın ender rastlanan numunelerinden bir mutant, kuşakdaşları içinde eşitler arasından birinci olarak öne çıktı.
1969 yılındaki çok sık yapılan, İTÜ-Gümüşsuyu kampüsündeki toplantı salonunu hınca hınç doldurmuş olan DEV-GENÇ'lilere, salonu coşturan sloganı attıran biri vardır, asla unutulmayan. Karadenizlidir ve İstanbul Üniversitesi Hukuk fakültesi öğrencisidir, Laz'dır ve bu yüzden Türkçesi de ağır Karadeniz aksanlıdır. Enternasyonelist devrimcidir ve yaşamını bu ilkeye uygun bir tarzda yaşayarak devrimci enternasyonalizmin değerlerini yeniden üreten ve enerjisi tükenmeyen bir cihazdır adeta.
Salondaki DEV-GENÇ'lileri ayağa kaldırır ve o Laz şivesiyle hançeresini yırtarcasına haykırır: DENUZ GEZMUŞ, DENUZ GEZMUŞ.
Salon yıkılır, neşeden ve kahkahalardan. Çünkü kast edilen Deniz Gezmiş'tir. Ama bu Laz devrimci şivesini bir türlü düzeltemediği için konuştuğu gibi haykırır. DEV-GENÇ'liler de, Deniz Gezmiş, düzeltmesi sakilliğine gitmeden, kürsüdeki o çok çok sevdikleri bileği bükülmez yoldaşlarına uyarlar. Çünkü O Cihan'dır. İdamının yaklaştığı günlerde bile, "Eğer Cihan hayatta ise kimse bana bir şey yapamaz" diyen Deniz'in hayattaki en yakın ve en sevdiği arkadaşı ve yoldaşı Cihan Alptekin'dir.
CHP senatörü Nihat Erim'in başbakan olarak atandığı, kafalarına balyoz gibi ineceğiz, sözüyle de onlarca devrimcinin katliyle sonuçlanacak 12 Mart askeri yönetim döneminde, CHP'den de tıpkı ezeli ve ebedi rakibi AP (Demirel) gibi desteğini alarak idamların bir an önce yapılması için her türlü hukuk dışı yol ve yönteme başvurmakta beis görülmedi. Bunun üzerine idamlara karşı olan ve bu hukuksuzluğun yol açacağı faciayı önlemek için çeşitli toplumsal kesimler harekete geçerler ama Cihan bunun beyhude bir çaba olduğunu bilmektedir. Devrimci kamuoyuna şöyle seslenir: "Eğer kimse bir şey yapmasa bile ben üzerime alacağım bombaları TBMM'ye girerek kendimi de meclisi de havaya uçuracağım."
Hayat, Deniz'i doğruladı: Cihan sağken Deniz'e kimse bir şey yapamadı. THKO'lu Cihan, can yoldaşı Deniz ve arkadaşlarının idamını durdurmak için, THKP-C'li Mahir ve arkadaşlarıyla birlikte, eşsiz bir soylulukla o Kızıldere köyündeki evde intihar eylemini gerçekleştirip 30 Mart 1972'de katledildikten 36 gün sonra Deniz idam edildi ve Cihan'ın yanına gitti.
Deniz, Ankara-Karşıyaka mezarlığında, Cihan ise Ardeşen'in Oce köyündeki kabirlerinde yatıyorlar diye kimse üzülmesin ve bir yanılsama yaşamasın.
Çünkü Mutantlar, kristal küreler halinde göklerde buluşmuşlardır.
5 Ocak 1947 tarihinde Ardeşen'in Oce köyünde doğdu Cihan Alptekin. Çok başarılı ilk ve orta öğretim sonrası İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ni kazanarak bu şehre geldi. DÖB (Devrimci Öğrenciler Birliği), Deniz Gezmiş'le birlikte kurucuları arasında yer aldı. Deniz'le Kadırga öğrenci yurdunda aynı odada kalıyorlardı. Mezara kadar süren can yoldaşlıkları ilkin o odada başladı.
7 Mart 1968 tarihinde Uluslararası Ekonomik ve Ticaret Bilimleri Öğrencileri Birliği toplantısında beş yüz civarında öğrencinin aktif bir biçimde dâhil olduğu protesto eyleminde, hakkında tutuklama kararı çıkan öğrenciler arasında Cihan da vardı. 68'in son günlerinde İstanbul Üniversitesinde Oya Sencer (Baydar)'ın doktora tezinin gerekçesiz reddedilmesi üzerine yapılan protesto işgalinde, 29 Ekim-10 kasım tarihleri arasında gerçekleştirilen Mustafa Kemal bağımsızlık yürüyüşünde, ABD'nin Ankara'ya atanan Büyükelçisi, Hanço-Vietnam kasabı lakaplı ve 600 bin suçsuz Vietnam'lının katlinin birinci derecede sorumlusu Robert Kommer'in uçağının ineceği İstanbul Yeşilköy havaalanındaki protesto eylemlerinde hep en ön saflarda idi Cihan. Eylemden eyleme koştuğu dönemde İstanbul DEV-GENÇ Bölge Yürütme Başkanı idi aynı zamanda. 1969 yılında sonraki dönemde Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu'nun kurucusu ve önderliğini yapacak ve bu yapının çekirdek kadrosunu oluşturacak arkadaşlarıyla beraber Filistin kamplarında gerilla eğitimi almaya ve İsrail'e karşı savaşmaya gitti.
Deniz ve Cihan kim bilir kaç kez çıkarıldıkları mahkemelerden birinde, adliye koridorunda duruşmanın başlamasını bekliyorlar.
Defalarca tutuklanan Cihan, yoldaşı Deniz Gezmiş'le birlikte 1970 Eylül ayına kadar hapis yattı.
O dönemde yoğun tartışılan ordunun mu partiden doğacağı yoksa partinin mi ordudan doğacağı ikileminde önce ordu görüşünü savundu ve Deniz Gezmiş liderliğinde başlatılan silahlı kır gerillası mücadelesinin örgütü THKO'nun İstanbul Bölge örgütlenmesini organize etti ve yönetti.
Hep çalıştı hiç boş durmadı.
68'lilerin Devrimci mücadelelerinde en başarılı ve etkili oldukları yüz yüze iletişime dayalı halk toplantılarından birinde Cihan, hararetle konuşuyor. Yüzünde inanç ve kararlılık, sağ sıkılı yumruğundaki öz gücüne inanç ve adanmışlık bir Cihan klasiğinin görüntülü halidir.
Cesareti, adanmışlığı, özverisi ve diğerkâmlığıyla olduğu kadar gündelik yaşamında ve arkadaşlık ilişkilerinde de terbiye ve nezaketiyle hayranlık uyandırdı ve hafızalara kazındı. Öğrenciliğinde de (Hukuk Fakültesi'nde) çok parlak ve örnek bir talebe olarak hocalarının da dikkatlerini çekti.
Hukuk Fakültesi'nin ordinaryüs profesörü, hocaların hocası Tarık Zafer Tunaya, her sınavında tam puan alan Cihan'la tanışmak için evine akşam yemeğine davet eder. Ve görür ki, çok merak ettiği Cihan sadece çok iyi bir öğrenci değil, aynı zamanda ağır başlı, tevazusuyla, saygılı tavırlarıyla da bambaşka biridir.
Bir keresinde küfürlü konuşan Deniz'e, "Niye küfür edeysun Denuz, biz Devrimcilere küfür etmek yakişir mu?" ikazından da geri kalmadı.
30 Mart 1972'de, Tokat'ın Niksar ilçesinin Kızıldere köyünde, bedeni delil deşik edildiğinde, henüz 25 yaşındaydı. Ama halka, insanlığa ve devrimci mücadeleye borcunu ödemiş, sorumluluklarını en üst seviyede yerine getirmiş; tertemiz, günahsız, vebalsiz, emsalsiz bir insan olarak tarihe kaydedildi.
Zakir için müzik sadece bir meslek, bir kariyer alanı değil, aynı zamanda manevi bir yolculuktu. Dünyanın dört bir yanındaki sanatçılarla, geleneklerle ve kültürlerle bağ kurmanın yoluydu