Sensiz Hayır, bu akşamı unutamam ya da ayrılırkenki yüzünü ama sanırım hikayenin gidişi böyle hep gülümsüyorsun ama gözlerinde keder görülüyor evet, görülüyor
Hayır. yarını unutamam Kederimi düşündüğümde sana sahip olduğumda ve sonra gitmene izin verdiğimde ve şimdi sana bilmen gerekeni bildirmek sadece boynumun borcu
yaşam sensizse yaşayamam yaşayamam, daha fazlasını veremem yaşam sensizse yaşayamam yaşayamam, daha fazlasını veremem
...yasam sensizse.
|
Antik çağın Akropolünde hüzünlü dönenceler gibi dolanıyoruz. Aradıklarımız, baktığımız yerlerde oluyorlar. Ve anımsıyoruz:
Altmışların -ABD'nin başlattığı, insanlık dışı Vietnam savaşı düşünüldüğünde terim absürd kaçabilir ama bir başka açıdan bakıldığında da kullanımı uygun düşüyor- karnavalesk atmosferinde sinema, şiir ve müzik, yaratıcı deneyselliklerin en özgün ürünlerinin verildiği alanlar oldu. Sanatın neredeyse tüm dallarında her türlü kuralın, geleneğin, liberter bir ihlalcilikle kenara atıldığı rüya gibi yıllardı. Gezegenin her kıtasına sanat ve kültürün göz kamaştırıcı ürünleri yağdı.
Müzik, bu on yılda en parlak ve verimli dönemini yaşadı. Ama müzik derken, blues, pop, rock daha çok öne çıkmıştı demek gerekiyor; kısmen de caz.
The Animals, The Yardbirds,The Hollies, The Monkees, Conuntry Joe & fish, The Kinks, Creedance clear water revival, Jefferson Airplan, Johnny Winter, King Crimson, Velvet Underground gibi, vasatın çok üzerinde müzikler yapmış olmalarına rağmen küresel ölçekte tanınmamalarının tek nedeni, Beatles, Rolling Stones, The Doors, Deep Purple, Led Zeppelin, Pink Floyd, Bob Dylan, Roy Orbison, Bob Marley, Joan Baez, Janis Joplin, Eric Clapton, Jimy Hendrix gibi devlerle aynı döneme denk gelmiş olmalarıdır.
Aynı kanonun bir alt kategorisini oluşturan bu saydığım ve daha ilave edilebilecek çok sayıda şarkıcı ve grup, uzun yıllar sonra adeta bir değer ve itibar iadesi yaşadılar. Ama artık çok geçti; çünkü ya yaş yüzünden ya unutuldukları için müziği bırakmışlardı ya da vefat etmişlerdi.
The Best of… Greatest Hits… Saygı albümleri, eski konser kayıtları, dokümanter filmleri sadece bir kadir şinaslık ya da kıymet bilirlik motivasyonu ile yapılmıyordu. Altmışlardaki gibi heyecan verici, coşku uyandırıcı yeni aksiyonlar gerçekleştirilemiyordu. Öyle olunca da eskinin hâlâ cezbeden parıltısına yönelindi.
Röportajlar, anılar, biyografiler, otobiyografiler, araştırma-inceleme-tarih kitapları art arda geldi, gelmeye de devam ediyor. Meşakkatli bir özveriyle, zamanını adayarak, sebatla, karınca gibi çalışılarak, sanki sözleşilip iş bölümü yapılmışçasına eşzamanlı ve merkezsiz ama aynı kaygı ve amaçlarla girişilen çabalar devasa ölçekli bir külliyatı var etmeye doğru evriliyor.
Bu sayede yeni nesillere bir zamanlar -yani 68 kültür devriminde- nelerin yapılabildiği ortaya konulurken artık eski sıfatıyla anılan, ama o parıltılı yeniyi yaratma cüret ve gözü pekliğini gösterip daha yapabilecekleri bir dolu şey varken; şimdi sinik bir vaziyette kenara çekilmiş kuşaklara da, var olanı sadece hayalet gibi izleme edilgenliğiyle yüzleştirme, sorgulatma, hatırlatma imkan ve araçlarını sunan görsel ve işitsel bir mesaj davetiyesi oldu.
Yoğun emek ve uzun yıllar süren çalışmalar sonucu ortaya konuldu ifadesini kullandığım olgu bir kültür definesidir. Bu yazı da o defineye mütevazi bir katkı amacıyla 24 ayar bir külçe altını, gömülü olduğu derinliklerden çıkarıp definenin teşhir raflarından münasip bir yere yerleştirme arzusunun sonucudur.
Eskinin renkli cazibesi, zamanenin matlığı
Vasatın üstüne çıkamayan, aşina olduğumuz ya da iyi bildiğimiz tarz ve seslerin yeni müzik aletleriyle ve yüksek teknoloji ile donatılmış stüdyolarda yapılmaları, o arzu duyduğumuz avangardı - yeniyi bize yaşatamadı. Bu kırk yıldır böyle.
Genesis, Arctic Monkeys, Oasis, Radiohead, U2, Take That, Depeche Mode, Red Hot Chili Peppers, Cold Play, Green Day, Maroon 5, Black Keys,Tame Impala... daha bir yığın isim eklenebilir. Havanda su dövüldü yıllarca.
Malum; bu ve benzeri başka isimleri milyonlarca insan sevdi, dinledi, izledi. Öyle diye, büyüden yoksunluğu, verili olanın ötesine uzanma perspektifinden yoksunluğu, "çember içindeki çemberlerde" (Hegel) dönenilmesini mazur göstermiyor.
Belirtmek gerekir ki kıtlık sadece müzikte olmadı; yazı çerçevemizin dışına çıkmamak için roman örneği ile yetineceğim:
Söz ettiğim kırk yılda sadece Gabriel Garcia Marquez ve Umberto Eco, o bahsini ettiğim yeniyi ve heyecanı yaşattılar. Kırk yılda sadece iki yazar; o halde, vakıayı tanımlamak için kıtlık, çoraklık denilmez de ne denebilir. Bu yüzden tıpkı müzikte son yıllarda eski albümlerin yeni sürümlerinin yapılması gibi romanda da sürekli Tostoy, Dostoyevski, Çehov, Gogol, Hugo, Balzac, Flaubert, Conrad, Joyce, E.A. Poe, Proust, Faulkner… vb yazarların eserleri yeniden basılıyor. İçinde yaşanılan bezdirici kültürel çoraklık, Deleuze'in ifadesiyle," dünyanın çölleşmesi''-nin bir tezahürüdür.
Dünya, 60'larda Çiçek Çocukları sayesinde rengarenk iken, yani çölleşmemişken, ABD'de bir müzisyen o mümbit rock bahçesinde filizleniyor, köklerini derinlere salıyordu. Sağlam geliyordu.
Kent insanını sarmalayan besteleri, sesi, söylediği şarkıları ABD'de dikkat çekmeye başladı. Coverlerde de çok başarılıydı. Henüz yeni tanınmakta iken, yani albüm kayıt kariyerinin henüz başlarındayken, o zamanlar zirvede olan Beatles tarafından keşfedildi. 1968 yılında New York'ta Apple Records'un lansmanını duyurmak için yapılan büyük bir basın toplantısında bir gazeteci, ABD'de en çok beğendiğiniz müzisyen kim diye ilkin John'a, sonra da Paul'e sorar. Önce John Lennon, birkaç saniye sonra da Paul Mccartney hiç tereddüt etmeden, hiç duraksamadan aynı yanıtı verirler: Harry Nilsson.
George Harrison ve Ringo Starr da, Harry'e hayranlıklarını açıkça söylediler.
Ringo Starr, Nilsson'un "Dünya gezegenindeki en büyük sese sahip" olduğunu ilan etti.
Beatle'ların bu takdirleri dünyanın ilgisini Harry Nilsson'ın üzerine çekmeye yetti.
ABD dışında başta İngiltere ve diğer batı ülkelerinde Nilsson, hak ettiği tanınırlığa ve alakaya mazhar oldu.
"Amerikan Beatle" diye de anıldı. Kısa süre sonra John Lennon ve Ringo Starr ile yakın arkadaşlıklar kurdu O zamandan beri rock'n roll tarihine damgasını vuran isimler arasında sayıldı. Kanonun alt kategorisinden asıl yerine çıkmayı başaran belki de ilk ve tek isim oldu.
Nilsson ve muhteşem dörtlü -Beatles- arasındaki karşılıklı hayranlık uzun süreli yakın dostluklara dönüştü. Birbirlerini çok sevdiler. Beatles dağıldıktan sonra 70'lerin ortalarında Lennon – Nilsson LA'de efsane haline gelen maceralar yaşadılar. Nilsson, Lennon ve Starr, Hollywood Vampirleri içme kulübünün üyeleriydi ve geniş çapta kamuoyuna duyurulan, alkol kaynaklı olaylara karıştılar.
Huysuz ve kavgacı kişiliklerinin yanı sıra ikisinin de ağzı bozuktu ama çok merhametli insanlardı aynı zamanda. Başka ve önemli bir ortak yanları daha vardı. İkisi de daha çocuk yaşlarda babalarının ailelerini terkedip gitmeleriyle babasız kalmışlar, baba şefkatinden ve sevgisinden mahrum büyümüşlerdi. Lennon iki, Nilsson ise üç yaşındaydı. Annesi küçük Nilsson'a babasının İkinci Dünya Savaşı'nda öldüğünü söylemiş; ama yıllar sonra bunun gerçek olmadığı ortaya çıkıyor tabii.
John'nun "Mother ", Harry'nin "Daddy's Song" ve doğum yılı olan "1941"şarkıları babalarına göndermeler içerir.
Hemen hemen her gece alkol maratonuna çıktılar. Bir akşam Harry Nilsson, John Lennon'ı brendi Alexander kokteyli ile tanıştırdı. Sonunda Los Angeles'ın ikonik Troubadour gece kulübünde aşırı sarhoş olup Smothers Brothers'ı acımasızca rahatsız ettikleri için dışarı çıkarıldılar. Aşağıdaki fotoğraf o anın görüntüsü. Şapkalı olan Harry, ortadaki John. Hallerinden zil zurna oldukları ne kadar da belli.
Tarih: 12 mart 1974.
John ve Harry, Pussy Cats adında 1974 yılında ortak bir albüm çıkardılar. Yapımcı Lennon'dı. Potansiyellerinin ve kalibrelerinin altında kalan bu albümü artık sadece Lennonistler biliyor.
Nilsson'un sesi ve şarkıları sayısız film ve televizyon programında yer aldı. Tom Hanks / Meg Ryan hiti, You Have Got Mail ‘ de, beş Nilsson şarkısı ve performansı içeriyordu. Midnight Cowboy, Forrest Gump, Practical Magic, Casino, All That Jazz, Contact, The Ice Storm, GoodFellas, Skidoo, The Craft, Reservoir Dogs, A Good Year, Crank, Bottle Shock, Confessions of a Shopaholic filmlerinde şarkıları kullanıldı. Popeye filminde hikayeyi ve şarkıları yazdı ve unutulmaz animasyonlu ABC televizyon filmi The Point'in tüm şarkılarını yaptı, Dustin Hoffman ve ardından Ringo Starr tarafından video sürümünde anlatıldı. Harry'nin şarkılarını ve performanslarını kullanan televizyon şovları ve TV filmleri anlatılamayacak kadar çoktur.
Hem söz yazarı hem de şarkıcı olarak Nilsson biraz muammaydı. Şarkıları o kadar çok çeşitli temaları ve müzik tarzlarını içeriyordu ki, onları kolayca kategorize etmek mümkün değildi. Sesi dünya çapında bilinmesine rağmen, neredeyse sadece stüdyoda çalışmayı tercih etti. Hiç turneye çıkmadı ve halka açık yerlerde nadiren performans sergiledi. Harry Nilsson, bir dahi olarak selamlandı ve meslektaşları tarafından yirminci yüzyılın en büyük şarkıcı-söz yazarlarından biri olarak kabul edildi.
Nilsson, eleştirmenlerden, sadece kendi şarkıları için değil, aynı zamanda başkaları tarafından yazılanların dikkat çekici performanslarıyla da övgü topladı. En büyük hitlerinden ikisi ("Everybody's Talkin" ve "Without You") ikinci kategoriye giriyor. Nilsson'ın şarkıları, Joe Cocker ve Neil Diamond'dan Diana Ross ve Barbra Streisand, Ella Fitzgerald ve Johnny Mathis'den Glen Campbell ve Brian Wilson'a kadar pek çok üst düzey sanatçı tarafından söylendi.
1941'de Bedford-Stuyvesant, Brooklyn'de-ABD'de doğan Nilsson'un dehası ve yaratıcılığı 15 Ocak 1994 tarihinde sona erdi, 52 yaşındayken Kaliforniya Agoura Hills'teki evinde uykusunda sessizce öldü.
Mark Hudson, baterist Jim Keltner, Van Dyke Parks ve Nilsson'un oğlu Kiefo'dan oluşan bir ekip, 1994'te Nilsson'un ölümünden sonra yarım kalan kayıtlar üzerinde çalıştılar ve Harry Nilsson'un yeni albümü, Losst and Founnd, piyasaya sürüldü.
Yapımcı Mark Hudson, dostu Nilsson'a kısa bir mektup yazdı:
"Sevgili Harry, Konuşmalarımızdan birini yaptığımızdan bu yana 25 yıldan biraz fazla zaman geçti ve bilgeliğini, mizahını, tutkunu, hikayelerini ve en önemlisi ... müziğiniz... Her neyse, sonunda üzerinde çalıştığımız rekoru bitirdim... Tüm fikirlerinizi yazacağım ve onları bu projeye yatırdım... Bu albümü yapmak benim için bir rüyanın gerçekleşmesiydi. Sana söz verdim, bitirip bir gün ortaya çıkaracağız ve o gün nihayet geldi!"
Ses özelliği tenor ve 3 1 ⁄ 2 oktav aralığı olan Nilsson hakkında hazırlanan Who Is Harry Nilsson (And Why is Everybody Talkin' About Him?) Harry Nilsson Kimdir (Ve Neden Herkes Ondan Bahsediyor)? belgeseli 2006 yılında piyasaya sürüldü.
Nilsson, 8 Aralık 1980'de John Lennon'ın ölümünden derinden etkilendi. "Silah Şiddetini Durdurma Koalisyon''una katıldı ve silah kontrolü için bağış toplama etkinliklerine katkı yaptı.
Beatlefest kongrelerinde görünmeye başladı ve Beatlefest'in ev grubu "Liverpool" ile sahneye çıkarak kendi şarkılarından bazılarını ve " Give Peace a Chance " ( Barışa Bir Şans Ver) gibi Lennon şarkılarını söyledi.
2007: The New York Post, Nilsson'un Tüm Zamanların En İyi 100 Kapak Şarkısı listesinde Fred Neil'in "Everybody's Talking" şarkısına yaptığı cover'ı 51. sırada gösterdi.
2012: Rolling Stone , "Tüm Zamanların En Büyük 100 Şarkı Yazarı" listesinde Nilsson'u 62. sırada gösterdi.
Nilsson aşağıdaki kategorilerde Grammy ödülleri aldı.
1970 Everybodys Talking "En İyi Çağdaş Erkek Vokal Performansı,
1973 Without you En İyi Erkek Pop Vokal Performansı
Herkes Konuşuyor - Everybodys Talking - Midnight Cowboy filminin soundtrack'i olan bu şarkının videosunda filmin iki Oscarlı oyuncusu Dustin Hoffman çeşitli sahnelerinin fotoğrafları ile görülecek.
Herkes konuşuyor benimle
söyledikleri tek sözcüğü bile duymuyorum
kafamda yalnızca yankılar
insanlar bakmayı bırakıyor
yüzlerini göremiyorum
yalnızca gözlerinin gölgesi
güneşin sürekli ışıldadığı yere gidiyorum
yağan yağmurun içinden
havanın giysilerime uyduğu bir yere
kuzey doğu rüzgarını arkama alarak
yaz meltemiyle sularda
ve okyanusun üzerinden bir taş gibi sekerek
güneşin sürekli ışıldadığı yere gidiyorum
yağan yağmurun içinden
havanın giysilerime uyduğu bir yere
kuzey doğu rüzgarını arkama alarak
yaz meltemiyle sularda
ve okyanusun üzerinden bir taş gibi sekerek