30 Mayıs 2018

Ne yapacakları, yaptıklarından belli

Şu anda seçim kazanıp bu ekonomik durumla karşılaşacak olmak oluşacak iktidar için meymenetli bir geleceğe işaret etmiyor

AKP’nin 16 yıllık iktidarının son 5 yılı gittikçe koyulan bir kabusa dönüştü. Benim açımdan bu kabus öncelikle siyasi. Her şeyden önce her türlü hukuk anlayışını çiğneyerek hapiste tutulan insanlar. Sonra ideolojik düzeyde girişilen işler; “dindar nesiller yetiştireceğiz” vaadinin sonuçları olan uygulamalar. Derken dış politika; Türkiye’nin dünyada edindiği yeni imge. Sonra “imar” adına yapılanlar. Böyle gidiyor. Benim huzurumu kaçıran etkenler arasında ekonomi arkadan geliyor. Öyle bir baskı duymadığımdan değil elbet, herkes gibi ben de duyuyorum. Ama bu o kadar acı vermiyor. Oysa genel olarak bakıldığında sanırım ekonominin yeri çok daha önlerde, belki de en başta.

Seçim öne alınarak ekonomik sıkışmanın iktidar üzerinde yaratacağı yıpranma mümkün olduğu kadar azaltılmaya çalışıldı. Bunun belirli bir ölçüde başarılı olacağını tahmin ediyorum. Herhalde Haziran-Temmuz’daki ekonomik durum Aralık-Ocak’ta olacağı kadar beter olmayacaktır.

Bu iktidarın bir an önce gitmesi gerektiğini düşünen kesim açısından böyle olması iyi mi, kötü mü, tam bir şey söyleyemiyorum. Muhalefet açısından bunu bir avantaj kaybı olarak görmek çok doğal. Öte yandan, şu anda seçim kazanıp bu ekonomik durumla karşılaşacak olmak da oluşacak iktidar için meymenetli bir geleceğe işaret etmiyor. AKP’nin söylemi hazır: “Biz demedik mi? Beceremezler! Bakın gene batırdılar!”

Gelen seçimin nasıl sonuçlanacağına ilişkin bir tahminim yok. Bence AKP bu 16 yıl içinde birikimini tüketti, büyük ölçüde kendini de tüketti. Ama bu değerlendirmem doğru olsa da, böyle şeyler siyaset düzeyini tez vakitte etkilemeyebilir; yaklaşan oldukça karmaşık (bir yandan Meclis, bir yandan başkanlık, derken belediye) seçimi AKP bir şekilde kazançlı kapatabilir. Olması muhtemel olan buysa, bunu nasıl bir dönem izler?

Uzun boylu bir “rota”, politika değişikliği beklemiyorum doğrusu. Tayyip Erdoğan’ın Gezi’den bu yana arşınlamaya başladığı yol, kendine en uygun yol. Buradan, AKP’nin erken iktidar yıllarının havasına dönmek isteyeceğine hiç ihtimal vermiyorum. Tayyip Erdoğan’ın aslında bir “pragmatist” olduğunu, “İslâmcı”lığın pek derinlere gitmediğini söyleyenler var. Gitmeyebilir, ama bence Tayyip Erdoğan’ın bir misyonu ya da birçok misyonu var, misyon olarak belirlediği hedefler var. Bunlar hayatın her alanına yönelik, aile başına üç çocuk projesi de söz konusu, Dışişleri’ni “monşer”lerden temizleme projesi de. Zaman içinde bunlar Van Gölü üstünden köprü yapma türünden başkaları da eklenebilir. Ancak Tayyip Erdoğan yaklaşan seçimde kendisini Başkan yağacak oyu aldığında, bütün bunları gerçekleştirmek üzere gerekli halk desteğini elde ettiğini düşünecek ve ona göre davranacaktır. Öte yandan, “siyasi rejimler”in “mutlakiyetçi” olanını sevdiği de her halinden belli. Dolayısıyla, şimdiye kadar zihninde tasarladığı Türkiye’yi kurmaya başladığında bir muhalefetle karşılaşmaktan da hoşlanmayacaktır. Bu durumda ne yapacağına dair fazla bakmamız gerekmiyor; yaptıklarına bakmamız yeterli.

Ancak bana göre AKP ve Erdoğan, birikimlerini tüketti (zaten çok zengin olmadığı anlaşılıyor) ve bu arada kendini de tüketti. Dolayısıyla 2018 yılında seçim kazanmış AKP ile ne olacağı kocaman bir soru işareti.

Yazarın Diğer Yazıları

Nazar

Asvadzadzin’de bu sefer Nazar’ı öbür dünyaya uğurlamak üzere bulunmak içimi acıttı. Ne acelen vardı, Nazar? 

Bugünlerin siyasi bulmacası

Devlet Bahçeli “Öcalan” çıkışıyla ne demek istedi? Erdoğan ile bir plan hazırlamışlarsa bu plan ne olabilir? Hareket aşamasına gelince ne olabilir?

Dış ilişkiler

Tayyip Erdoğan Türkiye’nin dış politikasını “monşerler”in elinden kurtardı. O elinden geleni yaptı, “kurtardı” ama bu kurtuluş bizim için iyi mi oldu, kötü mü hiç emin değilim

"
"