21 Nisan 2023

Kemal Bey

Kılıçdaroğlu'nun "kazanacak aday" olup olmadığını da bilmiyorum. İnsanın bir yerinde yazmıyor ki "Bu, kazanacak adaydır" diye. Ama kazanması gereken aday, bana göre, Kemal Kılıçdaroğlu'dur

Kemal Kılıçdaroğlu'nun Cumhuriyet Halk Partisi'nde Genel Başkan seçilmesinden bu yana epey bir zaman geçti. Alıştık o konumda onun bulunmasına. Peki, bugün karşımızda gördüğümüz Kemal Kılıçdaroğlu ile CHP Genel Başkanı seçilen Kemal Kılıçdaroğlu aynı kişi mi? Bir açıdan bakıldığında, evet, elbette aynı kişi; ama o zamandan bu zamana oldukça önemli bir dönüşümden geçtiğini de görmek gerek. Bu dönüşüm bir kişilik dönüşümüne de zaman zaman uzanıyor; ama öncelikle Başkan'ı olduğu parti ile arasındaki ilişkide ortaya çıkıyor. Kemal Bey partisini, bu partinin "ceberrut" bir yönetim üslubu uyguladığı zamanlarda akıllara yerleştirdiği imgeden kurtarmaya kararlı. Onun gündemin içine taşıdığı "helalleşme" gibi kavramlar bu amaca yönelik. Görevinin başına geçtiğinde bu gibi niyetleri olduğu belli değildi. Başkanlık deneyimi de bu düşüncelerinin biçimlenmesine atkıda bulunmuş olabilir.

Başından beri "sempatik" bir figürdü Kemal Kılıçdaroğlu. Örneğin, herkese yaşlıca bir akrabasını, bir yakınını hatırlatıyor olabilirdi. Herkesin "Kemal Amca"sı olabilirdi. Bu şüphesiz olumlu bir şey ama bir "parti başkanı" söz konusu olduğunda bazı sakıncalar da üretebilir. "Parti Başkanı" deyince zihnimizde daha "yırtıcı" bir imge uyanması normaldir. O kılıkta göreceğimiz kişinin daha sert, daha kavgacı bir izlenim vermesini bekleriz. Kemal Bey buna göre bir hayli "halim selim" görünüyordu. Sanırım bundan ötürü de, siyasetin iyice kızıştığı bu dönemde, "aranan önder" imgesine uzak kalıyordu. Böyle bir mücadele için uygun kişi olmadığını düşünen çok insan vardı. Bu "çok insan"ın çoğunluğu da iktidarın iktidardan atılmasının gereğine inanıyor ama Kılıçdaroğlu'nu yetersiz buluyordu.

Ben de buralarda bir yerdeydim -şahsen ilk tanışmamıza kadar. Tanışınca, bu adamın pek öyle göründüğü gibi yumuşak başlı, uzlaşmacı biri olmadığını sezer gibi oldum. Evet, olması gerektiği yerde yumuşak, anlayışlı bir insan olduğu belli oluyordu. Ama kavganın zorunlu olduğu yerde ve ortamda geri adım atmayacağı da belliydi. Türkiye seçime adım adım yaklaşırken Kemal Kılıçdaroğlu'nun birtakım "hasletleri" de daha görünür oldu. Sözgelişi "Altılı Masa" süreci. Bunun kurulmasında ve asgari "arıza" çıkararak devam etmesinde herhalde Kemal Kılıçdaroğlu'nun çok önemli payı var. Sinirlerine hakim; hedefini biliyor, hedefinden şaşmıyor. Birlikte çalıştığı insanlara güven veriyor. İlkeli ve sağduyulu.

Kılıçdaroğlu "Halk Partili". Bu topluma Halk Partisi ile gelmiş değerlerin, ideallerin birçoğuna içtenlikle bağlı. Ama partisine bağlılığı körü körüne, fanatikçe bir bağlılık da değil. Partiyi toplumun önüne değil, toplumu partinin önüne koyuyor. "Liberal demokrasi"nin gerçekten "liberal" olmasına değer veriyor. Kendisi gibi düşünmeyeni toplumdan süpürüp atmak değil amacı; farklılıklarla bir arada yaşamak. Kılıçdaroğlu'na göre CHP'nin yapması gereken kendi "doğru fikirler"ini toplumun tamamına (şu ya da bu yöntemle) kabul ettirmek değil, bu özgür düşünce ortamını oluşturmak ve fikirlerin zorlamayla değil doğal evrimsel süreçlerle, birbirleriyle alışveriş içinde değişeceği koşulları hazırlamak. Bu çerçevede, başkanı olduğu partinin üyesi olarak bu yaklaşımı doğru bulmayan çok kişi olduğunu tahmin ediyorum. Kaç yılın Halk Partisi bu, elbette öyle olacak. Kılıçdaroğlu da bu seçim sath-ı mailine girerken ad vermeden, böylelerine, "önümde engel olmayın" çağrısında bulunmuştu. Tabii çağrının olumlu cevap bulacağının herhangi bir garantisi yok.

Ama Kılıçdaroğlu'nun genel gidişinin toplumdan olumlu cevap aldığını, almakta olduğunu görmek ve söylemek mümkün.

Bu dönemde Kemal Kılıçdaroğlu bir "siyasi önder" olarak da başarılı bir görünüm veriyor. O kendine güvenince onu izleyenlere de güven geliyor. Enerjisi yerinde. Bu seçme, seçilme mücadelesinde Kılıçdaroğlu dürüstlük, adalet, ilkesellik kutbunu temsil etmek üzere yola çıkmış ve sürçmeden yol alıyor. Onun bu "müstakim" duruşu karşısındaki cepheyi gitgide daha müptezelleşen "bel altı" yöntemlerine başvurmak zorunda bırakıyor (seccade düzeysizliği gibi). Bu yöntemlerin önde gelen örneklerinden biri, bekleneceği üzere, "Alevilik" konusu. İktidar cephesi, Cumhurbaşkanı'ndan başlayarak, bundan kendilerine avantaj derleme çabasındalar. Dolayısıyla Kılıçdaroğlu da bununla ilgili birkaç söz söyleme gereğini duydu. Ve söyledi. Uzatmadan, abartmadan, dozunda.

"Kazanacak aday" konusu Millet İttifakı'nı bir süre sarstı, sonra duruldu. Bunun tam ne demek olduğunu pek anlamamıştım. Kılıçdaroğlu'nun "kazanacak aday" olup olmadığını da bilmiyorum. İnsanın bir yerinde yazmıyor ki "Bu, kazanacak adaydır" diye. Ama kazanması gereken aday, bana göre, Kemal Kılıçdaroğlu'dur. 

Murat Belge kimdir?

16 Mart 1943'te Ankara'da doğdu. İngiliz Erkek Lisesi'ni ve İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi İngiliz Dili ve Edebiyatı Bölümü'nü bitirdi. Aynı bölümde asistanlık ve doktora yaptı. 1969'da İngiltere'deki Sussex Üniversitesi'nde araştırmacı olarak bulundu. Christopher Caudwell ve Marksist estetik konulu teziyle 1980'de doçent oldu.

Genç yaşlarda yaptığı William Faulkner ve James Joyce çevirilerinin yanı sıra 1964'ten itibaren Yeni DergiPapirüs gibi dergilerde çıkan eleştirileri, yorum yazılarıyla tanındı. Namık Kemal, Behçet Necatigil gibi yazarlar üstüne incelemeler yaptı. 1970'te Halkın Dostları Dergisi'nin kurucuları arasında yer aldı. 12 Mart 1971 muhtırasıyla başlayan darbe döneminde iki yıl cezaevinde kaldıktan sonra 1974'te üniversiteye döndü. 1975'te Birikim dergisini kurdu. 1981'de YÖK'ün kuruluşunun ardından üniversiteden istifa etti. 1983'te İletişim Yayınları'nı kurdu, 1984'te Yeni Gündem dergisini çıkartmaya başladı. Denemelerini Tarihten Güncelliğe (1983), 12 Yıl Sonra 12 Eylül (1992), Edebiyat Üstüne Yazılar (1994) kitaplarında topladı. 1980'lerde Sadık Özben mahlasıyla düzenli olarak mizah yazıları yazdı. 1991'de Helsinki Yurttaşlar Derneği, Türkiye şubesini kurdu. 1997'de profesör oldu; 1995'ten bu yana Bilgi Üniversitesi Karşılaştırmalı Edebiyat Bölümü'nde akademik çalışmalarını sürdürüyor.

Marksist estetikten militarizme, edebiyattan yemek kültürüne, Osmanlı ve İstanbul tarihine dek birçok farklı alanda 26 tane kitabı ve çok sayıda makalesi yayımlandı. Halkın DostlarıBirikimYeni DergiYeni GündemMilliyet SanatPapirüs dergilerinde ve CumhuriyetDemokratMilliyetRadikalTaraf gazetelerinde yazdı. Hale Soygazi ile evli.

Kitapları

- Tarihten Güncelliğe (Alan, 1983; İletişim, 1997)

- Sosyalizm, Türkiye ve Gelecek (Birikim, 1989)

- Marksist Estetik (BFS, 1989; Birikim, 1997)

- The Blue Cruise (Boyut, 1991)

- Türkiye Dünyanın Neresinde (Birikim, 1992)

- 12 Yıl Sonra 12 Eylül (Birikim, 1992)

- İstanbul Gezi Rehberi (Tarih Vakfı, 1993; İletişim, 2007)

- Türkler ve Kürtler: Nereden Nereye? (Birikim, 1995)

- Boğaziçi'nde Yalılar ve İnsanlar (İletişim, 1997)

- Edebiyat Üstüne Yazılar (YKY, 1994; İletişim, 1998)

- Tarih Boyunca Yemek Kültürü (İletişim, 2001),

- Başka Kentler, Başka Denizler 1 (İletişim, 2002)

- Yaklaştıkça Uzaklaşıyor mu: Türkiye ve Avrupa Birliği (Birikim, 2003)

- Osmanlı: Kurumlar ve Kültür (Bilgi Üniversitesi, 2006)

- Başka Kentler Başka Denizler 2 (İletişim, 2007)

- Genesis: "Büyük Ulusal Anlatı" ve Türklerin Kökeni (İletişim, 2008)

- Sanat ve Edebiyat Yazıları (İletişim, 2009)

- Balkan Literatures in the Era of Nationalism (Jale Parla ile birlikte, 2009)

- Sadık Özben'in Toplu Eserleri (Helikopter, 2010)

- Başka Kentler, Başka Denizler 3 (İletişim, 2011)

- Edebiyatta Ermeniler (İletişim, 2013)

- Başka Kentler, Başka Denizler 4 (İletişim, 2014)

- Militarist Modernleşme-Almanya, Japonya ve Türkiye (İletişim, 2014)

- Linç Kültürünün Tarihsel Kökeni: Milliyetçilik (Agora, 2006; Berat Günçıkan ile söyleşi)

- Step ve Bozkır - Rusça ve Türkçe Edebiyatta Doğu-Batı Sorunu ve Kültür (2016)

- Şairaneden Şiirsele / Türkiye'de Modern Şiir (İletişim, 2018)

- “Siz isterseniz…” – Popülizm Üzerine Yazılar (İletişim, 2018)

- Sanat ve Edebiyat Yazıları II (İletişim, 2019)

Çevirileri

Hegel Üstüne: W.T. Stace

Martin Chuzlewitt: Charles Dickens

Döşeğimde Ölürken, Ağustos IşığıAyı: William Faulkner

DublinlilerSanatçının Bir Genç Adam Olarak Portresi: James Joyce

Arabadakiler, Patrick White

1844 Elyazmaları: Karl Marx

Bir Zamanlar Europa'daLeylak ve Bayrak: John Berger

Feodal Toplumdan Yirminci Yüzyıla: Leo Huberman

Yazıcı Bartleby: Herman Melville

Kayıp Kız: David Herbert Lawrence

Yurtsuzların Ülkesi: Dugmore Boetie

Lenin ve Felsefe: Louis Althusser (Bülent Aksoy ve Erol Tulpar ile birlikte)

Yanya Sultanı – Tepedelenli Ali Paşa: William Plomer

 

Yazarın Diğer Yazıları

Kutuplaşmadan yaşamak

İktidar Bloku’nun karşısındaki gittikçe büyüyen muhalefetin en kalabalık, dolayısıyla en faal ve etkili ögesi CHP. Orada yaratılacak bir çatlak her şeyden önce iktidarın ömrünü uzatmaya yarar

Nazar

Asvadzadzin’de bu sefer Nazar’ı öbür dünyaya uğurlamak üzere bulunmak içimi acıttı. Ne acelen vardı, Nazar? 

Bugünlerin siyasi bulmacası

Devlet Bahçeli “Öcalan” çıkışıyla ne demek istedi? Erdoğan ile bir plan hazırlamışlarsa bu plan ne olabilir? Hareket aşamasına gelince ne olabilir?

"
"