30 Eylül 2024

Karışık işler

Sinan Ateş cinayetini örtbas etmekte kararlı olanlar bu bilek güreşini kazanmakta başarılı olurlarsa, şimdiye kadar zaten çeşitli kanlı olayların bulaşıklığını belirli bir ölçüde yaşamış olan AKP iktidarı, yozlaşmanın bu türlüsünü de repertuarına katmış olacaktır. Ateş olayı özellikle bu bakımdan önemli.

Necmettin Erbakan ve Recep Tayyip Erdoğan

Türkiye’de, yakın tarihte, “Siyasi İslam’ın iktidarı paylaştığını, birkaç kere gördük, deneyimledik.  Bu “koalisyonlar”da bu hareketin önderi Necmettin Erbakan’dı. Erbakan önderliğinde siyasi İslam’ın iktidarı birileriyle paylaşmasından, buralara kadar yükselmesinden hoşnut olmayanlar, bu hareketin Türkiye Cumhuriyeti’nin felsefesiyle, temel değerleriyle uyuşmadığını söyleyenler vardı—hem de seçimlerde çoğunlukta olan onlardı.  Ancak, Milli Selamet, Refah vb, çeşitli adlar takınmak zorunda kalan bu hareket toplumun çoğunluğunun “nereye gidiyoruz?” yollu ciddi bir endişeye kapılmasına yol açmadı. Şimdi öyle mi?

AKP net bir şekilde çoğunluğun oyunu (demek ki toplumun güvenini) kazandı ve tek başına iktidar olarak işe başladı. O zamandan beri de bu durum değişmedi ve bu süre içinde AKP daha birçok seçim kazanarak iktidarını perçinledi.  Şu anda Tayyip Erdoğan’ın iktidarının Cumhuriyet tarihinde göre geldiğimiz en uzun sürmüş iktidar olduğunu söylüyoruz.  Ne var ki son bir iki yıldır “rakipsiz” gibi görünen bu iktidar çatırdamaya ve sallanmaya başladı.  AKP’nin rakibi var ve böyle giderse muhalefetin AKP iktidarını alaşağı etmesi kimseyi şaşırtmayacak.

Bir koalisyon içinde “iktidar paylaşan” İslamcı hareketle tek başına iktidar olan İslamcı hareket arasında çok ciddi farklar var. Toplumu doğrudan doğruya etkileyen olaylar genellikle ekonomi alanında olur ve ekonominin gidişi iktidarların konumlarını belirler.  Ekonomi, “ekonomist” olduğunu gururla söyleyen Tayyip Erdoğan’ın elinde berbat bir hale geldi.  Örnek saymaya gerek yok.  Zaten herkes, iktidarın kendisi de dahil olmak üzere, durumun farkında.

Ama bozulan, yalnızca ekonomi mi?

Değil. Böylesine kapsamlı bir bozulma bugünlere kadar görülmemişti. Gene başı ekonominin çektiği yozlaşma, kural haline geldi. Cumhurbaşkanı’na verilen (ve onun sonuna kadar kullandığı “harcama” imkanları herhalde pek çok kişiye kabul edilemez gibi görünüyordur. 

Ama doğrudan doğruya AKP ve Reis’inin uygulamalarıyla rayından çıkan daha çok şey var: Yolunu bulup kapağı buraya atanların yarattığı basınç, bütün “dış politika”, kadın cinayetleri, dünya mafyalarının mekânı olmamız, böyle olurken kurumların içinin boşalması. Saymakla bitmeyen bir yozlaşma.

Ankara'da silahlı suikast sonucu öldürülen eski Ülkü Ocakları Genel Başkanı Sinan Ateş

Ve bu günlerde toplumda endişe verecek şekilde yükselen şiddet eğilimi. Toplumun “tepesinde” bir şeyler oluyorsa bunların daha alt düzeylerde de bir şeyleri etkilemesi kaçınılmazdır. Ama işte, “Sinan Ateş cinayeti” gibi olaylar da siyasetin tepesinde ne kadar korkunç etkiler üretilmekte olduğunu gösteriyor. AKP iktidarından önce de birtakım korkunç cinayetlerin huzurumuzu bozması bildiğimiz, hatta alıştığımız bir durumdu; Hrant’ın öldürülmesini hatırlayın. Cinayet ne kadar korkunçsa, üstünün örtülmesi ihtimali de o kadar güçleniyordu. Bunu, bunları üretebilen bir yapılanma vardı. AKP bunun içinde değildi. İyi, ama nedir Sinan Ateş cinayeti?

Bunun da üstünü örtmek isteyen güçler olduğunun ciddi sinyallerini aldık, almaya devam ediyoruz.  Bunu örtbas etmekte kararlı olanlar bu bilek güreşini kazanmakta başarılı olurlarsa, şimdiye kadar zaten çeşitli kanlı olayların bulaşıklığını belirli bir ölçüde yaşamış olan AKP iktidarı, yozlaşmanın bu türlüsünü de repertuarına katmış olacaktır. Sinan Ateş olayı özellikle bu bakımdan önemli. Bunun ne olduğunu, kimin kararıyla yapıldığını vb aydınlatmak isteyen cepheyle kapatmak, unutturmak isteyen cephe şimdiye kadar oluşmuş birikimin üstüne, tepesine kurulup oturacaktır.

Tayyip Erdoğan Türkiye toplumunda var olan çeşitli eğilimlerin arasından seçimini yaptı. Yaptığı dönüşte Gezi direnişinin önemli payı var. Bu dönüşten bir kere daha dönebileceğini sanmıyorum.  MHP ile ittifakını götürebildiği kadar götürecektir. Genel duruma bakınca, bunun çok uzayacağını sanmıyorum, ama AKP’nin bir kere ele geçirdiği iktidarı bir daha eden kaçırmamak için ciddi bir mücadeleye gireceğinden şüphem yok.

Tayyip Erdoğan’ın Erbakan’dan devraldığı siyasal İslam yapısıyla kendinden sonra bu hareketin başına geçecek kişiye, kişilere bırakacağı yapı arasında çok fark olacağı anlaşılıyor. Bakalım ayine-i devran ne gösterecek! 

Murat Belge kimdir?

16 Mart 1943'te Ankara'da doğdu. İngiliz Erkek Lisesi'ni ve İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi İngiliz Dili ve Edebiyatı Bölümü'nü bitirdi. Aynı bölümde asistanlık ve doktora yaptı. 1969'da İngiltere'deki Sussex Üniversitesi'nde araştırmacı olarak bulundu. Christopher Caudwell ve Marksist estetik konulu teziyle 1980'de doçent oldu.

Genç yaşlarda yaptığı William Faulkner ve James Joyce çevirilerinin yanı sıra 1964'ten itibaren Yeni Dergi, Papirüs gibi dergilerde çıkan eleştirileri, yorum yazılarıyla tanındı. Namık Kemal, Behçet Necatigil gibi yazarlar üstüne incelemeler yaptı. 1970'te Halkın Dostları Dergisi'nin kurucuları arasında yer aldı. 12 Mart 1971 muhtırasıyla başlayan darbe döneminde iki yıl cezaevinde kaldıktan sonra 1974'te üniversiteye döndü. 1975'te Birikim dergisini kurdu. 1981'de YÖK'ün kuruluşunun ardından üniversiteden istifa etti. 1983'te İletişim Yayınları'nı kurdu, 1984'te Yeni Gündem dergisini çıkartmaya başladı. Denemelerini Tarihten Güncelliğe (1983), 12 Yıl Sonra 12 Eylül (1992), Edebiyat Üstüne Yazılar (1994) kitaplarında topladı. 1980'lerde Sadık Özben mahlasıyla düzenli olarak mizah yazıları yazdı. 1991'de Helsinki Yurttaşlar Derneği, Türkiye şubesini kurdu. 1997'de profesör oldu; 1995'ten bu yana Bilgi Üniversitesi Karşılaştırmalı Edebiyat Bölümü'nde akademik çalışmalarını sürdürüyor.

Marksist estetikten militarizme, edebiyattan yemek kültürüne, Osmanlı ve İstanbul tarihine dek birçok farklı alanda 26 tane kitabı ve çok sayıda makalesi yayımlandı. Halkın Dostları, Birikim, Yeni Dergi, Yeni Gündem, Milliyet Sanat, Papirüs dergilerinde ve Cumhuriyet, Demokrat, Milliyet, Radikal, Taraf gazetelerinde yazdı. Hale Soygazi ile evli.

Kitapları

- Tarihten Güncelliğe (Alan, 1983; İletişim, 1997)

- Sosyalizm, Türkiye ve Gelecek (Birikim, 1989)

- Marksist Estetik (BFS, 1989; Birikim, 1997)

- The Blue Cruise (Boyut, 1991)

- Türkiye Dünyanın Neresinde (Birikim, 1992)

- 12 Yıl Sonra 12 Eylül (Birikim, 1992)

- İstanbul Gezi Rehberi (Tarih Vakfı, 1993; İletişim, 2007)

- Türkler ve Kürtler: Nereden Nereye? (Birikim, 1995)

- Boğaziçi'nde Yalılar ve İnsanlar (İletişim, 1997)

- Edebiyat Üstüne Yazılar (YKY, 1994; İletişim, 1998)

- Tarih Boyunca Yemek Kültürü (İletişim, 2001),

- Başka Kentler, Başka Denizler 1 (İletişim, 2002)

- Yaklaştıkça Uzaklaşıyor mu: Türkiye ve Avrupa Birliği (Birikim, 2003)

- Osmanlı: Kurumlar ve Kültür (Bilgi Üniversitesi, 2006)

- Başka Kentler Başka Denizler 2 (İletişim, 2007)

- Genesis: "Büyük Ulusal Anlatı" ve Türklerin Kökeni (İletişim, 2008)

- Sanat ve Edebiyat Yazıları (İletişim, 2009)

- Balkan Literatures in the Era of Nationalism (Jale Parla ile birlikte, 2009)

- Sadık Özben'in Toplu Eserleri (Helikopter, 2010)

- Başka Kentler, Başka Denizler 3 (İletişim, 2011)

- Edebiyatta Ermeniler (İletişim, 2013)

- Başka Kentler, Başka Denizler 4 (İletişim, 2014)

- Militarist Modernleşme-Almanya, Japonya ve Türkiye (İletişim, 2014)

- Linç Kültürünün Tarihsel Kökeni: Milliyetçilik (Agora, 2006; Berat Günçıkan ile söyleşi)

- Step ve Bozkır - Rusça ve Türkçe Edebiyatta Doğu-Batı Sorunu ve Kültür (2016)

- Şairaneden Şiirsele / Türkiye'de Modern Şiir (İletişim, 2018)

- "Siz isterseniz…" – Popülizm Üzerine Yazılar (İletişim, 2018)

- Sanat ve Edebiyat Yazıları II (İletişim, 2019)

Çevirileri

- Hegel Üstüne: W.T. Stace

- Martin Chuzlewitt: Charles Dickens

- Döşeğimde Ölürken, Ağustos Işığı, Ayı: William Faulkner

- Dublinliler, Sanatçının Bir Genç Adam Olarak Portresi: James Joyce

- Arabadakiler, Patrick White

- 1844 Elyazmaları: Karl Marx

- Bir Zamanlar Europa'da, Leylak ve Bayrak: John Berger

- Feodal Toplumdan Yirminci Yüzyıla: Leo Huberman

- Yazıcı Bartleby: Herman Melville

- Kayıp Kız: David Herbert Lawrence

- Yurtsuzların Ülkesi: Dugmore Boetie

- Lenin ve Felsefe: Louis Althusser (Bülent Aksoy ve Erol Tulpar ile birlikte)

- Yanya Sultanı – Tepedelenli Ali Paşa: William Plomer

 

 

Yazarın Diğer Yazıları

HÜDA-PAR ve AKP

Erdoğan’ın geçerli olduğuna inandığı ama söylenme zamanının geldiğini düşünmediği şeyleri HÜDA-PAR söylüyor. Bu bakımdan HÜDA-PAR, AKP’ye bir çeşit “öncü müfreze” servisi sunuyor

Mesajları çözmek

AKP seçimi kazanıp hükümeti kurduğu sık sık yapılan mitinglerde “Ordu göreve!” sloganının nasıl kullanıldığını hatırlıyoruz; demek ki bu “görev”in yerine getirilmesini sabırsızlıkla bekleyen azımsanmayacak sayıda kişi var

Amerika'da seçim

Donald Trump'ın Amerika Birleşik Devletleri'nin başkanı olduğu bir dünya Tayyip Erdoğan'ı muhabbetle bağrına basmaya çok daha yatkın bir dünyadır

"
"