Uyuşturucu, insan/göçmen kaçakçılığı gibi yasa dışı faaliyetlerden dolayı elde edilen gelirden vergi alınır mı, sorusu sıklıkla soruldu, yazıldı, tartışıldı ama sanıyorum net bir şekilde yazan olmadı ya da ben rastlayamadım.
Bu yazının konusu da bu kapsamda oluşturuldu. "Yasa dışı bir faaliyetten dolayı elde edilen gelire ve/veya mallara devlet el koyarsa (müsadere) sonrasında ayrıca vergi alıyor mu?" ya da "Tebliğ edilen bu vergi ödenmezse ceza uyguluyor mu?" gibi sorulara cevap bulmaya çalıştım bu yazıyla.
Yasa dışı faaliyetin vergilendirilmesinde yasal dayanak nedir?
Suç karşılığında elde edilen gelirin vergilendirilmesine yasal dayanak teşkil eden madde VUK'un 9'uncu maddesidir. VUK m.9/2.fk. "Vergiyi doğuran olayın kanunlarla yasak edilmiş bulunması mükellefiyeti ve vergi sorumluluğunu kaldırmaz." hükmü uyarınca bir eylemin kanunlarla yasak edilmiş olması onun üzerinden vergi alınmasına engel değildir. Örneğin 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu m.82/2 uyarınca "ihale, artırma ve eksiltmelere iştirak edilmemesi karşılığında elde edilen hâsılat" arızi kazanç sayılmakta ve özü suç olmasına rağmen vergilendirilmesi kanunla mümkün hale getirilmektedir. Hatta bu suç TCK m.235 uyarınca ihaleye fesat karıştırma olarak değerlendirilmesi gerektiği gibi ayrıca bu gelirin vergilendirilmesi de gerekmektedir.
Kanunlarla yasak edilmiş bir faaliyetin vergilendirilmesini sadece VUK m.9 hükmü olarak düşünmemek gerekir. Anayasanın 73'üncü maddesinde yer alan "Herkes, kamu giderlerini karşılamak üzere, malî gücüne göre, vergi ödemekle yükümlüdür." fıkrası uyarınca da değerlendirmesi gerekmektedir.
Yasa dışı bazı suçlar "kanunilik" engeline takılıp vergilendirilmiyor
Bazı suçlar ilgili vergi kanununun konusuna girmediği için ve dolayısıyla da kanunilik ilkesi gereği vergi hukukunun kapsamı dışında kalmaktadır. Buna göre rüşvet, zimmet, kalpazanlık, gibi suçlar vergi hukukunun konusuna girmemektedir.
Bu noktada herhangi bir verginin konusuna girmeyen bir faaliyetin suç yani kanunlarla yasak edilmiş bir faaliyet olması durumunda vergi mevzuuna girmiyor ise zaten vergilendirilmeyecektir. Örneğin kalpazanlık faaliyetten dolayı gelir elde eden bir kişinin bu faaliyetten dolayı elde ettiği gelir ne gelir ne de kurumlar vergisinin konusuna gireceğinden kanunlarla yasaklanmış bu kalpazanlık faaliyetinden dolayı elde edilen gelirin vergilendirilmesi de mümkün değildir. Oysa kenevir ekim ve satış işleminden gelir elde eden birinin bu faaliyeti GVK m.52 uyarınca zirai faaliyet olacağından kanunlarla yasaklanmış bu kenevir ekme ve satış faaliyetinden dolayı elde edilen gelirin vergilendirilmesi mümkün olmaktadır.
Müsadere'yi anlayalım
Müsadere, kanunda belirtilen hallerde ve belirtilen nitelikteki eşyanın mülkiyetinin veya kazanç ya da değerlerin, tamamının ya da bir kısmının, kişi ya da kişilerin aidiyetinden çıkarttırılarak devlete devri ile sonuçlanan bir yaptırım türüdür. Diğer bir ifadeyle müsadere bir bedel ödemeden mülkiyetin devlet hazinesine geçmesi demektir. Bunun için ise müsadere edilecek varlığın bir suç karşılığında elde edilmiş olması gerekmektedir. Müsadere ikiye ayrılır: eşya müsaderesi (TCK m.54) ve kazanç müsaderesi (TCK m.55).
Müsadere sonucunda vergilendirme nasıl olacak?
Kanunda açıkça sayılan bir faaliyetin suç teşkil etmesi vergilendirme açısından önem arz etmemekte suç teşkil etse dahi diğer koşulları sağlıyorsa ayrıca vergilendirilmesi de gerekmektedir. Ancak söz konusu faaliyet sonucunda TCK m.54 ve/veya TCK m.55 uyarınca müsadere edilmesi sonucunda müsadere edilen kazanç ya da eşyanın vergilendirilip tarh edilecek vergi ve cezaların ödenmesi için kullanılması mümkün olabilir mi?
Öğretide farklı görüşler bulunmakla birlikte baskın görüş; müsadere ile birlikte vergi ve cezaların da tahsilinin yerinde olduğudur. Buna göre müsadere sonucunda yasa dışı faaliyetlerden elde edilen ve devlet hazinesine giren bir kazanç ve/veya eşya söz konusudur. Mezkûr eşya ve/veya kazancın salt söz konusu yasa dışı faaliyetlerden elde edilmiş olması suç faaliyetinde bulunanın mal varlığında bu nedenle bir artış olmamış olması ayrıca vergilendirmeyi zora sokacaktır. Zaten TCK m.55 uyarınca müsadere konusu malvarlığı değerinin suç işlenmesi ile veya suçun işlenmesi için yalnızca doğrudan elde edilen menfaat olması gerekmemektedir. Bunların değerlendirilmesi veya dönüştürülmesi sonucu ortaya çıkan ekonomik kazançların müsaderesine karar verilir. Bu nedenle müsadere sonucunda el konulan eşya ve/veya kazanç sonucunda kişinin elde ettiği gelir ve bu gelir ile satın aldığı varlıklar devlet hazinesine girdiğinden ayrıca vergilendirme edinilmemiş bir gelir üzerinden yapılacağından vergilemede adalet anlayışını da çiğneyecektir.
Uygulamada ise yasa dışı bir faaliyetin tespiti vergilendirme adına ancak bir vergi incelemesi neticesinde mümkün olabilecektir. Vergilendirme sürecinin yasal platformda gerçekleşebilmesi için sırasıyla vergiyi doğuran olayın, tarhiyatın, tebligatın, tahakkukun sağlıklı bir şekilde oluşmasına bağlıdır. Bu nedenle iddia edilen söz konusu yasa dışı faaliyetten gelirin elde edildiğinin tespiti de ancak bir vergi incelemesine dayalı bir tarhiyatla mümkün olacağı kanaatindeyiz.
Ayrıca söz konusu faaliyetin vergilendirilmesi için kat'i suretle vergi kanunlarının konusuna girmesi gerekmektedir. Bu koşullar sağlandıktan sonra müsadere neticesinde el konulan eşya ve/veya kazancın artık kişinin tasarrufunda yer almadığından ayrıca vergilendirilmesinin hem doğru olmayacağına hem de telafisi imkânsız sonuçlara yol açacağı kanaatindeyiz.
Ezcümle sıklıkla duyduğumuz "vergilendirilmiş kazanç kutsaldır" sloganı burada bahsi geçen suç gelirlerini vergilendirerek aklayıp kutsal hale getirmemektedir[1].
[1] Bu yazıya akademik çalışmalarında atıf yapmak isteyenler (Murat Batı, Vergi Hukuku (Genel Hükümler) Seçkin Yayınevi, 2.Baskı, Ankara, 2022, ss.67-70) künyesine atıf yapabilirler.
Murat Batı kimdir?
Prof. Dr. Murat Batı, 14 Aralık 1974 tarihinde Diyarbakır'da doğdu. İlk, orta ve lise eğitimini Diyarbakır'da tamamladı. Lisansını Ankara Gazi Üniversitesi’nden, yüksek lisansını Hacettepe Üniversitesi’nden, doktora derecesini "Türev Araçların Vergilendirilmesi" teziyle 2012 yılında İstanbul Üniversitesinden aldı.
Çalışma hayatına 2002 yılında Hazine ve Maliye Bakanlığı Gelir İdaresi Başkanlığı’nda “devlet gelir uzman yardımcısı olarak” başladı. Kariyerine akademide devam etmek üzere bakanlıktaki görevinden ayrıldı.
Mali hukuk alanında 2016 yılında doçent, 2022 yılında profesör kadrosuna (Ondokuz Mayıs Üniversitesi Hukuk Fakültesi) atandı.
Çok sayıda üniversite, banka, belediye ve profesyonel şirkete, özellikle vergi hukuku alanında eğitimler verdi; hukuk ofisleri ile YMM ofislerine danışmanlık yaptı.
“Vergi Hukuku (Genel Hükümler)”, “Muhasebe Hileleri ve Vergiden Kaçınmanın Türk Vergi Mevzuatındaki Yasallığı”, “Türk Vergi Sistemi” kitapları yayımlandı; 40’tan fazla ulusal ve uluslararası akademik yayında makale ve kitap bölümü yazdı.
Kısa bir süre Cumhuriyet, Dünya ve BirGün gazetelerinde konuk yazarlık yaptı. Eylül 2020’den itibaren T24’te yazmaya başlayan Murat Batı, Ondokuz Mayıs Üniversitesi Hukuk Fakültesi Mali Hukuk Ana Bilim Dalı Başkanlığı görevini sürdürüyor.
|