13 Ekim 2014

Dünya 5’ten, Türkiye de AK Parti’den büyüktür

AK Parti’nin ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın BM’yi eleştirirken kullandıkları siyasal meşruiyet eleştirileri ve demokratik tüm argümanları, son yıllarda kendi pratikleri ile çelişir durumdadır

AK Parti hükümeti, son yıllarda sıkça Birleşmiş Milletler’in (BM) mevcut işleyişinden ve karar alma süreçlerinden hareketle kuruma yapısal eleştiriler yapıyor. Hükümetin yaptığı eleştiriler, sadece yapısal değil. BM’nin insani konularda, karar alma ve zamanında müdahale konusundaki yetersizliklerini de işaret ediyor.

Kabul edelim, BM, son yıllarda kuruluş amacı olan; “dünya barışını, güvenliğini koruma ve uluslar arasında ekonomik, toplumsal ve kültürel bir iş birliği oluşturma … adalet ve güvenliği, ekonomik kalkınma ve sosyal eşitliği tüm ülkelere sağlama”  konularında yeterince başarılı değil.

 

Çıkar unsuru olarak ‘veto’

 

Kritik krizlerde, kritik anlarda, kriz bölgelerine müdahale konusunda mevcut karar alma yapısından dolayı herhangi bir ya da birden fazla üyenin “veto”su ile etkisiz kalıyor. Bu vetolar çoğunlukla “çıkar” odaklı oluyor.

Yıllardır dünyanın farklı yerlerinde, özellikle Afrika’nın pek çok bölgesinde yaşananlar, son olarak Suriye krizinde Rusya ve Çin vetosu ile BM’nin çaresiz kaldığını gördük.

BM’nin içinde olduğu bu durum, kurumun değişen dünya şartlarına göre yapısal olarak dönüşmesini ve karar süreçlerini yapısal olarak değiştirmesini zorunlu kılıyor. Bu bir ihtiyaç.

 

Türkiye’nin haklı eleştirisi

 

Türkiye, bunu son yıllarda sıkça dile getiriyor.

Türkiye’nin rahatsızlığı sadece BM’nin değil uluslararası tüm kurumların yeniden yapılanması yönünde önemli ve haklı bir talebe işaret ediyor.

Dünyanın değiştiğini, “gücün hukukunun” değil “hukukun gücünün” hakim olması gerektiğini her fırsatta dile getiriyor.

En önemlisi de bunu, demokratik temele dayanarak, ülkelerin eşitliği ve eşit katılımı üzerinden bir model talep ediyor.

Bu konuda Başbakanlığı döneminde Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’de bir grup gencin başlattığı “Dünya 5’ten büyük” kampanyasına destek vererek şunları ifade etti: “BM’yi 5 daimi üyenin iki dudakları arasına mahkum etmek asla siyaset değildir tam aksine bir zulümdür anti-demokratiktir. … Şu anda BM Güvenlik Konseyi bir karar alamıyorsa sebep 2 üye ama bunu bir üye de yapabilir. Niye buna mahkum olalım. Bütün insanlık neden buna mahkum olsun?”.

Erdoğan’ın sorduğu soru objektif olarak bakıldığında haklı; tarihin “bir anındaki güç ilişkilerine” göre şekillenmiş olan bir yapının, sadece o anı değil geleceğe de ipotek koyması ne kadar doğrudur?

 

AK Parti’nin BM’den farkı ne?

 

Peki AK Parti’nin BM’ye yapmış olduğu itirazlarla, Türkiye’de sivil ve siyasal alanda muhalefetin AK Parti’ye yapığı itirazlar arasında fark var mıdır?

Ya da şöyle soralım, sivil ve siyasi alanda AK Parti hükümetine muhalefet, AK Parti’yi ne kadar etkileyebiliyor ya da AK Parti bu eleştirileri ne kadar dikkate alıyor?

Neredeyse “hiç” değil mi?

Almıyor çünkü AK Parti, yasamayı torbaya sokarak Meclis’teki çoğunluğuyla muhalif her eleştiriyi “karşıtlığa” indirgeyip “ötekileştiriyor”.

Alamıyor çünkü AK Parti, yürütmeyi Meclis dışına çıkararak demokratik denetimi dışına çıkarıyor.

Almıyor çünkü, AK Parti, yargıyı etkisizleştirmek için elindeki tüm devlet imkanlarını kullanıp kendi hukukunu inşa ediyor.

Tüm bunları nasıl yapıyor?

2011 seçimlerinde elde ettiği meşruiyetle.

 

Tek parti ve diğerleri

 

Oysa bugün, muhalefet dışında AK Partiye oy vermiş farklı toplumsal kesimler AK Parti hükümetine, siyasal tasarruflarına, dış politikasına sert eleştirilerde bulunuyorlar değil mi?

Bulunuyorlar çünkü, AK Parti, 2011’de elde ettiği toplumsal meşruiyeti, “plebister çoğunluk” yöntemiyle sadece AK Partililerin değil tüm Türkiye cumhuriyeti vatandaşlarının geleceğini belirleyen kararları “tek başına” alıyor.

 

BM’yle AK Parti’nin buluştuğu yer

 

Unutmayalım ki, herhangi bir partinin, tarihin bir anında elde etmiş olduğu iktidar, bir sonraki seçime kadar iktidarın her yaptığına meşruiyet sağlamaz.

Onun için yasama ve yargı vardır. Kuvvetler ayrılığı vardır.

Ancak AK Parti ve Erdoğan tüm bunları etkisizleştirerek sadece kendi hayalindeki Türkiye’yi inşa etmeye girişiyor.

İşte bunun için AK Parti hükümeti ve Erdoğan’ın BM’yi eleştirirken biraza daha düşünmelerinde fayda var. Çünkü ikisi de, tarihin bir anında elde ettiği gücü, hukukun gücü için değil gücün hukuku olarak kullanıyorlar.

AK Parti’nin ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın BM’yi eleştirirken kullandıkları siyasal meşruiyet eleştirileri ve demokratik tüm argümanları, son yıllarda kendi pratikleri ile çelişir durumdadır.

Dünyada düzenindeki haksızlığa, haklı nedenle itiraz eden AK Parti hükümetinin, içeride kendi tabanı dışındaki tüm vatandaşlara aynı haksızlığa maruz bırakması kabul edilemez.

 

6 da 5’ten büyüktür!

 

Sonuç olarak; teorik olarak bakıldığında da, pratik alarak bakıldığında da, siyaseten bakıldığında da, “Dünya, 5’ten büyük”tür. Hatta 6 da 5‘ten büyük.

Aynı teorik zemin, aynı pratik ve aynı siyasal yaklaşımla bakıldığında şunu da söyleyebiliriz; Türkiye hem AK Parti hem de Erdoğan’dan büyüktür.Aynı teorik zemin, aynı pratik ve aynı siyasal yaklaşımla bakıldığında şunu da söyleyebiliriz; Türkiye hem AK Parti hem de Erdoğan’dan büyüktür.

@murataksoy

 

Yazarın Diğer Yazıları

Bu Cumartesi annelerimizi yalnız bırakmayalım

Cumartesi anneleri 500 haftadır kayıplarını arıyor, 500 haftadır adalet arıyor olacaklar...

Erdoğan ve Öcalan pragmatizminin sonu

Son konuşulan yol haritası Kürt sorununun hiç olmazsa seçimlere kadar yönetmeyi hedefleyen zaman kazanma taktiğidir

Siyasetin yeni aracı: Sivil İtaatsizlik

Sokak ve meydanlardaki protestolar da siyasetin bir yoludur. Hep de öyle olmuştur.