Bu ülke yeni bir yıla, ama gerçekten “yeni” bir yıla ne zaman girmişti, hatırlayan var mı?
1980’de mi? 1993’te? 2000’lerin başında? 2013’te? 2015’te? 2019’da? 2023’te?
Pozitif anlamda “yeni” bir yıla girmiş miydi hiç gerçekten? Yeni ve iyi bir şey olmuş muydu geride kalan çeyrek yüzyıl boyunca bu ülkede?
Geriye dönüp baktığımızda her yeni yılda daha korkunç bir yıla girdiğimizi fark etmeden, başımıza gelmekte olanları doğru değerlendiremeden birbirimizi kucakladığımız ve “iyi” yıllar dilediğimiz bir dünyada “iyi”nin ne olduğunu hızla unuttuğumuz bir hayata doğru sürüklendik.
Her yıl bir öncekinin neredeyse aynısı hatta daha beteri oldu.
Umut aradığımız her yerde boy boy umutsuzluklar yeşerdi.
Şimdi de biliyoruz;
Eski bir yıl bitip yeni bir yıl başladığında bu korkunç hayata sihirli bir değnek değmeyecek. Noel babalar bacalardan aşağıya kucaklarında içi dünya barışıyla dolu paketlerle inmeyecek.
Kürt sorunu “Yeni yılda küslük olmaz” denilerek kendiliğinden bir anda bitmeyecek.
Grevler, işverenlerin çalışanlarına yeni yıl hediyesi olarak derhal kabul edeceği sözleşme şartlarıyla bir anda sona ermeyecek.
İnşaat ve maden şirketlerine peşkeş çekilen orman arazileri ani bir hukuki aydınlanmayla onların elinden alınıp talandan kurtarılamayacak.
“Layık olmadığım yerde benim işim ne? Yeni yılda istifa edip makamımı layık olanlara bırakıyorum” diyen liyakatsiz yöneticiler sahneden çekilmeyecek.
Hapislerde suçsuz yere yatırılan sayısız insan yıl yeni diye özür dilenerek ve yaşadıları haksızlıklar tazmin edilerek birden serbest bırakılmayacak.
Ve iktidar “Ben ne yapıyorum. Resmen yıllardır bu ülkeyi taammüden yok etmeye çalışıyorum. Ülke artık gerçekten yeni bir yıla hatta yeni bir çağa girsin diye derhal istifa ediyorum” demeyecek.
Aksine bu yeni yılda;
Ha gitti ha gidecek dediğimiz iktidar kazığını biraz daha derine çakacak.
Ha bitti ha bitecek dediğimiz savaşların alevleri başka başka yerlere sıçrayıp artacak.
“Artık son bulsun” denilen kadın cinayetleri katlanarak çoğalacak.
Dipten aşağıya düşemez asanılan yoksulluk çıtası fizik kurallarını alaşağı edip dipten de aşağıya düşmeyi başaracak.
Hukuka güvensizlik arşa çıkacak.
Ve biz batının gittikçe faşistleşen aklını kaçırmış politikalarıyla, doğunun kadınları penceresiz odalara kapatacak kadar yoldan çıkan radikal ve vahşi İslami politikaları arasında sıkışa sıkışa ülkenin başına gelebilecek felaketlerden felaketler seçeceğiz.
İşte bu yüzden;
Birbirine tıpa tıp benzeyen yılları ardı ardına dizerek ve bu düzeni değiştirmek için elimizden hiçbir şeyin gelmeyeceğini düşünerek girdiğimiz yeni yıl eski yıllardan daha beter bir yıl olacak ve daha en baştan içinde hiçbir kurtuluş beklentisi barındırmayan eski ve yıpranmış bir yıl olarak başlayacak.
Yeni yılda birbirimize söylediğimiz o umut dolu temenniler sabahı göremeden yılın daha ilk günü çöpü boylayacak.
Böyle bir dünyada “yeni” bir yıla girmek için artık dünyanın güneşin etrafında 365 gün 6 saat dönmesini ölçü olarak alamayız.
Yaşadığımız zamana “yeni” diyebilmemiz için yıllardır tekrarlanan döngüden çıkabilecek ve kendimize gerçekten “yeni” bir dünya inşa etmeyi isteyebilecek itiraza ve gayrete sahip olmanın yollarını aramalıyız.
Yeni yıldan illa bir umut duymak istiyorsak önce geleceğin ne kadar karardığıyla, çıkışsızlığın kapıya nasıl dayandığıyla, başımıza gelmekte olanların korkunçluğuyla net bir şekilde yüzleşmemiz şart.
Bu korkunç uçuruma, başımıza gelenlerle yüzleşmekten kaçıp ezber bir umut hezeyanı yüzünden düştüğümüz gerçeğini artık görme zamanı.
Ne istediğimizi değil…
Neyi artık istemediğimizi…
Hem de hiç istemediğimizi…
Asla istemediğimizi…
Zerre kadar istemediğimizi net bir şekilde dile getirmez, eyleme dökmez ve kayda geçirmezsek, önümüzdeki yeni yılların eski yıllardan zerre farkı olmayacak ve boş anlamlar yüklediğimiz o umut dolu yeni yıl dilekleri tekrar ve tekrar elimizde patlayıp dünyamızı daha da karartacak.
O yüzden herkese mutlu bir yıl değil sert bir yüzleşme ve kararlı bir eylem dileğiyle...
Mine Söğüt kimdir?
Gazeteci ve yazar Mine Söğüt, 1968 yılında İstanbul'da doğdu. 1985 yılında Kadıköy Kız Lisesi'nden mezun oldu ve aynı yıl İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Latin Dili ve Edebiyatı bölümüne girdi. Lisans eğitimini 1989 yılında tamamladı ve aynı bölümde yüksek lisansa devam etti.
Gazeteciliğe 1990 yılında Güneş gazetesinde başladı. Daha sonra Tempo dergisi ve Yeni Yüzyıl gazetesine çalıştı. Haberci adlı televizyon belgeselinin metin yazarlığını yaptı.
Çeşitli dergi ve gazetelerde yazı ve röportajları yayınlandı. 2013- 2021 yılları arasında Cumhuriyet gazetesinde köşe yazdı.
Yayımlanmış yapıtları
- Adalet Cimcoz, Bir Yaşamöyküsü Denemesi (Biyografi - YKY 2000) - Beş Sevim Apartmanı (Roman - YKY 2003) - Sevgili Doğan Kardeş (Araştırma - YKY 3003) - Kırmızı Zaman (Roman- YKY 2004) - Aşkın Sonu Cinayettir - Pınar Kür'le Hayat ve Edebiyat (Söyleşi - Everest Yayınları 2006) - Şahbaz'ın Harikulade Yılı 1979 (Roman - YKY 2007) - Dolapdere, Kürt Kediler Çingene Kelebekler (Deneme - Heyemola Yayınları 2009) - Madam Arthur Bey ve Hayatındaki Her Şey (Roman – YKY 2010) - Deli Kadın Hikayeleri (Hikâye – YKY 2011) - Darbeli Kalemler (Derleme – Getto 2011) - Gergedan, Büyük Küfür Kitabı (Hikâye- YKY 2019) - Alayına İsyan (Deneme - Can Yayınları 2020) - Başkalarının Tanrısı (Roman – Can Yayınları 2022)
|