06 Mart 2025

Kim “terörlü” bir ülke ister ki?

Bugün bu halk korkuyorsa, canına kastedildiğini düşünüyorsa, malı mülkü yağmalanıyorsa, yılmışsa, yıldırılmışsa ve korkudan gıkını çıkaramıyorsa; sözlükte terör kelimesinin karşısına başka ne yazmak gerekir… düşünmek ister misiniz?

Terörün bitmesi, savaşın durması, barışın sağlanması muhteşem temenniler.

Terörsüz bir hayat mümkünken kim “terörlü” bir ülke ister ki?

Kim?

Biraz düşünsek bulur muyuz? Buluruz. O yüzden düşünmeyelim.

Terör ne işe yarar onu düşünelim mi?

Düşünürsek onu da buluruz, o da düşünmeye gelmez.

Peki bir terör ne zaman ve neden başlar ve ne zaman ve neden biter onu düşünelim mi?

Düşünmeyelim. O en sakatı.

En iyisi sevilenim. “Terör örgütü ile iktidar ‘Artık yeter’ dediler. ‘Bebekler, gençler, siviller ölmesin. Analar ağlamasın. Biz çok uzattık bu işi. Tadında bırakalım’ dediler” diye düşünelim. Ve sevinelim.

Barışa kim sevinmez ki?

“Kürt milletvekilleri neden içeride? DEM’li belediyelere neden ardı ardına kayyum atandı, başkanları neden gözaltına alındı, tutuklandı?” diye hiç sormayalım.

Biz sadece sevinelim.

Terör bitiyor diye daha önce de sevinmiştik, yani idmanlıyız, yine sevinebiliriz. Tadı damağımızda daha o sevincin. Kanı da yerde.

Askeri vesayet bitiyor diye de sevinmemiş miydik? Askeri vesayeti kim neden bitiriyor, niyeti ne, yöntemi ne diye sormuş muyduk? Askeri vesayetin bitmesine kim sevinmezdi ki? Askerin değil cemaatlerin darbeye yeltendiği bir ülkede yaşamayı kim düşlemez ki?

Biz sadece sevinelim. İktidarın beyanını esas sayalım. Barışın, huzurun tadını çıkaralım. Bunları hiç düşünmeyelim.

Biz maaşımızı düşünelim. Kaç liraydı kaç lira oldu, neye yetiyor neye yetmiyor onu düşünelim.

Çocuğumuzu yurtdışına nasıl çıkartabileceğimizi, onu bu ülkeden nasıl kurtarabileceğimizi düşünelim.

Birikmişimiz varsa paramızı nerde değerlendirebileceğimizi düşünelim. Faize mi verelim, kripto para mı alalım, altına dövize mi yatıralım, sepete mi bölelim.

Bir evimiz varsa onu satmayı düşünelim. Bir kısmıyla borçları kapatmayı, kalanın faiziyle yaşamayı, sonrasını umursamamayı düşünelim.

Daha ucuz bir şehre yerleşmeyi düşünelim, masrafları nasıl azaltacağımızı, hastalanırsak nasıl tedavi olacağımızı, ölünce mezar yeri bulup bulamayacağımızı düşünelim.

Lafımıza dikkat etmeyi düşünelim, radara girmemeyi, kim tutukladıya gitmemeyi…

Bu arada sokak köpeklerini öldürsünler.

Üzülelim ama çok da düşünmeyelim. Çünkü bunlarla başa çıkamıyoruz.

Çocuklarımıza okullarda yalan yanlış şeyler öğretsinler.

Gıkımızı çıkarmayalım. Bizim yüzümüzden onların geleceğiyle oynamasınlar.

Farklı cinsel tercihleri olan insanları tehdit edip korkutsunlar.

Endişelenelim ama çok da üzerine gitmeyelim. Gücümüzün neye yetip neye yetmeyeceğini bilelim.

Gazetecileri bir bir yargılasınlar, tutuklasınlar.

Sinir olalım ama susalım. Bir lafımızla biz de içeri tıkılmayalım.

Türk Dil Kurumu sözlüğünde terör kelimesinin tanımı olarak “Karşı tarafa korku salma, cana kıyma, malı yakıp yıkma; yıldırı, tedhiş” yazıyor.

Ama o sözlük, terörün yasalarla, devlet eliyle, iktidar diliyle de yaratılabileceği ve bunun adının o gün değil anca yıllar hatta belki de yüzyıllar sonra konulabileceğini yazmıyor.

Bugün bu halk korkuyorsa, canına kastedildiğini düşünüyorsa, malı mülkü yağmalanıyorsa, yılmışsa, yıldırılmışsa ve korkudan gıkını çıkaramıyorsa;

O sözlükte terör kelimesinin karşısına başka ne yazmak gerekir… düşünmek ister misiniz?

Yoksa ülkenizdeki biten ve süren terörlerden terör beğenmeye devam mı edersiniz?

Mine Söğüt kimdir?

Gazeteci ve yazar Mine Söğüt, 1968 yılında İstanbul'da doğdu. 1985 yılında Kadıköy Kız Lisesi'nden mezun oldu ve aynı yıl İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Latin Dili ve Edebiyatı bölümüne girdi. Lisans eğitimini 1989 yılında tamamladı ve aynı bölümde yüksek lisansa devam etti.

Gazeteciliğe 1990 yılında Güneş gazetesinde başladı. Daha sonra Tempo dergisi ve Yeni Yüzyıl gazetesine çalıştı. Haberci adlı televizyon belgeselinin metin yazarlığını yaptı.

Çeşitli dergi ve gazetelerde yazı ve röportajları yayınlandı. 2013- 2021 yılları arasında Cumhuriyet gazetesinde köşe yazdı.

Yayımlanmış yapıtları

- Adalet Cimcoz, Bir Yaşamöyküsü Denemesi (Biyografi - YKY 2000)
- Beş Sevim Apartmanı (Roman - YKY 2003)
- Sevgili Doğan Kardeş (Araştırma - YKY 3003)
- Kırmızı Zaman (Roman- YKY 2004)
- Aşkın Sonu Cinayettir - Pınar Kür'le Hayat ve Edebiyat (Söyleşi - Everest Yayınları 2006)
- Şahbaz'ın Harikulade Yılı 1979 (Roman - YKY 2007)
- Dolapdere, Kürt Kediler Çingene Kelebekler (Deneme - Heyemola Yayınları 2009)
- Madam Arthur Bey ve Hayatındaki Her Şey (Roman – YKY 2010)
- Deli Kadın Hikayeleri (Hikâye – YKY 2011)
- Darbeli Kalemler (Derleme – Getto 2011)
- Gergedan, Büyük Küfür Kitabı (Hikâye- YKY 2019)
- Alayına İsyan (Deneme - Can Yayınları 2020)
- Başkalarının Tanrısı (Roman – Can Yayınları 2022)

 

Yazarın Diğer Yazıları

Seyirlik savaşlar ve cansız bedenlerden canlı yayınlar

Herkesin elinde henüz küçük ekranların olmadığı, savaşın evlerdeki, kahvelerdeki televizyonlara kilitlenerek izlendiği o günlerden bu günlere kadar geçen 36 yıl içinde siz de savaşları canlı olarak seyretmeye, ayağından iplere bağlanarak yerlerde sürüklenen liderlerin linç görüntülerine bire bir tanıklık etmeye, kucağındaki bebek ölüsünü kameralara sallayarak çığlıklar atan insanların cinnetini evinin içinde, hayatının merkezinde, sıradan bir görüntü gibi neredeyse her gün görmeye çoktan alıştınız

Susanla susmayan hiç bir olur mu?

Yasaklar ve sansürler aslında iyidir; iyi olmayan, aksine tehlike kusan tek şey otosansürdür. Otosansür kötülüğün kayda geçmesini engeller. Korkudan susan, sesini çıkarmayan insanlar tehlikeli iktidarların aslen kirli olan sicillerini temiz tutmalarına yarar

Bilmek ve anlamak arasındaki fark

Sokakların gücünden, muhalefetin enerjisinden ve güzel günler göreceğimizden emin olamaktan vazgeçelim...

"
"