Al-Monitor’da 13 Ağustos 2015’te yayımlanan bir yazımda Türkiye’de artık yıkıcı bir şiddet kapanına dönüşen çatışmaları değerlendirirken, PKK tarafından bir Türk helikopteri veya savaş uçağının portatif bir yerden havaya füze sistemi (MANPADS) ile vurulmasının kritik bir şiddet eşiği olduğunu vurgulamıştım. 14 Aralık 2015’teki bir başka yazımda ise PKK’nın MANPADS tehdidinin arttığını, ‘savaşı boyutlandırma’ stratejisi kapsamında bu sistemleri Türkiye içindeki hava hedeflerine yönelik kullanabileceğine dikkat çekmiştim. Ve en sonunda korkulanın olduğuna dair kuvvetli iddialar var.
Genelkurmay Başkanlığı’nın resmi internet sitesine 13 Mayıs’ta konulan basın açıklamasında şu ifadelere yer verildi: “Teröristlere müdahale için bölgeye sevk edilen bir Kobra helikopterimiz ise Hakkâri Çukurca bölgesinde saat 05.50 sularında kaza kırıma uğramıştır. Teknik bir arızadan kaynaklandığı değerlendirilen bu elim kazada helikopter pilotu olan iki kahraman silah arkadaşımız şehit olmuştur.” Ancak bu açıklamadan bir gün sonra PKK’ya yakın sosyal medya hesaplarından paylaşılan bir görüntü izleyenleri şok etti. Yaklaşık iki dakikalık videoda bir AH-1W Süper Kobra helikopterinin MANPADS ile vurulup düşürüldüğü görülüyor.
İddia bu yazının yazıldığı 15 Mayıs akşamı sosyal medyada büyük yankı uyandırdı ve pek çok haber sitesi tarafından haberleştirildi ama anaakım medyada yer bulmadı. Resmi kaynaklardan ise iddiaya ilişkin bir yalanlama gelmedi. Videonun resmi makamlarca yalanlanmaması ve ulusal medyanın konuyu gündeme almaması görüntünün gerçek olduğuna dair iddiaları güçlendiren etmenler.
Operasyon sırasında karadaki unsurlara kritik yakın hava desteği sağlayan taarruz helikopterleri operasyon bölgelerine sızma ve sıyrılma kabiliyetleri bakımından birliklerin en büyük yardımcılarıdır. Operasyon anında da PKK’lıların kaçış istikametlerini kapatan ve taşıdıkları 20 milimetrelik top ve 70 milimetrelik güdümsüz roketleriyle havadan nokta atışı yapabilen Süper Kobra’lar dağlık ve sarp Güneydoğu arazisindeki en etkin silah sistemleridir.
Türkiye’nin 1984’ten bu yana sürdürdüğü terörle mücadele tarihinde PKK sadece iki defa AH-1W tipi helikopter düşürdü. Bunlardan ilki 18 Mayıs 1997’de (Çukurca’da SA-7 Strela ile vurulmuştu) diğeri ise 24 Şubat 2008’de Irak’ın kuzeyindeki Güneş Harekatı esnasında (Süper Kobra kuyruğuna isabet eden RPG-7 roketi ile vurulmuştu) düşürülmüştü.
Şayet henüz yalanlanmayan bu görüntü gerçek ise 1984’den bu yana görevde iken PKK tarafından düşürülen bu helikopter üçüncü operasyonel kayıp.
Görüntünün gerçek olduğunu farz ederek yapılacak bir teknik analizde görüntüdeki kayıt saati ile Genelkurmay Başkanlığı açıklamasında belirtilen zamanın birbiriyle örtüştüğünü vurgulamak gerekiyor. 13 Mayıs sabahı saat 5:50 sularında Çukurca kırsalındaki Türkiye-Irak sınır hattı bölgesinde çekilen görüntüde, (yer ve zaman resmi açıklamayı teyit ediyor) oldukça sakin ve profesyonel olduğu gözlenen bir PKK’lı Rus Yapımı SA-18 Grouse portatif hava savunma füzesini şarj ederek, yaklaşık 3 kilometre mesafeden yakın hava desteği görevinde olan helikoptere nişan aldığı görülüyor.
Seslerden helikopterin o esnada hemen altındaki hedeflere 20 milimerelik top atışı yaptığı anlaşılıyor, helikopter bu nedenle sabit bir bölgede daireler çizerek, oldukça yavaş seyrediyor. Yaklaşık 15 saniyelik bir bekleme süresinin ardından atıcı heyecanlanmadan (kuvvetle muhtemel sınırın Irak tarafından) füzeyi ateşliyor. Füze yaklaşık 2 kilometrelik dik bir yükselişten sonra helikoptere yönelerek, üç-dört saniye içinde kuyruk kısmından vuruyor. Havada bir süre uçan helikopter birkaç saniye içinde parçalanarak yere düşüyor. Atıcı ile gözcünün yoğun ağaçlık bir bölgede ve rahat bir ortamda bulundukları görülüyor ki bu, PKK’lıların sadece helikopteri düşürmek amacıyla bölgede olduklarına işaret ediyor.
Helikopterin radar ikaz setleri ile AN/ALE-39 tipi güdümlü füze aldatıcısı sisteminin neden çalışmadığı meçhul. Helikopterin tepki verememesinin nedenleri arasında her iki pilotun da o anda yakın hava desteği görevine angaje olması, böyle bir saldırı ihtimalini düşünmemesi ve füzenin helikoptere yakınlığı olabilir.
Bu görüntü doğru kabul edilirse dört önemli soru ön plana çıkıyor. Bunlardan ilki PKK’lılar SA-18’i nereden buldu? Bu soruya “Kuvvetle muhtemel Suriye” yanıtını vermek mümkün. Çünkü özellikle 2012-2014 yılları arasında Suriye ordusunun envanterindeki ana portatif hava savunma füze sistemi olan SA-18’lerin ordu depolarından yağmalandığı ve karaborsaya düştüğü biliniyor. 5 Nisan’da Suriye’deki muhaliflerin bir Suriye SU-22 Fitter savaş uçağını, SA-18 ile aynı aileden gelen 9K310 Igla-1 füzesi ile düşürdüğü haberleri basına yansımıştı.
Diğer soru ise neden daha önce değil de şimdi? Bu soruya cevap olarak aslında PKK’nın özellikle Irak sınırına yakın kırsal bölgelerde bu yeteneğinin zaten olduğunun altını çizmek gerekiyor. “Neden şimdi?” sorusuna yanıt vermeden önce bir gerçeği hatırlamak gerekli: Baharla PKK’nın çatışmaları Nusaybin ve Şırnak gibi kent merkezlerinden kırsala çekmeye çalıştığı gözleniyor. Bu tarz sansasyonel saldırılarla kırsal alanlara birlik kaydırmayı amaçladığını ve bu sayede kentlerdeki PKK güçlerinin üzerindeki baskıyı hafifletmeye çalıştığını söylemek mümkün.
Bir diğer soru ise bu gelişme, Türk savaş uçaklarının Irak’ın kuzeyindeki PKK hedeflerine yönelik bombardımanını etkiler mi? Bunun cevabı ise “Hayır.” Çünkü yaklaşık 5 kilometre menzili olan bu alçak irtifa sistemleri, yedi-dokuz kilometre mesafeden lazer güdümlü mühimmat kullanan Türk F-16’ları için açık bir tehdit değil. Zaten bu gelişmeden sonra TSK’nın da Irak’ın kuzeyindeki PKK hedeflerine yönelik hava bombardımanlarını artırması kaçınılmaz olacak. Yani önümüzdeki günlerde Irak’ın kuzeyindeki PKK hedeflerine yönelik yeni hava bombardımanı haberlerini çok okuyacağız.
Son soru ise bu gelişme çatışmaların evrimini nasıl etkiler? Türkiye’nin terörle mücadele operasyonlarında helikopterler, hem yakın hava desteği (CAS) hem de havadan tahliye/takviye kabiliyetleri sayesinde lojistik ve ikmal konusunda son derece kritik rol oynuyor. Türk güvenlik güçleri özellikle yıkıcı etkisi giderek artan El Yapımı Patlayıcı (EYP) tehdidine karşı her türlü kritik faaliyetini hava yoluyla yapıyor. Bu saldırı, helikopterlerin terörle mücadelede kullanımını büyük oranda kısıtlar. Hal böyle olunca da karadaki unsurlara daha çok görev yükü biner. Bu da hem karada daha çok konvoy ve ikmal faaliyeti — ki böylelikle kritik bölgelerde EYP riski artmış oluyor — hem de kırsal alandaki operasyonlarda kara birliklerinin daha çok yorulması ve risk alması anlamına gelir.
PKK’nın MANPADS’leri henüz sadece kırsalda kullanacağını ve henüz kent merkezlerine göndermediğini söylemek mümkün. Şimdi asıl soru şu: Acaba böyle bir saldırı tekrar olur mu? İşte bu soru doğrudan operasyonlarda yakın hava desteği ile havadan tahliye ve takviye görevleri üstlenen helikopterler için hayati bir soru haline gelmiş durumda.
Ama bu saldırı bir gerçeği daha gözler önüne seriyor: Giderek yıkıcı hale gelen bir askeri denge hali. İşte bu denge halinin de en büyük kaybedeni Türkiye’nin geleceğe yöneltmesi gereken enerjisi ve potansiyeli.
Bu yazı ilk olarak Al Monitor'de yayımlanmıştır