26 Mart 2014

Demirtaş: Demokratik özerklikte kararlıyız!

BDP Türkiye'de siyasi hareket olarak kadınların öne çıkaran tek parti. Kadın belediye başkanları, başkan adayları, eş başkanlar anlamında Türkiye'nin en katılımcı hareketi. 100'e yakın kadın belediye başkanı adayı var.

Yıllardır bölgede seçim izleyenler bilirler; gergin bir ortam, devletin ve güvenlik güçlerinin tahammülsüzlük davranışları, yeşil, kırmızı, sarı renkleri görünce burnundan soluyan yöneticiler...  

Bu seçimlerdeyse bunlara rastlamak söz konusu değil. Bu tip yönetici, bürokratlar hala olsa da sesleri pek çıkmıyor, polis mitinglere pek yaklaşmıyor. Çünkü eski yöntemlerin işe yaramadığını herkes biliyor artık. Mitinglerdeki pankart ve dalgalanan bayraklar  nedeniyle kıyamet kopmuyor. 

BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş’la 66. Mitingine doğru giderken  konuşuyoruz. Bölge milletvekilleri tam kadro otobüste; Aysel Tuğluk’tan, Nazmi Göre, Sırrı Sakık’a kadar. “Bu seçimin çoşkusu daha öncekilere benzemiyor” diyor. Gerçekten de benzemiyor. Batı’daki donukluğun tersine ciddi bir motivasyon, güven ve kararlılık seziliyor miting alanlarında. En küçük ilçede bile inanılmaz bir çoşku, hep bir ağızdan söylenen Ey Ragip marşı. 

Bitlis’in Ahlat ve Adilcevaz ilçelerinden sonra Van'ın en apolotik ve muhafazakar ilçelerinden olduğu söylenen Erçiş'de saatlerdir Selahattin Demirtaş'ı bekleyen kitlede kadınların yoğunluğu dikkat çekici.

Zaten BDP Türkiye'de siyasi hareket olarak kadınların öne çıkaran tek parti. Kadın belediye başkanları, başkan adayları, eş başkanlar anlamında Türkiye'nin en katılımcı hareketi. 100'e yakın kadın belediye başkanı adayı var.

İlçedeki mitingi meydanının etrafındaki çatılar, inşaatlar salkım sacak insan dolu; saatlerdir bekliyorlar. Apartmanların ön yüzünde Öcalan posterleri sarkıyor. Bir diğerinde bu dönemin sloganı "Ya müzakere ya savaş" yazan pankart var. Bu Kürt siyasal hareketinin önümüzdeki dönem çözüm sürecinde “ikisine de hazırız” anlamına gelen mesajı. Demirtaş da seçim sonrası bazı adımların atılmasını bekliyor.

Peki ya atılmazsa?

“Yeni bir durum değerlendirmesi yapılır” görüşünde.

“Ya müzakere ye savaş” sloganı aslında bir yanında İmralı diğer yanında Kandil'in bulunduğu bir süreç. İkisi birbirini tamamlıyor; birbiriyle çelişmiyor. Ama barış iradesi daha baskın ve belli ki Öcalan bu noktadan geri dönmeyecek gibi.

Tabii ki “ama”sı var.

Çünkü insanlar süreci ne kadar desteklese de hükümeti o kadar eleştiriyor.

"Hükümet savsaklıyor" görüşü hakim hem halkta hem BDP yönetiminde.

Kaderin cilvesi, barış sürecinin iki tarafı bölgede birbirine rakip. Zaten diğer partiler neredeyse yok gibi. BDP, AKP’yi seçim alanlarında  eleştirmekten çekinmiyor. Kitle de buna hazır zaten. Pankartlarda yolsuzluk temaları işleniyor. Demirtaş konuşmalarında yolsuzluk iddialarına yükleniyor.

Mitinglerin değişmeyen maddesi ise demokraütik özerklik. Her kürsüde dile getiriliyor.

Batı'da tartışılan bölgede hayata geçirilmeye çalışılan Demokratik Özerklik ise en basit tanımıyla “halkın yerel anlamda doğrudan siyasete katılımı” olarak anlatılıyor  mitinglerde.  yani 5 yılda bir oy verip tüm inisiyatifi meclise ya da belediyelere bırakmaması.  

Zaten 5 yılda bir işleyen Meclis demokrasisi dünyada da tartışılıyor. Sandığı fetiş haline getirenlerin pek sevdiği bu yöntem kent halkının, sivil toplumun  denetiminden, katılımından uzak bir anlayış.

Beğenmezseniz 5 yıl sonra değiştirirsiniz anlayışı demokratik açıdan sorunlara çare olmuyor.

Demirtaş, demokratik özerkilik için “bütün yerel süreclere halkın katılımı ve seçilenlerin denetlemesi, sorgulaması, kendi mahallesi, semti, ilçesi, iliyle ilgili kararları orada yaşayanların dahil oluduğu mekanizmaların bizzat karar vermesi” diyor.

Yani İstanbul'un ne olacağını üç beş kişinim kafasına göre karar veremediği bir sistem.   

Çok dilli, çok kültürlü belediyecilik. Bu eyalet olur, özerk yönetim olur, ismi ne olursa olsun dünyada birçok ülkede uygulanan bir yönetim şekli.

Bakınız Bask, bakınız Katalonya, bakınız Almanya’daki yerel yönetimler. Bu durum her miting kürsüsünde dile getiriliyor. Belli ki BDP seçim sonrası kazanılacak belediyelerde bu sistemi hayata geçirmeye çalışacak.

Bu yılki Newroz için öfke yerini, kendine güven ve kararlılığa bırakmış demiştim. Seçim sürecinde Kürt siyasal hareketinin kendine güveni gelmiş.

Çözüm süreci ile birlikte BDP'ye ilginin azalacağını, AKP'nin tanıdğı birtakım haklar sorucu artık kimlik siyasetinin işlemeyeceğini söyleyenler yanılıyor gibi.

Görünen şu: Kimlikler artık yerine oturmuş ve bundan sonraki süreçte de kimlik öncelenecek. Hatta süreç BDP’yi güçlendirmiş gibi.

Demirtaş'a göre de kimlik ve hizmet birbirini tamamlayan unsurlar. “Kimlik olmadan hizmeti kimse önemsemez” diyor. Zaten bölgede işler “hizmet ve proje efsaneleriyle” yürümüyor.  

Demirtaş “BDP'li belediyelerde çok şey yaptı ve yapıyor da,

merkezi hükümet birçok şeyi engellliyor olsa da” derken BDP’nin bölgede rahat olmasına rağmen rehavet havasında kapılmadığı ilçe ilçe yüklendiği dikkat çekiyor.

Bölgede 30 Mart yerel seçim, çözüm süreci ve tüm bunların kimin hanesine yazılacağının test edildiği tarih olacak gibi.

 

 

 

  

Yazarın Diğer Yazıları

Dağa çıkılmaması için önce dağdakilerin inmesi gerekiyor

Barış sürecine rağmen çok sayıda gencin Kandil’e yol alması belli bir güvensizliğin göstergesi mi?

Sandık birleştirmiyor, bölüyor!

Irak gibi insanların etnik ve mezhebi kökenlere göre hareket ettiği, oy kullandığı bir ülkede seçimler, tarafları bir araya getirmekten çok uzaklaştırıyor.

Kürtlere haksızlık mı yapılıyor?

Kürt hareketi tarihsel bir zihin altı ve tecrübeyle daha sabırlı ve temkinli ilerlemeye çalışıyor. AKP hükümetini eleştirmekten kaçınmıyor, sokakta yerini alıyor.