“Paralel yapı” kavramını ilk olarak geçen yıl Mart ayında Abdullah Öcalan kullandı”. Bunu söyleyen BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş.
Ancak Öcalan bu kavramı Türkiye’de öteden beri varolan derin devleti ya da devlet içinde devlet olma kavgasını anlatmak için kullanmış gibi.
Demirtaş son İmralı görüşmesine katılmamış. Ama genel olarak çerçeveye hakim. Bir grup gazeteci ve yazarla bir araya gelen BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş Abdullah Öcalan’a atfen şunları söylüyor: “1990’lardan bu yana devletle PKK arasındaki çeşitli görüşmeleri baltalayan bir güç var. Bu konuda defalarca ikazda bulundum. Ergenekon’un tasfiyesinden sonra iş cemaate verildi ama işin içinde sadece cemaat yok. Kürt sorununu çözümsüz kılmak isteyen güçlerden sadece biri cemaat. Çözüme karşı çıkan güçler hükümeti götürebilir.”
Demirtaş buluşmasında tabii ki en çok merak edilen son Öcalan görüşmesi, 17 Aralık sürecinden sonraki gelişmeleri, barış sürecinin geleceğini, BDP’nin 17 Aralık sürecine yaklaşımı.
Tabii ki uzun masadaki en önemli tartışma gazetecilerin de üzerinde anlaşamadığı ‘17 Aralık sürecinin bir ‘darbe’ olup olmadığı’. Hatta durum bir ara iş televizyonlardaki tartışma programlarını andıran bir hal alıyor.
'Süreci bozup savaşa gitmeyeceğiz'
Peki 17 Aralık süreci barış sürecini etkiler mi ? Öcalan ne diyor bu konuda?
Demirtaş Öcalan’ın yaklaşımını şöyle özetliyor: “17 Aralık bir darbe girişimidir. Geri çekilme sırasında süreçle ilgili ‘yasa’ çıkarılması gerektiğini söylemiştim. Bunu Başbakanı korumak için değil sürecin selameti açısından önermiştim.”
Demirtaş’a Öcalan’ın ‘böyle bir durumda Kürt hareketi silahlı eyleme başlarsa hükümet zor durumda kalabilir. Ama biz buna fırsat vermeyiz. Ateşe benzin dökmeyeceğiz. Bu dönemde süreci bozup savaşa dönmeyeceğiz” yaklaşımında olduğunu söylüyor.
Demirtaş’a şu soruluyor: Ak Parti’ye daha doğrusu Başbakan Erdoğan’ın gitmesi halinde süreç ne olur?
“Masada iki kişi var. Birisi giderse süreç biter. Çünkü sürecin devamı konusunda diğer partilerden herhangi bir yaklaşım göremiyoruz” diyor Demirtaş.
Demirtaş Öcalan’ın Mart seçimleri sonuna kadar opsiyonu olduğunu, Başbakan Erdoğan’a yazdığı mektuba yanıt beklediğini, seçim sonrası müzakere aşamasına geçilmesi gerektiğini söylediğini aktarıyor.
'BDP'nin tavrı demokratikleşmeden yana'
Demirtaş, “Bu bir darbe girişimidir. Bu şekilde Başbakanın götürülmesine BDP evet demez. Paralel devlet de şu anda en meşru ve uygun zemini (yolsuzluk) yakalamış durumda” diyerek tavırlarını net olarak ortaya koyuyor.
‘Ama’ diyor Demirtaş, “bu arada paralel devletten hesap sorarken demokratik bir yol izlenmeli. Türkiye’nin demokratikleşmesine çalışılmalı. Paralel devletle mücadele ederken otoriterleştirme eğilimi kaybettirir. Hükümet hesap sorarken hukuk ve demokrasiyi esas alması gerekir. Yoksa paralel devlete mahkum olacaklar. Yani darbe girişimiyle demokratik bir biçimde mücadele edilmesi gerektiğine inanıyoruz. AK Parti bu operasyonun içinden meşru kanalları tıkayarak çıkamaz” diyor.
Demirtaş, kamuoyunun bir kısmındaki algıya da değiniyor. Yolsuzluk iddiaları konusunda, barış sürecinin bekası için AK Parti’yle işbirliğinin söz konusu olmadığının altını defalarca çiziyor.
xxxx
Özetle BDP’nin tavrı şu: Bu haliyle HSYK tasarısını desteklenmeyecek. Yolsuzluk iddialarıyla mücadele ettiği takdirde AK Parti’nin paralel devletle mücadelesini arkasında olacaklar. Hükümet hesap sorarken demokrasi ve hukuku esas almadığı takdirde paralel devlete mahkum olacak. Paralel devletle mücadelede otoriterleşme kaybettirecek.
Rojava ve Türkiye'deki süreç ortaktır
Demirtaş’ın bizlere buluşma gerekçelerinden biri de Rojava’daki gelişmeler.
BDP, PYD’nin Yüksek Kürt Konseyi içinde Cenevre 2 Konferansına gitmesi için BM Genel Sekreteri nezdinde girişimde bulunmuştu. Demirtaş, PYD’nin Kürt muhalefeti ile birlikte ya da bağımsız bir şekilde Cenevre’de olması gerektiğini söylüyor. Aksi halde PYD’nin kendi yolunu çizeceğini belirtiyor.
Peki kendi yolunu çizmesi içinde Esad’la anlaşma, pazarlık da var mı?
BDP Eşbaşkanı “bu PYD’nin vereceği bir karar” diyor ve ekliyor: Batı dünyası dışlarsa PYD Esad’la anlaşma yapar. Ya da kiminle gerekiyorsa onunla görüşür. Kendi seçeneklerini kendileri belirleyecekler yoksa kaybedeler.
Demirtaş Türkiye’nin Rojava politikasını bir kez daha gözden geçirmesini istiyor. Rojava’da çözüm olmazsa Türkiye’de de olmaz görüşünde. Türkiye’deki meseleyi Rojava’sız çözeriz şeklinde düşünenlere karşı çıkıyor.
Sonuç olarak 17 Aralık süreci Kürt hareketi, Öcalan ve BDP’yi de doğrudan etkilemiş durumda.
Demirtaş’ın sözlerinden ince ve nazik çizgide yürümek zorunda kalındığı ve bu ince çizgide dengede kalmanın ne kadar zor olduğu görülüyor.
Yani tam bir Araf durumu.
Buradan çıkışsa, darbe girişimleriyle, derin yapılarla, yolsuzluk iddialarıyla mücadelede tam demokrasiyi esas alma, çözüm sürecini de somut, hızlı adımlarla yürütmekle mümkün olabilecek gibi görünüyor.