09 Kasım 2022

Başakşehir provası

Ofspor karşısında Galatasaray bildiğimiz kimliğindeydi yine. Bir yanda bol bol şut, bol bol rakip ceza sahasında oynama ve tempo. Diğer yanda fiziksel kapasite eksikliği nedeniyle yaşanan verimsizlik

Galatasaray’ın üç kupayla tamamladığı 2014-2015 sezonuna dönüyoruz.

Sezon başında takımı lige hazırlayan İtalyan teknik direktör Cesare Prandelli, muhtemelen çok çalıştırdığı gerekçesiyle futbolcu grubu tarafından baltalanmış, alınan birkaç kötü sonuçtan sonra da yerini Hamza Hamzaoğlu’na bırakmıştı. O sezon, bir önceki yıl yapılan onca transfere, yaz aylarında yapılanlar da eklenmiş, takıma Olcan Adın, Sinan Bolat (kiralık), Yasin Öztekin, Tarık Çamdal, Goran Pandev ve Blerim Džemaili katılmıştı. Geniş bir kadro vardı, ancak başarısız olunan UEFA Şampiyonlar Ligi’nden sonra oynayacak fazla kulvar da yoktu, Türkiye Kupası dışında.

Hamzaoğlu ligde oynayamayan futbolculara kupada görev vererek herkesi formda tutmayı başarmıştı. Ligde sadece iki maç oynayabilen Pandev kupada oynadığı yedi maçta toplam dokuz gol atarak kupanın kazanılmasına büyük katkı vermişti. Benzer başarıyı Yasin Öztekin göstermiş ve ligde formayı kapmıştı.

Şimdi 2014-2015’ten bu sezona dönüyoruz.

Galatasaray’ın bu sezonki macerasını iki kısma ayırmak mümkün. İlk kısım ligin başından Kayserispor karşılaşması sonuna kadar sürdü. Galatasaray’ın deplasmanda kaybettiği bu maçtan sonra Okan Buruk yeni bir 11 şekillendirmeye başladı.

Galatasaray’ın bu sezonki ikinci kısmı o maçın ardından Türkiye Kupası’nda oynanan Kastamonuspor karşılaşmasıyla başladı. O maçta Okan Buruk, Kayserispor karşılaşmasına ilk 11’de başlamayan Léo Dubois, Milot Rashica, Sergio Oliveira, Bafétimbi Gomis ve Haris Seferoviç gibi oyunculara görev vermişti. Galatasaray, iştahlı bir ön alan baskısıyla oynadığı bu kupa maçını 7-0 kazanırken Okan Buruk’un düşüncelerinin iki oyuncu konusunda netleştiği ortaya çıktı: Sergio Oliveira ve Milot Rashica. Bu ikili sonraki tüm lig maçlarında ilk 11’de başladılar.

Açıkça dün Ofspor’la oynanan Türkiye Kupası maçı öncesinde de en önemli merak Galatasaray’ın ön alan baskısı yaparak coşkulu bir hücum futbolu oynayıp oynamayacağıydı. Ayrıca, ilk 11’de oynamayan oyuncuların fiziksel kalitelerinin ne durumda olduğu ve içlerinde hangilerinin forma yarışında olacakları da merak ediliyordu.

Türkiye Kupası mücadelesi olmasına rağmen (hafta içi, geç bir saat, vb.) maçı izlemeye gelen yaklaşık 23 bin Galatasaraylının muhtemel beklentisi Galatasaray’ın Ofspor karşısında, Kastamonuspor karşılaşmasında olduğu gibi baskılı oynaması ve net bir galibiyet elde etmesiydi.

Bu gerçekleşmedi. Böylece, bu sezon da 2014-2015’teki gibi kupa maçları sayesinde sürekli formda olan bir oyuncu grubu yaratılabilir mi sorusu karşılıksız kaldı.

Ofspor karşısında Galatasaray iki ayrı fotoğraf verdi. Biri lige başladığı ilk kısımdan, diğeri ise Kastamonuspor maçıyla başlayan süreçten.

Şimdi bunları birkaç başlıkta özetlemeye çalışacağım.

A. Kadro planlaması

1) Sezon başında "Türkiye Kupası’nda sol bekte Patrick van Aanholt oynayacak, Kâzımcan Karataş ve Emre Taşdemir riske edilmeyecek" dense, kimse inanmazdı. Ancak tam da bu oldu bu oldu Ofspor maçında. Ne var ki Aanholt’la Galatasaray arasındaki duygusal bağların koptuğu, ya da kopmak üzere olduğu anlaşılıyor. Eğer yıllık hak edişini alışta sorunlar olduğu için veya kendisinden takım bulması istendiği için böyle oynamıyorsa (ki bunun profesyonel bir tutum olmadığı çok açık), Aanholt’un formayı kaybettiği andan itibaren fizik olarak kendine iyi bakmadığını söyleyebiliriz.

Bunu şundan yazdım. Kadroda aynı anda Gomis ve Seferoviç’i görenler Galatasaray’ın otomatik olarak çift santrforlu bir sistemle oynadığını düşündüler. Bu nedenle de Galatasaray’ın formasyonunun 442 olduğu yazıldı birçok yerde. Ancak gerçek öyle değildi. Dün maça çıkan kadroda kanatlar beklere (Dubois ve Aanholt) bırakılırken kanat forvet olarak sahaya çıkan Yunus Akgün ve Seferoviç’ten istenen ise daha çok half-space’ten hücum yapmalarıydı. Sağ koridorda Dubois çizgiyi kullanmada etkili olurken Aanholt’un kendisine bırakılan sol koridoru fazla işlet(e)memesi Galatasaray’ı asimetrik hücum yapan bir takıma dönüştürdü. Kısaca Aanholt’un fiziksel bakımdan düşüşü, Galatasaray’ın sol kanadının etkili biçimde işlememesine yol açtı.

2) Benzer bir sorun Seferoviç için de geçerli. Sezon başında santrfor olarak transfer edilen ve dokuz numaralı formanın kendisine teslim edildiği Seferoviç’in bir anda üçüncü santrforluğa itilişi, belli ki onun da duygusal dünyasında da sorunlar yaratmış. Nitekim duygusal olarak Galatasaray’a ne kadar uzak olduğunu, attığı golden sonraki tepkisizliğiyle de gösterdi. Okan Buruk ise maç sonundaki basın toplantısında Seferoviç’ten vaz geçmek niyetinde olmadığını açıkladı.

3) Burada Yunus Akgün’e özel bir parantez açmak gerekiyor. O da dünkü maçta Galatasaray’la duygusal bağını koparmışcasına bir oyun tutturdu. Bunu sadece tek bir örnekte göstermek istiyorum.

Dakika 16,55. Ofspor verilen ofsayt kararı sonrasında stoper Serdar Yazıcı’yla topu oyuna sokuyor. Yazıcı kalecisi Mizhat Sarı’ya veriyor. Bu ikili bir kez daha paslaştıktan sonra kaleci sağ öne doğru uzun ve yüksekten vuruyor. Taç çizgisi civarında Vedat Erçin bu uzun topu kafayla orta sahadaki Mustafa Emin Birinci’ye indiriyor, o da golü atacak olan Türkyılmaz’a aktarıyor. Bu arada Mustafa Emin Birinci, soldaki Miraç Türkyılmaz’a pas atarken Yunus Akgün Galatasaray’a kalesine daha yakın durumda. Ancak tam o sırada Ofspor’un sol beki Ahmet Akbaş takımının hücumunu desteklemek için geriden depara çıkıyor. Ne var ki Akgün çevre kontrolü yapmadığı için bu deparı geç fark ediyor.

Normalde eğer bir kanat beki hücuma katılıyorsa bu beki kontrol etmesi gereken oyuncu kanat forvet futbolcusu olur, yani bu atakta Yunus Akgün. Ancak aşağıdaki ilk fotoğrafta da görüldüğü gibi Yunus Akgün takip etmesi gereken bekini kaçırmış durumda ve yavaş bir tempoyla kendi ceza sahasına doğru koşuyor. Yine aynı fotoğrafta Dubois’nın iki rakip oyuncuyla baş başa kalmak zorunda kaldığını da görüyoruz.

Tam bu anda Ofspor’un sol beki Ahmet Aktaş kendini sola atarken, golü atacak olan Miraç Türkyılmaz sağa kırıyor (Fotoğraf-2). Böylece o ana kadar iki rakibini de kontrol etmeye çalışan Dubois iki farklı yöndeki hareket karşısında kararsız kalıyor ve devreden çıkmış oluyor. Bu hücumda Türkyılmaz, Galatasaray’ın sağ stoperi Mathias Ross Jensen’in Dubois’yla arasının açık olmasını da değerlendirerek güzel bir şutla Ofspor’u öne geçiriyor.

Fotoğraf 1 - Ofspor’un kazandığı golde 7 numaralı Miraç Türkyılmaz Galatasaray’ın sağ beki Léo Dubois’nın üzerine gidiyor. Ancak hemen arkasında bulunan 61 numaralı sol bek Ahmet Aktaş da bu hücumu destekliyor. İki oyuncuyla karşı karşıya kalan Dubois burada rakiplerinin hareketlerini çözmeye çalışıyor. Ahmet Aktaş’ı kontrol etmesi gereken Galatasaraylı Yunus Akgün ise (kırmızı dikdörtgen içinde) pozisyon bölgesine çok uzakta kalmış durumda.
Fotoğraf 2 – Hem rakip 7, hem de 61 numarayı kontrol etmeye çalışan Dubois, golü atacak olan Türkyılmaz’ın sağa kırmasıyla kalesini savunamayacak duruma düşüyor. Ancak bu pozisyonda Yunus Akgün ilginç bir şey yapıyor, geriye yaptığı koşuyu bir ara kesiyor, sonra yeniden hareket ediyor, ancak artık çok geç. Burada Akgün kararlı biçimde geriye koşsa Türkyılmaz’ın golle sonuçlanan şutunu engelleyebilirdi.

Sadece şu pozisyon bile Yunus Akgün’ün zihnen maça çıkmadığını çok net ortaya koyuyor. Bu durumun Okan Buruk tarafından not edildiğini ve maç sonunda yaptığı basın toplantısında Akgün’den daha fazla katkı beklediğini ihsas ettiğini de ekleyelim.

4) Yedeğe düştükten sonra ağır çalışmayı bıraktığı izlenimi veren bir diğer Galatasaraylı da Gomis’ti. Belli ki son bir ayda fizik olarak biraz gerilemiş. Aslında Ofspor karşısında kaçırdığı gollerin önemli bir bölümünü bu fiziksel düşüş üzerinden okumak sanırım daha doğru olur.

B. Verimsizliğin nedenleri

1) Ofspor karşısında rakip kaleye 30 civarında şut atmasına rağmen bunlardan sadece ikisinden gol çıkarabilen Galatasaray’ın verimsizliği nasıl izah edilebilir? Belki de burada Galatasaray’ın hücum hattının yaş ortalamasına bakmak fotoğrafı daha iyi anlamamızı sağlayabilir. Ofspor karşısında Galatasaray’ın forvet hattının yaş ortalaması 30,75’ti, hem de sağ kanat forvet olarak 22 yaşındaki Yunus Akgün’e rağmen.

Aslında bu durum iki önemli alarmı da gündeme getiriyor. İlki şu: Galatasaray’da Mauro Icardi’nin yedeği kim olacak? Gerek Gomis, gerekse de Seferoviç dünkü görüntüleriyle takımın ikinci santrforu olmayı pek arzu etmediklerini göstermiş oldular. Ancak eğer fiziksel bir rahatsızlığı yoksa mevcut kadroda Icardi’nin yedeği için en makul aday Gomis’ten daha çok Seferoviç olabilir. (Aslında Okan Buruk birkaç gol kaçırdıktan sonra Gomis’i sol forvete, Seferoviç’i de santrfora kaydırsaydı ikinci santrfor kim olmalı sorusunun yanıtını da maç içinde bulmuş olabilirdik.)

İkinci alarm. Juan Mata dün maça biraz istekli başladıktan sonra çok yorulmuş olmalı ki, sonra pek ortada görülmedi. Bu durumda takımda oyunu yönlendirme işini Berkan Kutlu, Fredrik Midtsjø ve Dubois üstlenmeye çalıştı. Ancak maç zora girince Mata ikinci yarı tekrar ortaya çıkarak sorumluluk almaya çalıştı. Bol bol şut attı, şut pası verdi, orta yaptı.

Ne var ki fizik kuvvetini artık geri dönmeyecek biçimde yitirmiş olduğu için çektiği şutların hiçbiri kaleyi bulmadı, bulamadı. Galatasaray’da 10 numara, yani ofansif orta saha futbolcusu rolünü Mertens’in layıkıyla yapamadığını daha önceki yazılarda ara ara vurgulamıştım. Mertens’in yedeği olarak transfer edilen Mata’nın bu görevi mevcut fiziksel yetersizliği nedeniyle gerektiği gibi yapamayacağı çok açık.

Kısaca santrfor pozisyonunun yanı sıra bu pozisyon için de Okan Buruk’un başka planlara yönelmesi gerekebilir.

C. Yıldızın parladığı anlar

1. Ofspor karşısında maça biraz tutuk başlayan Fredrik Midstjø, daha sonra gösterdiği performansla orta saha rotasyonu için ne kadar önemli bir futbolcu olduğunu bir kez daha gösterdi. 2-1 kaybedilen Kayserispor maçıyla başlayan düşüşünün durmuş olduğunu görmek Okan Buruk’u sevindirmiş olmalı.

2. Galatasaray’da kadro planlaması açısından güvenilir bir isim olduğunu gösteren başka bir isim de Berkan Kutlu oldu. Dün Kutlu’nun dizden değil de, kalçadan çıkardığı kuvvetli bir şut Galatasaray’ı bir üst tura çıkardı. Golü atan futbolcu olarak isminin stat hoparlöründen duyulmasından sonra gözlerinin sulanması, geçen yıldan beri günah keçisi ilan edilen Kutlu’nun ne kadar büyük mücadeleler vererek bugüne ulaştığını ortaya koyuyordu. Bu mücadeleye saygı duyulmalı.

3. Burada Dubois’ya da özel olarak değinmek gerekiyor. Dubois futbolu okuyarak oynayan bir futbolcu. Bunu hem savunmada, hem de hücumda yapabiliyor. Savunmada rakibin setini okuyor, hücumda ise sahayı tarayarak en uygun durumdaki takım arkadaşını bulmaya çalışıyor. Bu açıdan aslında bir futbolcudan daha çok bir basketbolcuyu andırdığı söylenebilir.

Dubois’nın bu karakterinin onu çalıştığı teknik direktörler nezdinde güvenilir ve vaz geçilmez bir oyuncu yaptığı çok açık. Ancak onun da önemli bir sorunu var, kolay sakatlanıyor. Bu da ciddi bir soru işareti.

4. Maçın başında kaçırdığı gollere aldırış etmeyen Galatasaray, takımın yaşlı futbolcularının yorulması nedeniyle ikinci yarıda zaman zaman rölantide oynamak zorunda kaldı. Sürekli hücum yenileyemedi. Galatasaray’ın ara ara harlanan hücum dalgalarından birisi 70,06’da, Midtsjø’nün sol bek Ahmet Aktaş’ın ayağından aldığı topla başladı.

Bu dalga sırasında Berkan Kutlu iki kez şutla kaleyi denedi, ardından da Gomis’in şut pasıyla Mata. Bu üç şut da rakip defans tarafından engellendi. Dönen topu Gomis kafayla kendi sağ kanadına göndererek atağın sürmesini sağladı.

Sağ kanatta hareketlenen Midtsjø rakip ceza sahasına orta yaptı. Bu ortada Barış Alper Yılmaz topu uzak direkten rakip altı pasa indirdi (aşağıdaki fotoğraf), orada Sacha Boey bomboştu. Fransız oyuncu dönüp soluyla vurdu, ancak top yukarıdan auta çıktı. (Boey bu şut pasını Icardi gibi daha sakin kalıp sol değil de, sağ ayağıyla gole çevirdiği an, daha değerli bir oyuncuya dönüşecek.)

Bu seti çoğu okur hatırlayacaktır. Son Beşiktaş maçında Rashica’nın yine sağdan yaptığı ortayı uzak direkte Barış Alper Yılmaz’ın Icardi’nin önüne indirmesiyle kazanılan gol de aynı setten gelmişti. Böylece çalışılmış olan o gole Barış Alper Yılmaz’ın niçin Icardi’den daha çok sevindiğini daha iyi anlayabiliyoruz.

Sağdan Midtsjø’nün uzak direğe yaptığı ortayı Barış Alper Yılmaz kafayla altı pastaki Boey’nin önüne indiriyor. Boey ise dönerek hafta sonunda Icardi’nin yaptığı gibi soluyla vuruyor, ama top yukarıdan farklı biçimde auta çıkıyor.

Sonuç

Galatasaray başkanlarından Alp Yalman’ın meşhur bir sözü vardır, "Galatasaray’ın en önemli maçı oynayacağı ilk maçtır."

Bu söze uygun olarak Galatasaray sezonun en önemli maçına cumartesi günü Başakşehir karşısında çıkacak. Başakşehir bir açıdan ligde Galatasaray’a en çok benzeyen takım. İki takımın da topla oynama yüzdeleri ile isabetli pas, rakip yarı sahasında isabetli pas ve hücum bölgesinde isabetli pas sayılarında birbirlerine çok yakınlar.

Ancak diğer açıdan Başakşehir’le Galatasaray karşı kutuplardalar. Başakşehir daha çok kontrol futbolu oynuyor. Galatasaray Başakşehir’in tam tersine rakip kaleye doğrudan gitmeye çalışıyor. Zaten bu doğrudan ve tempolu futbol sayesinde Galatasaray rakip kalelere çektiği şut, isabetli şut, rakip ceza sahasında topla buluşma sayılarında ligin zirvesinde.

Cumartesi günü Başakşehir oyunu kontrol ederek Galatasaray’ı yenmeye, Galatasaray da temposuyla Başakşehir’i yenmeye çalışacak. Dünkü Ofspor maçına bu açıdan baktığımızda her ne kadar kulüple duygusal bağını koparmaya başlamış birkaç futbolcu görmüş olsak da tempo açısından Galatasaray’ın iyi bir sınav verdiğini söylemeliyiz. Ancak Cumartesi günü Galatasaray’ın bu tempodan daha fazlasına ihtiyacı olacak.

Yazarın Diğer Yazıları

Kahramanların emeği

"Rakip analizi konusunda şöhreti bulunan Okan Buruk ve teknik heyetinin Galatasaray’ı, beşli defansla oynayan Sivasspor’a karşı nasıl oynatacağı merak konusu. Bu açıdan Pazar günü Okan Buruk’la Bülent Uygun’un taktik savaşını izleyeceğimizi söyleyebilirim"

Eski ve yeni futbol

Galatasaray son dönemde yeni bir futbola yelken açtı. Yeni futbol hızdan daha çok kontrol ve pas futboluna dayanıyor. Bu yeni futbolun sembolü Ziyech. Aktürkoğlu ise eski hız futbolunun sembolüydü

Sapere aude

Galatasaray çok zor geçeceği düşünülen Alanyaspor deplasmanını ikinci yarıdaki etkili futboluyla kolayca aştı. Ligin bitimine altı hafta kala Okan Buruk "bilmeye cesaret et" mottosunu sürdürüyor