Londra'ya iki saat uzaklıktaki üniversiteler şehri Cambridge'de, adını şehirden alan ünlü üniversitenin 450 yıllık Wordsworth salonunda o akşam tatlı bir heyecan vardı. Birazdan "tatlı parti" başlayacaktı ve çikolatalı brownie'den meyveli keke nefis tatlılar, ananastan William armuduna pahalı meyveler ve sonrasında da butik peynirlerle tam bir ziyafet çekilecekti. Finalde "dürüst ticaret" ile elde edilmiş kahvelere trüf çikolatalar eşlik edecekti. Bunlarla yudumlanacak şaraplar da bir İngiliz aristokratının sofrasını süsleyecek cinstendi: Alzas geç hasat Pinot Gris'lerinden Alba Dolçetto'larına, Portekiz'in Setubal Misket'lerinden okul için özel şişelenmiş tawny porto ve oloroso şeri'lere uzanan seçki, incelikle hazırlanmıştı. Smokinli ve siyah abiye giysili öğrenciler koyu ahşap masaların çevrelerindeki yerlerini aldılar, papyon kravatlı profesörlerinin açılış konuşmasından sonra ağırbaşlı bir edayla kadehlerini tokuşturdular…
Aynı saatlerde Boğaziçi Üniversitesi kampüsünün hemen yanıbaşındaki Mezunlar Derneği BÜMED'in kafeteryasını ise polis ve zabıta ekipleri basıyordu. "Burada yasalara aykırı olarak içki satıyorsunuz" diyen ekipler, işletmecilerin feryatlarına kulaklarını tıkayarak kafeteryanın kapısına mührü vuruverdiler. İşletmeci "Burada yıllardır ruhsatlı olarak içki veriyoruz. Üniversitenin içinde değiliz, üniversitenin isteği üzerine kampüsten buraya girişi de kapattık. Burası tamamen bağımsız bir mekân" dediyse de fayda etmedi. Yakınında dinlenip stres atılacak mekânların bulunmadığı, yukarısındaki Hisarüstü ve aşağısındaki Bebek'e hayli uzak olan üniversitenin yegâne vahası, elden gitti…
1792'de kurulan Cambridge Üniversitesi Şarap Kulübü, Mayıs ayında Château Margaux'yu konuk etti.
Müdahale Bilgi Üniversitesi'yle başladı
AKP iktidarının üniversitelerdeki yaşama müdahalesi, 2012'de zamanın Başbakanı Tayyip Erdoğan'ın Bilgi Üniversitesi rektörüne telefonuyla başlamıştı. Erdoğan bunu TV'de açıklamış, bir bira firmasının üniversitede müzik festivali düzenlediğini öğrenince yöneticileri bizzat arayıp uyardığını söyleyerek "Bir üniversitenin içinde, restoranlarında alkollü içki satılmasına müsaade edilebilir mi, böyle bir şey olabilir mi? Öğrenci alkolü alıp kafayı mı bulacak yoksa ilmi alıp kendini mi bulacak?" demişti. Hemen ardından festival iptal edildiği gibi kampüs içindeki Tamirane adlı kafede de içki servisi kaldırılmış, burası da kısa süre sonra kapanmıştı. Oysa o güne kadar bu konuda hiçbir şikâyet yoktu, akşam dersten çıkınca bir-iki bardak bira ya da kokteyl içen öğrencilerin rezalet çıkardığı görülmemişti.
Erdoğan'ın üniversitelere bu müdahaleyi kendisini destekleyen "liberaller"in kalesi Bilgi Üniversitesi'nden başlatması ise kaderin garip bir cilvesi olsa gerekti…
Cambridge'in Harry Potter filmlerine de mekân olan tarihi salonlarında yaşlı profesörler ve öğrencileri şaraplı sohbetlerde kaynaşıyorlar.
Bu ilk adımın ardından YÖK de hemen "durumdan vazife çıkardı", başka üniversitelerdeki benzer tek-tük mekânlar kapatıldı. Bunlarla da yetinilmedi, öğretim üyelerinin ve eski mezunların gittiği üniversite dışındaki sosyal tesislerde bile içki servisi durduruldu. İstanbul Üniversitesi'nin Baltalimanı'ndaki denize nazır sosyal tesisinde balıklarını bir-iki kadeh rakıyla yemek isteyen yaşlı başlı profesörler, "İsterseniz ayran vereyim hocam" diyen garsonlarla karşılaştılar mesela. Üniversitelerdeki kültür şenliklerinde ve konserlerde bira satışı ya da ikramı da kaldırıldı, hepsi de 18 yaşında, içki içebilme özgürlüğünde olan öğrencilerin kampüs civarlarında içki yudumlama şansı kalmadı. "Başka yerde alkol almış olmasınlar" diye özel güvenlikçilerin konsere gelen öğrencilerin ağızlarını kokladığı onur kırıcı sahneler bile yaşandı.
Mustafa Çamlıca Cambridge'de yaptığı şarap sunumu ve tadımını Boğaziçi'nde yapsa herhalde üniversite kapatılır!
Üniversitelerarası şarap tadım yarışması!
Türkiye'de bunlar yaşanırken, her birinin asırları devirmiş şarap mahzenleri olan, kendi adlarına özel etiketlerle şarap şişeleten İngiltere'nin iki saygın üniversitesi, Oxford ile Cambridge ise şarap tadım yarışmaları düzenliyordu. Dünyanın bu en eski şarap yarışmasında kaybetmek ve kazanmak, Vinum dergisinin yarışmaları izleyen yazarı Martin Both'un deyimiyle kürek yarışındaki kadar onur meselesiydi. Both, "Tadım kulüpleri Cambridge'de olduğu kadar Oxford'da da akademik hayatın ayrılmaz bir parçasıdır. Buralarda geleceğin seçkinleri şarap kültürlerini de edinirler. Oxford'da tadım çok ciddiye alınır, Cambridge ise eğlence her şeyden önemlidir. Ama ortak olan şudur; buralarda insan nadiren ‘kuru' kalır…" diyordu.
Yılda 3 milyon pound'luk şarap satın alan Cambrigde Üniversitesi özel yemeklerinde öğrencilere kişi başına üçer kadeh değerli şarap ikram ediyor.
Her iki şarap kulübünün seçtiği üyeler, gerçek adlarını sadece jüri üyelerinin bildiği bir dizi şarabı etiketlerini görmeden "körlemesine" tadıyor, ülke, bölge, alt bölge, rekolte ve üzüm tahminlerini yazarak jüriye veriyorlardı. İki ekibin toplam isabet puanına göre galip belirleniyordu. Son yarışmalardan birinin jüri başkanlığını İngiltere'nin ünlü şarap yazarı, kendisi de Oxford Şarap Kulübü'nden yetişen Jancis Robinson yapmıştı.
Oxford ve Cambridge'in körlemesine şarap tadım yarışmaları sıkı mücadelelere sahne oluyor.
Türk üreticiyi bile konuk ettiler
Cambridge öğrencileri 1792'de kurulan köklü şarap kulüplerinden dolayı çok şanslıydılar. Burada sık sık dünyanın en üst düzey üreticilerini ağırlıyor, şarapları onlarla birlikte tadıyor ve öğreniyorlardı. Hatta geçenlerde şehirdeki bir şarap butiğinde satılan Türkiye'den Chamlija şarapları kulüp üyesi birkaç öğrencinin beğenisini kazanmış, ardından firmanın kurucusu Mustafa Çamlıca'ya "Konuğumuz olur musunuz?" önerisi gelmişti. Tarihî bir salonda meraklı öğrenci ve hocalara şaraplarını tattıran Çamlıca, "Benim için büyük gururdu. Bizden bir süre önce de Bordo'nun efsane şarabı Château Margaux'nun tadımı yapılmıştı. İncelikli sorular soruldu, çarpıcı yorumlar yapıldı" diyordu. "Ama Cambridge'de bile tattırdığım şarabımı ülkemin Boğaziçi Üniversitelilerine tattıramıyor olmak da içimi buruyor" diye ekliyordu.
Bu seçkin üniversitede şarap kültürüne verilen değer sadece bu kulüple de sınırlı değildi. Cambridge'in bazıları Harry Potter filmlerinde de mekân olarak kullanılan görkemli salonlarında öğrencilere belli aralıklarla özel yemekler veriliyor, resmî kıyafetlerle gelinen bu şık yemeklerde her öğrenciye okul mahzeninden üçer kadeh değerli şarap ikram ediliyordu. Gastronomik yemekler eşliğindeki şarapların kristal karaflarda sunulması da geleneğe dahildi.
Cambridge'deki Trinity College, kendi adına şişelettiği şaraplarıyla ünlü.
Buraya 1.5 saat uzaklıktaki Oxford'lular da şarapla iç içe yaşıyorlardı. 1865'ten beri Londralı şarap tüccarları bu şehre gelerek her yıl en seçme şaraplarının bir tadımı düzenliyordu. Öğrencilerin dar bütçelerini de dikkate alıyor, şişesi 20 pound'un üzerindeki iddialı şarapları da açıp set halinde 8.5 pound'a tadıma sunuyorlardı. Bir Oxford'lu, "Bu kültürleri öğrenmek önemli. Biz geleceğin sorgulayan zihinleriyiz. Yemek ve şarap da buna dahil…" diyordu.
Peki acaba Erdoğan'ın deyimiyle "alkolü alıp kafayı bulanlar" bilimden uzaklaşmışlar mıydı? Şarap mahzenli ve şarap kulüplü Oxford ile Cambridge'in tüm sıralamalarda dünyanın en iyi üniversiteleri arasında ilk beşe girdiğine, işi-gücü bırakıp mezunlar derneğindeki içkiyle uğraşan bir yönetim altındaki Boğaziçi'nin ise 2021'deki 651-700 liginden 2022'de 701-750 ligine düşerek gerilediğine bakılırsa, durum pek öyle gözükmüyordu…
Mehmet Yalçın kimdir?
Türkiye'nin ilk "içki yazarı" Mehmet Yalçın, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu. 1984'ten itibaren haber ajansı ve dergilerde muhabirlikten genel yayın yönetmenliğine uzanan görevlerde bulundu.
1997'de modern yaşam tarzı dergisi Gurme'yi, 2001'de de Türkiye'nin ilk içki kültürü dergisi Gusto'yu çıkardı. Sabah ve Milliyet gazetesinin Pazar eklerinde 17 yıl gastronomi alanında köşe yazarlığı yaptı.
"A'dan Z'ye Viski", "A'dan Z'ye Şarap" ve "A'dan Z'ye Bira" kitaplarını yazdı.
Dünyanın dört yanında sayısız şarap ve sert içki tadım ve eğitimine katılan Yalçın, danışmanlık ve eğitmenliklerini sürdürüyor, her hafta Türkiye'nin en çok okunan bağımsız internet gazetesi T24'te yazıyor.
|