14 Şubat 2023

YSK, verilmemiş bir yetkiyi kullanamaz

TBMM'ye bile verilmeyen "afet halinde seçimi erteleme" yetkisinin, YSK tarafından kullanılması Anayasal düzene karşı darbe yapmak anlamına gelir. Anayasal düzene karşı darbe suçunun cezasının ağırlaştırılmış müebbet hapis olduğunu, aradan yıllar geçse bile bunun hesabının sorulacağını, zaman aşımı olmayacağını herkesin aklında tutmasında yarar var

AKP çevrelerinde konuşulanlara bakılırsa şu anda Erdoğan yönetiminin en önemli meselesi seçimleri erteletebilmek.

Depremin yol açtığı can kaybı, ağır maddi hasar, evsiz, işsiz kalan yüz binlerce insan umurlarında değil.

Tek dertleri var: Ne yapıp edip, iktidarda kalabilmek.

Ve bunun için şimdi depremden kaynaklanan büyük felaketi kullanmak telaşı içindeler.

Depremden önceki ciddi kamuoyu araştırmaları Erdoğan'ın bu seçimi kazanabilmesi için şapkasından çok tavşan çıkarması gerektiğini gösteriyordu.

"Erdoğan'a asla oy vermem" diyen ciddi bir blok oy vardı (yüzde 60 ile 62 arasında) ve bu durum Erdoğan'ın seçimi kazanabilmesinin mümkün olamayacağını da gösteriyordu.

Deprem sonrasında iktidarın gösterdiği beceriksizlik, iktidarın tayin ettiği memurların yönetimindeki bütün kurumların müdahale ve yardımda gecikmeler yaşanmasındaki rolü gibi nedenlerle bu tablo daha da keskinleşmiş bulunuyor.

Ve öyle anlaşılıyor ki Erdoğan bu durumdan çıkışın yolunu seçimi ertelemek, o ertelemeyle kazanılacak bir yıllık süre içinde de devletin bütün olanaklarını seçimi kazanacak adımlara yöneltmek olarak görüyor.

Seçimin ertelenmesi işinin TBMM'de yapılabilmesinin mümkün olamayacağını biraz hukuk okumuş herkes görebiliyor.

Anayasa'nın 78. Maddesi, seçimlerin ertelenebilmesi için bir tek yol öngörüyor: TBMM savaş ilan etmiş olmalı. Ve bu durumda bile seçim ancak bir yıl süreyle ertelenebiliyor.

Bunun Anayasa'ya niye konduğu da belli: Bugünkü iktidar gibi bir iktidar, TBMM'deki çoğunluğuna dayanarak seçimlerin yapılmasını keyfi bir şekilde erteleyemesin!

Sızan haberlere bakılırsa bu işin TBMM'de yapılamayacağını gören AKP'li hukukçular, Yüksek Seçim Kurulu'nu bu işe alet etmek peşindeler.

Seçim süreci başlayınca YSK, "deprem bölgesinde seçimi gerçekleştirecek imkanlardan yoksunuz, seçimi şu tarihe erteliyoruz" diyecek ve seçim ertelenecekmiş.

YSK Kanunu'nun 6. Maddesi, kurulun görev ve yetkilerini birer birer yazmış.

Bunların içinde "gerekli koşullar sağlanamazsa seçimi ertelemek" diye bir yetki yok.

Olmayan bir yetkiyi kullanarak seçimleri ertelemek, bu kurumun Anayasa'yı herkesin gözünün önünde çiğnemesinden başka bir anlama gelmez.

TBMM'ye bile verilmeyen "afet halinde seçimi erteleme" yetkisinin, YSK tarafından kullanılması Anayasal düzene karşı darbe yapmak anlamına gelir.

Seçmen kütüklerinin deprem bölgesinde güncellenip, uygulanması için de yeteri kadar zaman var.

Nüfus ve Vatandaşlık Genel Müdürlüğü'nün adres kayıt sisteminden alınan, seçmen niteliğini taşıyan Türkiye'de yerleşik Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına ait kayıtların seçmen kütüğüne dönüştürülmesi işlemi zaten düzenli olarak yapılıyor.

Deprem bölgesindeki kayıplar ve adres değiştirmeler nedeniyle seçmen kütüklerinin güncellenmesi de önümüzdeki süre içinde mümkün.

Kütüğün askıya çıkarılmasının ardından vatandaşların ve siyasi partilerin bu listelerin güncelliğini denetleyebilmeleri de mümkün.

Onun için deprem, büyüklüğü ne olursa olsun seçimin ertelenmesi için yeterli bir gerekçe değil.

Hem Anayasal olarak geçerli değil hem de YSK'nın "görevimi yapamayacak durumdayım, seçimi erteleyeceğim" demesi mümkün olamayacağı için mümkün değil.

Erdoğan yönetiminin Anayasa ile ilgili tutumunu biliyoruz ve buna YSK'yı alet etmek isteyebilmesi de mümkün.

Böyle düşünmüyor olsalardı YSK marifetiyle seçimi erteletmek gibi konuları akıllarına bile getirmezlerdi.

Ben hem AKP yöneticilerini hem de YSK üyelerini bir kez daha uyarayım: TBMM'nin ve Cumhurbaşkanı'nın görev süreleri 18 Haziran'da dolmuş olacak.

Bunu yok saymak, milletin iradesine karşı darbe planlamak ve gerçekleştirmek için harekete geçmek demek.

YSK, bu darbenin aparatçığı olmayacaktır diye düşünüyorum.

Anayasal düzene karşı darbe suçunun cezasının ağırlaştırılmış müebbet hapis olduğunu, aradan yıllar geçse bile bunun hesabının sorulacağını, zaman aşımı olmayacağını herkesin aklında tutmasında yarar var.

* * *

İki hafta izin

Not: Yarından itibaren iki hafta süreyle yazı yazamayacağım. 1 Mart 2023 Çarşamba günü T24'te, bu köşede yeniden buluşacağız.

Mehmet Y. Yılmaz kimdir?

Mehmet Yakup Yılmaz, 1956 yılında Malatya'da doğdu. İlkokulu Antalya Devrim İlkokulu'nda, orta okul ve liseyi parasız yatılı olarak Denizli Lisesi'nde okuduktan sonra Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi İktisat ve Maliye Bölümü'nden 1977 yılında mezun oldu

Gazeteciliğe SBF öğrencisi iken 1975 yılında Ankara'da Mehmet Ali Kışlalı yönetimindeki Yankı Dergisi'nde başladı. Derginin Yazı İşleri Müdürlüğü görevini de bir süre yürüttü.

12 Eylül 1980 darbesi öncesinde Türk İş'e bağlı Yol İş Federasyonu ve YSE - İş sendikalarında basın müşaviri olarak görev yaptı, sendika gazete ve dergilerini yayınladı

Askerlik görevini Kara Harp Okulu'nda tamamladıktan sonra İstanbul Gelişim Yayınları'nda mesleğe döndü. Gelişim Yayınları'nda Erkekçe ve Bilim dergilerinin Genel Yayın Müdürü Yardımcılığı ve ardından Gelişim TV Dergisi Genel Yayın Yönetmenliği görevlerinde bulundu

1985 yılında Hürriyet'e geçti ve Hürriyet Dergi Grubu'nu kurdu. Tempo, Blue Jean, Playmen gibi dergileri yayınladı.

Daha sonra Dönemli Yayıncılık Genel Müdürlüğü görevine getirildi. Ercan Arıklı ile birlikte Dönemli Yayıncılık'ın 1 Numara Yayıncılık'a dönüşmesi sırasında Genel Müdürlük görevini üstlendi. Aktüel, Cosmopolitan, Penthouse, Oya gibi dergilerin kurucu genel yayın müdürü oldu. Bugüne kadar 30'u aşkın derginin kuruculuğunu yaptı.

1995 yılı başında Posta gazetesini yayınladı. Aynı yılın sonunda Fanatik gazetesini, 1996 yılı sonunda da Radikal gazetesini kurdu, genel yayın müdürlüğünü yürüttü.

2000 yılında Milliyet Gazetesi Genel Yayın Müdürlüğü görevine getirildi. Bu görevi 5,5 yıl sürdürdükten sonra Doğan Burda Dergi Grububu'nun CEO'luğu görevini üstlendi.

2005 yılından 2018 Eylül ayına kadar Hürriyet gazetesinde köşe yazarlığı yaptı. Ekim 2018'den itibaren T24'te yazmaya başladı.

Gazete köşe yazılarından derlenen "Kırmızıyı Seçtim, Aşk Mavinin Altındaydı", "Benden Selam Söyleyin Bütün Aşklarıma", "Aşktan Sonra Hayat Var Mı", "Şaşırma Duygumu Kaybettim, Hükümsüzdür" isimli kitapları yayımlandı. "Aşk Herşeyi Affeder mi" isimli uzun hikâyesi de kitap olarak yayınlandı. 

"Türkiye medyasında en çok yayın başlatan gazeteci" olan Mehmet Y. Yılmaz, güncel politik gelişmelerin yanı sıra, deneme tarzındaki yazıları ile futbol üzerine yaptığı yorumlarıyla da biliniyor.

Yazarın Diğer Yazıları

Amaç ajan yakalamak değil, eleştiriyi susturmak

Türkiye’nin ekonomik, toplumsal ve kamu düzenini “eleştiri kisvesi altında” kötüleyerek “kara propaganda yapmak” casusluk gibi değerlendirilip, cezalandırılacak. Memlekette o kadar çok ajan cirit atıyordu ve savcılar da elleri kolları bağlı onları seyrediyordu ki artık bu bir problem olmaktan çıkacak. Neyin “kara propaganda”, neyin “eleştiri”, neyin “haber” olduğuna da doğal olarak onlar karar verecek

Taslak bir varmış, bir yokmuş!

Kamuoyunu aylarca meşgul eden partilerden hiçbiri, hazır Numan Bey oraya kadar gelmişken “Buyurun biz özgürlükçü bir Anayasa taslağını zaten hazırlamıştık” demiyor. Üstelik şu anda TBMM’de bulunan altı partinin üzerinde fikir birliği ettiği, uzlaştığı bir metin bu. Altılı Masa'yı oluşturan bu partiler, seçimi kazanamayınca zor zahmet hazırladıkları taslaktan vaz mı geçtiler?

Kamu kaynaklarıyla vakıfçılık bitecek mi?

TÜGVA, Okçular Vakfı, Türken Vakfı, Ensar Vakfı gibi birçok vakıf var ki bunların gelirleri büyük ölçüde kamu kaynaklarından oluşuyor. Bu vakıfların hiçbiri Erdoğan ailesinin gelirleriyle kurulmadı, faaliyetlerini de böyle sürdürmüyor. Büyük ölçüde kamu ile iş yapan iş adamlarının yardımlarından besleniyor, kamuya ait binaları, kaynakları kullanıyorlar