Eski Ulaştırma Bakanı Cahit Turan
Başlıktaki bu kavram, Avusturyalı dil bilimci Ruth Wodak'a ait. "Emeritus Profesör" Wodak, bu kavramı Avusturya'da aşırı sağ siyaseti incelerken kullanmış: Bu siyasetin bir ayırt edici özelliği olarak "kamusal söylemde utanmazlığın normalleşmesi" diye.
Latin Amerika üzerine çalışmalarıyla öne çıkan Doç. Dr. Esra Akgemci'nin, siyaset bilimci Benjamin Arditi ile yaptığı söyleşi, geçtiğimiz pazar günü T24'te yayımlandı.
Arditi, aşırı sağ siyasetin popülist olarak tanımlanmasının bir sakınca yaratmamakla birlikte durumu tam olarak açıklamaya yetmediğini savunuyor ve sözü Wodak'ın kullandığı kavrama da getiriyor. Aşırı sağ siyaset ve popülizm üzerine ufuk açıcı bir söyleşi olduğunu belirteyim.
Türkiye de 22 yıldır böyle bir siyasi iklimde yaşıyor.
Üniversitelerimiz bilimin üretilebilecek özgür üniversiteler olabilseydi, sağ popülizmin bir tür laboratuvar gibi gözlenebileceği bir ülkeyiz.
Ve bizlerin artık hiç yadırgamayacağı bir konu da Türkiye'de utanmazlığın normalleşmesidir.
Son örneğini eski Ulaştırma Bakanı Cahit Turan'ın sergüzeştinde yaşadık.
Cahit Turan'ın macerası, 2018 yılında Kuzey Marmara Otoyolu inşaatını üstlenen konsorsiyumun CEO'su iken Ulaştırma ve Altyapı Bakanı olarak tayin edilmesiyle başladı.
Cahit Bey, 2019 yılında "işin içinden" geldiği için olsa gerek eski şirketine Kuzey Marmara Otoyolu projesinde 2 milyar 187 milyon dolar ek maliyet artışı verdi.
Şirket, başlangıçtaki yatırım maliyeti ile bu otoyolu bitiremediği gerekçesiyle yeni kredi almak zorunda kaldı.
Bu yeni krediyi Hazine üstlendi ve şirket lehine araç geçiş garantisi artırıldı, sözleşme süresi uzatıldı.
Bu değişiklikler, başlangıçta verilen 1,9 milyar dolar gelir garantisinin 5,8 milyar dolara çıkmasına neden olmuştu.
4 milyar dolarlık bir fark!
Cahit Bey, 2020 yılında bakanlık görevinden ayrıldı.
Aradan 4 yıl geçtikten sonra da bunca kıyak yaptığı, şirkete bir kez daha CEO olarak döndü.
İddiaya göre aylık maaşı 1 milyon lira olacakmış.
Hemen söyleyeyim, maaşında gözüm yok.
Böyle milyar dolarlarla oynayan şirketlerin yöneticilerinin de böyle maaşlar almasına da şaşırmamak gerekir.
Ancak burada bir "çıkar ilişkisi" çok açık.
En başta bakanlık görevini kabul etmemeliydi.
Yöneticisi olduğum şirket bu bakanlıkla çok büyük işler yapıyor, çıkar çatışması yaşanır demeliydi.
Reis'in emrine karşı gelemediyse de şirket söz konusu artış talebiyle geldiğinde "dedikodu olur, en iyisi ben bakanlıktan ayrılayım, siz yeni bakanla konuşun" demeliydi.
Şirkete onca avantaj sağladıktan sonra bir kez daha o şirketin başına geçmeyi ise aklından dahi geçirmemeliydi.
Ama bütün bunlar yaşandı, kimse de yadırgamadı.
Cahit Bey, AKP iktidarında "utanmazlığın normalleşmesinin" canlı örneklerinden sadece biri.
Konuyla ilgili yayınlanan haberlerden sonra da ağzını açıp, tek kelime söylemedi.
Sessiz kalırsa, bütün bu meselenin birkaç gün daha konuşulup, unutulacağından emin çünkü. Aziz milletimizin hafızası nisyan ile malul çünkü.
Ama arşiv bu tür şeyler de dahil hiçbir şeyi unutmaz.
Yarın torunları, onların çocukları vs. bunları okuyacak ve diyecekler ki "ne muazzam iş bilir bir dedemiz varmış"!
Onlar da utanmayacak, çünkü bu sistemde gemisini yürüten kaptan ve kimse yaptığından utanmıyor.
Aylar boyunca Binali Yıldırım'ın çocuklarının nasıl olup da böyle onlarca gemiye sahip armatörler olabildiğini sordum, kimse cevap vermeye tenezzül etmedi.
Erdoğan'ın oğlunun, kardeşinin, dünürünün nasıl ani bir küşayişle böyle zengin olabildiklerini sordum, ona da cevap gelmedi.
Çünkü bu ülkede utanmazlık normal, utanmak anormal.
Böyle şirketlere milyar milyar dolarlar dağıtıldığı için de haliyle emekliye de memura da işçiye de zam yok.
Utanmadan zam isteyip durmaya devam ederlerse enflasyon daha da çıldıracakmış, öyle diyorlar.
Mehmet Y. Yılmaz kimdir?
Mehmet Yakup Yılmaz, 1956 yılında Malatya'da doğdu. İlkokulu Antalya Devrim İlkokulu'nda, orta okul ve liseyi parasız yatılı olarak Denizli Lisesi'nde okuduktan sonra Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi İktisat ve Maliye Bölümü'nden 1977 yılında mezun oldu
Gazeteciliğe SBF öğrencisi iken 1975 yılında Ankara'da Mehmet Ali Kışlalı yönetimindeki Yankı Dergisi'nde başladı. Derginin Yazı İşleri Müdürlüğü görevini de bir süre yürüttü.
12 Eylül 1980 darbesi öncesinde Türk İş'e bağlı Yol İş Federasyonu ve YSE - İş sendikalarında basın müşaviri olarak görev yaptı, sendika gazete ve dergilerini yayınladı
Askerlik görevini Kara Harp Okulu'nda tamamladıktan sonra İstanbul Gelişim Yayınları'nda mesleğe döndü. Gelişim Yayınları'nda Erkekçe ve Bilim dergilerinin Genel Yayın Müdürü Yardımcılığı ve ardından Gelişim TV Dergisi Genel Yayın Yönetmenliği görevlerinde bulundu
1985 yılında Hürriyet'e geçti ve Hürriyet Dergi Grubu'nu kurdu. Tempo, Blue Jean, Playmen gibi dergileri yayınladı.
Daha sonra Dönemli Yayıncılık Genel Müdürlüğü görevine getirildi. Ercan Arıklı ile birlikte Dönemli Yayıncılık'ın 1 Numara Yayıncılık'a dönüşmesi sırasında Genel Müdürlük görevini üstlendi. Aktüel, Cosmopolitan, Penthouse, Oya gibi dergilerin kurucu genel yayın müdürü oldu. Bugüne kadar 30'u aşkın derginin kuruculuğunu yaptı.
1995 yılı başında Posta gazetesini yayınladı. Aynı yılın sonunda Fanatik gazetesini, 1996 yılı sonunda da Radikal gazetesini kurdu, genel yayın müdürlüğünü yürüttü.
2000 yılında Milliyet Gazetesi Genel Yayın Müdürlüğü görevine getirildi. Bu görevi 5,5 yıl sürdürdükten sonra Doğan Burda Dergi Grububu'nun CEO'luğu görevini üstlendi.
2005 yılından 2018 Eylül ayına kadar Hürriyet gazetesinde köşe yazarlığı yaptı. Ekim 2018'den itibaren T24'te yazmaya başladı.
Gazete köşe yazılarından derlenen "Kırmızıyı Seçtim, Aşk Mavinin Altındaydı", "Benden Selam Söyleyin Bütün Aşklarıma", "Aşktan Sonra Hayat Var Mı", "Şaşırma Duygumu Kaybettim, Hükümsüzdür" isimli kitapları yayımlandı. "Aşk Herşeyi Affeder mi" isimli uzun hikâyesi de kitap olarak yayınlandı.
"Türkiye medyasında en çok yayın başlatan gazeteci" olan Mehmet Y. Yılmaz, güncel politik gelişmelerin yanı sıra, deneme tarzındaki yazıları ile futbol üzerine yaptığı yorumlarıyla da biliniyor.
|