25 Ocak 2023

Suçun örtülmesinden önce Erdoğan korkmalı

Soruşturmayı yürüten savcılar ve polisler ile ilgili gelişmeler de cinayetin ardındaki gücün siyaseten korunmak istendiğini gösteriyor. Ve bundan da her halde öncelikle rahatsız olması gereken kişiler Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve İçişleri Bakanı Süleyman Soylu.

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin grup toplantısından çıkarken “Sinan Ateş cinayetini” soran gazeteciye “hadi işine bak, hadi bakayım” diyerek tepki gösterdi.

Normal bir demokraside bir gazetecinin işi de esasen tam olarak budur.

Gazetecinin görevi, kamuoyu adına böyle karışık işleri takip edip, gerçeklere ulaşmaktır.

“Halkın haber alma hakkı” denilen şey, tam olarak bunu gerektirir.

Belli ki Devlet Bahçeli, gazetecilerin hangi işlerle ilgilenebileceğine kendisinin karar verebileceği bir düzen hayal ediyor.

Öte yandan şunu da söylemeliyim ki bu cinayetin ardından ortaya çıkan ipuçları nedeniyle, bu soruları açıklık ve samimiyetle yanıtlaması gerekenlerden biri de Devlet Bahçeli olmalı.

  • Partisinin bir il yöneticisi bu cinayet nedeniyle tutuklu.
  • Partisinin milletvekilinin kullandığı bir evde ele geçirilen ancak sonradan siyasi baskıyla serbest bırakılan bir kişi de “ikamete rapten” sokakta.
  • Yine adli kontrol şartı ile serbest bırakılan bir kişinin de MHP Genel Başkan Yardımcılarından birinin Özel Kalem Müdürü olduğu iddiası var.
  • Zanlıyı Ankara dışına çıkarmakta kullanılan “çakarlı” aracın da MHP’ye tahsisli olduğu bir başka iddia.

Bütün bu bilgiler gazetelerde, televizyonlarda haber olarak yayımlandı.

Onun için MHP Genel Başkanı’na bu sorunun yöneltilmesinde bir tuhaflık yok.

Tuhaflık, bir cinayet ile ilgili şüphe okları partisinin bazı mensuplarına yönelmiş bir Genel Başkan’ın, böyle bir şey yokmuş gibi davranmaya çalışmasında.

Soruşturmayı yürüten savcılar ve polisler ile ilgili gelişmeler de cinayetin ardındaki gücün siyaseten korunmak istendiğini gösteriyor.

Ve bundan da her halde öncelikle rahatsız olması gereken kişiler Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve İçişleri Bakanı Süleyman Soylu.

Soylu’nun, Bahçeli’nin ardından mümkün olabilirse bu partinin liderliğine oynayacağı ile ilgili dedikoduları ne kadar ciddiye almak gerekir bilmiyorum ancak Soylu, bulunduğu makamın sorumluluğunu yerine getirmekte aciz kalıyor gibi görünüyor.

Aynı “acz” durumu Cumhurbaşkanı için de geçerli.

Bir siyasi cinayeti aydınlatmak her halde ülkenin yürütme organının başındaki kişinin ilk sıradaki görevlerinden biri olmalı ama Erdoğan hiç de oralı gibi davranmıyor.

Bursa mitinginde olayın aydınlatılmasını isteyenlerin polis marifetiyle alandan çıkarılması bunun bir başka kanıtı.

Erdoğan, sanki ucu MHP’ye dokunacakmış gibi duran bir suçun ört bas edilmesine en azından göz yumuyor gibi görünüyor.

Bir vatandaş olarak doğrusunu isterseniz Cumhurbaşkanı’nın seçim hesaplarına kendisini kaptırarak bir suçu cezasız bıraktırmasına inanmak dahi istemem.

Ama konu benim neye inandığım ile ilgili değil tabii.

Cumhurbaşkanı kılını kıpırdatmıyor izlenimi veriyor ki demokrasimiz için bu çok tehlikeli ve böyle suçların örtbas edilmesinden rahatsız olması gerekenlerin bir listesini yapmamız gerekse ilk sıraya Cumhurbaşkanı’nı, ardına da İçişleri Bakanı’nı yazmamız gerekir.

Çünkü bir suçun ört bas edilmesine göz yumulması güvenlik güçlerinin suç ile mücadele isteğini kırar.

Nitekim böyle birçok suçlunun siyasi olarak korunuyor izleniminin yayılmasının bir sonucu da mafyatik örgütlerin palazlanması olarak ortaya çıkar.

Balık bir kere bozulmaya başlarsa, ne kadar tuzlarsanız tuzlayın kokmasını önleyemezsiniz.

14 Haziran 2012 günü, Hürriyet’te yazdığım bir yazıda o zaman Başbakan olan Erdoğan’ı, Fetullahçı çetenin çevirmekte olduğu dümenlere karşı şu sözlerle uyarmıştım:

Bu gizli örgüt, devletin kurumları içinde örgütlenmiş. Bazı devlet memurları, kendilerine yasaların tanıdığı bazı olanakları, bu örgütün amacı için kullanmaya korkmuyorlar, çekinmiyorlar. Onların bu korkusuzluğundan hepimizin korkması gerekiyor. Başta da iktidar partisi mensuplarının!”

Bu yazının yayınlanmasından tam bir buçuk yıl sonra, 17 – 25 Aralık 2013’te “iktidar partisi mensuplarının” neden korkmaları gerektiği ortaya çıktı.

Erdoğan beni dinlemiş olsaydı, bu çetenin darbe kalkışmasına varan fütursuzluğunun önüne bir buçuk yıl önce geçebilirdi.

Şimdi bir kez daha uyarmak istiyorum.

Bu cinayetleri işleyenlerin korkusuzluğundan hepimizin korkması gerekiyor. Başta da iktidar partisi mensuplarının!

Seçim hesaplarıyla bu suçun örtbas edilmesine yol açmayın.

Merak etmeyin, o parti siyaseten o hale düştü ki ne yapsanız ne etseniz zaten sizin yanınızda durmak zorunda.

Siz, şiddetle arasına mesafe koyamayana mesafe koyun yeter!


Bu cinayetleri işleyenlerin korkusuzluğundan hepimizin korkması gerekiyor.
Başta da iktidar partisi mensuplarının!

 

***

Ağlanacak halimize gülelim

Sağlık Bakanı Fahrettin Koca:

“İlaç eksikliği hasta sayısının fazla olmasından kaynaklı.”


Sağlık Bakanı Fahrettin Koca

 

Mehmet Y. Yılmaz kimdir?

Mehmet Yakup Yılmaz, 1956 yılında Malatya'da doğdu. İlkokulu Antalya Devrim İlkokulu'nda, orta okul ve liseyi parasız yatılı olarak Denizli Lisesi'nde okuduktan sonra Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi İktisat ve Maliye Bölümü'nden 1977 yılında mezun oldu

Gazeteciliğe SBF öğrencisi iken 1975 yılında Ankara'da Mehmet Ali Kışlalı yönetimindeki Yankı Dergisi'nde başladı. Derginin Yazı İşleri Müdürlüğü görevini de bir süre yürüttü.

12 Eylül 1980 darbesi öncesinde Türk İş'e bağlı Yol İş Federasyonu ve YSE - İş sendikalarında basın müşaviri olarak görev yaptı, sendika gazete ve dergilerini yayınladı

Askerlik görevini Kara Harp Okulu'nda tamamladıktan sonra İstanbul Gelişim Yayınları'nda mesleğe döndü. Gelişim Yayınları'nda Erkekçe ve Bilim dergilerinin Genel Yayın Müdürü Yardımcılığı ve ardından Gelişim TV Dergisi Genel Yayın Yönetmenliği görevlerinde bulundu

1985 yılında Hürriyet'e geçti ve Hürriyet Dergi Grubu'nu kurdu. Tempo, Blue Jean, Playmen gibi dergileri yayınladı.

Daha sonra Dönemli Yayıncılık Genel Müdürlüğü görevine getirildi. Ercan Arıklı ile birlikte Dönemli Yayıncılık'ın 1 Numara Yayıncılık'a dönüşmesi sırasında Genel Müdürlük görevini üstlendi. Aktüel, Cosmopolitan, Penthouse, Oya gibi dergilerin kurucu genel yayın müdürü oldu. Bugüne kadar 30'u aşkın derginin kuruculuğunu yaptı.

1995 yılı başında Posta gazetesini yayınladı. Aynı yılın sonunda Fanatik gazetesini, 1996 yılı sonunda da Radikal gazetesini kurdu, genel yayın müdürlüğünü yürüttü.

2000 yılında Milliyet Gazetesi Genel Yayın Müdürlüğü görevine getirildi. Bu görevi 5,5 yıl sürdürdükten sonra Doğan Burda Dergi Grububu'nun CEO'luğu görevini üstlendi.

2005 yılından 2018 Eylül ayına kadar Hürriyet gazetesinde köşe yazarlığı yaptı. Ekim 2018'den itibaren T24'te yazmaya başladı.

Gazete köşe yazılarından derlenen "Kırmızıyı Seçtim, Aşk Mavinin Altındaydı", "Benden Selam Söyleyin Bütün Aşklarıma", "Aşktan Sonra Hayat Var Mı", "Şaşırma Duygumu Kaybettim, Hükümsüzdür" isimli kitapları yayımlandı. "Aşk Herşeyi Affeder mi" isimli uzun hikâyesi de kitap olarak yayınlandı. 

"Türkiye medyasında en çok yayın başlatan gazeteci" olan Mehmet Y. Yılmaz, güncel politik gelişmelerin yanı sıra, deneme tarzındaki yazıları ile futbol üzerine yaptığı yorumlarıyla da biliniyor.

Yazarın Diğer Yazıları

Adalet Bakanı, Hukuk’ta okuduğunu unutmuş

Adalet Bakanı kanunların geriye doğru yürümeyeceğini de fakültenin daha 1. sınıfında öğrenmiş olmalıydı

Yenisi yapılana kadar eskisini uygulasak?

Cumhurbaşkanı madem özgürlüklerin kullanımı konusunda hassas, kendi talimatıyla hapiste tutulan bu insanları salıverse, daha inandırıcı olurdu

İktidar için cinayete göz yumuyor

Erdoğan rejimi, yargı konusunda geçmişte Fetullahçılara yakasını kaptırmıştı, sonucunu hep birlikte izlemiştik. Bu yeni filmde Erdoğan başrolü kiminle paylaştığının farkında mı?