08 Ocak 2025

Ne oldu da iktidar bir Meclis olduğunu hatırladı?

Hükümetin uygun gördüğü bir DEM Parti heyeti İmralı’ya gitti, Öcalan ile görüştü ve dönüşte de TBMM’deki parti gruplarını tek tek ziyaret ederek bilgi verdi. Bütün bu zaman içinde konuyla ilgili kendisine bilgi verilmeyen, “abi sen bu işlere ne diyorsun” denilmeyen bir tek kişi var: Recep Tayyip Erdoğan

DEM Partili TBMM Başkanvekili Sırrı Süreyya Önder, DEM Parti Milletvekili Pervin Buldan, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ve yerine kayyım atanan Mardin Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Türk

Muhalefet partilerine göre Apo ile PKK’nın silah bırakması karşılığında bir anlaşma yapılacaksa bunun yeri TBMM.

Başta ana muhalefet partisi olmak üzere hepsi bu konuyu özel olarak vurgulamayı seviyor.

Mesela CHP Genel Başkanı Özgür Özel, “Asırlık CHP’nin Türkiye’nin temel sorunları için gösterdiği başlıca adres Meclis’tir. Çözüm yeri TBMM’dir. Zemin Meclis’tir. Burada bütün sorunları konuşabiliriz” dedi.

CHP Malatya Milletvekili Veli Ağbaba da DEM Parti’nin çözüm süreciyle ilgili olarak yaptığı “CHP olmadan olmaz” sözlerine yanıt verirken, “meselenin çözüm adresi Türkiye Büyük Millet Meclisi’dir” demişti.

Abdullah Öcalan da kendisini ziyaret eden heyet aracılığıyla yaptığı açıklamada aynı vurguyu yapıyordu:

“Sürecin başarısı için Türkiye’deki tüm siyasi çevrelerin dar ve dönemsel hesaplara takılmadan inisiyatif alması, yapıcı davranması ve pozitif katkı sunması elzemdir. Bu katkıların en önemli zeminlerinden biri de şüphesiz TBMM olacaktır.”

Zaten bu işler en başında MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin “Abdullah Öcalan gelsin TBMM’de konuşup, PKK’yı feshetsin” demesiyle başladı.

Hükümetin uygun gördüğü bir DEM Parti heyeti İmralı’ya gitti, Öcalan ile görüştü ve dönüşte de TBMM’deki parti gruplarını tek tek ziyaret ederek bilgi verdi.

Hatta açıklamalara göre hapisteki Selahattin Demirtaş’ı da ziyaret edip, bilgi verecekler.

Bütün bu zaman içinde konuyla ilgili kendisine bilgi verilmeyen, “abi sen bu işlere ne diyorsun” denilmeyen bir tek kişi var: Recep Tayyip Erdoğan.

Kendisi Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı sıfatlarını taşıyor.

Türkiye’deki pozisyonu ve yetkileri, en küçük kupon arsanın kime satılabileceğine karar vermekten tutun da Anayasa Mahkemesi’ne yargıç atamaya kadar her şeye yetiyor.

Orman mı yanıyor? İlgili bakan açıklıyor: Cumhurbaşkanımızın talimatıyla hortumlara su bastık, kazmaları sırtladık yangını söndürüyoruz!

Memlekette Cumhurbaşkanı talimat vermeden bir tek kuş bile yumurtlamıyor. Neredeyse yani!

TBMM’nin en önemli görevlerinden biri bütçe yapmak, bu yolla Cumhurbaşkanı’nın icraatlarını denetlemek vs. Cumhurbaşkanının umurunda bile değil. Yardımcısını yolluyor.

Cumhurbaşkanlığı sisteminde bir tür devlet memuru sayılmaları lazım gelen bakanlar, TBMM’ye gidip, milletvekillerine fırça atabiliyor.

Maden çöküyor, “TBMM konuyu bir araştırsın” deniliyor, Cumhurbaşkanı onay vermediği için iktidar koalisyonu araştırmayı reddediyor.

Cumhurbaşkanı, memlekette her şeyin tek sorumlusu.

Zaten bütün sistemin bu şekilde tasarlanmasının nedeni de o: Tek başına yönetmek istiyor, kimseye hesap vermek istemiyor.

Yargıçları tayin ediyor, partisinin milletvekillerini seçiyor, bu yolla yasamayı kontrol ediyor vs.

Bir tek şey hariç ama!

O da Abdullah Öcalan’ın öncülüğüyle, PKK’ya silah bıraktırıp, memlekete huzur ve barış getirmek!

Cumhurbaşkanı bununla ilgili değil gibi.

Ziyaretçi heyetten bilgi almadığı gibi sanki bunlar hiç olmuyormuş gibi konuşmaya devam ediyor.

Türkiye’de hiçbir sorunun çözüm adresi olarak görülmeyen TBMM, sıra bu sorunun çözümü için Abdullah Öcalan ile bir anlaşmaya varmaya gelince çözüm için tek adres!

Niye acaba?

Olası başarısızlıkta, TBMM’deki muhalefeti suçlayıp, aradan sıyrılabilmek için mi?

Bugüne kadar hangi konuda muhalefetin yaptığı en küçük bir uyarıyı dikkate aldı ki muhalefet bu konunun çözümü için adres olarak TBMM’yi gösterebiliyor?

Ortada somut ve elle tutulur ne var ki muhalefet partileri birbiri ardı sıra “sürece engel olmayacaklarını” açıklıyorlar?

Muhalefet partilerinin bu konuda kendi çözüm önerileri, fikirleri yok mu ki “dur bakalım ne olacak” diye bekleşiyorlar?

* * *

Çalışacak il başkanı kalmaz!

Erdoğan, Başbakanlığı döneminde Davutoğlu'na söylediği “Böyle yaparsanız çalışacak belediye başkanı bulamazsınız” sözlerini unutmuş olmalı ki “Partiyi ticarethaneye çevirmeyin” diyor. Adamcağızlar partiyi ticarethaneye çevirip de ne yapacaklar, ihale musluklarının başında mı oturuyorlar?
Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan

AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanı şapkasını çıkarmadan partisinin il kongrelerini gezip konuşuyor.

Bu konuşmalardan birinde “şikayetler aldığını” söyledikten sonra partililerini uyardı:

“Partiyi ticarethaneye çevirenlere asla müsaade etmeyiz. Millete hizmeti ihmal edenlere hakkımı helal etmiyorum. Bu siyasetin değil, millete ihanetin adıdır.”

AKP Genel Başkanı’nın bu sözlerini okuyunca “siyasi etik yasası” aklıma düştü.

Schengen vizesinin kaldırılması için AB’nin şart koştuğu “etik yasası.”

Hatırlar mısınız bilmiyorum, Ahmet Davutoğlu’nun Başbakanlığı döneminde bu konuda bir hazırlık çalışması yapılmış, siyasi etik yasası filan derken yapılmak istenen “reform”, o tarihte “partisiz” Cumhurbaşkanı olan Erdoğan’ın şu sözleriyle duvara toslamıştı:

“Böyle yaparsanız çalışacak belediye başkanı bulamazsınız.”

Sanırım kendi sözlerini unutmuş olmalı ki “partiyi ticarethaneye çevirmeyin” diyor.

Bu nasıl yapılıyor bilmiyorum ama şunu söylemeliyim ki “böyle yaparsanız çalışacak ilçe, il başkanı bulamazsınız.”

Hem adamcağızlar partiyi ticarethaneye çevirip de ne yapacaklar?

Durduk yerde otoyol müteahhitlerine ekstradan geçiş garantisi verme yetkileri mi var?

Vakıflar kurdurup başına akrabayı taallukatı tayin etme imkanlarına mı sahipler?

İhale musluklarının başında mı oturuyorlar?

Bir gecede ihale kararı verip, sadece belli insanların katılabileceği ihaleler mi düzenleyebiliyorlar?

Doğrusunu isterse çok kırıcı olmuş bu konuşma.

Aklıma 1948 ile 1950 yılları arasında Ankara Valisi olan Avni Doğan’ın sözleri geldi:

“Memlekete komünizm lazımsa onu da biz getiririz.”

Niye bu söz aklına geldi diye sormayın. Geliverdi işte.

Buna edebiyatta “bilinç akışı” deniliyor; benim bir suçum yok vallahi.

Mehmet Y. Yılmaz kimdir?

Mehmet Yakup Yılmaz, 1956 yılında Malatya'da doğdu. İlkokulu Antalya Devrim İlkokulu'nda, orta okul ve liseyi parasız yatılı olarak Denizli Lisesi'nde okuduktan sonra Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi İktisat ve Maliye Bölümü'nden 1977 yılında mezun oldu

Gazeteciliğe SBF öğrencisi iken 1975 yılında Ankara'da Mehmet Ali Kışlalı yönetimindeki Yankı Dergisi'nde başladı. Derginin Yazı İşleri Müdürlüğü görevini bir süre yürütmektedir.

12 Eylül 1980 darbesi öncesinde Türk İş'e bağlı Yol İş Federasyonu ve YSE - İş sendikalarında basın müşaviri olarak görev yaptı, sendika gazetesi ve dergilerini yayınladı

Askerlik görevi Kara Harp Okulu'nda yapıldıktan sonra İstanbul Gelişim Yayınları'nda mesleğe geri döndü. Gelişim Yayınları'nda Erkekçe ve Bilim dergilerinin Genel Yayın Müdürü Yardımcılığı ve ardından Gelişim TV Dergisi Genel Yayın Yönetmenliği görevlerinde bulundu

1985 yılında Hürriyet'e geçti ve Hürriyet Dergi Grubu'nu kurdu. Tempo, Blue Jean, Playmen gibi dergileri yayınlandı.

Daha sonra Dönemli Yayıncılık Genel Müdürlüğü görevine getirildi. Ercan Arıklı ile birlikte Dönemli Yayıncılık'ın 1 Numara Yayıncılık'a dönüşmesi sırasında Genel Müdürlük görevini üstlendi. Aktüel, Cosmopolitan, Penthouse, Oya gibi dergilerin kurucusu genel yayın müdürü oldu. Bugüne kadar 30'u aşkın derginin kuruculuğu yapıldı.

1995 yılı başında Posta gazetesini yayınladı. Aynı yıl sonunda Fanatik gazetesini, 1996 yılı sonunda ise Radikal gazetesini kurdu, genel yayın müdürlüğünü yürüttü.

2000 yılında Milliyet Gazetesi Genel Yayın Müdürlüğüne getirildi. Bu görevi 5,5 yıl sürdürdükten sonra Doğan Burda Dergi Grububu'nun CEO'luğu görevini üstlendi.

2005 yılından 2018 Eylül ayına kadar Hürriyet gazetesinde köşe yazarlığı yaptı. Ekim 2018'den itibaren T24'te yazmaya başladı.

Gazete köşe yazılarından derlenen "Kırmızıyı Seçtim, Aşk Mavinin Altındaydı", "Benden Selam Söyleyin Bütün Aşklarıma", "Aşktan Sonra Hayat Var Mı", "Şaşırma Duygumu Kaybettim, Hükümsüzdür" isimli kitapları yayımlandı. "Aşk Herşeyi Affeder mi" isimli uzun hikâyesi kitap olarak yayınlandı. 

"Türkiye medyasında en çok yayın başlatan gazeteci" olan Mehmet Y. Yılmaz, güncel politik gelişmelerin yanı sıra, deneme tarzındaki yazıları ile futbol üzerine yaptığı yorumlarıyla da biliniyor.

 

 

Yazarın Diğer Yazıları

Erdoğan gölgede kalmaya kararlı

İmralı Heyeti'ne AKP adına randevunun TBMM Grup Başkanı tarafından verilmesi dikkat çekici. Partinin genel başkanı Erdoğan, heyet ile görüşmeyecek... Belli ki DEMP heyeti ile birlikte bir fotoğraf karesinde bir arada görünmek istemiyor ve Öcalan’ın PKK’ya söz geçirip geçiremeyeceği konusunda kuşkulara sahip...

İbrahim Kalın, 65 bin dolarlık saati imha eder mi?

Bizim devlet yöneticilerimiz, yürürlükteki kanuna ve yönetmeliğe uymak yerine hediyeleri şahıslarına verilmiş gibi “indira gandi” yapıyorlar. Onun için İbrahim Kalın Bey’in günahına girmek istemem ama başlıktaki soruya olumsuz yanıt veriyorum. Haram – helal meselesine çok önem verir gibi görünüyorlar ama unutmasınlar ki makamları gereği kendilerine verilen hediyeler Hazine’ye helaldir, şahıslarına değil

“Yeni paradigma” dediği ne ola ki?

Küçük küçük adımlar atılacak, onlar sonunda bir yere varacak. O varılan yeri herkes içine sindirecek sonra bunu başka küçük adımlarla gelinen yeni aşamalar takip edecek vs. Ama belli ki atılması beklenen “ilk küçük adım”, PKK’nın silah bırakıp, kendisini feshetmesi!

"
"