Ayasofya vesilesiyle memleketimizin Siyasal İslamcılarının, hiç bitmeyecek dertlerinin esasen Cumhuriyet ile olduğunu bir kez daha idrak ettik.
Tuhaf bir çelişkileri var aslına bakarsanız:
Bir türlü barışamadıkları Cumhuriyet sayesinde var olabildiklerini içten içe biliyorlar. Kim bilir, hırslarını bir türlü yenemiyor olmalarının bir nedeni belki de budur.
Eğer Padişah efendileri VI. Mehmet Vahdettin ve onun emriyle Kuvayı Milliyeciler’in katli için fetva yayınlayan Dürrizade’nin istekleri gerçekleşmiş olsaydı, bugün Mustafa Kemal ve arkadaşlarına "ihanet" suçlamasında bulunan adam, Pontus Cumhuriyeti’nin azınlıktaki Müslüman vatandaşlarından biri olarak, en iyi ihtimalle Rize pazarında darı satabiliyor olacaktı.
Gerçi Trabzon Ayasofya’sında istavroz çıkarıp, vaftiz edilerek Hristiyanlığa geçmiş olması da mümkündü.
Kim bilir belki o vakit, bir Ortodoks mabedi olarak hizmet verecek olan İstanbul Ayasofya’sına gelip, dua da edecekti ama önce sanırım pasaport çıkarması da gerekecekti.
Ama tarih o yönde akmadı.
Kuvva’cılar kazandı, Padişah bir gece yarısı mücevherlerini bir çantaya doldurup, İngiliz zırhlısı ile tüydü. Dürrizade ise nasıl olabiliyorsa "Türklükten istifa etti"!
Kuvvacılar kazandı, Trabzon – Rize’de bir Pontus cumhuriyeti kurulmadı, orada geçinemeyen vatandaşlarımız İstanbul’a serbestçe göç edebildiler. Hatta isimleri lazım değil, bazıları şimdi paraya para demiyorlar!
Kuşkunuz olmasın ki şimdi sıradaki gündem maddeleri "hilafetin geri getirilmesi" olacak.
Ve hazır konu açılmışken izninizle bir kaç sorum var:
1 – Danıştay’ın bu kararından sonra, azınlık vakıflarının el konulan mallarının iadesi söz konusu olacak mı?
2 – Fatih’in 1453’teki vasiyeti vasiyet de, Mustafa Kemal Atatürk’ün 1938’deki vasiyeti vasiyet değil mi?
Türk Dil Kurumu ve Türk Tarih Kurumu, yeniden kurulacak, İş Bankası’ndaki Atatürk hisselerinin gelirleri bu kurumlara aktarılacak mı?
İş Bankası’ndaki Atatürk mirası hisselerin, sahiplerinin elinden alınmasında ısrar devam edecek mi?
3 – Ayasofya’nın açılış namazından sonra, binayı yaptıran Justinianus, mimarları Miletoslu İsidoros ve Aydınlı Anthemius ve sağlamlaştıran Mimar Sinan Efendi’nin ruhlarına da bir dua yollanacak mı?
4 – İslam ibadethane mimarisinin, hala İsidoros ve Anthemius’u taklitten öteye geçememiş olmasının üzüntüsüyle, "yerli, milli ve İslami" bir cami için mimari proje yarışması açılacak mı?
5 – Fatih Sultan Mehmet’in vakfettiği bütün malların şu andaki durumu nedir?
Vakıflar Genel Müdürlüğü, bu vakfın mallarının gelirlerini ve bu gelirin nerelere, nasıl harcandığını açıklayabilir mi?
* * *
Elleri şehit ve gazilerin cebinden çıkmıyor!
"Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı'ndan aradılar. Bakan Zehra Zümrüt Selçuk’un başkanı olduğu Türkiye Şehit Yakınları ve Gaziler Dayanışma Vakfı’nın eski bir açıklamasını da gönderdiler.
Açıklama, 1 Temmuz’da yapılmış. 'Verilmeyen Paralar Gün Geçtikçe Eriyor' başlığıyla çıkan haberleri yalanlamak üzere.
Şunu söylüyor:
Toplanan yardım paraları, Ziraat’ten Hazine hesabına aktarılmamış. Tersine, nemasıyla birlikte 338 milyon 971 bin 731 lira olarak, vakfın Ziraat’teki hesabına aktarılmış.16 Ocak 2020’de.
Pandemi sürecinde de o hesaptan 251 şehit yakınıyla 2 bin 734 gaziye üçer kez biner lira nakdi destek verilmiş. Bugün itibarıyla dağıtılan yardım, toplam 8 milyon 949 bin liraymış.
Ödenen miktar düşüldükten sonra ise vakfın hesabında kalan miktar, 344 milyon 982 bin 942 lira ve 28 kuruşmuş.
Yani deniyor ki...Vakıf boş durmuyor. Toplanan bağışların da üstüne yatılmış değil, akıbetleri meçhul değil. Amacı doğrultusunda kullanılıyor. Ve paralar erimiyor. Öyle iyi bakılıyor ki taksit taksit dağıtıldığı halde artıyor bile."
Bunu, Akif Beki’nin, Karar’daki köşesinden aktardım. Soruyu ben sormuştum, yanıt Akif’e gitmiş ki benim açımdan sorun yok.
Zehra Zümrüt Selçuk Hanım’a üzülerek söylemeliyim ki "paralar erimiyor, hatta artıyor" diye sizi kandırıyor olmalılar.
Yardım toplandığında bu para 100 milyon dolar ediyordu. 16 Ocak 2020’ye gelindiğinde para 63 milyon dolara düşmüştü.
"Para arttı, 344 milyon oldu" diyorlar ama para aslında artmadı, bugünkü kurla 50 milyon dolara düştü!
Devlet, kurun yükselmesi ve enflasyon sayesinde 15 Temmuz Şehit yakınları ve gazileri için toplanan parayı ucundan ucundan tırtıklayarak, dolar cinsinden yarısını yok etti!
Beşiktaş’taki terör saldırısı sırasında hayatını yitiren polis memurları için toplanan para ise 52 milyon lira, yani 10 milyon dolar idi. Bu para bugünkü kurla 7,5 milyon dolara indi, akıbeti hala meçhul.
Bu yardımların 15 Temmuz için toplanan parayla birleştirileceği açıklanmıştı, eğer o para gerçekten birleştirildi ve yukarıda sözünü etiğim 344 milyon liranın içindeyse, şehit yakınlarının ve gazilerin paraları iyice buharlaştırılmış demektir.
Bu yardımları "nemalandıracak vakıf" 26 Aralık 2019’da kuruldu.
Zehra Zümrüt Hanım bu vakfın başında bulunuyor.
Sorularım var:
1 – Bu vakfın mütevelli heyeti üyeleri maaş ya da hakkı huzur alıyorlar mı? Alıyorlarsa ne kadar?
2 – Bu vakfı fiilen kim yönetiyor? Genel Müdür mü, bakanın kendisi mi? Bakan, onca işinin arasında vakıf işleri ile ilgilenecek zamanı nasıl buluyor?
3 – Vakıf görevlilerinin toplam olarak maaş giderleri ve genel giderleri ne kadar tutuyor? Kaç personel istihdam ediliyor?
4 – Vakfın ana parasının eksilmemesi için bu giderler ve ödenecek yardımlar çıktıktan sonra kazandığı "nemanın" enflasyon oranının üstünde olması gerekiyor. Bu nasıl sağlanacak?
5 – Bugüne kadar üç kez biner lira vererek, şehit yakınlarına ve gazilere yeterli destek olunmuş sayılıyor mu?
6 – Beşiktaş’ta şehit olanların yakınlarına ve gazilere ne kadar ödeme yapıldı?
7 – Boş laf değil, açık ve net yanıtlar istiyorum. Dilerseniz yanıtlarınızı yine Akif üzerinden yollayabilirsiniz, benim için sakıncası yok. Aynı sonucu elde etmiş oluruz.