11 Ekim 2024

Muhalefet nasıl “özeleştiri” yapacak?

Memleketi “anormal siyasi iklime sokan” muhalefet partileri miydi ki şimdi “normal iklime dönmek için” iktidar, muhalefete el uzatıyor?

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, artık “siyasette farklı bir üslup” istiyor.

Bunu istediğini partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmadan öğrendik.

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin “Yeni bir döneme giriyoruz, ülkemizde barışı sağlamak lazım” açıklamasını da “takdirle” karşılamış ve “85 milyonun kardeşliği adına çok kıymetli” bulmuş.

Erdoğan istiyor ki “Cumhur İttifakı’nın uzattığı bu el”, diğer partiler tarafından da anlaşılsın ve bütün siyasi partiler bu yaklaşımla hareket etsin.

Cumhurbaşkanı’nın konuşmasını okurken sevindiğimi itiraf edeyim.

Demek ki salı günleri düzenli olarak, haftanın diğer günlerinde de keyfine bağlı olarak bazen hakaret sınırını da zorlayan sözlerini artık duymayacağız.

Bu sözünü ya da daha doğru bir ifadeyle kendisini ne kadar tutabilecek, bekleyip, görelim derim. Önyargılı olmanın manası yok.

Yalnız şöyle bir şey var: Muhalefetin de özeleştiri yapması lazımmış!

Mesela DEMP’ten, Kobani Olayları için özeleştiri istiyor: Bunun siyasette yumuşama iklimine katkı sunacağını” söylüyor.

Bunun için DEMP, Selahattin Demirtaş’ın 42 yıl, Figen Yüksekdağ’ın 30 yıl 3 ay, Ahmet Türk’ün 10 yıl hapis cezalarına çarptırılmasına neden olan protesto gösterileri sırasındaki olaylar için özür dileyecek.

Benim hatırladığım kadarıyla o tarihte iktidarda Recep Tayyip Erdoğan’dan başkası yoktu ve ülkede asayişin sağlanmasından da o sorumluydu ama bu tartışmayı artık geçtik.

Benim merak ettiğim konu şu ki, özeleştiri yapması gereken sadece muhalefet partileri midir?

Memleketi “anormal siyasi iklime sokan” muhalefet partileri miydi ki şimdi “normal iklime dönmek için” iktidar, muhalefete el uzatıyor?

Bu ülkenin hapishanelerinde tek suçları politika yapmak olan insanlar var.

Bazı sivil toplum kuruluşlarının yöneticileri de hapiste. Onların suçu da Anayasa’da yazılı bazı temel hakların gerçekten var olduğunu zannetmeleri.

Üniversiteden yüzlerce öğretim üyesi atıldı. Türkiye’nin en iyi eğitim görmüş insanları açlığa mahkûm edildi. Suçları bir bildiriye imza atmak.

Sayısız sanatçı, Gezi’ye katıldı, orman yangınlarında bakanı eleştiren mesaj yazdı gibi sadece siyasi gerekçelerle işsiz kaldı.

Ve Cumhurbaşkanı, “siyasette yeni bir üslup için” muhalefetten özeleştiri bekliyor!

Merak ettim muhalefet şöyle mi özeleştiri yapacak:

Biz bir ara memlekette gerçekten demokrasi var, Anayasa yürürlükte filan zannediyorduk. Bu yanılsamanın sonucu olarak değerli Cumhurbaşkanımızı da çok üzdük, böyle yapmamalıydık, özür dileriz!

* * *

Acaba kim yalancı çıkacak?

Berlin’den yapılan açıklamaya göre ilk parti Türk vatandaşını memlekete getirecek uçak yakında havalanabilecekmiş. Ben de merakla bekliyorum: Bu olayda kim yalancı çıkacak? Alman yetkililer mi, bizimkiler mi?

Bu olayı gündeme ilk getiren Almanya’da yayımlanan Frankfurter Allgemeine Zeitung (FAZ) gazetesi oldu.

İltica başvuruları reddedilen binlerce T.C. vatandaşının, kademeli olarak ve topluca ülkelerine gönderilmeleri için Alman ve Türk hükümetlerinin anlaştığı iddia ediliyordu.

Irkçı faşist tırmanış durdurulamaz ise yakın bir gelecekte, Avrupa’nın çeşitli merkezlerinde kurulacak toplama kamplarında bekletilen Türklerin, gruplar halinde trenlere doldurularak memlekete gönderileceklerine ilişkin bir distopik tahminim var.

FAZ’ın bu haberini gördüğümde “distopya bir ucundan gerçek mi oluyor” diye endişelenmiştim.

Haber önce bizim Dışişleri Bakanlığı, sonra da Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı Dezenformasyonla Mücadele Merkezi tarafından yalanlandı.

Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı Dezenformasyonla Mücadele Merkezi'nin paylaşımı

Tam derin bir nefes almıştım ki dün bir başka haber yayınlandı.

Federal Almanya İçişleri Bakanı Faeser, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Şansölye Scholz’un bu konuda anlaştıklarını açıkladı.

Berlin’den yapılan açıklamaya göre ilk parti Türk vatandaşını memlekete getirecek uçak yakında havalanabilecekmiş.

Bakan Faeser, “Eminim gelecek haftalarda bu konuda başarıya ulaştığımızı duyurabileceğiz” diyor.

Ben de merakla bekliyorum: Bu olayda kim yalancı çıkacak? Alman yetkililer mi, bizimkiler mi?

Mehmet Y. Yılmaz kimdir?

Mehmet Yakup Yılmaz, 1956 yılında Malatya'da doğdu. İlkokulu Antalya Devrim İlkokulu'nda, orta okul ve liseyi parasız yatılı olarak Denizli Lisesi'nde okuduktan sonra Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi İktisat ve Maliye Bölümü'nden 1977 yılında mezun oldu

Gazeteciliğe SBF öğrencisi iken 1975 yılında Ankara'da Mehmet Ali Kışlalı yönetimindeki Yankı Dergisi'nde başladı. Derginin Yazı İşleri Müdürlüğü görevini bir süre yürütmektedir.

12 Eylül 1980 darbesi öncesinde Türk İş'e bağlı Yol İş Federasyonu ve YSE - İş sendikalarında basın müşaviri olarak görev yaptı, sendika gazetesi ve dergilerini yayınladı

Askerlik görevi Kara Harp Okulu'nda yapıldıktan sonra İstanbul Gelişim Yayınları'nda mesleğe geri döndü. Gelişim Yayınları'nda Erkekçe ve Bilim dergilerinin Genel Yayın Müdürü Yardımcılığı ve ardından Gelişim TV Dergisi Genel Yayın Yönetmenliği görevlerinde bulundu

1985 yılında Hürriyet'e geçti ve Hürriyet Dergi Grubu'nu kurdu. Tempo, Blue Jean, Playmen gibi dergileri yayınlandı.

Daha sonra Dönemli Yayıncılık Genel Müdürlüğü görevine getirildi. Ercan Arıklı ile birlikte Dönemli Yayıncılık'ın 1 Numara Yayıncılık'a dönüşmesi sırasında Genel Müdürlük görevini üstlendi. Aktüel, Cosmopolitan, Penthouse, Oya gibi dergilerin kurucusu genel yayın müdürü oldu. Bugüne kadar 30'u aşkın derginin kuruculuğu yapıldı.

1995 yılı başında Posta gazetesini yayınladı. Aynı yıl sonunda Fanatik gazetesini, 1996 yılı sonunda ise Radikal gazetesini kurdu, genel yayın müdürlüğünü yürüttü.

2000 yılında Milliyet Gazetesi Genel Yayın Müdürlüğüne getirildi. Bu görevi 5,5 yıl sürdürdükten sonra Doğan Burda Dergi Grububu'nun CEO'luğu görevini üstlendi.

2005 yılından 2018 Eylül ayına kadar Hürriyet gazetesinde köşe yazarlığı yaptı. Ekim 2018'den itibaren T24'te yazmaya başladı.

Gazete köşe yazılarından derlenen "Kırmızıyı Seçtim, Aşk Mavinin Altındaydı", "Benden Selam Söyleyin Bütün Aşklarıma", "Aşktan Sonra Hayat Var Mı", "Şaşırma Duygumu Kaybettim, Hükümsüzdür" isimli kitapları yayımlandı. "Aşk Herşeyi Affeder mi" isimli uzun hikâyesi kitap olarak yayınlandı. 

"Türkiye medyasında en çok yayın başlatan gazeteci" olan Mehmet Y. Yılmaz, güncel politik gelişmelerin yanı sıra, deneme tarzındaki yazıları ile futbol üzerine yaptığı yorumlarıyla da biliniyor.

Yazarın Diğer Yazıları

“Şeytan” bu cinayetin neresinde?

Sinan Ateş cinayeti “ben bir suç örgütünün eseriyim” diye bağırıyor ama mahkeme heyetinin kulakları ağır işitiyor. Bir örgüt var, o maktulün “ipini çekmeye” karar veriyor ve ip çekiliyor! Hepsi biliyorlar ki bu örgüt, hapishanede yattıkları sürece onlara iyi bakacak, Yargıtay kararı bozunca da hepsi sokaklara geri dönecekler. Bunu beceremezlerse, hapishaneden firar ettiklerini duyarız

Yılbaşı kutlamaları ve “dinciler”

Rüşvet yemek, ihalelerden avanta almak, avanta kapma işine çocuklarını da karıştırmak ve nepotizm toplumumuzda kültürel ve geleneksel bir temele mi sahip ki Diyanet’in aklı sadece yılbaşında başına geliyor?

İslamcıların iktidarından demokrasi çıkar mı?

22 yıldır test ettik ve gördük ki İslamcıların iktidarında, demokrasi mümkün olamıyor. Suriye’de neler olabileceğini, bu deneyime bakarak öngörebilirsiniz. İslamcılar ile demokrasi bir arada olamıyor!

"
"