Uyduruk bir suçlama ve bir yargılama tiyatrosu ile Ekrem İmamoğlu'nun adaylığının engellenmesi bu isteğini gerçekleştirmek için yaptığı bir hamleydi.
Kılıçdaroğlu'nun kişisel hırsını yenememesiyle de sonuç verdi.
İmamoğlu'nun mahkûmiyeti ile ilgili mahkeme kararının hemen ardından yükselen toplumsal tepkinin Kılıçdaroğlu marifetiyle sönümlendirilmesi ise seçim sürecindeki bir başka dönüm noktasıydı.
Bu saatten sonra "ben demiştim" demenin bir alemi yok. Yazdıklarım arşivde duruyor, günün birinde merak eden açar; okur.
Kılıçdaroğlu'nun seçimi kaybettiğinin belli olmasının hemen ardından yaptığı açıklama ise Türkiye'de siyaset yapmak için insanın bazı şeylerden vazgeçmesi gerektiğini gösteriyor ki bunların başında da utanma duygusu geliyor olmalı. Kaybettiği bir seçimin ardından hâlâ "mücadeleye devam edeceğiz, yürüyüşümüz sürüyor ve buradayız" diyebilmesi başka türlü açıklanabilecek bir şey değil.
Normal olanı partisinin önünü açmak için zaten bu yaz yapılacak kurultayı işaret etmesiydi.
Bunu yapmak yerine "Türkiye için ne kadar üzüldüğünü" anlattı, Türkiye'nin gelecek beş yılda yaşayabileceklerinde kendi sorumluluğunun üzerinde bile durmadı.
Adaylığını ittifak ortaklarına kabul ettirebilmek için bol keseden dağıttığı milletvekilliklerinin ne tür gelişmelere yol açabileceğini bugünden kestirebilmek zor.
Türkiye tarihinin en sağcı Meclisinin seçilmesindeki sorumluluk da Kemal Kılıçdaroğlu'nun siyasi karnesinde yer alacak.
Şimdi birtakım aritmetik hesaplarla "aslında yenilmediğini" de anlatacaktır.
Ne de olsa bu partiden bir Deniz Baykal geçti ve Kılıçdaroğlu da belli ki ondan çok şey öğrenmiş.
Kılıçdaroğlu, kalkmak istemediği o koltuktan partinin delegeleri tarafından kaldırılabilir mi, bugünden bir şey söylemek zor.
Ancak unutmayalım ki CHP tüzüğü, genel başkan ve çevresinde toplanmış bir kliğin canları istediği kadar o görevlerde kalabilmeleri için tasarlanmış bir tüzük.
Şu anda bu parti için "olağan genel başkan adayı" Ekrem İmamoğlu'nun bu engeli aşabilmesinin yolu ise toplumsal tepkiyi, partinin içine taşıyabilmesinden geçiyor.
Eski CHP Genel Başkanı Deniz Baykal (sağda) ile kendisinden sonra Genel Başkan olan Kemal Kılıçdaroğlu
* * *
En geniş siyasi yelpaze
Tuhaf bir seçim süreci yaşadık, kazananların sayısı da çok, kaybedenlerin sayısı da çok.
Recep Tayyip Erdoğan'ın tek adamlık hevesi için tasarlanan ve dünyada bir benzeri de olmayan Ala Turka başkanlık sisteminin bir sonucu olarak, normal şartlarda TBMM'de temsil olanağı bulamayacak çok sayıda parti, milletvekilliği kazandı, TBMM'de temsil hakkına sahip oldu.
Hüda Par, Yeniden Refah, Gelecek, Deva, DSP, DP, Değişim Partisi ve TİP gibi partilerden söz ediyorum.
DEVA Partisi 15, Gelecek ve Saadet 10'ar, Demokrat Parti 3 milletvekili ile temsil edilecek. Değişim Partisi 1, Hüda Par 4, DSP 1, TİP 4 milletvekilliği kazandı.
Bu nedenle TBMM açılınca CHP 169 değil, 129 milletvekili ile TBMM'de temsil edilecek. CHP 2018 seçiminde kazandığı milletvekilliği sayısının (146) hayli gerisine düştü.
Böylece TBMM'de çok uzun yıllardır görmediğimiz çeşitlilikte bir tablo karşımıza çıkıyor.
Bunun adil bir temsili gösterdiğini söyleyemeyiz belki ama ciddi bir siyasi yelpaze olacak.
Bu önemli bir gelişme.
Şurası artık çok açık ki demokrasi kavramının seçimlerle sınırlı olacağı bir sürece girdik.
Erdoğan'ın geçmişte yaptıklarına bakarak, önümüzdeki beş yılın nasıl geçeceğini öngörebiliriz.
Aradaki 2,5 milyona yakın oy farkının, Erdoğan için hiçbir anlamı olmadığını göreceğiz.
Erdoğan, "Türkiye'nin yarısı beni seçti, öbür yarısı seçmedi" diye düşünmeyecek.
Ona bunu sıkça hatırlatmak görevi artık bu geniş siyasi yelpazeye düşüyor.

Mehmet Y. Yılmaz kimdir?
Mehmet Yakup Yılmaz, 1956 yılında Malatya'da doğdu. İlkokulu Antalya Devrim İlkokulu'nda, orta okul ve liseyi parasız yatılı olarak Denizli Lisesi'nde okuduktan sonra Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi İktisat ve Maliye Bölümü'nden 1977 yılında mezun oldu
Gazeteciliğe SBF öğrencisi iken 1975 yılında Ankara'da Mehmet Ali Kışlalı yönetimindeki Yankı Dergisi'nde başladı. Derginin Yazı İşleri Müdürlüğü görevini de bir süre yürüttü.
12 Eylül 1980 darbesi öncesinde Türk İş'e bağlı Yol İş Federasyonu ve YSE - İş sendikalarında basın müşaviri olarak görev yaptı, sendika gazete ve dergilerini yayınladı
Askerlik görevini Kara Harp Okulu'nda tamamladıktan sonra İstanbul Gelişim Yayınları'nda mesleğe döndü. Gelişim Yayınları'nda Erkekçe ve Bilim dergilerinin Genel Yayın Müdürü Yardımcılığı ve ardından Gelişim TV Dergisi Genel Yayın Yönetmenliği görevlerinde bulundu
1985 yılında Hürriyet'e geçti ve Hürriyet Dergi Grubu'nu kurdu. Tempo, Blue Jean, Playmen gibi dergileri yayınladı.
Daha sonra Dönemli Yayıncılık Genel Müdürlüğü görevine getirildi. Ercan Arıklı ile birlikte Dönemli Yayıncılık'ın 1 Numara Yayıncılık'a dönüşmesi sırasında Genel Müdürlük görevini üstlendi. Aktüel, Cosmopolitan, Penthouse, Oya gibi dergilerin kurucu genel yayın müdürü oldu. Bugüne kadar 30'u aşkın derginin kuruculuğunu yaptı.
1995 yılı başında Posta gazetesini yayınladı. Aynı yılın sonunda Fanatik gazetesini, 1996 yılı sonunda da Radikal gazetesini kurdu, genel yayın müdürlüğünü yürüttü.
2000 yılında Milliyet Gazetesi Genel Yayın Müdürlüğü görevine getirildi. Bu görevi 5,5 yıl sürdürdükten sonra Doğan Burda Dergi Grububu'nun CEO'luğu görevini üstlendi.
2005 yılından 2018 Eylül ayına kadar Hürriyet gazetesinde köşe yazarlığı yaptı. Ekim 2018'den itibaren T24'te yazmaya başladı.
Gazete köşe yazılarından derlenen "Kırmızıyı Seçtim, Aşk Mavinin Altındaydı", "Benden Selam Söyleyin Bütün Aşklarıma", "Aşktan Sonra Hayat Var Mı", "Şaşırma Duygumu Kaybettim, Hükümsüzdür" isimli kitapları yayımlandı. "Aşk Herşeyi Affeder mi" isimli uzun hikâyesi de kitap olarak yayınlandı.
"Türkiye medyasında en çok yayın başlatan gazeteci" olan Mehmet Y. Yılmaz, güncel politik gelişmelerin yanı sıra, deneme tarzındaki yazıları ile futbol üzerine yaptığı yorumlarıyla da biliniyor.
|