23 Temmuz 2019

Keşke tostunu yiyip gelseydi!

Şentop Bey’in, “Parlamenter sistemlerin iyi işlediği yerlerde monarşi ya da federalizm vardır” sözlerini Müge Anlı duymasın, yarışma programında bu cevap insanı utandırabilir

TBMM Başkanı Mustafa Şentop, CNN Türk’te Ahmet Hakan’a misafir oldu sonra da gidip tost yediler, afiyet olsun.

Şentop programda şöyle bir şey söyledi:

“Bence parlamenter sistemlerin iyi işlediği yerlerde ya monarşi vardır, monarşi olmayan yerlerde ise federal sistemler vardır. Parlamenter sistem, cumhuriyeti garanti eden bir sistem değildir. Ama başkanlık sistemi cumhuriyeti zorunlu kılan bir sistemdir. Latin Amerika ülkelerinde hep başkanlık sistemi tercih ediliyor. Oradaki sistem de başkanlık mı olsun, monarşi mi?”

Şentop’un bu sözlerini gazetede okuyunca “keşke tostları programdan önce yeselerdi” diye düşünmedim değil.

Belli ki Şentop’un şekeri düşmüş, meseleleri karıştırıyor. Programdan önce kahveyle iki kesme şeker bile yese iyi gelirdi diye aklımdan geçirdim.

Şentop Bey’in, “Parlamenter sistemlerin iyi işlediği yerlerde monarşi ya da federalizm vardır” sözlerini Müge Anlı duymasın, yarışma programında bu cevap insanı utandırabilir.

Küçük diktatörlükleri bir kenara bırakıp, “büyük fotoğrafa” odaklanalım ve G – 20 ülkelerine bakalım.

Dünyanın en büyük ekonomisine sahip 20 ülke aslında 19 + 28 ülkedir.

Çünkü üyelerden biri AB’dir. Bu birliğe üye 28 ülke var. Bunlardan Kıbrıs’ın Rum kesimi başkanlık sistemiyle, Fransa yarı başkanlık sistemiyle yönetiliyor, diğerleri parlamenter sistemle yönetilir.

G – 20 üyesi 19 ülkeden parlamenter sistemle yönetilen ülkeler şunlar: Avustralya, Kanada, Almanya, Hindistan, İtalya, Japonya, Birleşik Krallık. Yani sadece iki monarşi var.

G – 20 üyeleri Fransa ve Rusya yarı başkanlık sistemiyle yönetiliyor. Başkanlık sistemiyle yönetilen G – 20 üyeleri şunlar: Türkiye, Arjantin, Brezilya, Meksika, Güney Kore, ABD, Endonezya, Güney Afrika.

Geri kalan iki ülkeden Suudi Arabistan bir krallıktır. Çin Halk Cumhuriyeti ise genel olarak bildiğimiz sistemlere uymayan, kendine özgü bir sistem ile yönetilir.

Yarı başkanlık sistemi ile yönetilen ülkelerden Rusya, federal bir cumhuriyettir. Güney Afrika, üç ayrı devletten oluşur, üç ayrı başkenti vardır.

Güney Kore, bir başkan tarafından yönetilir, sıkı bir güçler ayrılığı vardır. Ve yarı özerk “yerel hükümetler”in kendilerine ait yasama ve yürütme organları vardır.

ABD, federal bir devlettir, eyaletlerin kendilerine ait seçimle gelen valileri, meclisleri vardır.

Arjantin’de 23 eyalet ve bir federal bölge vardır, hepsinin kendi meclisi bulunur, federal bir devlettir.

Brezilya dediğimiz ülkedeki devletin adı Brezilya Federal Cumhuriyeti’dir. Her eyaletin kendi meclisi bulunur.

Meksika’nın resmi adı da zaten Birleşik Meksika Devletleri’dir. Bir federal bölge ve 31 eyaletten oluşur, her eyaletin kendi meclisi vardır.

Başkanlık sistemini tercih eden ülkeler, Endonezya hariç, federal yönetim biçimlerine sahipler. Yani gerçekler Şentop’un dediği gibi değil.

Zaten bu önemli de değil.

Önemli olan güçler ayrılığı var mı, hukuk devleti ilkeleri geçerli mi?

Bunlar varsa sistemin adı önemli değildir ve bu G – 20’ler içinde gerçekten gelişmiş olanların hepsi demokratik hukuk devletidir, güçler ayrılığı prensibi sıkı sıkıya uygulanır.

***

Çocuklarımız mı aptal, sistemimiz mi?

Yükseköğretim Kurumları Sınavı’nın sonuçları açıklanalı bir hafta oluyor.

O günden beri bekliyorum, Milli Eğitim Bakanı hâlâ aynı kişi.

Okul yöneticileri de maşallah aynı koltuklarında oturmaya devam ediyorlar. Öğretmenler de doğal olarak sadece geçim derdinden yakınıyorlar.

YKS’de bu yıl 2 milyon 400 bin öğrencinin bilgi düzeyi ölçüldü.

Bu sınav, kimlerin üniversitelerin hangi programlarında öğretimlerine devam edeceklerini belirlediği kadar orta öğretim kurumlarımızın ne kadar başarılı olduklarını da ölçüyor.

Ama hepimiz kimin, hangi üniversiteye gireceği kısmıyla ilgiliyiz. Gerisi kimsenin umurunda değil.

Bu yıl 15 bin öğrenci “sıfır çekti”!

Sayısal sınavda öğrencilerin dörtte biri barajı geçebildi. Sözelde öğrencilerin üçte biri baraj altında kaldı. Eşit ağırlıklı sınavda ise öğrencilerin aşağı yukarı yarısı baraj puanını alamadı.

Öğrencilerin 150 barajını aşması için, 135 dakikada 120 sorunun olduğu sınavda sadece 10 net yapmaları yetiyordu.

Bu sonuçlar neyi gösteriyor?

Üniversite eğitimi çağına gelmiş Türk çocuklarının bir zeka problemi yaşadıklarını mı, orta eğitim sisteminin tamamen çöktüğünü mü?

Memleketimiz çocuklarının böyle kitlesel bir zeka problemi yaşamadıkları açık.

Sorun, orta öğretimde.

Okulların çoğunun fiziksel kalitesi eğitime uygun değil. Öğretmenlerin çoğunluğu, çocuklara bir şey öğretemiyor. Sistem bırakın yabancı dili, Türkçeyi bile doğru dürüst öğretemiyor. Matematik ve fen öğretmenlerinin önemli kısmının öğretmene ihtiyacı var.

Acısını bugün bu çocuklar çekiyor, yarın başka çocuklar çekecek, sonunda da bütün millet!

Bu süreç içinde iktidarın tek derdi, eğitimi dini bir temel üzerine oturtabilmek.

Çocukların düşünme ve sorgulama yetenekleri dini eğitim ile baskı altına alınabilirse hayalini kurdukları bir topluma ulaşabileceklerini düşünüyorlar.

Yani hurafeyi din diye benimsemiş, sorgulamayan, dünya gerçeklerinden kopuk insanlar ülkesi!

Onun için de yetkili kimse bu sonuçlar nedeniyle utanç duymuyor, “ben başaramadım, yapabilecek olan gelsin” diye kenara çekilmiyor.

Halkımız ise çocuklarını sefalete ve cehalete mahkum eden bu sistemi sorgulamak, sorumlusundan hesap sormak yerine “karizmatik” lider arıyor!

Koydu mu oturtan, meydanlara çıktı mı heyecandan ağlatan bir karizmatik lider!

Karizmatik lider peşinde koşarken gerçeklerden kopan halkların, burunlarının malum şeyden hiçbir zaman çıkamadığı akıllarına bile gelmiyor.

 

Yazarın Diğer Yazıları

Aradığımız kişi, sorunları yaratan kişi değil

“Türkiye’yi liderlik tecrübesine ve yetkinliğine daha fazla ihtiyaç duyan bir ülke” hâline getiren Erdoğan’dan başkası değil. Bütün ağır sorunların üstesinden gelecek bir akla ve programa sahip bir siyasi heyete ihtiyacımız var. Hiçbir şey bilmediğini bile bilmeyen bir tek adama değil

Erdoğan bir çıkmaz sokakta

Erdoğan, gelecek seçimi AKP’nin kazanmasını istiyorsa yapması gereken değişiklik kendisinden başlıyor. Parti içinde kendi yerine alternatif olabilecek kimseyi bırakmadığı için de işi zor. Birçok kişiye göre Hakan Fidan bu pozisyonun doğal adayı. Bu “doğal adaylık” hali de Fidan’ın gelecek ile ilgili planlarını zorlayacak hususlardan biri olarak not edilmeli

Kötülük sıradanlaşınca

Rejimin iki bakanlığı, 2007’de verilmiş bir Anayasa Mahkemesi kararının uygulanmasını istiyorlar. İstedikleri şey, belediyelerin açtığı “kreşlerin” kapatılması. Dar gelirli ailelerin çocuklarını ortada bırakmak, çalışan anneleri çaresiz bırakmak ve bu yolla CHP’li belediyeyi cezalandırmak, başka türlü tanımlanamaz zaten

"
"