10 Eylül 2024

Kendi programına şahsının desteği tam!

Erdoğan sanki bütün bunlardan tek başına sorumlu değilmiş de başkaları sorumluymuş ama yine de tam olarak destek veriyormuş gibi konuşuyor. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi adı verilen sistemde yürütmenin başı da sonu da Cumhurbaşkanı

Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, yanına Maliye Bakanı Mehmet Şimşek'i de alarak "Orta Vadeli Programı" açıkladı.

Türkiye'nin gündemi çok sık değişiyor.

Daha Dilan ve Engin Polat çiftinin neden ve nasıl tahliye edildiğini bile anlayamadan, talihsiz minik Narin için önce meraklandık, sonra ağladık. Kılıç çatan teğmenler, cihat meydanı boş kalmasın diye kurulduğu iddia edilen imam hatipler gibi konularla meşgul olurken kimse programa takılmadı.

Doğal olarak bunlara takılmıyoruz çünkü her şeyden önce bu heyecanlı bir konu değil.

Kahvede, lokantada, akşam TV izlerken evde bunun üzerine konuşmanın bir heyecanı yok.

Biz milletçe duygulara hitap eden konuları daha çok seviyoruz.

Sinirlenmek, heyecanlanmak, coşmak, gerekirse slogan atmak bizi daha çok eğlendiriyor.

Tabii bir de "program" yapmak konusunda çok başarılı da değiliz.

Yaptığımız programlar genellikle tutmaz.

Kişisel hayatlarımızda bile böyledir; "son dakikacı"yızdır.

Özellikle de siyasi ve ekonomik alanda önümüze sunulan hiçbir programın tutmadığını biliriz, yenisinin açıklanması da bu nedenle pek ilgimizi çekmez.

Nitekim yeni program, bir önceki programda ilan edilen hedeflerin hepsini revize etti.

Ve biliyoruz ki bu programdaki hedefleri de tutturamayacaklar, gelecek yıl bu vakitlerde yeni program açıklanacak bir de bakacağız ki bu programdaki hedefler de revize edilmiş.

Nitekim bir önceki programdaki 2024 yılı büyüme beklentisi yüzde 4'ten yüzde 3,5'a çekilirken enflasyon beklentisi ise bu yıl için yüzde 33'ten yüzde 41,5'e çıkarıldı.

Cevdet Bey ve Arkadaşları (roman adı gibi oldu) programı ciddi bir ifadeyle açıkladıktan sonra Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da sosyal medyadan bir açıklama yaptı.

"Orta Vadeli Program'a güvenimiz ve desteğimiz tamdır."

Tutmadığını hedeflerde yapılan revizyonlardan anladığımız aynı program için geçen yıl şöyle konuşmuştu:

"Programın hazırlanmasında emeği geçenleri tebrik ederim."

Program hedeflerinin tutmayacağı ile ilgili tahminimi bugünden söyleyeyim.

Hatırlarsınız belki geçmiş programlarda 2023 yılında milli gelirin kişi başına 25 bin dolara çıkacağı da yazılmıştı, bu programa göre 2027'de bile bu hedef hayal.

Öte yandan Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "Orta Vadeli Program'a güvenimiz ve desteğimiz tamdır" sözlerini de düşündürücü buldum.

Erdoğan sanki bütün bunlardan tek başına sorumlu değilmiş de başkaları sorumluymuş ama yine de tam olarak destek veriyormuş gibi konuşuyor.

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi adı verilen sistemde yürütmenin başı da sonu da Cumhurbaşkanı.

Bu nedenle Orta Vadeli Program da doğrudan doğruya Erdoğan'a ait bir program.

İnsanın kendi programına desteğinin tam olduğunu açıklaması bir tek bana mı tuhaf geliyor, anlayamadım.

Yoksa bu ekonomideki başarısızlıkların suçunu başkalarına atmak amacıyla girişilmiş bir algı oyunu mu?

"Cumhurbaşkanı ne istedilerse verdi, her türlü desteği sağladı ama bak Cevdet Bey ile Mehmet Bey bu işi kıvıramadılar, ne yapsın adamcağız" diye düşünmemizi mi istiyor?

* * *

Salı sallanır ama Cuma mübarek!

Hayır dualarınıza sığınarak, bu mübarek Salı günü, eski Mübarek Cuma Sorularını tekrar hatırlatmak istiyorum
Fatih Altaylı ile Sezgin Baran Korkmaz

Sezgin Baran Korkmaz'ın, Fatih Altaylı'ya yaptığı açıklamalar, AKP iktidarında devletin ne hale düştüğünün tablosunu çiziyor.

Zamanın İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, bir gün Sezgin Baran Korkmaz'ı yanına çağırıp, İnan Kıraç'ın 60 milyon dolarlık borcunu silmesini istiyor.

Bu isteğin bir "hayır işi" olmadığını söyleyebiliriz çünkü bizim gibi memleketlerle iktidar gücüne sahip olanlar böyle işlere aracılık ediyorlarsa bu "bir vatandaşın işi görülsün" diye değildir.

Bir vatandaş işini görürken salak değil ya o da işinin görülmesini sağlayanları görür.

Göz göze bir romantizmden de söz edebiliriz tabii, gör beni göreyim seni, sev beni seveyim seni!

Bilmiyorum hatırlar mısınız, 2021 yılının Ağustos ayından 2023 yılının Şubat ayının başına kadar tam 59 kere "Mübarek Cuma Soruları" başlığını taşıyan yazılar yazdım.

Yazıların başlığının "Mübarek Cuma Soruları" olmasının nedeni, Cumhurbaşkanı'nın Cuma namazları çıkışında kendilerine önceden ezberletilmiş soruları soran gazetecilerin sorularını yanıtlamasıydı.

Bir ümit işte, belki bunları da yanıtlar diye hayal etmiştim. Ham hayalmiş, yanıt alamadım.

Ancak Sezgin Baran Korkmaz'ın, Fatih Altaylı'ya yaptığı açıklamalar, birçok şeyi açıklamasa da çok önemli noktalara parmak basıyor.

Onun için hayır dualarınıza sığınarak, bu mübarek Salı günü, eski Mübarek Cuma Sorularını tekrar hatırlatmak istiyorum.

1 – Harman döğen öküzün ağzı bağlanmaz!

Bu güzel atasözümüzü ilk kez söyleyen atamızın ruhu şad olsun; sanki bugünleri görmüş gibi konuşmuş.

Sezgin Baran Korkmaz'ın (SBK) mal varlığına tedbir konmuştu.

Sonra olmayan bir MASAK raporunu gerekçe göstererek bir savcı ve bir hâkim bu tedbir kararını kaldırdılar.

Bu karar da SBK'ya 150 milyon dolarlık mal varlığını kurtarma olanağını sağladı.

Savcı daha sonra taltif edilerek Adalet Bakanı Yardımcısı yapıldı. Yetmedi, HSK üyesi de oldu.

Ben de haliyle merak ediyorum: Savcı ve hâkim olmayan bir MASAK raporunu, var gibi gösterirken hangi müşevviğin tesiri altındaydılar?

Bu müşevvik yukarılardan gelen bir emir miydi, sayarken hışır hışır ses çıkaran bir tomar kâğıt mıydı?

Terfilere bakacak olursak bunun yukarıdan gelen emirlerden kaynaklandığını söylemek de mümkün.

Yukarının müşevviği neydi?

2 – Çaylar şirketten!

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, yurt dışına kaçmasından bir gün önce Sezgin Baran Korkmaz ile bakanlıkta ne konuştu?

Bu buluşmada iki polis müdürünün ne işi vardı?

SBK, Fatin Altaylı'ya bu görüşmede nelerin konuşulduğunu anlatı.

Soylu, SBK'dan, İnan Kıraç'ın 60 milyon dolarlık borcunu silmesini istemiş, bunun da "devletin talebi" olduğunu söylemiş.

Polis müdürleri de bunları başlarını emme basma tulumba gibi sallayarak onaylamışlar.

Bir iş adamından, başka bir iş adamından olan alacağını silmesini isteyen bu "devlet" kimdi? Bundan nasıl bir avanta bekliyordu?

3 – Al kaşağıyı gir ahıra, yarası olan gocunsun!

Kendisine gazeteci süsü veren bir tip, SBK ile Bakan Soylu'yu buluşturmak için 10 milyon Euro istemişti.

SBK, paranın bir bölümünün Süleyman Soylu için istendiğini ileri sürüyor.

Paranın verilmediğini biliyoruz ama kuşkular devam ediyor: Ankara'da önemli kişilerle randevu ayarlayan ve bunun karşılığında para isteyen bir çete var.

Bunlar aldıklarını önemli kişilerle hangi oranda paylaşıyorlar?

Benim tercihim aslan payının seçilmiş kişilerde olması.

Tersi olursa bu bir "vesayet uygulaması" sayılır ki hem ben hem de Cumhurbaşkanı buna çok üzülürüz.

Vesayete karşıyız vesselam!

Mehmet Y. Yılmaz kimdir?

Mehmet Yakup Yılmaz, 1956 yılında Malatya'da doğdu. İlkokulu Antalya Devrim İlkokulu'nda, orta okul ve liseyi parasız yatılı olarak Denizli Lisesi'nde okuduktan sonra Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi İktisat ve Maliye Bölümü'nden 1977 yılında mezun oldu

Gazeteciliğe SBF öğrencisi iken 1975 yılında Ankara'da Mehmet Ali Kışlalı yönetimindeki Yankı Dergisi'nde başladı. Derginin Yazı İşleri Müdürlüğü görevini de bir süre yürüttü.

12 Eylül 1980 darbesi öncesinde Türk İş'e bağlı Yol İş Federasyonu ve YSE - İş sendikalarında basın müşaviri olarak görev yaptı, sendika gazete ve dergilerini yayınladı

Askerlik görevini Kara Harp Okulu'nda tamamladıktan sonra İstanbul Gelişim Yayınları'nda mesleğe döndü. Gelişim Yayınları'nda Erkekçe ve Bilim dergilerinin Genel Yayın Müdürü Yardımcılığı ve ardından Gelişim TV Dergisi Genel Yayın Yönetmenliği görevlerinde bulundu

1985 yılında Hürriyet'e geçti ve Hürriyet Dergi Grubu'nu kurdu. Tempo, Blue Jean, Playmen gibi dergileri yayınladı.

Daha sonra Dönemli Yayıncılık Genel Müdürlüğü görevine getirildi. Ercan Arıklı ile birlikte Dönemli Yayıncılık'ın 1 Numara Yayıncılık'a dönüşmesi sırasında Genel Müdürlük görevini üstlendi. Aktüel, Cosmopolitan, Penthouse, Oya gibi dergilerin kurucu genel yayın müdürü oldu. Bugüne kadar 30'u aşkın derginin kuruculuğunu yaptı.

1995 yılı başında Posta gazetesini yayınladı. Aynı yılın sonunda Fanatik gazetesini, 1996 yılı sonunda da Radikal gazetesini kurdu, genel yayın müdürlüğünü yürüttü.

2000 yılında Milliyet Gazetesi Genel Yayın Müdürlüğü görevine getirildi. Bu görevi 5,5 yıl sürdürdükten sonra Doğan Burda Dergi Grububu'nun CEO'luğu görevini üstlendi.

2005 yılından 2018 Eylül ayına kadar Hürriyet gazetesinde köşe yazarlığı yaptı. Ekim 2018'den itibaren T24'te yazmaya başladı.

Gazete köşe yazılarından derlenen "Kırmızıyı Seçtim, Aşk Mavinin Altındaydı", "Benden Selam Söyleyin Bütün Aşklarıma", "Aşktan Sonra Hayat Var Mı", "Şaşırma Duygumu Kaybettim, Hükümsüzdür" isimli kitapları yayımlandı. "Aşk Herşeyi Affeder mi" isimli uzun hikâyesi de kitap olarak yayınlandı. 

"Türkiye medyasında en çok yayın başlatan gazeteci" olan Mehmet Y. Yılmaz, güncel politik gelişmelerin yanı sıra, deneme tarzındaki yazıları ile futbol üzerine yaptığı yorumlarıyla da biliniyor.

 

Yazarın Diğer Yazıları

Yargının itibarı nasıl korunur?

Taksirle ölüme sebebiyet vermekle suçlananların bile iktidara yakınlık durumlarına göre tutuksuz yargılanabildiği Türkiye’de, Nasuh Mahruki sosyal medya paylaşımı nedeniyle tutuklandı. ‘Uluslararası Demokrasinin Küresel Durumu – 2023’ raporuna göre Türkiye, 173 ülke içinde hukukun üstünlüğü alanında 148. sırada yer alıyor. Bu tabloda siyasetin olduğu kadar yargı kurumlarının da rolü yok mudur?

Bu disiplinsizlik en ağır cezayı mı hak ediyor?

Teğmenlerin, subay yemini yapılmayacağına ilişkin emre rağmen, bu yemini etmeleri kuşkusuz ki bir disiplinsizliktir. Ancak ellerin vicdanlardan çekilmemesi de yararlı olur: TSK Disiplin Kanunu’nun öngördüğü en ağır cezayı gerektirecek bir disiplin suçu mudur?

İğneyi kendine, çuvaldızı başkasına

Eski Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez’in, Riyad’daki dans gösterisinde Kâbe siluetinin dijital dekor olarak kullanılmasına, “Suud ulemasının sessizliği fecaattir” sözleriyle tepki göstermesini tebessümle karşıladım. Fetullahçılar, her türlü ahlaksızlığı yaparken kendisi Diyanet İşleri Başkanı idi. Bu ülkede yolsuzluğa “hırsızlık değildir” diyen, “rüşvet vermek caizdir” diyen fıkıh uleması bile gördük

"
"