Seçim araştırmaları gösteriyor ki AKP – MHP koalisyonunun yaptığı Seçim Kanunu değişikliği Erdoğan'ın beklediği sonucu doğurmayacak.
Hatta bu değişikliğin TBMM'de AKP'yi ikinci sıraya itmesi de mümkün gibi görünüyor.
Unutmuş olanlar için Seçim Kanunu'nda yapılan değişikliğin, seçim çevresindeki en büyük partiye daha çok milletvekili çıkarmasına yönelik bir avantaj sağlayacak şekilde yapıldığını hatırlatayım.
AKP ve MHP'nin "siyaset mühendisleri", bu değişikliği tasarlarken önceki genel seçimlerin sonuçlarından hareket etmişlerdi.
AKP'nin birçok ilde birinci parti olmasının avantajını, artık oylarla daha çok milletvekili çıkartmak olarak TBMM aritmetiğine yansıtmayı hedefliyorlardı.
ORC Araştırma'nın 13 ilde yaptığı "bugün seçim olsa" araştırmasının sonuçları önceki gün T24'de yayımlandı.
Haberde araştırmanın künyesi, kaç kişiyle, nasıl yapıldığı, hata payı gibi bilgiler yer almıyordu. Bunu belirtmek istedim, çünkü bu tür haberlerde bu ayrıntılar, araştırma sonuçları kadar önemlidir.
Araştırmaya göre Antalya'da AKP yüzde 25 ile üçüncü parti görünüyor. Oysa önceki seçimde yüzde 35 ile birinci partiymiş. 16 milletvekilliğinin 6'sını almış.
Araştırmaya göre CHP ve İyi Parti, Antalya'da AKP'yi geçmiş görünüyor. AKP'nin kendisine avantaj sağlayacağını düşündüğü D'Hondt sistemi CHP'ye ve İyi Parti'ye avantaj sağlayacak anlamına geliyor bu.
Isparta'da AKP hâlâ birinci parti ancak İyi Parti'nin büyük çıkış yaparak farkı 5 puana kadar indirdiği görünüyor ve bu, önceki seçime göre 13 puan kaybetmiş görünen AKP'nin aleyhine bir sonuç doğuracak.
Adana'da da CHP, AKP'yi geçmiş, birinci parti.
Tekirdağ ve Mersin'de de benzeri bir tablo var.
Araştırmanın gösterdiği ilginç bir durum ise muhafazakâr seçmenin çoğunlukta olduğu illerde İyi Parti'nin CHP'yi geçerek ikinci parti olduğu.
Seçim Kanunu'nda yaptıkları değişikliğin AKP'deki erime nedeniyle CHP ve İyi Parti'ye ciddi sayıda milletvekili kazandırması ve AKP'nin TBMM çoğunluğunu kaybetmesi ihtimal dışı değil.
Elbette daha seçime bir yıl var ve önümüzdeki 12 ay içinde yaşanacak gelişmeler, bu sıralamayı değiştirecek nitelikte olabilir.
Erdoğan'ın AKP'den kopmuş görünen kararsız kitleyi etkileyecek bir politik manevra yapması her zaman olası ancak burada kişisel gözlemim şu ki Erdoğan da artık eski Erdoğan değil.
Erdoğan, son aylarda izlediği politikayla Türkiye'nin gerçeklerinden çok uzaklaşmış görünüyor.
O kadar kopuk ki asgari ücret artacak mı, artmayacak mı derken ek bütçeyle kendi maaşına zam bile isteyebiliyor.
Kendisini iktisatçı zannederek ülke ekonomisini bir uçuruma doğru sürüklemekteki kararlı tavrı da cabası.
Ve çevresinde kimse ona hata yapmakta olduğunu da söyleyemiyor.
Yaptığı hataları söyleyen bizleri de dinlemediği gibi kanun değiştirip hapse tıkma peşinde!
Seçime daha bir yıl varken, adaylar ve programlar açıklanmamışken yapılan araştırmalar elbette kesin bir sonuç göstermez ancak bir eğilimi ifade eder.
Bu araştırmanın gösterdiği eğilim, AKP – MHP koalisyonunun kendi kazdığı tuzağa düşmekte olduğundan başka bir şey değil.
* * *
"Bidon kafa" meselesi
AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, partisinin Kızılcahamam'daki toplantısında yaptığı konuşmada Gezi protestoları sırasında "cami yakıldığını" söylemişti.
Gerçekle yakın uzak ilişkisi olmayan bir şey bu.
Cami yakılmadığı gibi o günlerde başka nedenlerle, mesela elektrik kontağından filan yanmış bir cami bile yok.
Ama Erdoğan artık nereden duyduysa bu yalanı araştırıp, soruşturmadan partililerine yaptığı konuşmada tekrarladı.
Ben de hayret etmiştim, bunu niye yapıyor, gerçek olmadığını herkesin bildiği bir şeyi durduk yerde niye ortaya atıyor diye!
Meğerse haksız değilmiş.
Kendi seçmeni içinde öyle bir kitle var ki o derse inanıyor, doğru kabul ediyor.
Türkiye Raporu Haziran 2022 araştırmasının sonuçlarına göre AKP'lilerin yüzde 25,9'u ve MHP'lilerin yüzde 24,2'si, Gezi protestoları sırasına cami yakıldığı iddiasının doğru olduğunu düşünüyorlar.
"Cami yakılmadı" diyen AKP'lilerin oranı yüzde 43,5, MHP'lilerin oranı yüzde 56,4.
Gerçekten inanılmaz bir sonuç bu.
Hiçbir maddi temeli ve kanıtı olmayan bir yalanı, sadece Erdoğan onu tekrarladı diye "doğru" olarak kabul eden hatırı sayılır bir kitle var demek ki.
Berat Albayrak bir ara "uzaya yol yaptık desek inanırlar" demişti, gerçekten de haklıymış.
"Bidon kafalı, göbeğini kaşıyan seçmen" meselesine ise hiç girmeyeceğim, yazarken bile utanıyorum!
* * *
Komik gerekçe
Dün önümüzdeki ağustos ayında emekli olması gereken Genelkurmay Başkanı için çıkarılacak bir kanun ile görev süresinin uzatılacağı haberinden söz etmiştim.
Genelkurmay Başkanları'nın yaş haddinden emekliliği 67'den 72'ye çıkarılıyordu.
Dün bu değişikliğe neden gerek duyulduğu ile ilgili gerekçeyi de öğrendik.
Gerekçe şu:
"Devam eden terörle mücadele faaliyetlerinin etkin şekilde sürdürülmesi ve harekatlardan elde edilen tecrübenin aktarılabilmesi için Genelkurmay Başkanı'nın görev süresinin birer yıllık süreyle 72 yaşına kadar uzatılması amaçlanmaktadır."
Gerçekten de çok komik bir gerekçe bulmuşlar.
Allah korusun Genelkurmay Başkanı yarın hastalanıp, görevini yapamayacak durumda olsa, bu bilgileri kendisiyle beraber hastane odasına mı götürecek?
Öyle olduğu vakit terörle mücadele aksayacak mı?
Kurumların hafızaları, kişilerle ilgili değildir.
Hele ordu gibi çok organize bir kurumdan söz ediyorsak, bu hiç mümkün değildir.
Her türlü harekât ve operasyondan edinilmiş bilgi ve tecrübeyi sonraki komuta kademesine aktarmak için birisinin görev başında kalıp, ardından gelenlere aktarması gerekmez.
Hiçbir gerekçe söylemeseniz de olurdu ama illa bir gerekçe açıklamak gerekiyorduysa daha sağlam bir gerekçe bulmak için biraz çabalasaydınız.
Bu gerekçe doğruysa orduda operasyonlar ile ilgili kayıt kuyut tutulmuyor, sahada elde edilmiş tecrübeler talimatlara yansımıyor demektir.
Bence bu da TSK'ya biraz ayıp oluyor!