28 Kasım 2023

Halkı kin ve düşmanlığa tahrik!

Erdoğan hükümetinin aklını başına alması lazım. Bu ülkenin vatandaşlarının bir bölümünü dini inançları nedeniyle ötekileştirmenin ve hedef göstermenin yaratabileceği sonuçlardan ülkeyi yönetenler sorumludur

Cumhuriyet Savcılarının son yıllarda en çok sevdiği kanun Türk Ceza Kanunu'nun 216. Maddesi.

Bu madde "Halkı Kin ve Düşmanlığa Tahrik veya Aşağılama" suçunu düzenliyor.

Savcılarımız TCK 216'yı o kadar çok seviyor ki şarkıcı Gülşen'den tutun da gazeteci Can Ataklı'ya, kompozitör Fazıl Say'a kadar onlarca kişi bu madde kullanılarak ceza ile tehdit edildi, tutuklanıp hapse atılanlar da oldu.

Kanunun bu maddesinin savcılar tarafından muhalif yönleri öne çıkan ya da AKP çizgisine aykırı duran kişileri ve genel olarak muhalefeti sindirmek için kullandığının çok örneği var.

Ancak bu suçu açıkça işlediği halde takibata uğramayanlar da var ve tahmin edebileceğiniz gibi onlar AKP destekçileri.

Örneğin geçtiğimiz hafta "doktor süsü verilmiş" bir güruh Or Hayim Balat Musevi Hastanesi önünde Filistin'deki İsrail etnik temizliğini protesto etmek için kanlı önlükler giyerek bir protesto gösterisi düzenlediler.

Bu hastane 1898 yılında Abdülhamit'in fermanıyla kuruldu ve o günden beri din ayrımı gözetmeden hasta tedavi ediyor. Şu anda da bu hastaneden en çok yararlananlar yoksul Müslümanlar.

Hastane, büyük ölçüde Türk Yahudilerin bağışlarıyla ayakta duruyor.

Ve hekim olduklarını iddia eden birtakım tipler, bu hastanenin önünde İsrail'i protesto ediyorlar!

İsrail hükümetini protesto etmek için, bir Türk kurumunun önünde, içinde Türk doktorların, hemşirelerin, sağlık personelinin çalıştığı, Türkleri tedavi eden bir kurumu seçmenin bir tek açıklaması var: Bunu Yahudi düşmanlıkları nedeniyle yapıyorlar.

T.C.'nin bir kurumunu ve T.C. vatandaşlarından oluşan bir cemaati, vatandaşların diğer bir bölümüne hedef gösteriyorlar.

O günden beri takip ettim, elindeki TCK'nın 216. Maddesiyle aydınları, sanatçıları sıkça tehdit eden İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının kılı kıpırdamadı.

Bu tek bir örnek değil.

Atv'de Erkan Tan diye bir tip var. 23 Kasım günü yaptığı programda söylediklerine bakın:

"İsrail azgın lanetlenmiş bir kavmin ismi devlet olan terör örgütüdür. Bunlar ancak savaştan ve dayaktan anlarlar. Şehit ettikleri Müslümanlar kadar Yahudi ölmedikçe, yakıp yıktıkları bombaladıkları Müslümanların, Filistinlilerin evleri kadar Yahudilerin evleri yakılıp yıkılmadıkça bunlar durdurulamazlar."

Dindar Yahudilerin, İsrail'in Filistin'deki etnik temizlik operasyonuna karşı çıkanlar arasında ön sıralarda olduğu gerçeği bir yana.

Bu sözler açıkça ve net bir şekilde Yahudileri hedef gösteriyor, Yahudilere yönelik aşağılayıcı ifadeler kullanıyor. Savcı kafasını çeviriyor, RTÜK kör ve sağır numarası yapıyor.

Erdoğan hükümetinin aklını başına alması lazım.

Bu ülkenin vatandaşlarının bir bölümünü dini inançları nedeniyle ötekileştirmenin ve hedef göstermenin yaratabileceği sonuçlardan ülkeyi yönetenler sorumludur.

Bu tür tahriklerin neye yol açabileceğini idrak etmeleri için yeni bir 6–7 Eylül yaşanması mı gerekiyor?

* * *

Barbarlık ve Vandalizm tam olarak budur!

TRT, soprano Pervin Chakar'ın arşivdeki kayıtlarını sildi.

Kayıtların silinmesi, yandaş medyanın artık günlük mesaisi haline gelen "halkı kin ve düşmanlığa tahrik" amaçlı yayınlarından kaynaklanıyor.

Hatırlarsınız, CHP Genel Başkanı Özgür Özel'in, konserini izledikten sonra Chakar'ı kutlamak için sahneye çıkması ve elini öpmesi yandaş medya tarafından şiddetle eleştirilmiş, Erdoğan da bunun üzerine atlamakta sakınca görmemişti.

Bunun nedeni Chakar'ın etnik kimliği; açıkçası Kürt olması.

İddia ettikleri gibi Chakar'ın Türkiye karşıtı olması filan değil. Bu konuda açılmış bir soruşturma bile yok ortada. Amaç Chakar'ın Kürt kimliği üzerinden Özgür Özel'i dövmek!

CHP Genel Başkanı Özel, bu eleştiriler karşısında Chakar'ın TRT Kurdi'de en sık ekrana çıkan sanatçılardan biri olduğunu açıklamıştı.

Bunun sonucunda da TRT, Chakar ile yayınladığı programların kayıtlarını arşivinden silmiş.

Bunu yaparak ellerine ne geçecek bunu bilmiyorum.

Bir sanatçıyı sevmeyebilirsiniz, sadece politik tutumu nedeniyle bile olsa artık onu dinlemek istemeyebilirsiniz. Bu çok normal olmasa da insanlara özgü bir durum.

Ama arşivi silerek onu yok edemezsiniz.

Böyle yaparsanız, kitap yakarak farklı fikirleri yok edebileceğini zanneden Nazi rejiminden bir farkınız kalmaz.

Toplumsal hafızayı silmeye yönelik bu tür hareketler, tam olarak Barbarlık ve Vandalizm'dir.

Mehmet Y. Yılmaz kimdir?

Mehmet Yakup Yılmaz, 1956 yılında Malatya'da doğdu. İlkokulu Antalya Devrim İlkokulu'nda, orta okul ve liseyi parasız yatılı olarak Denizli Lisesi'nde okuduktan sonra Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi İktisat ve Maliye Bölümü'nden 1977 yılında mezun oldu

Gazeteciliğe SBF öğrencisi iken 1975 yılında Ankara'da Mehmet Ali Kışlalı yönetimindeki Yankı Dergisi'nde başladı. Derginin Yazı İşleri Müdürlüğü görevini de bir süre yürüttü.

12 Eylül 1980 darbesi öncesinde Türk İş'e bağlı Yol İş Federasyonu ve YSE - İş sendikalarında basın müşaviri olarak görev yaptı, sendika gazete ve dergilerini yayınladı

Askerlik görevini Kara Harp Okulu'nda tamamladıktan sonra İstanbul Gelişim Yayınları'nda mesleğe döndü. Gelişim Yayınları'nda Erkekçe ve Bilim dergilerinin Genel Yayın Müdürü Yardımcılığı ve ardından Gelişim TV Dergisi Genel Yayın Yönetmenliği görevlerinde bulundu

1985 yılında Hürriyet'e geçti ve Hürriyet Dergi Grubu'nu kurdu. Tempo, Blue Jean, Playmen gibi dergileri yayınladı.

Daha sonra Dönemli Yayıncılık Genel Müdürlüğü görevine getirildi. Ercan Arıklı ile birlikte Dönemli Yayıncılık'ın 1 Numara Yayıncılık'a dönüşmesi sırasında Genel Müdürlük görevini üstlendi. Aktüel, Cosmopolitan, Penthouse, Oya gibi dergilerin kurucu genel yayın müdürü oldu. Bugüne kadar 30'u aşkın derginin kuruculuğunu yaptı.

1995 yılı başında Posta gazetesini yayınladı. Aynı yılın sonunda Fanatik gazetesini, 1996 yılı sonunda da Radikal gazetesini kurdu, genel yayın müdürlüğünü yürüttü.

2000 yılında Milliyet Gazetesi Genel Yayın Müdürlüğü görevine getirildi. Bu görevi 5,5 yıl sürdürdükten sonra Doğan Burda Dergi Grububu'nun CEO'luğu görevini üstlendi.

2005 yılından 2018 Eylül ayına kadar Hürriyet gazetesinde köşe yazarlığı yaptı. Ekim 2018'den itibaren T24'te yazmaya başladı.

Gazete köşe yazılarından derlenen "Kırmızıyı Seçtim, Aşk Mavinin Altındaydı", "Benden Selam Söyleyin Bütün Aşklarıma", "Aşktan Sonra Hayat Var Mı", "Şaşırma Duygumu Kaybettim, Hükümsüzdür" isimli kitapları yayımlandı. "Aşk Herşeyi Affeder mi" isimli uzun hikâyesi de kitap olarak yayınlandı. 

"Türkiye medyasında en çok yayın başlatan gazeteci" olan Mehmet Y. Yılmaz, güncel politik gelişmelerin yanı sıra, deneme tarzındaki yazıları ile futbol üzerine yaptığı yorumlarıyla da biliniyor.

 

Yazarın Diğer Yazıları

Kralın bütçesi keyfine göre

Türkiye bir demokrasi değil de bir Orta Çağ krallığı olsaydı, kral ya da padişah parayı keyfine göre toplar ve harcardı, kimse de bunun hesabını soramazdı. Yoksa Türkiye bir Orta Çağ krallığı mıdır?

Aslında Erdoğan “Esed’den hâlâ umutluydu!”

Suriye konusunda ikinci kez bir istihbarat fiyaskosu yaşadık. En önemli güvenlik tehdidinin Suriye’den geleceğini düşünen bir yönetim, rejimin ve muhaliflerin güç dengesini ve planlarını uygulama kabiliyetlerini öngörebilmeliydi. Gördük ki Türkiye’yi yönetenler de haberleri televizyondan izliyor!

Suriye’nin artık zamana ihtiyacı var

HTŞ lideri Colani’nin “değiştik, eskisinden farklıyız” iddiasını ortaya koyabilecek fırsatı bulabilip bulamayacağı da şu an için belirsiz. Türkiye’nin desteklediği Suriye Milli Ordusu’nun içinde yer alan grupların da “demokrasi aşkıyla” yanıp tutuşmadıklarını söyleyebiliriz. Yani Suriye’de taşların yerine oturması için önümüzde çok zaman var

"
"