Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, sıkı bir seçim kampanyası yürütüyor.
Cumhurbaşkanı olarak devletin tüm olanaklarını da bu kampanyasında seferber etmiş durumda.
Miting meydanlarında dağıttığı çay paketlerinin parası nereden karşılanıyor diye merak bile etmiyorum.
Cumhurbaşkanı’nın halka dağıttığı bu tür hediyelerin parasını kuşkusuz ki biz vergi mükellefleri karşılıyoruz.
Devlet işlerini görürken devletin mumunu, kendi işlerini görürken kendi cebinden aldığı mumu yakan Hz. Ömer hikayeleri, memleketimizin siyasi İslamcıları için nostaljik bir anlam bile taşımıyor artık, çok geride kaldı çünkü.
Çay dağıtımı işi, devlet kesesinden bu kampanyaya harcanan paranın küçük bir bölümü tabii.
Erdoğan’ın kampanyasının bir bölümü de mitinglerin canlı olarak bütün televizyon kanallarından aynı anda yayınlanması şeklinde yürüyor.
Bu da yetmiyor, sırayla televizyon kanallarına çıkıyor, ellerine soracakları sorular verilmiş tiplerin karşısında oturup, salladıkça sallıyor.
Ancak öyle görünüyor ki bu seçmende bir tür “bıkkınlığa” da yol açmış durumda.
Odatv’de yayınlanan habere göre Erdoğan’ın ATV ve A Haber kanallarındaki özel söyleşisi total izleyicide 31. Olabilmiş.
Bundan bir hafta sonra çıktığı Kanal D, CNN Türk yayınında ise 47. Sırada.
Üç gün sonra Star, NTV ortak yayınındaki sıralaması ise 51.
Belli ki insanlar aynı ses tonuyla, aynı şeylerin tekrarlandığı, düzmece basın toplantılarına itibar edip izlemiyorlar.
Çıktığı sözde basın toplantılarının reytinglerinin 11 gün içinde 31. Sıradan, 51. Sıraya gerilemiş olması bunun kanıtı.
Aynı sorunu gazetelerde de yaşıyor olmalı ama tabii bunu net olarak ölçebilmek mümkün değil.
Sadece şunu söyleyebiliriz: Erdoğan’ın basılı bülteni halinde çıkan gazetelerin toplam gerçek satışları, bir sene öncekinin neredeyse yarısı kadar.
Erdoğan her geçen gün daha fazla “ne diyeceği hiç merak edilmeyen insan” durumuna düşüyor. Ben uyarmış olayım.
***
Urfalı seçmenlere uyarımdır: Sakın ha!
AKP’ye oy vermek, öteki dünyadaki konumunuzu garanti altına alır mı, almaz mı? Öyle görünüyor ki bu yerel seçimin önemli propaganda temalarından biri de bu soruya verilen olumlu yanıt olacak.
Daha önce AKP’ye oy vermenin mahşer günü berat belgesi olacağını söyleyen İsmet Yılmaz’dan sonra AKP Şanlıurfa Milletvekili Kasım Gülpınar, seçim konuşmasında el yükseltti:
“Allah sizden emaneti ehline vermenizi emrediyor, bu emir hepimiz için geçerli, sadece yöneticiler için değil, herkes için halk için de geçerlidir. Halk emaneti nasıl verir? Sandığın başına gider, oyunu atar ve emanetini verir. Allah size bir emanet veriyorsa, bunun hesabını soracak demektir. Vicdan rahatlığıyla size diyorum ki, yarın inşallah mahşerde Allah’ın karşısına çıktığınız zaman, o emaneti bize verdiğinizden dolayı, size inşallah hiçbir hesap sormayacak.”
Değerli Müslüman seçmenler, aman ha!
Bu arkadaşlara oy verip iktidara getirdiniz ve onlar senelerce Fetullahçı çeteyi beslemekte bir sakınca görmediler.
Cumhurbaşkanı yaptığımız zat onlara “ne istedilerse verdi.”
Neden? Çünkü Erdoğan’ı kandırmışlar.
Onun kandırılmasının sonucunda yüzlerce vatandaşımız darbeci alçakların kurşunlarıyla hayatlarını kaybetti.
Ülke ekonomisi sarsıldı. Bunu da ben söylemiyorum, onların sözü bu.
Yetmedi, bu arkadaşımızı PKK da kandırdı.
“Barışacağız, silah bırakacağız” dedi, şehirlere silah depoladı, hendekler kazdı, bir çok şehir harabeye döndü.
Bu konuda aldatıldığını, yanıltıldığını da bizzat kendisi söyledi.
Bu kadar kolay kandırılıp, yanıltılabilen birisi, işinin ehli sayılır mı?
Urfalı seçmenler, iyi düşünün!
Kasım Gülpınar haklıysa, ona vereceğiniz her oyun hesabını mahşer günü sizden soracaklar, haberiniz olsun.
***
Analar ne aslanlar doğuruyor
Damat Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın geçen gün yaptığı konuşmayı okurken göz yaşlarıma hâkim olamadım.
Böyle kudretli, kuvvetli Maliye Bakanlarımız olduğu sürece kimse bize ters bakamaz diye göğsüm kabardı.
Albayrak dedi ki : “Demir bir yumrukla doları 5 liraya indirdik!”
Gerçi bu sözü söylediği sırada 1 ABD Doları karşılığında 5 lira 37 kuruş alabiliyordunuz ama olsun. İnsanın yine de göğsü kabarıyor.
Ancak şunu da merak etmiyor değilim: 1 ABD Doları, 3 Şubat tarihinde 5 lira 22 kuruştu. Bir ay sonra 3 Mart’ta ise 5 lira 37 kuruş.
Oysa tam bir yıl önce 1 dolar almak için 3 lira 20 kuruş yeterli oluyordu.
Acaba Berat Bey yumruğunu yanlış birisine mi vurdu diye endişelenmedim de değil.
Sakın Berat Bey’in, “bu doların suratıdır” diye salladığı yumruk, TL’ye denk gelmiş olmasın?
***