22 Aralık 2021

Erdoğan, 18 ay sonrasına oynuyor

Erdoğan, kaybettiği desteği, seçime kadar bu yöntemle geri kazanacağını hesaplıyor. Seçimden sonra bozulan ekonomiyi düzeltmek için önünde bir beş yıl daha olacak, onun için dengelerin alt üst olmasını da hiç önemsemediğinden eminim

Son iki aydır yaşadığımız ekonomik çalkantının nedeni AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın 20 yıl sonra yepyeni bir ekonomi politikasını keşfetmesi, "Türk Modeli Kalkınma" planını icat etmesi filan değil.

Erdoğan'ın aslında bir tek planı var: Seçime kadar geçecek süre içinde kaybettiği desteği geri alabilmek.

Özer Sencar, AKP'nin 2018'e göre 11 puana varan bir kayıp yaşadığını araştırmaların ortaya koyduğunu söylüyor.

Ancak daha önce de birkaç kez dikkat çekmeye çalıştığım gibi bunun gerçek bir kayıp olmadığını söylemek de mümkün.

Çünkü araştırmalarda Erdoğan'ın "kaybettiği" görünen desteği kimsenin kazanmadığı da açıkça görülüyor.

Siyasette başkasının kazanmadığı, prensip olarak sizin kaybınız da sayılmaz.

Çünkü seçmen, eğer karşı kesim tarafından ikna edilmemiş ise oy kullanacağı son anda yeniden eski partisine dönmekte çok tereddüt etmez.

Araştırmalar gösteriyor ki AKP'den uzaklaşmış görünen seçmenin sadece 2 puanlık bir kesimi kendisine bir adres bulmuş.

Geri kalan 9 puan ortada durmaya devam ediyor ve Erdoğan, kartlarını doğru oynarsa bu kesimi yeniden partisine çekebileceğini biliyor.

Ekonomik gelişmelere bu çerçevede anlam vermek gerek ve öyle görünüyor ki Erdoğan, enflasyonu patlatmak pahasına da olsa seçmeni mutlu edecek politikaları uygulamakta bir an bile tereddüt etmeyecek.

Asgari ücretin yüzde 50'ye varan oranda zamlanmış olmasını küçümsemeyin.

Muhalefetin argümanları gerçek olabilir. Asgari ücretin bilmem ne kadarı, bu arada erimiş olabilir. Şu kadar vade içinde artan enflasyon geri kalan kısmını da aşındıracak olabilir.

Bunlar kuşkusuz ki önemlidir de ancak unutmamak gerekir ki asgari ücretle geçinmeye çalışan insanlar, bu sayede göreceli bir ferahlama da yaşayacaklar.

Aynı etkiyi emekli maaşlarında, kamu kesimi toplu sözleşmelerinde ve memur maaşlarında da göreceğiz.

Önümüzdeki aylarda yapılacak araştırmalarda AKP'den uzaklaştığı varsayılan bir kısım seçmenin geri döndüğünü görürseniz şaşırmayınız.

Seçime kadar Erdoğan'ın önünde 18 ay var ve bu 18 ayı, tepe tepe kullanacağını, bütün kamu olanaklarının seferber edileceğini bir kenara yazın.

Erdoğan, kaybettiği desteği, seçime kadar bu yöntemle geri kazanacağını hesaplıyor.

Seçimden sonra bozulan ekonomiyi düzeltmek için önünde bir beş yıl daha olacak, onun için dengelerin alt üst olmasını da hiç önemsemediğinden eminim.

Muhalefetin "seçim çantada keklik" havasına erken girdiğini daha önce de yazmıştım.

Tekrarlıyorum: Muhalefet bu seçimi kazanacaksa bu birincisi Cumhurbaşkanı adayının popülaritesine, ikincisi seçmenin önüne koyacakları alternatif programa bağlıdır.

"Ben daha iyisini yaparım, bunlar bilmiyor", kitleleri ikna etmeye yetecek bir politika değildir.

TL görünümlü döviz hesabı

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın son açıkladığı "TL görünümlü döviz hesabı" sürpriziyle liranın değerlenmesi, dövizde "tarihi bir düşüş" olarak yorumlandı.

Hangi siteye baktıysam buna benzer bir başlık ile karşılaştım.

Yandaş medyaya bakılırsa bu tarihi düşüş, Erdoğan'ın ekonomiye ne kadar hâkim olduğunu da gösteriyor.

Gerçi bu durumda, daha önceki "tarihi yükselişin" nedenleri konusunda kafalar da haliyle karışmış oluyor.

Madem böyle sihirli formülleri vardı, Reis bunu neden bugüne kadar sakladı?

Bir ihtimal, "dış güçleri" şallak mallak etmek amacıyla böyle bir sürprizi bir kenarda hazır tutmuş olması.

Biliyorsunuz kendisinin her konuda A, B, C, D planları hep var ve hatta bir keresinde söylediği gibi Z'ye kadar da bunların sayısı artabiliyor.

Tabii bir insanın bu kadar çok oyun planı olunca aslında hiçbir şeyi doğru dürüst öngöremediğini de düşünmek mümkün.

Bilimden, gerçek verilerden yola çıkan bir insanın öngörülerinin hataya az pay bırakacağı bir gerçek.

Öngörülerinde hata payı arttıkça, oyun planı sayısı da artar, bu da bir başka gerçek.

Aklı başında her insan, izlenen yolun dövizi patlatacağını görüyor ve söylüyordu ama Reis ısrar etti ve sonunda "TL görünümlü döviz hesabı" kartını masaya sürmek zorunda kaldı.

İsterseniz bunun "B Planı" olduğuna inanabilirsiniz tabii.

Bana daha çok eşekten düşünce zaten ineceğini iddia eden Nasrettin Hoca Planı gibi geliyor bu.

Dövizi madem buralarda tutmak gerekiyordu, onca uyarıya rağmen son faiz indirimine neden gerek duyuldu?

Madem mesele "nass emri düşük faiz"di, neden talimatla Merkez Bankası'na indirtilen faizden çok daha yüksek bir faizin "kur garantili mevduat" adı altında örtülü olarak ödenmesi ve bunun bedelinin Hazine'nin sırtına yüklenmesi yoluna gidiliyor?

Merkez Bankası'nın rezervlerini eriten Berat Albayrak Planı uygulanırken kendisinin Cumhurbaşkanı olduğu için durumdan haberdar olamadığını açıklamıştı ki bunu da kendisine hiç yakıştıramadım.

Çünkü bunu söyleyince verdiği izlenim "ne yerde ne gökteyim, bir garip seherdeyim" durumu.

İster misiniz "dövizdeki tarihi yükselişin" gerçekleştiği dönem için "aklım başka yerdeydi" desin.

Yazarın Diğer Yazıları

İğneyi kendine, çuvaldızı başkasına

Eski Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez’in, Riyad’daki dans gösterisinde Kâbe siluetinin dijital dekor olarak kullanılmasına, “Suud ulemasının sessizliği fecaattir” sözleriyle tepki göstermesini tebessümle karşıladım. Fetullahçılar, her türlü ahlaksızlığı yaparken kendisi Diyanet İşleri Başkanı idi. Bu ülkede yolsuzluğa “hırsızlık değildir” diyen, “rüşvet vermek caizdir” diyen fıkıh uleması bile gördük

İsrail, Kürt kartını açarken düşünelim

“Kürt kartı”, Türkiye’ye karşı kullanılabilecek bir koz olarak görülüyorsa doğru politika ne olmalıdır? Kürtleri yok saymak mı? Kürtlerin bu ülkeye bağlılıklarını güçlendirecek, ayrılıkçılığı minimalize edecek politikaları kurmak mı?

Bir garip “devlet inisiyatifi!”

Uçum öyle şeyler söylüyor ki sanki devlet içinde, Erdoğan yönetiminden bağımsız ya da ona bağlı ama kendine özgü ajandası olan ayrı bir devlet varmış gibi. Devlet içinde gizlenmiş devlet, inisiyatifini kullanırken Bahçeli’ye piyon görevi mi verdi?

"
"