21 Eylül 2023

Emine Hanım, Akbelen'i kurtarabilir

Dünya kamuoyunun karşısına çıkıp iklim değişikliğinden filan söz ederken orman keserek, düşük kalorili bir kömürü çıkarmak ve dumanını atmosfere savura savura elektrik üretmek yakışık alacak bir iş değil

Cumhurbaşkanı'nın eşi Emine Erdoğan, New York'ta "Küresel Sıfır Atık Hareketine Doğru" etkinliğinde bir konuşma yaptı.

Emine Hanım için küçük müydü, büyük müydü bilmiyorum ama eski Hürriyet'in logosunu taşıyan gazetenin yöneticisi Ahmet Hakan bunu "insanlık için büyük bir adım" olarak nitelemiş.

Yağcılığın dozunu biraz kaçırmış ama bu aşırı doz, Emine Hanım'ın öncülük etmeye çalıştığı "sıfır atık" meselesinin önemini ortadan kaldırmıyor.

Emine Hanım'ın şu sözleri önemli bulunmuş:

"İklim krizi için kritik eşik kapımıza dayandı ve bugün, konuşma, değerlendirme faslını geride bırakıp acil eylem planlarını uygulamak mecburiyetindeyiz."

Kendisine tamamen katılıyorum:

Emine Hanım, bir uygun zaman yaratıp eşine, işe Akbelen ormanlarından başlamasını söylemeli.

Konuşma faslını geride bırakıp, eyleme geçmenin zamanıdır!

Dünya kamuoyunun karşısına çıkıp iklim değişikliğinden filan söz ederken orman keserek, düşük kalorili bir kömürü çıkarmak ve dumanını atmosfere savura savura elektrik üretmek yakışık alacak bir iş değil.

Rize'ye liman yapacağım diye koca bir ormanı ve dere havzasını yok etmek de bu mücadelede göze hoş gelmez.

New York'a toplantıya giderken yaratılan "karbon ayak izi" de unutulmamalı.

Zırhlı makam araçları için bir uçak, "şahsım ve eşi için" bir uçak, personel için ayrı bir uçak uçurmak da olmaz.

Emine Hanım bu konularda eşine söz geçirebilir mi bilmiyorum ama Aristophanes'in, Lysistrata oyununu biliyorum.

Kadınların gücünü hafife almayın derim, Emine Hanım, Cumhurbaşkanı eşini bu konularda aydınlatabilirse gerçekten hayırlı bir iş yapmış olur.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın eşi EmineErdoğan, Birleşmiş Milletler (BM) 78. Genel Kurulu çerçevesinde New York Türkevi'nde gerçekleştirilen "Küresel SıfırAtık Hareketine Doğru" isimli etkinliğe katıldı. 

* * *

"Vatandaş" İsveç mafyası

İki hafta önce İstanbul'da motosikletli infaz ekiplerinden biri (artık Türkiye'de böyle bir iş kolu da oluştu. Neredeyse her gün motosikletle hareket eden katiller, birilerini vuruyorlar) Sarıyer'de bir kahveyi taradı.

Kahvede bulunan altı kişi de silahlarını çekmiş ve kısa süreli de olsa bir çatışma yaşanmıştı.

Sonradan anlaşıldı ki bu kişiler, İsveçli!

İsveç, 1.48'lik suç oranı ile dünyanın en barışçıl 15. ülkesi. Sadece Avrupa ülkeleri arasında bir sıralama yaparsak da İsveç Avrupa'nın suç oranı en düşük altıncı ülkesi.

Bu istatistiki başarıyı yakalamalarının nedeni, mafya üyelerini ve katillerini Türkiye'ye ihraç etmiş olmaları mıdır diye aklıma gelmedi de değil.

Ve son günlerin bir başka popüler gelişmesi de şu ki Kara Mamba lakaplı İsveçli mafya şefi Türkiye'de yakalandı.

Bu Kara Mamba'nın ikinci yakalanışı çünkü ilk yakalandığında yüce gönüllü bir hakimimiz, "yurtdışına çıkış yasağı" koyup, kırmızı bültenle aranan uyuşturucu kaçakçısını serbest bırakmış!

Kara Mamba'nın yakalanmasından iki gün önce İsveç basınında yayımlanan haberler, İsveçli suç örgütleri üyelerinin parayla T.C. pasaportu alarak Türk vatandaşlığına geçtiklerini yazıyordu.

Nitekim, uyuşturucu kaçakçılığı ve cinayete teşebbüs suçlarından İsveç'te aranırken Marmaris'te yakalanan "Kürt Tilkisi" lakaplı Rawa Majid'in bunlardan biri olduğu da ortaya çıktı.

Kürt Tilkisi'nin, T.C. vatandaşı olarak adı Miran Othman imiş ve İsveç tarafından kırmızı bülten ile dünya çapında aranırken parayı bastırmış ve T.C. vatandaşı olmuş.

T.C. vatandaşlığına geçtiği için de işlediği suçlar nedeniyle İsveç'e iade edilemiyor.

Gördüğünüz gibi Cumhurbaşkanı, İsveç'i NATO'ya sokmamak için çırpınıyor ama İsveçli mafya üyelerini bir NATO ülkesi olan Türkiye vatandaşlık da vererek misafir ediyor.

Ortaya çıkıyor ki parayı bastıranın sorgusuz sualsiz sahip olabildiği bir vatandaşlığımız var.

İster katil ol ister mafya şefi ister uyuşturucu kaçakçısı, paran varsa pasaportun hazır.

Üstelik suç işlediğin memlekete iade edilme tehlikesi de yok; hakimler, savcılar, polisler emrine amade!

"Yerli ve milli" olmayı dillerinden düşürmüyorlar ama Amerikan dolarının yeşil yüzünü görünce de dayanamıyorlar.

Çok merak ediyorum, bu kişilerin vatandaşlığa geçiş kararlarının altında kimlerin imzası var?

İşleri hızlandırabilmek için çarkları yağlamak da gerekmiş mi?

Altını kurcalayacak bir İçişleri Bakanı çıkar mı, çıkarsa o koltukta oturmaya devam edebilir mi, onu hiç bilmiyorum.

"Kürt Tilkisi" lakaplı Rawa Majid

* * *

Türk usulü boş tartışma örneği

CHP eski Konya Milletvekili Atilla Kart, Nevşin Mengü'nün yayınında Kemal Kılıçdaroğlu ve Bülent Tezcan'ı suçladı.

Suçlama konusu, 16 Nisan 2017 Anayasa Değişikliği referandumunun AİHM'ye götürülmesini baltalamaları.

Hatırlarsınız belki, oylama sürerken YSK, arkasında seçim kurullarının mührü bulunmayan oy pusulalarının da geçerli olacağına karar vermişti.

Oysa kanun, hangi pusulaların geçersiz sayılacağını tek tek sayıyordu ve bunların arasında "mühürsüz oy pusulaları" da vardı.

YSK, kendisine ait olmayan bir yetkiyi kullanarak, kanun ile getirilmiş bir düzenlemeyi değiştirmişti.

O günlerde bunun tartışmasını çok yapmıştık.

Bu konuda kaç yazı yazdığımı hatırlamıyorum bile.

Kart'ın iddiası, CHP yönetiminin oylama sonuçlarına itiraz edilmemesiyle ilgili bir karar aldığı ve sonucun AİHM'ye götürülmesini baltaladığı ile ilgili.

Ve her boş iddia gibi bu konu ciddi ciddi tartışılıyor.

Belli ki birçok kişi neler yaşandığını hatırlamıyor, hafızası zayıf bir toplum olduğumuz sanırım doğru.

Hatırlatayım: CHP, YSK'nın bu kararına karşı Danıştay'da dava açtı, reddedildi.

O vakit de yazmıştım, YSK kararları kesin, bir başka mahkemede itiraz yolu kapalı.

Bunun üzerine AİHM'ye gidildi ve AİHM, referandumun "serbest seçim hakkı" kapsamında olmadığı gerekçesiyle itirazı reddetti.

Aradan geçen bunca yıldan sonra yarım yamalak bilgilerle bu tartışma neden yeniden hortladı?

Bunun bir yanıtını ben bulamadım.

Kılıçdaroğlu ve ekibini suçlamak için daha derli toplu ve ele gelir bir konu bulunamadı desem, en başta CHP'liler buna gülerler diye düşünüyorum.

Mehmet Y. Yılmaz kimdir?

Mehmet Yakup Yılmaz, 1956 yılında Malatya'da doğdu. İlkokulu Antalya Devrim İlkokulu'nda, orta okul ve liseyi parasız yatılı olarak Denizli Lisesi'nde okuduktan sonra Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi İktisat ve Maliye Bölümü'nden 1977 yılında mezun oldu

Gazeteciliğe SBF öğrencisi iken 1975 yılında Ankara'da Mehmet Ali Kışlalı yönetimindeki Yankı Dergisi'nde başladı. Derginin Yazı İşleri Müdürlüğü görevini de bir süre yürüttü.

12 Eylül 1980 darbesi öncesinde Türk İş'e bağlı Yol İş Federasyonu ve YSE - İş sendikalarında basın müşaviri olarak görev yaptı, sendika gazete ve dergilerini yayınladı

Askerlik görevini Kara Harp Okulu'nda tamamladıktan sonra İstanbul Gelişim Yayınları'nda mesleğe döndü. Gelişim Yayınları'nda Erkekçe ve Bilim dergilerinin Genel Yayın Müdürü Yardımcılığı ve ardından Gelişim TV Dergisi Genel Yayın Yönetmenliği görevlerinde bulundu

1985 yılında Hürriyet'e geçti ve Hürriyet Dergi Grubu'nu kurdu. Tempo, Blue Jean, Playmen gibi dergileri yayınladı.

Daha sonra Dönemli Yayıncılık Genel Müdürlüğü görevine getirildi. Ercan Arıklı ile birlikte Dönemli Yayıncılık'ın 1 Numara Yayıncılık'a dönüşmesi sırasında Genel Müdürlük görevini üstlendi. Aktüel, Cosmopolitan, Penthouse, Oya gibi dergilerin kurucu genel yayın müdürü oldu. Bugüne kadar 30'u aşkın derginin kuruculuğunu yaptı.

1995 yılı başında Posta gazetesini yayınladı. Aynı yılın sonunda Fanatik gazetesini, 1996 yılı sonunda da Radikal gazetesini kurdu, genel yayın müdürlüğünü yürüttü.

2000 yılında Milliyet Gazetesi Genel Yayın Müdürlüğü görevine getirildi. Bu görevi 5,5 yıl sürdürdükten sonra Doğan Burda Dergi Grububu'nun CEO'luğu görevini üstlendi.

2005 yılından 2018 Eylül ayına kadar Hürriyet gazetesinde köşe yazarlığı yaptı. Ekim 2018'den itibaren T24'te yazmaya başladı.

Gazete köşe yazılarından derlenen "Kırmızıyı Seçtim, Aşk Mavinin Altındaydı", "Benden Selam Söyleyin Bütün Aşklarıma", "Aşktan Sonra Hayat Var Mı", "Şaşırma Duygumu Kaybettim, Hükümsüzdür" isimli kitapları yayımlandı. "Aşk Herşeyi Affeder mi" isimli uzun hikâyesi de kitap olarak yayınlandı. 

"Türkiye medyasında en çok yayın başlatan gazeteci" olan Mehmet Y. Yılmaz, güncel politik gelişmelerin yanı sıra, deneme tarzındaki yazıları ile futbol üzerine yaptığı yorumlarıyla da biliniyor.

 

 

Yazarın Diğer Yazıları

Hükümete darbe mi, Bakan'a komplo mu?

Ayhan Bora Kaplan suç çetesi soruşturmasının vardığı yer burası: Devletin iki kurumu, adliye ve polis, siyasi rekabetin oyuncağı oluyor!

Cumhurbaşkanı Erdoğan gözünü dört açmalı

Otoriter liderler için en büyük tehlike her zaman "Saray'ın içindedir"! Bakalım, bu iktidar mücadelesinden kim galip çıkacak. Hislerim Süleyman Soylu ve ekibinin bu stratejik hamleyle bir adım öne çıktığını söylüyor

Çürümenin vardığı yer

Devletin kurumlarının ne hale geldiğini görüyor musunuz? Suç örgütleri, polisin içinde neredeyse cirit atıyor. Polisler tarikatlarına bağlılık derecesine göre terfi ediyor, akıl almayacak paralar havada uçuşuyor. Öte yandan savcılar katilleri koruyor, siyasal bir cinayetin derinlemesine araştırılmasının önüne geçiliyor