31 Aralık 2024

Demokratik siyaseti zehirleme

Cumhurbaşkanı’nın yardımcısı “dış etkenlerle zehirlenmemiş bir demokrasi” istiyorsa ona yardımcı olabileceğimiz başka konular da var. Mesela bir demokrasinin olmazsa olmazı sayılan basın özgürlüğü!

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, DEMP heyetinin İmralı’dan getirdiği Abdullah Öcalan’ın açıklamalarını değerlendirirken şunu söyledi:

“Terörün varlığı demokratik siyaseti zehirliyor, terörün gölgesinde olmayan demokrasi arzu ediyoruz.”

TBMM Başkanvekili ve DEM Partii Milletvekili Sırrı Süreyya Önder ile DEM Parti Milletvekili Pervin Buldan

Devletimizin yöneticileriyle her zaman aynı fikri paylaşmıyorum, bunu biliyorsunuz.

Arada bir böyle aynı düşünceyi paylaştığımızda da tadını çıkaralım istiyorum.

Evet, terörün varlığı demokratik siyasetin yapılacağı ortamı ortadan kaldırıyor, silahların gürültüsünden kimin ne söylediği anlaşılmıyor.

Onun için Bahçeli’nin çağrısıyla başlayan bu süreçte gelinen aşamayı da önemli buluyorum.

Bu sorunu oturup, konuşarak ve tartışarak çözmeliyiz.

Ancak Cevdet Bey’e hatırlatmak isterim ki Türkiye’de demokratik ortamı zehirleyen tek mesele terör değil.

Hatta son zamanlarda eski bakan Süleyman Soylu’nun da ifade ettiği gibi PKK, Türkiye sınırları içinde kesin bir yenilgiye uğradı.

Bakan 2023 yılı bitmeden “Türkiye kırsalında bir tek teröristin kalmayacağını” da söylemişti. (19 Ağustos 2022)

Zaten PKK da Suriye’nin kuzeyinde bir devletçik oluşumu yaratabileceği hesabıyla dikkatini daha çok o bölgeye yoğunlaştırmıştı.

Yani bu tabloya bakarak “Türkiye’de demokratik siyaseti zehirleyen unsurlar” arasında terörün yerinin artık birinci sırada olmadığını bile söyleyebilmek mümkün. Koskoca eski İçişleri Bakanı’nın bize yalan söylemediği varsayımıyla elbette!

Cumhurbaşkanı’nın yardımcısı “dış etkenlerle zehirlenmemiş bir demokrasi” istiyorsa ona yardımcı olabileceğimiz başka konular da var.

Mesela bir demokrasinin olmazsa olmazı sayılan basın özgürlüğü!

AİHM kararlarında da açıkça belirtildiği gibi “ceza tehdidi varsa basın özgürlüğü yoktur”!

Ve biz bu memlekette ciddi bir ceza tehdidinin varlığı altında mesleğimizin gerektirdiklerini yapmaya çalışıyoruz.

Ayşenur Arslan ile Nevşin Mengü hakkında istenen ceza 7,5 yıla kadar hapis. Özlem Gürses evinde hapis tutuluyor, başına ne gelecek belirsiz. Furkan Karabay da öyle.

Ya da toplantı ve gösteri yürüyüşü yapma hakkı!

Osman Kavala, Can Atalay, Tayfun Kahraman, Mine Özerden, Çiğdem Mater Utku (ve hakkında yakalama kararı çıkarılan) Yiğit Ali Ekmekçi sadece bu hakkın kullanmasını savundukları için ömür boyu hapis yatacaklar. Üstelik Can Atalay’ın serbest bırakılmasını öngören AYM kararı bile olduğu halde!

Anayasa, siyasi parti faaliyetlerinin serbest olduğunu ve kısıtlanamayacağını yazıyor ama Selahattin Demirtaş başta olmak üzere onlarca HDP’li bu yüzden hapiste tutuluyor, Demirtaş hakkındaki AİHM kararı da uygulanmıyor.

Bu insanları hapiste tutabilmek için savcılar suç uyduruyor, bunu yapmak istemeyen hâkimler, savcılar oradan buraya tayin ediliyor.

Cevdet Bey, bunları tek tek sayıp dökmeme gerek yok, siz de zaten bunları benim kadar biliyor olmalısınız.

Demokratik siyaseti kirleten unsurları temizlemeye niyetlendiyseniz, Reis’e bunları da hatırlatın.

Demokrasilerde işler böyle yürüyor.

Demokratik siyaseti zehirleyen unsurları temizleyecekseniz hepsini birden ele almalısınız.

“Yarısı temiz olsun, varsın öbür yarısı da pis kalsın” denilemez.

Bu işlerde de yarım hamilelik olmaz, hatırlatmış olayım.

* * *

Mizah değil, ayniyle vaki!

Sanki devlet yönetilmiyor da “kırk kartal, kırkı da kara kartal, kırkı konar, kırkı kalkar” gibi çocuk tekerlemeleri üzerine çeşitlemeler yapılıyor!
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan

“Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinde değişiklik yapılması hakkındaki kararname”, Resmî Gazete’de yayımlandı.

Erdoğan’ın tek adamlık hevesini tatmin edebilmek amacıyla üzerinde doğru dürüst düşünülüp, tartışılmadan “alaturka başkanlık sistemine” geçtiğimizden beri böyle tuhaf isimli kararnamelerle karşılaşıyoruz.

“Cumhurbaşkanlığı kararnamesinde değişiklik yapan kararnamede değişiklik yapan kararnamede değişiklik kararnamesi” gibi tuhaf isimleri olan kararnameler!

Sanki devlet yönetilmiyor da “kırk kartal, kırkı da kara kartal, kırkı konar, kırkı kalkar” gibi çocuk tekerlemeleri üzerine çeşitlemeler yapılıyor!

Bu kez değişiklik 1 numaralı kararnamede değişiklik yapan kararnamede yapılmış.

Bu kararname, “Üzerinde En Çok Değişiklik Yapılan Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi” sıfatını da hak ediyor.

Guinnes rekorlarını onaylayan kuruma başvurulsaydı, bu rekoru gururla taşıyabilecek bir madde bu.

Benim sayabildiğim kadarıyla üzerinde 12 değişiklik yapıldı.

Keşke İletişim Başkanlığı bununla ilgili bir sayım yapıp, kesin rakamı bizlerle de paylaşsa, internette pösteki sayar gibi değişiklik aramak zorunda kalmasak.

Bu son değişiklikle Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçildikten sonra kurulan Cumhurbaşkanlığı İdari İşler Başkanlığı adı verilen kurum kaldırıldı.

Onun yerine Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği kuruldu.

İdari İşler Başkanlığı kurulurken de Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği kaldırılmıştı.

Böylece maçta durum 1 – 1 oluyor.

Yani bir kere Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği kaldırıldı, yerine İdari İşler Başkanlığı kuruldu.

Bir kere de İdari İşler Başkanlığı kaldırılıp, yerine Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği kuruldu.

Ancak bu beraberliğe rağmen avantaj Genel Sekreterlik'te sayılmalı, çünkü şu anda makamı kapan Genel Sekreter oldu!

2018’de neden kaldırılmıştı, 2024’ün 28 Aralık günü neden kuruldu, kimse bilmiyor.

Genel Sekreterlik kaldırılınca kurulan İdari İşler Başkanlığı hangi işleri yapmakta başarısız olmuştu, adı yeniden Genel Sekreterlik olunca hangi işleri daha iyi yapacak, bunları da sormayın!

Bu tablo, Türkiye’nin neden iyi yönetilemediğinin küçük bir kesiti.

Tek adam yönetimi kuracağız diyerek devletin 100 yıllık kurumlarının altından girip üstünden çıkınca ve bu işleri yapanlar da ehil olup olmadıklarına bakılarak değil “bizdendir” diye o makamlara getirilince böyle oluyor işte!

Mehmet Y. Yılmaz kimdir?

Mehmet Yakup Yılmaz, 1956 yılında Malatya'da doğdu. İlkokulu Antalya Devrim İlkokulu'nda, orta okul ve liseyi parasız yatılı olarak Denizli Lisesi'nde okuduktan sonra Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi İktisat ve Maliye Bölümü'nden 1977 yılında mezun oldu

Gazeteciliğe SBF öğrencisi iken 1975 yılında Ankara'da Mehmet Ali Kışlalı yönetimindeki Yankı Dergisi'nde başladı. Derginin Yazı İşleri Müdürlüğü görevini bir süre yürütmektedir.

12 Eylül 1980 darbesi öncesinde Türk İş'e bağlı Yol İş Federasyonu ve YSE - İş sendikalarında basın müşaviri olarak görev yaptı, sendika gazetesi ve dergilerini yayınladı

Askerlik görevi Kara Harp Okulu'nda yapıldıktan sonra İstanbul Gelişim Yayınları'nda mesleğe geri döndü. Gelişim Yayınları'nda Erkekçe ve Bilim dergilerinin Genel Yayın Müdürü Yardımcılığı ve ardından Gelişim TV Dergisi Genel Yayın Yönetmenliği görevlerinde bulundu

1985 yılında Hürriyet'e geçti ve Hürriyet Dergi Grubu'nu kurdu. Tempo, Blue Jean, Playmen gibi dergileri yayınlandı.

Daha sonra Dönemli Yayıncılık Genel Müdürlüğü görevine getirildi. Ercan Arıklı ile birlikte Dönemli Yayıncılık'ın 1 Numara Yayıncılık'a dönüşmesi sırasında Genel Müdürlük görevini üstlendi. Aktüel, Cosmopolitan, Penthouse, Oya gibi dergilerin kurucusu genel yayın müdürü oldu. Bugüne kadar 30'u aşkın derginin kuruculuğu yapıldı.

1995 yılı başında Posta gazetesini yayınladı. Aynı yıl sonunda Fanatik gazetesini, 1996 yılı sonunda ise Radikal gazetesini kurdu, genel yayın müdürlüğünü yürüttü.

2000 yılında Milliyet Gazetesi Genel Yayın Müdürlüğüne getirildi. Bu görevi 5,5 yıl sürdürdükten sonra Doğan Burda Dergi Grububu'nun CEO'luğu görevini üstlendi.

2005 yılından 2018 Eylül ayına kadar Hürriyet gazetesinde köşe yazarlığı yaptı. Ekim 2018'den itibaren T24'te yazmaya başladı.

Gazete köşe yazılarından derlenen "Kırmızıyı Seçtim, Aşk Mavinin Altındaydı", "Benden Selam Söyleyin Bütün Aşklarıma", "Aşktan Sonra Hayat Var Mı", "Şaşırma Duygumu Kaybettim, Hükümsüzdür" isimli kitapları yayımlandı. "Aşk Herşeyi Affeder mi" isimli uzun hikâyesi kitap olarak yayınlandı. 

"Türkiye medyasında en çok yayın başlatan gazeteci" olan Mehmet Y. Yılmaz, güncel politik gelişmelerin yanı sıra, deneme tarzındaki yazıları ile futbol üzerine yaptığı yorumlarıyla da biliniyor.

 

 

Yazarın Diğer Yazıları

“Toplumun vicdanı” gerçekten rahat mı?

Erdoğan hükümetinin bakanları, toplum vicdanına sığınarak, idarenin beceriksizliğinden kaynaklanan kötü soruşturmayı ört bas etmek isteyebilir. Narin’in güzel yüzü ve gülümseyen o fotoğrafı hafızalarımızda durdukça “toplum vicdanı” kendisini ne kadar rahat hissedebilir, o da ayrı mevzu

Asgari ücreti unutun, Kudüs’ün fethi yakın!

Önümüzdeki aylar boyunca Esad’ın devrilmesinden siyasi kazanımlar elde edebileceği ile ilgili hamasete gaz verilecek, dini ve milli duygular köpürtülecek. Bu politika, Erdoğan yönetimine, ekonomideki beceriksizliklerini örtmek için ihtiyaç duyduğu illüzyonu sağlayabilir mi?

Yolsuzluk ekonomisinin bedelini ücretli öder

Asgari ücretin daha yüksek belirlenmesinin, enflasyonla mücadeleye zarar vereceğini savunanlar var. Eğer Türkiye’deki enflasyonun işçi ücretlerinden kaynaklandığına inanacak olursanız bu görüşlere hak verebilirsiniz. Oysa ekonomide kötü giden her şeyin bir tek sorumlusu var: Recep Tayyip Erdoğan

"
"