Türk televizyon tarihinin en uzun süredir ekranlarda olan dizisi Arka Sokaklar, geçtiğimiz Cuma akşamı yayınlanan bölümünde “yozlaşmış cezaevi infaz koruma memurlarının” maceralarına da yer verdi.
Dizinin ilgili bölümünü ertesi sabah izledim.
Bir tutukluyu döverek hücresinden çıkaran iki gardiyan var. Bir de “kirli” cezaevi müdürü.
Zafer Ergin’in canlandırdığı polis karakteri bunları sıkıştırınca, gardiyan önceki gece yaptıkları şeyin başlarına iş açıp açmayacağını soruyor. Cezaevi müdürü de “en fazla bakanlığa şikâyet ederler, bir şekilde hasır altı edilir” diye yanıtlıyor.
Devam eden sahnelerde gardiyanın, tutukluyu çocuğu ile tehdit ettiği, diğer mahkumlarla işbirliği yaptığı gibi görüntüler de var.
Bildiğiniz hapishane filmi yani.
Dizideki bu sahnelere Adalet Bakanı çok sinirlendi.
“Kabul edilemez” buldu, çünkü sahneler infaz koruma memurlarını rencide ediyormuş.
Bakan şu mesajı sanal aleme yollamış ki herkes haddini bilsin: “Görevlerini kanun ve yönetmelikler çerçevesinde fedakârca çalışarak yerine getiren ceza infaz koruma personelimize yönelik gerçekleştirilen bu tür yayınlarla ilgili olarak gerekli idari ve hukuki inceleme ve soruşturmaların yapılacağından hiç kimsenin şüphesi olmasın.”
Görevlerini “fedakârca yerine getirenler” olduğu kadar hukuk dışına çıkarak yerine getirenler de olduğunu geçmişten biliyoruz.
Cezaevlerinde yaşanan ihsan hakları ihlalleri ile ilgili bırakın soruşturulmamış iddiaları, sadece mahkeme kararlarını kitap yapsak ciddi bir külliyata sahip oluruz.
Adalet Bakanı Yılmaz Tunç ve Arka Sokaklar dizisindeki ilgili sahne
Nitekim Bakan’ın bu açıklaması üzerine HEDEP Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu, dizideki sahneleri de paylaştığı sosyal medya mesajında olayın aynısının Elâzığ Cezaevi'nde yaşandığını da anlattı.
Google’a “cezaevlerinde işkence” yazın, 1 milyon 800 bin sonuç çıkıyor.
Ve dizideki cezaevi müdürünün dediği gibi bu tür kötü muamele şikayetlerinin çoğunun hasır altı edildiği de bir sır sayılmaz.
Onun için Bakan’ın “bu tür yayınlarla ilgili olarak gerekli idari ve hukuki inceleme ve soruşturmaların yapılacağından hiç kimsenin şüphesi olmasın” demesi garip karşılanmıyor.
Çünkü bizde gerçek hayatta işkence ve kötü muamele yapan memurun korunması asıldır. Suçlu her zaman bunu dile getiren olur.
Hatta bunun artık bir Türk devlet geleneği olduğunu bile söyleyebiliriz.
Yetkililer “işkence artık sistematik bir uygulama değil” diyorlar belki ama işkence ve kötü muamele yapan memurun korunması sistematik bir uygulamadır.
Birinci derece amirlerinden başlayarak silsilei meratiple en üst amirine kadar herkes işkenceciyi korumaya çabalar, o çabanın yetersiz kaldığı yerde dava açılır, o zaman da savcı ve hâkim işkenceciyi kollar!
Dizinin yapımcısı ve senaristleri filan nasıl soruşturulacak bunu bilmiyorum ama zaten sadece bu soruşturma talimatının verildiğinin açıklanması bile Türkiye’deki sorunun ne olduğunu gösteriyor.
Bu da iktidara gelen şahısların kendilerini devlet zannetmeleridir.
Devletin bir kurumuna ya da memuruna bir eleştiri ya da suçlama yöneltiyorsanız bundan şahsen alınırlar.
Çünkü esasen korktukları şey, vatandaşların yani onların zaviyesinden bakınca gördükleri sıradan insanların, bu tür itirazlarını açıkça söylemeye başlamalarıdır.
Onun için “devlete uzanan dillerin kopartılması” gerekir. Devlet, korunması gereken kutsal bir varlık gibi ortaya konulur ki eleştirmeyi aklından geçirenler, susup bir kenara çekilsinler.
Oysa bir devleti içten içe kemiren ve çürütüp, yıkılmasına yol açacak olan şey de tam olarak budur.
Adaletin, mülkün temeli olduğunu söyleyen atalarımız, bunu daha önce yıkılan sayılarının kaç olduğu tartışmalı Türk devletlerine bakarak söylemiş olmalılar.
Adalet Bakanı, her “yağmur yağıyor” diyene fıkradaki gibi yanıt vermek yerine eleştirilere kulağını kabartmalı ki adalet, mülkün temeli olmaya devam edebilsin.
Şunu hiç unutmasın: Ateş olmayan yerden, duman da çıkmıyor!
***
Göz yaşartan hassasiyet!
Alaattin Çakıcı - Ömer Faruk Gergerlioğlu
HEDEP Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu, kendisi ile ilgili olarak sosyal medyada bir mesajı yayınlayan suç örgütü yöneticisi Alaattin Çakıcı hakkında savcılığa suç duyurusunda bulundu.
Gergerlioğlu’nun “sesli ve yazılı veya görüntülü bir ileti ile hakaret” ve “tehdit” suçları için işlem yapılması istemini, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı “inceledi” ve takipsizlik kararı verdi.
Savcılığın takipsizlik gerekçelerinden biri şu: Kovuşturma açılması durumunda Çakıcı’nın “lekelenmeme hakkının” ihlal edilecek olması!
Savcılığın bu hassasiyeti göstermesini okuduğumda gözlerimin yaşarmasına engel olamadım.
“Kurban olduğum Rabbim, bu günleri de görmemi sağladı ya artık ölsem de gam yemem” diye aklımdan geçirdim.
Adalet Bakanlığı’nın, bu takipsizlik kararını büyük levhalara bastırıp, tüm Adliyelerin girişine yerleştirmesinde yarar var.
Gözleri bağlı tanrıçanın hemen arkasına yerleştirilecek bir kaidenin üzerine konabilir, böylece vatandaşlar da okuma olanağına sahip olurlar.
Hatta her sabah mesai başladığında okunacak bir “savcı yemini” önerim de var. “Her fırsatta soruşturma açarak vatandaşların “lekelenmeme hakkını” ihlal etmeyeceklerine” namusları ve şerefleri üzerine edecekleri bir yemin.
Yaygın örneklerden de biliyoruz ki “namus ve şeref üzerine” edilen yeminler, Müslümanlardan daha çok ateistleri bağladığı için, “inançlı” savcılarımıza, kitap üzerine el basarak mı yemin ettirsek diye düşünmedim de değil!
***
Biraz da gülelim
Erdoğan, Dünya İklim Eylemi Zirvesi’nden dönerken (Fotoğraf: AA)
“Türkiye hukuk devletidir.” – Recep Tayyip Erdoğan / T.C. Cumhurbaşkanı
(Dubai’deki Dünya İklim Eylemi Zirvesi’nden dönerken, uçak mürettebatına verdiği demeçten.)
Mehmet Y. Yılmaz kimdir?
Mehmet Yakup Yılmaz, 1956 yılında Malatya'da doğdu. İlkokulu Antalya Devrim İlkokulu'nda, orta okul ve liseyi parasız yatılı olarak Denizli Lisesi'nde okuduktan sonra Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi İktisat ve Maliye Bölümü'nden 1977 yılında mezun oldu
Gazeteciliğe SBF öğrencisi iken 1975 yılında Ankara'da Mehmet Ali Kışlalı yönetimindeki Yankı Dergisi'nde başladı. Derginin Yazı İşleri Müdürlüğü görevini de bir süre yürüttü.
12 Eylül 1980 darbesi öncesinde Türk İş'e bağlı Yol İş Federasyonu ve YSE - İş sendikalarında basın müşaviri olarak görev yaptı, sendika gazete ve dergilerini yayınladı
Askerlik görevini Kara Harp Okulu'nda tamamladıktan sonra İstanbul Gelişim Yayınları'nda mesleğe döndü. Gelişim Yayınları'nda Erkekçe ve Bilim dergilerinin Genel Yayın Müdürü Yardımcılığı ve ardından Gelişim TV Dergisi Genel Yayın Yönetmenliği görevlerinde bulundu
1985 yılında Hürriyet'e geçti ve Hürriyet Dergi Grubu'nu kurdu. Tempo, Blue Jean, Playmen gibi dergileri yayınladı.
Daha sonra Dönemli Yayıncılık Genel Müdürlüğü görevine getirildi. Ercan Arıklı ile birlikte Dönemli Yayıncılık'ın 1 Numara Yayıncılık'a dönüşmesi sırasında Genel Müdürlük görevini üstlendi. Aktüel, Cosmopolitan, Penthouse, Oya gibi dergilerin kurucu genel yayın müdürü oldu. Bugüne kadar 30'u aşkın derginin kuruculuğunu yaptı.
1995 yılı başında Posta gazetesini yayınladı. Aynı yılın sonunda Fanatik gazetesini, 1996 yılı sonunda da Radikal gazetesini kurdu, genel yayın müdürlüğünü yürüttü.
2000 yılında Milliyet Gazetesi Genel Yayın Müdürlüğü görevine getirildi. Bu görevi 5,5 yıl sürdürdükten sonra Doğan Burda Dergi Grububu'nun CEO'luğu görevini üstlendi.
2005 yılından 2018 Eylül ayına kadar Hürriyet gazetesinde köşe yazarlığı yaptı. Ekim 2018'den itibaren T24'te yazmaya başladı.
Gazete köşe yazılarından derlenen "Kırmızıyı Seçtim, Aşk Mavinin Altındaydı", "Benden Selam Söyleyin Bütün Aşklarıma", "Aşktan Sonra Hayat Var Mı", "Şaşırma Duygumu Kaybettim, Hükümsüzdür" isimli kitapları yayımlandı. "Aşk Herşeyi Affeder mi" isimli uzun hikâyesi de kitap olarak yayınlandı.
"Türkiye medyasında en çok yayın başlatan gazeteci" olan Mehmet Y. Yılmaz, güncel politik gelişmelerin yanı sıra, deneme tarzındaki yazıları ile futbol üzerine yaptığı yorumlarıyla da biliniyor.
|