26 Eylül 2024

Bir “etik” meselesi!

Kurallar var ve devlet yönetiminde konulmuş bu kuralları “o kişi çok ahlaklıdır, bu yollara tevessül etmez” diye gevşetmek söz konusu olmaz. AKP, “bir etik mesele için” MHP’yi kızdırmayı göze alabilir mi?

BDDK Başkan Yardımcısı Mustafa Aydın'ın düğünü

BDDK Başkan Yardımcısı evlendi. Allah mesut etsin, bir yastıkta kocasınlar!

Bunu baştan söylüyorum ki bu evliliğe karşı olduğum ile ilgili bir kuşku doğmasın.

Hayır, karşı değilim, iki genç insan bir araya gelmişler, bizlere mutlu ve mesut olmalarını dilemek düşer.

Bu amaçla büyük bir düğün töreni de yapılmış.

Timur Soykan da bir gazeteci olarak merak etmiş ve düğüne katılmış, izlenimlerini BirGün’de yazdı.

Soykan, başarılı bir meslektaşım, haberin nerede olduğunu bu kez adeta koklayarak bulmuş.

Damat, yukarıda da söylediğim gibi BDDK Başkan Yardımcısı.

Düğün için bütün banka ve finans kuruluşlarının yöneticilerine de davetiye gitmiş.

Düğün salonunda kulağa gelen kaynağı belirsiz fısıltılara göre banka yöneticileri, bu düğün nedeniyle biraz ter dökmüşler.

“Benim götürdüğüm hediye, rakip genel müdürün götürdüğü hediyenin çok altında kalırsa ne yaparım” diye.

Günümüz Türkiye’sinde bu ciddi bir sorun olabilir tabii.

Yine fısıltılara göre aralarında gayrı resmi bir toplantı da yapmışlar, hediye edilecek mücevher vs. gibi nesneler için bir alt ve üst limit belirlemek için.

Soykan, 150 ile 350 bin lira arasında bir sınır belirlendiğini yazıyor. Küçük banka alt sınırdan, büyük banka üst sınırdan diye düşündüler her halde.

Ve düğün sırasında takı torbaları dolup dolup boşalmış.

Tekrar söylüyorum ne çiftin mutluluğunda gözüm var ne de takılarda!

Konu “kamu yönetiminde etik ilkeler” meselesi ile ilgili.

Sorum şu: Bu düğünde erkek, BDDK Başkan Yardımcısı görevinde olmasaydı, bu kadar takı – tuku toplanabilir miydi?

Toplanamayacağı konusunda iddiaya girerim.

BDDK Başkan Yardımcısı’nın MHP kontenjanından bu görevde olduğu, davetlilerden ve nikah şahitlerinden anlaşılıyor. Demek ki MHP içinde kayda değer bir pozisyonu da var. Ona bakarak yine de yüklü bir takı torbasıyla düğünden ayrılabileceğini tahmin edebiliriz ancak bu kadarı mümkün olmaz.

O halde bu takıların, bir devlet memuruna görevinden dolayı verilen armağanlar olduğunu söylemek de mümkün.

Bizim mevzuatımızda, genel idare esaslarına göre asli ve sürekli kamu hizmetlerini ifa ile görevlendirilenler devlet memuru sayılır.

BDDK Başkan Yardımcısı da devlet memurudur.

657 sayılı Devlet Memurları Kanunu, memurların doğrudan veya aracı eliyle hediye kabul etmelerini yasaklıyor. (Madde 29)

Hediye alma yasağının sınırlarını belirlemekte yetkili kılınan Kamu Görevlileri Etik Kurulu, ne tür hediyeler alınabileceği ile ilgili bir liste yayınlamıştı. Bunlar hatıra mahiyetinde verilen objeler ile kitap, dergi gibi kültürel eserlerdi. Gerisini almak yasaktır.

Elbette BDDK Başkan Yardımcısı’nın düğünde verdikleri hediyeler nedeniyle bankalara ya da finans kuruluşlarına avantaj sağlayacağını iddia etmiyorum.

Ancak bu etik bir mesele.

Kişinin bireysel ahlak anlayışından bağımsız bir durum.

Kurallar var ve devlet yönetiminde konulmuş bu kuralları “o kişi çok ahlaklıdır, bu yollara tevessül etmez” diye gevşetmek söz konusu olmaz.

Memurlardan kendilerine verilen hediyelerin listesini istemeye yetkili olan Kamu Görevlileri Etik Kurulu, bakalım düğünde verilen hediyelerin bir listesini isteyecek mi?

Ne dersiniz, AKP, “bir etik mesele için” MHP’yi kızdırmayı göze alabilir mi?

* * *

Parayı görünce ecdat sevgisi unutuldu

Ecdat sevgisi filan diye mangalda kül bırakmıyorlar ama ecdat yadigarına reva gördükleri de bu çirkinlik. Belli ki paranın ucu görününce ecdat sevgisi de kenara itilebiliyor

Rumelihisarı’ndaki Hacı Kemalettin Camii’nin restorasyonunun tamamlanmasından sonra alt katında bir kafe açılması ile ilgili eleştirimin ardından (24 Kasım 2023 tarihli yazım) kafe kapatıldı.

Burası önce mescit olarak yapılmış, 1743 yılında da Padişah 1. Mahmut tarafından cami olarak ihya edilmiş. Banisi Hacı Kemalettin Bey hakkında bir bilgi bulunmuyor.

Caminin altında bulunan tonozlu bölüm, aslında yedi kemerli bir kayıkhane. O tarihte cami Boğaz’daki yalı camilerden biriymiş, denizden de ulaşılıyormuş.

Kafe açılan yer, artık kayıkhane olarak kullanılamayan zemin katı.

Kafe kapatıldıktan sonra da uzun süre ışıklı panosu caminin üzerinde takılı kalmıştı, sonra o çıkartıldı.

Bu köşede gördüğünüz fotoğrafı da dün sabah çektim.

Bu sefer kayıkhane bölümünü kapatan camlı kapıların üstüne Fransız tarzı bordo tenteler yerleştirilmiş.

Camların üzerinde “içerde neyin satıldığını gösteren” çıkartmalar var.

Kayıkhane iken mağazaya çevrilen bölümün giriş kapısı olarak kullanılan tonozdaki tente farklı bir renkte ve üzerinde La Gelateria yazıyor.

Kapının önündeki “külahta dondurma heykelini” biraz ilerisine dikilmiş bir direkteki “dondurma külahı ile Waffle” yazılı tabela tamamlıyor.

Demek ki kafeden dondurmacıya geçiyoruz; hem de Frenk dondurması, La Gelateria! Belçika usulü waffle da ağzınıza layık!

Kapının hemen sağında yerde bir damacana görüyorsunuz.

Damacanadan çıkan bir beyaz boru var ama galiba çıkmıyor da giriyor. Sanırım arkalardaki bir yerdeki klimanın suyunu atan bir boruya bağlı. Girip inceleme fırsatım olmadı.

Bir insan bu kadar zevksiz ve estetikten yoksun olabilir mi? O caminin görevli imamı, müezzini bu çirkinliği görmüyor mu?

O boruyu, dışardan görünmeyen ve cami binasının dış görüntüsünü bozmayacak başka bir yere koymak mümkün değil miydi?

1743’ten beri ayakta olan camiye reva gördükleri bu.

300 yıllık bir cami, ticarete konu olabiliyor, alt katı kiralanabiliyor, o kiralayanın da ne tarihe saygısı var ne ibadet için camiye gelen cemaate.

Ama galiba cemaatin de duruma itirazı yok ki bu iş yine bana düştü.

Ecdat sevgisi filan diye mangalda kül bırakmıyorlar ama ecdat yadigarına reva gördükleri de bu çirkinlik.

Belli ki paranın ucu görününce ecdat sevgisi de kenara itilebiliyor.

Mehmet Y. Yılmaz kimdir?

Mehmet Yakup Yılmaz, 1956 yılında Malatya'da doğdu. İlkokulu Antalya Devrim İlkokulu'nda, orta okul ve liseyi parasız yatılı olarak Denizli Lisesi'nde okuduktan sonra Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi İktisat ve Maliye Bölümü'nden 1977 yılında mezun oldu

Gazeteciliğe SBF öğrencisi iken 1975 yılında Ankara'da Mehmet Ali Kışlalı yönetimindeki Yankı Dergisi'nde başladı. Derginin Yazı İşleri Müdürlüğü görevini de bir süre yürüttü.

12 Eylül 1980 darbesi öncesinde Türk İş'e bağlı Yol İş Federasyonu ve YSE - İş sendikalarında basın müşaviri olarak görev yaptı, sendika gazete ve dergilerini yayınladı

Askerlik görevini Kara Harp Okulu'nda tamamladıktan sonra İstanbul Gelişim Yayınları'nda mesleğe döndü. Gelişim Yayınları'nda Erkekçe ve Bilim dergilerinin Genel Yayın Müdürü Yardımcılığı ve ardından Gelişim TV Dergisi Genel Yayın Yönetmenliği görevlerinde bulundu

1985 yılında Hürriyet'e geçti ve Hürriyet Dergi Grubu'nu kurdu. Tempo, Blue Jean, Playmen gibi dergileri yayınladı.

Daha sonra Dönemli Yayıncılık Genel Müdürlüğü görevine getirildi. Ercan Arıklı ile birlikte Dönemli Yayıncılık'ın 1 Numara Yayıncılık'a dönüşmesi sırasında Genel Müdürlük görevini üstlendi. Aktüel, Cosmopolitan, Penthouse, Oya gibi dergilerin kurucu genel yayın müdürü oldu. Bugüne kadar 30'u aşkın derginin kuruculuğunu yaptı.

1995 yılı başında Posta gazetesini yayınladı. Aynı yılın sonunda Fanatik gazetesini, 1996 yılı sonunda da Radikal gazetesini kurdu, genel yayın müdürlüğünü yürüttü.

2000 yılında Milliyet Gazetesi Genel Yayın Müdürlüğü görevine getirildi. Bu görevi 5,5 yıl sürdürdükten sonra Doğan Burda Dergi Grububu'nun CEO'luğu görevini üstlendi.

2005 yılından 2018 Eylül ayına kadar Hürriyet gazetesinde köşe yazarlığı yaptı. Ekim 2018'den itibaren T24'te yazmaya başladı.

Gazete köşe yazılarından derlenen "Kırmızıyı Seçtim, Aşk Mavinin Altındaydı", "Benden Selam Söyleyin Bütün Aşklarıma", "Aşktan Sonra Hayat Var Mı", "Şaşırma Duygumu Kaybettim, Hükümsüzdür" isimli kitapları yayımlandı. "Aşk Herşeyi Affeder mi" isimli uzun hikâyesi de kitap olarak yayınlandı. 

"Türkiye medyasında en çok yayın başlatan gazeteci" olan Mehmet Y. Yılmaz, güncel politik gelişmelerin yanı sıra, deneme tarzındaki yazıları ile futbol üzerine yaptığı yorumlarıyla da biliniyor.

 

Yazarın Diğer Yazıları

İşkenceciyi korumak sistematik uygulama!

Sanığın bir suç makinesi olması, görevini yapmaya çalışan bir polis memurunu öldürmesi, onun bir insan olduğu gerçeğini değiştirmez. İnsan olmaktan kaynaklanan hakları vardır, Ali Yerlikaya insan olarak hangi haklara sahipse söz konusu sanık da aynı haklara sahiptir

Türkiye’nin Arapça ile imtihanı

Halkımızın bir bölümü Arapça yazı görünce, laiklik elden gitti zannederken, diğer bir bölümü yerde Arapça gazeteden kopmuş bir parça bulsa öpüp başına koyuyor. Dini hassasiyetleri nedeniyle kendisini Araplara daha yakın hisseden çoğu insanda bile biraz tepeden bakma eğilimi vardır

Adaleti endoktrine etme eğitimi

Cumhurbaşkanı gibi bir siyasi kişiliğin yaptığı siyasi içerikli bir konuşmayı ayakta alkışlamaları beklenen hâkim ve savcı yardımcıları kendilerini ne derece “bağımsız ve tarafsız” hissedebilirler?

"
"