23 Mayıs 2020

Ben ne söylüyorum, tamburam ne çalıyor?

İşin ilginci ben soruları Mahir Ünal’a soruyorum, yanıt besleme medyada bu iş için maaşa bağlanmış görevlilerden geliyor

Hürriyet’in yayın müdürü Ahmet Hakan, dün “etik kurallara uyan milli hesaplar” tartışmasıyla birlikte yazdığım “Kötülüğün Sıradanlaşması” ve “Bunlar ‘inançlı’ değil, sıradan tacizci” başlıklı yazılarıma, Mahir Ünal adına yanıt verdi.

Yanıt verdi demem lafın gelişi, bildiğin demagoji yapıyor.

Okuduğunu anlamadığı da belli oluyor, her iki yazıyı da yeniden buraya koydum, tekrar okumasını öneririm. Tekrarda fayda vardır!

                                                                    Desen: Selçuk Demirel

İşin ilginci ben soruları Mahir Ünal’a soruyorum, yanıt besleme medyada bu iş için maaşa bağlanmış görevlilerden geliyor.

Belli ki Mahir Bey adına trollük yapmak da görev tanımları içinde.

Mahir Ünal, bir dizi “etik kural” tarifi yaptı ve yanında yeşil nokta ile bayrak olan hesapları “etik kurallara uyan milli hesaplar” ilan etti.

Onun bunu yaptığı günlerde bu özelliklere uyan bazı hesaplardan, bazı kadın siyasetçi, gazeteci ve oyunculara yönelik ağır taciz mesajları paylaşıldı.

Mahir Bey, bunlara sesini çıkarmadı.

Kusura bakmasın ama hem bazı hesapları “etik ve milli” diye tanımlayacaksın sonra da bu tanımladığın hesaplardan taşan ahlaksızlıklara sesini çıkarmayacaksın, olmaz.

Sesinizi çıkarmıyor, açıkça eleştirmiyor, tarif ettiğiniz işaretleri kullanmalarına itiraz etmiyorsanız, siz de o mesajlarda ifade edilen şeylere katılıyorsunuz demektir.

Mahir Bey, size bir fırsat daha veriyorum: Etik kurallara uyan milli hesaplardan yapılan bu tacizlere yanıt veriniz.

Beslemeleri kullanarak, gerçeği çarpıtarak bu işten kurtaramazsınız.

Çok basit bir şey yapacaksınız: Bu hesapların “etik kurallara uymadığını” söyleyiniz.

Verdikleri mesajların kabul edilemez olduğunu açıklayınız.

Beslemelerin gazete köşelerinden uydurduğu palavralar, bu konudaki sorumluluğunuzu ortadan kaldırmaz.

Birileri (ki bu trollerin bazılarının, tıpkı besleme medyadaki tipler gibi maaşlı olduğunu da biliyoruz) sizin temsil ettiğiniz siyasi çizgi adına böyle aşağılık şeyleri yazabiliyor, siz de buna ses çıkarmıyor ve aranıza mesafe koymuyorsanız, bu utanılacak bir şey.

Mahir Bey, sorularımı hatırlamıyorsanız yukarıdaki linklerde bulabilirsiniz. Yanıtlarınızı kendiniz veriniz.

                  Hürriyet'ten tazminatsız atılan gazetecilerin hazırladığı protesto afişlerinden...
 

Meltem Hanım, bu bayramda vicdanınız rahat mı?

Mahir Ünal’ın arzuhalciye yazdırdığı yazıya bakmak için dün Hürriyet alınca, Demirören ailesi adına gazeteyi idare eden Meltem Demirören’e sorduğum soruları da hatırladım.

O sorulara da yanıt alamamıştım.

Meltem Hanım, Hürriyet’e yıllarını vermiş 45 gazeteciyi işten attı.

Bu nedenle başınız göğe erdi mi bilmiyorum tabii ama bizim meslekte bu risk her zaman vardır.

Anormal olan işten attığınız gazetecilerin kıdem tazminatını ödememiş olmanızdır.

Bu bayram, kıdem tazminatlarını bile alamamış 45 aile, 26 çocuk ile birlikte ne yapıyor, hiç merak ediyor musunuz?

Küçücük de olsa bir vicdani sorumluluk hissediyor musunuz?

Size gazetecileri işten atmayın diyen yok, istediğinizi hemen atabilirsiniz.

Ama kanunen hak edilmiş tazminatlarının üzerine yatmaya çalışmak ayıp olmuyor mu?
Arkadaşlarınızın, çocuklarınızın yüzüne nasıl bakabiliyorsunuz?

Hürriyet’ten tazminatsız atılan gazetecilerden ‘Tazminat Fermanı’ klibi: Gel de yanma…

 

Yazarın Diğer Yazıları

Suriye konusunda kafalar karışık

Siyasi İslamcılar, Esad’ın devrilmesiyle ortaya çıkan durumu “devrim” olarak niteliyorlar. Öte yandan kendilerini “komünist” ya da “sosyalist” diye tanımlayanların da kafaları biraz karışık. İnsan hakları, özel olarak kadınların hakları, işçilerin, çalışanların haklarını bekleyen gelecek ne olacak?

Kralın bütçesi keyfine göre

Türkiye bir demokrasi değil de bir Orta Çağ krallığı olsaydı, kral ya da padişah parayı keyfine göre toplar ve harcardı, kimse de bunun hesabını soramazdı. Yoksa Türkiye bir Orta Çağ krallığı mıdır?

Aslında Erdoğan “Esed’den hâlâ umutluydu!”

Suriye konusunda ikinci kez bir istihbarat fiyaskosu yaşadık. En önemli güvenlik tehdidinin Suriye’den geleceğini düşünen bir yönetim, rejimin ve muhaliflerin güç dengesini ve planlarını uygulama kabiliyetlerini öngörebilmeliydi. Gördük ki Türkiye’yi yönetenler de haberleri televizyondan izliyor!

"
"