09 Haziran 2023

Aritmetik, cambazlığa uygun değil!

Gerçeği kabul etmek belki zor geliyor ama çıplak gerçek bu: Bu seçimde Kemal Kılıçdaroğlu, Recep Tayyip Erdoğan'a yenildi. CHP de AKP'ye yenildi

CHP TBMM Grup Başkanı Özgür Özel, Fox TV'de İlker Karagöz'ün sorularını yanıtlarken şunu söyledi:

"Parti içinde ben Sayın Genel Başkan Kılıçdaroğlu istifa etsin diye bir tartışma duymuyorum. Çünkü şöyle bir okuması var partinin. Partiler seçimi çok kötü bir sonuçla kaybeder, çok fahiş bir hatayla kaybedersiniz. Lider istifa eder gider. Cumhuriyet Halk Partisi yüzde 52'ye 48 bitmiş bu seçim. Alınmış 25,5 milyon oy. Ve aldığımız oyların beklentileri korkuları endişeleri umutları. Ve onları umutsuz bıraktığınızda karşınızdakinin nasıl zalim olduğunu bildiğiniz için. Bakın biz bu seçimi 58'e 42 kaybetsek, 60'a-40 kaybetsek başka bir iktidar davranışı refleksi görürsünüz. Şimdi başka. Dağılır parçalanırsak başka. Bir arada dimdik olursak başka. Alınan sonuç genel başkanımızı rencide edecek istifa çağrıları yapacak bir sonuç değil."

CHP içinde "Kemal Kılıçdaroğlu istifa etsin" diyen var mıdır, yok mudur, bunu şimdilik bir kenara bırakıyorum.

Ancak şunu baştan söyleyeyim, Özgür Bey bildiğiniz sıradan bir demagog gibi konuşuyor.

Birincisi; bu seçimde Cumhuriyet Halk Partisi, yüzde 48 oy almadı.

O oy, Kemal Kılıçdaroğlu'nun Cumhurbaşkanlığı seçiminin ikinci turunda aldığı oy.

Yani CHP'ye doğrudan verilmiş bir oy oranına tekabül etmiyor.

İçinde Kılıçdaroğlu'nun adaylığını destekleyen Millet İttifakı partilerinin de oyu var. İkinci turda Kılıçdaroğlu'nu destekleme kararı alan Zafer Partili seçmenlerin oyu var. İlk turdan itibaren Kılıçdaroğlu'nu destekleyeceklerini açıklayan Yeşil Sol Parti'nin destekçileri de var.

Kısacası o oy CHP'ye verilmiş bir oy değil.

İkincisi; Erdoğan'ın karşısına aday olarak mesela bir çiçek saksısı da çıkarılmış olsaydı muhtemelen bu kadar oy alacaktı.

Bu oy, kabaca "Erdoğan karşıtlarının" oyu ve Kılıçdaroğlu, bütün araştırmalarda "Erdoğan'a oy vermem" diyen yüzde 60'a yakın oyu da toplamayı başaramadı.

CHP'nin son seçimde parti olarak aldığı oy yüzde 25,33! Bunun içinde Millet İttifakı partilerinin seçmenleri de var.

AKP'nin 10 puan altında!

CHP'nin bu oy oranıyla çıkardığı milletvekili sayısı 169.

Bunların 15'i DEVA Partili. 10 milletvekili Gelecek Partili. 10 milletvekili Saadet Partili. 3 milletvekili Demokrat Parti'den. 1 milletvekili İYİ Parti'den. Bir de Mustafa Sarıgül!

CHP'ye kalan milletvekili sayısı 129.

Bu çok ağır bir seçim yenilgisi değilse, karşımızdaki tabloyu nasıl açıklamalıyız?

Özgür Özel, belli ki siyasi geleceğini Kılıçdaroğlu'nun başını çektiği bir kliğin partideki hakimiyetini korumasına bağlamış.

Onun için de sayıları eğip büküp CHP'nin ne kadar başarılı olduğunu anlatmaya çalışıyor.

Ama gördüğünüz gibi aritmetik, sayılarla cambazlık yapmaya müsait bir disiplin değil.

Kılıçdaroğlu'nun kendi adaylığını diğer küçük partilere kabul ettirebilmek için bol keseden dağıttığı milletvekilliklerinin bu kadar çok olmasının, önümüzdeki beş yıl içinde nasıl sonuçlar doğurabileceğine de doğal olarak değinmiyor.

Gerçeği kabul etmek belki kendisine zor geliyor ama çıplak gerçek bu: Bu seçimde Kemal Kılıçdaroğlu, Recep Tayyip Erdoğan'a yenildi.

CHP de AKP'ye yenildi.

* * *

CHP üyeleri Kılıçdaroğlu'ndan memnun mu?

Özgür Özel'in açıklamasına göre CHP içinde "Kılıçdaroğlu istifa etsin mi, etmesin mi" diye bir tartışma yokmuş.

Bu sözleri okuyunca, benim tanıdığım bazı üyeler demek ki seslerini Genel Merkez'e kadar duyuramamışlar diye düşündüm.

Olabilir, bu partinin, Türkiye'deki bütün siyasi partiler gibi parti içi demokrasi konusunda engelli olduğunu biliyoruz.

Onun için parti tabanının sesinin, üst katlara erişemiyor olmasında bir tuhaflık yok.

Zaten Kılıçdaroğlu'nun istifa edip etmemesi konusu da tabanın sesinin yukarılara ulaşmasıyla ilgili bir konu da değil.

Eğer o sesler ulaşabilmiş olsaydı elbette daha iyi olurdu ama bunun mümkün olamayacağını biliyoruz.

Kılıçdaroğlu'nun istifası esasen kendi siyasi ahlakı ile ilgili bir konudur.

Kendisi seçim süreci boyunca çok zikzak çizdi.

Daha önce aday olursa parti genel başkanlığını bırakacağını söylemişti. Sonra bunu seçilirse parti başkanlığını bırakmak diye değiştirdi. Bu da yetmedi, seçildikten sonra da "bir süre" daha parti genel başkanlığını yürüteceğini söyledi.

Zaten film orada kopmuştu.

Ardından kendi adaylığını dayatmak için Altılı Masa'yı kullandı.

Bol keseden milletvekilliği dağıttı ve ortak aday olmayı başardı ama seçimi de kaybetti.

Partisi de milletvekili seçimini birinci partinin 10 puan gerisinde kalarak kaybetti.

Böyle bir durumda istifa etmek, ahlaki bir zorunluluktur.

Türkiye'de böyle bir gelenek yok, bunu biliyoruz ama zaten Türkiye'de siyasetin bugünkü tıkanmışlığının nedeni de bu.

Kılıçdaroğlu, kaybettiği ilk seçimde istifa etmiş olsaydı, yerine yenisi seçilecekti.

Bu, partinin seçimi kazanacak dinamizmi sağlayacağı güne kadar böylece devam edecek bir süreç olurdu.

İstifa etmedi sonuç ortada, istifa etmemekte direniyor bir sonraki seçimde sonuç yine böyle olacak.

Elbette CHP üyeleri kendilerine gelip, il ve ilçe kongrelerinde bu rezalete son verme kararlılığı gösteremezlerse!

Mehmet Y. Yılmaz kimdir?

Mehmet Yakup Yılmaz, 1956 yılında Malatya'da doğdu. İlkokulu Antalya Devrim İlkokulu'nda, orta okul ve liseyi parasız yatılı olarak Denizli Lisesi'nde okuduktan sonra Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi İktisat ve Maliye Bölümü'nden 1977 yılında mezun oldu

Gazeteciliğe SBF öğrencisi iken 1975 yılında Ankara'da Mehmet Ali Kışlalı yönetimindeki Yankı Dergisi'nde başladı. Derginin Yazı İşleri Müdürlüğü görevini de bir süre yürüttü.

12 Eylül 1980 darbesi öncesinde Türk İş'e bağlı Yol İş Federasyonu ve YSE - İş sendikalarında basın müşaviri olarak görev yaptı, sendika gazete ve dergilerini yayınladı

Askerlik görevini Kara Harp Okulu'nda tamamladıktan sonra İstanbul Gelişim Yayınları'nda mesleğe döndü. Gelişim Yayınları'nda Erkekçe ve Bilim dergilerinin Genel Yayın Müdürü Yardımcılığı ve ardından Gelişim TV Dergisi Genel Yayın Yönetmenliği görevlerinde bulundu

1985 yılında Hürriyet'e geçti ve Hürriyet Dergi Grubu'nu kurdu. Tempo, Blue Jean, Playmen gibi dergileri yayınladı.

Daha sonra Dönemli Yayıncılık Genel Müdürlüğü görevine getirildi. Ercan Arıklı ile birlikte Dönemli Yayıncılık'ın 1 Numara Yayıncılık'a dönüşmesi sırasında Genel Müdürlük görevini üstlendi. Aktüel, Cosmopolitan, Penthouse, Oya gibi dergilerin kurucu genel yayın müdürü oldu. Bugüne kadar 30'u aşkın derginin kuruculuğunu yaptı.

1995 yılı başında Posta gazetesini yayınladı. Aynı yılın sonunda Fanatik gazetesini, 1996 yılı sonunda da Radikal gazetesini kurdu, genel yayın müdürlüğünü yürüttü.

2000 yılında Milliyet Gazetesi Genel Yayın Müdürlüğü görevine getirildi. Bu görevi 5,5 yıl sürdürdükten sonra Doğan Burda Dergi Grububu'nun CEO'luğu görevini üstlendi.

2005 yılından 2018 Eylül ayına kadar Hürriyet gazetesinde köşe yazarlığı yaptı. Ekim 2018'den itibaren T24'te yazmaya başladı.

Gazete köşe yazılarından derlenen "Kırmızıyı Seçtim, Aşk Mavinin Altındaydı", "Benden Selam Söyleyin Bütün Aşklarıma", "Aşktan Sonra Hayat Var Mı", "Şaşırma Duygumu Kaybettim, Hükümsüzdür" isimli kitapları yayımlandı. "Aşk Herşeyi Affeder mi" isimli uzun hikâyesi de kitap olarak yayınlandı. 

"Türkiye medyasında en çok yayın başlatan gazeteci" olan Mehmet Y. Yılmaz, güncel politik gelişmelerin yanı sıra, deneme tarzındaki yazıları ile futbol üzerine yaptığı yorumlarıyla da biliniyor.

 

Yazarın Diğer Yazıları

“Yeni paradigma” dediği ne ola ki?

Küçük küçük adımlar atılacak, onlar sonunda bir yere varacak. O varılan yeri herkes içine sindirecek sonra bunu başka küçük adımlarla gelinen yeni aşamalar takip edecek vs. Ama belli ki atılması beklenen “ilk küçük adım”, PKK’nın silah bırakıp, kendisini feshetmesi!

Demokratik siyaseti zehirleme

Cumhurbaşkanı’nın yardımcısı “dış etkenlerle zehirlenmemiş bir demokrasi” istiyorsa ona yardımcı olabileceğimiz başka konular da var. Mesela bir demokrasinin olmazsa olmazı sayılan basın özgürlüğü!

“Toplumun vicdanı” gerçekten rahat mı?

Erdoğan hükümetinin bakanları, toplum vicdanına sığınarak, idarenin beceriksizliğinden kaynaklanan kötü soruşturmayı ört bas etmek isteyebilir. Narin’in güzel yüzü ve gülümseyen o fotoğrafı hafızalarımızda durdukça “toplum vicdanı” kendisini ne kadar rahat hissedebilir, o da ayrı mevzu

"
"