03 Aralık 2024

Aradığımız kişi, sorunları yaratan kişi değil

“Türkiye’yi liderlik tecrübesine ve yetkinliğine daha fazla ihtiyaç duyan bir ülke” hâline getiren Erdoğan’dan başkası değil. Bütün ağır sorunların üstesinden gelecek bir akla ve programa sahip bir siyasi heyete ihtiyacımız var. Hiçbir şey bilmediğini bile bilmeyen bir tek adama değil

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Mehmet Uçum

Başdanışmanı Mehmet Uçum’un açıklamalarından anlıyoruz ki Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan bir dönem daha Cumhurbaşkanı olmayı hayal ediyor.

Uçum, dün T24’te yayımlanan söyleşisinde Cansu Çamlıbel’e “TBMM’nin alacağı bir erken seçim kararıyla yeniden adaylığının mümkün olacağını” söylüyordu.

Muhalefetin hâline ve politikasızlığına bakarak böyle bir erken seçim kararının TBMM’den alınması kimse için sürpriz olmamalı.

Bir de “Erdoğan’ı sandıkta yenme” diye açıklanan bir politika var ki Erdoğan’ın şu anda Cumhurbaşkanlığı koltuğunda oturmaya devam edebilmesine de vesile olmuştu.

Erdoğan’ın bazı milletvekillerini böyle bir karar için ikna etmeye yarayacak çok sayıda araca sahip olduğunu da tahmin edebiliriz.

Uçum geçen gün de bu konuda şunu söyledi:

“Dönem sınırlaması bir ülkeyi liderlik tecrübesine ve yetkinliğine daha fazla ihtiyaç duyulan zamanlarda dezavantajlı duruma sokar.”

“Dönem sınırlaması” neye yarar, neye yaramaz konusu ayrı bir mesele.

Ancak şunu söylemeliyim ki tarihin bu döneminde, “Türkiye’yi liderlik tecrübesine ve yetkinliğine daha fazla ihtiyaç duyan bir ülke” hâline getiren de Recep Tayyip Erdoğan’dan başkası değil.

Kolayca kandırılabildiğini biliyoruz mesela.

Hiç bilmediği konuları çok biliyormuş zannettiğini de!

Bugün yaşadığımız ekonomik sorunların, dış politikadaki yalnızlığımızın tek nedeni doğrudan kendisi.

Adliyesi, adalet duygusunu yitirmiş bir ülke olmamızı da şahsına borçluyuz.

Türkiye Cumhuriyeti’nin bir parti devletine dönüştürülmesi, valilerin kendilerini AKP il başkanı zannetmeleri, seçimle göreve gelmiş yöneticilerin yerlerine memurların tayin edilmesi de şahsından kaynaklanıyor.

Birileri zenginleşirken halkın giderek fakirleşmesi ve müteahhitlere onlarca yıl ödenecek milyar dolarlık borçların altına girilmesinin sorumlusu da başkası değil.

Eğitim kurumlarımızın sefaleti, gençlerin memleketin geleceğinden ümit kesip kaçak göçmen olmaya bile razı olmaları da…

Ülkenin nüfus dengesini altüst eden, bazı kentlerin etnik yapısını bile değiştiren göçmen sorununu başımıza açan da kendisi.

Bütün bu ağır sorunların üstesinden gelecek bir akla ve programa sahip bir siyasi heyete ihtiyacımız var.

Hiçbir şey bilmediğini bile bilmeyen bir tek adama değil.

* * *

Yeni bir göç dalgası gelir mi?

Sınır komşunuzda çıkan her iç karışıklığın size de bir faturası mutlaka çıkar. İç savaşın faturasını üç milyondan fazla geçici sığınmacıya kapılarımızı açarak ödemeye başladık ve öyle görünüyor ki bu yeniden patlayan savaş yeni bir göç dalgasını da tetikleyebilir

Suriye’de bitmiş gibi görünen iç savaşın canlanması cennet vatanımızda da tatlı bir telaşa yol açtı.

Herkes iç savaşın yeniden başlamasından kendince mutlu görünüyor.

İslamcılar mutlu. HTŞ’nin, Esad’ı deviremese bile zorla masaya oturtabileceğini düşünüyorlar.

Kürtler mutlu. Artık Trump’ın çok istese bile Suriye’yi terk edemeyeceğini düşünüyorlar. Hatta HTŞ ile savaş görevi IŞİD işinde olduğu gibi YPG’ye tevdi edilirse, bunun Batı ile ilişkileri daha da sıkılaştırıp, Kuzey ve Doğu Suriye Demokratik Özerk Yönetimi için önemli kazanımlar elde edebileceklerine inanıyorlar.

Türk milliyetçiler de mutlu; Suriye Milli Ordusu’nun Tel Rıfat ve Münbiç’te olduğu gibi diğer bölgelerde de YPG’yi süpürebileceğine ve Kuzey Suriye’deki Kürt devletçiğinin sonunun geldiğine inanıyorlar.

İran destekçileri mutlu, bu vesileyle Irak’taki İran güdümündeki milislerin Suriye içinde de hareket alanı bulabileceğini düşünüyorlar.

Esad da mutlu olmalı çünkü kendisi giderse Orta Doğu’da bir tür Taliban yönetiminin oluşabileceğini istediği kadar anlatsa bu kadar net ortaya koyamazdı.

İsrail mutlu olmalı, Esad bu yolla devrilirse Suriye’nin bir daha bir araya gelemeyeceğini hesaplıyorlar.

Güçlü bir Suriye ile komşu olmaktansa istediği zaman rahatça bombalayacağı bir “Küçük Afganistan” ile komşu olmak işine geliyor.

Öyle anlaşılıyor ki bu savaşın patlamasından bir tek ben mutlu değilim.

Esad gibi bir katil diktatörün orada varlığını korumasından da mutlu değildim, sınırımızın dibinde bir Küçük Afganistan kurulmasından da.

Şunu unutmayalım ki sınır komşunuzda çıkan her iç karışıklığın size de bir faturası mutlaka çıkar.

İç savaşın faturasını üç milyondan fazla geçici sığınmacıya kapılarımızı açarak ödemeye başladık ve öyle görünüyor ki bu yeniden patlayan savaş yeni bir göç dalgasını da tetikleyebilir.

2021’den bugüne kadar 700 bine yakın Suriyeli sığınmacının ya memleketlerine döndüğünü ya da Türkiye dışına çıktığını biliyoruz.

Savaşın tırmanması sığınmacı sayısının bir kez daha dört milyon civarına yaklaşmasına yol açabilir.

Erdoğan hükümeti bir kez daha açık kapı politikası uygulamaya karar verir mi?

Mehmet Y. Yılmaz kimdir?

Mehmet Yakup Yılmaz, 1956 yılında Malatya'da doğdu. İlkokulu Antalya Devrim İlkokulu'nda, orta okul ve liseyi parasız yatılı olarak Denizli Lisesi'nde okuduktan sonra Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi İktisat ve Maliye Bölümü'nden 1977 yılında mezun oldu

Gazeteciliğe SBF öğrencisi iken 1975 yılında Ankara'da Mehmet Ali Kışlalı yönetimindeki Yankı Dergisi'nde başladı. Derginin Yazı İşleri Müdürlüğü görevini bir süre yürütmektedir.

12 Eylül 1980 darbesi öncesinde Türk İş'e bağlı Yol İş Federasyonu ve YSE - İş sendikalarında basın müşaviri olarak görev yaptı, sendika gazetesi ve dergilerini yayınladı

Askerlik görevi Kara Harp Okulu'nda yapıldıktan sonra İstanbul Gelişim Yayınları'nda mesleğe geri döndü. Gelişim Yayınları'nda Erkekçe ve Bilim dergilerinin Genel Yayın Müdürü Yardımcılığı ve ardından Gelişim TV Dergisi Genel Yayın Yönetmenliği görevlerinde bulundu

1985 yılında Hürriyet'e geçti ve Hürriyet Dergi Grubu'nu kurdu. Tempo, Blue Jean, Playmen gibi dergileri yayınlandı.

Daha sonra Dönemli Yayıncılık Genel Müdürlüğü görevine getirildi. Ercan Arıklı ile birlikte Dönemli Yayıncılık'ın 1 Numara Yayıncılık'a dönüşmesi sırasında Genel Müdürlük görevini üstlendi. Aktüel, Cosmopolitan, Penthouse, Oya gibi dergilerin kurucusu genel yayın müdürü oldu. Bugüne kadar 30'u aşkın derginin kuruculuğu yapıldı.

1995 yılı başında Posta gazetesini yayınladı. Aynı yıl sonunda Fanatik gazetesini, 1996 yılı sonunda ise Radikal gazetesini kurdu, genel yayın müdürlüğünü yürüttü.

2000 yılında Milliyet Gazetesi Genel Yayın Müdürlüğüne getirildi. Bu görevi 5,5 yıl sürdürdükten sonra Doğan Burda Dergi Grububu'nun CEO'luğu görevini üstlendi.

2005 yılından 2018 Eylül ayına kadar Hürriyet gazetesinde köşe yazarlığı yaptı. Ekim 2018'den itibaren T24'te yazmaya başladı.

Gazete köşe yazılarından derlenen "Kırmızıyı Seçtim, Aşk Mavinin Altındaydı", "Benden Selam Söyleyin Bütün Aşklarıma", "Aşktan Sonra Hayat Var Mı", "Şaşırma Duygumu Kaybettim, Hükümsüzdür" isimli kitapları yayımlandı. "Aşk Herşeyi Affeder mi" isimli uzun hikâyesi kitap olarak yayınlandı. 

"Türkiye medyasında en çok yayın başlatan gazeteci" olan Mehmet Y. Yılmaz, güncel politik gelişmelerin yanı sıra, deneme tarzındaki yazıları ile futbol üzerine yaptığı yorumlarıyla da biliniyor.

 

 

Yazarın Diğer Yazıları

Kralın bütçesi keyfine göre

Türkiye bir demokrasi değil de bir Orta Çağ krallığı olsaydı, kral ya da padişah parayı keyfine göre toplar ve harcardı, kimse de bunun hesabını soramazdı. Yoksa Türkiye bir Orta Çağ krallığı mıdır?

Aslında Erdoğan “Esed’den hâlâ umutluydu!”

Suriye konusunda ikinci kez bir istihbarat fiyaskosu yaşadık. En önemli güvenlik tehdidinin Suriye’den geleceğini düşünen bir yönetim, rejimin ve muhaliflerin güç dengesini ve planlarını uygulama kabiliyetlerini öngörebilmeliydi. Gördük ki Türkiye’yi yönetenler de haberleri televizyondan izliyor!

Suriye’nin artık zamana ihtiyacı var

HTŞ lideri Colani’nin “değiştik, eskisinden farklıyız” iddiasını ortaya koyabilecek fırsatı bulabilip bulamayacağı da şu an için belirsiz. Türkiye’nin desteklediği Suriye Milli Ordusu’nun içinde yer alan grupların da “demokrasi aşkıyla” yanıp tutuşmadıklarını söyleyebiliriz. Yani Suriye’de taşların yerine oturması için önümüzde çok zaman var

"
"