08 Ekim 2024

AKP’deki "gizli yarış" ve CHP

CHP’deki gibi açık bir yarış olmasa da AKP’de de bir iktidar mücadelesi yaşanacak

Geçen gün Instagram'da, beratalbayrak.fan isimli hesap tarafından yayınlanan bir video izledim.

Üzerinde hayli çalışılmış bir kısa film bu.

Sahne bir pazar yerinde açılıyor. Küçük bir erkek çocuk koşarak gelip pazarcıyı uyarıyor. Ardından kameranın, pazarın içinde yürümeye başladığını görüyoruz. Gelenin kim olduğunu görmüyoruz ama insanlar belli ki “geleni” çok beğeniyorlar, özlemişler, görünce heyecandan ne yapacaklarını bilemiyorlar. Hatta bir pazarcı gelenin kim olduğunu görünce elindeki limon sandığını düşürüyor. Buraya kadar olan bölüm, Çukur dizisinden apartılmış.

Fonda Sezen Aksu’nun “Geri dön” şarkısı çalarken “geri dönmesi istenen” kişinin Berat Albayrak olduğunu anlıyoruz. Sağa sola selam vererek ilerlerken şarkı yükseliyor ve son! Berat Albayrak bildiğiniz gibi bir pop star değil. Bir tür star sayılabilir ama mesela Ekrem İmamoğlu ile kıyaslanabilecek bir star ışığına sahip değil.

Onun için insanların aralarında toplanıp böyle bir hesap açmaları, böyle çalışılmış videolar çekmek için masraflar edip, yayınlamalarını düşünmemiz için saf olmamız gerekiyor.

Bunun Albayrak kardeşler tarafından desteklenen bir hesap olduğunu tahmin edebilirim ama iddia edemem. Bununla ilgili bir somut bilgiye ulaşamadım.

Bu videonun mesajı çok açık: Albayrak ekonomiyi yönetiyorken pazar yerinde her şey yolundaydı, millet alışveriş edip, karnını doyurabiliyordu. Şimdi o günleri hasretle anıyoruz, onun için Albayrak’a “geri dön, geri dön” diye yalvarıyoruz.

Herkes CHP içindeki “iktidar mücadelesine” odaklanmış durumda.

Daha seçime 3,5 yıl varken kim Cumhurbaşkanı adayı olacak, Kılıçdaroğlu, Özel’i yerinden edebilecek mi gibi sorulara bugünden yanıt aranıyor.

CHP içinde bu tür tartışmalar tarihi boyunca hiç eksik olmadı ama iktidar olmaya odaklanması lazım gelen bir partinin bu iç tartışmalarla enerjisini tüketmesi, gidecek bir yer arayan seçmenin güvenini sarsması üzerinde önemle durulması gereken bir mesele.

Benzeri bir “iktidar mücadelesi” kuşkusuz ki AKP içinde de sürüyor.

Çünkü eğer CHP son anda bir el uzatıp, Recep Tayyip Erdoğan’a bir can simidi atmazsa, gelecek seçim için AKP iki önemli aday bulmak zorunda: Cumhurbaşkanı adayı ve genel başkan!

Erdoğan aday olamaz ise partisini bırakmayacağını açıkça söylediğine göre genel başkan sorunu yok aslında.

Sorun, Cumhurbaşkanı adayı bulmakta.

Öyle bir aday olacak ki her şeyden önce Erdoğan’ın güvenini kazanmış olacak ve onun sözünden çıkmayacağının garantisini verecek kadar da düşük profilli olacak.

Erdoğan’ın bir kez daha Davutoğlu’na benzer iddialı bir karaktere yakayı kaptırmayacağına iddiaya girerim.

Daha önce düşük profilli adaylarla İstanbul ve Ankara’da seçim kazanamadığını gören Erdoğan bu huyundan vaz geçer mi diye soracak olursanız yanıtım açık: Vazgeçemez.

O karakterde bir politikacı, kendisi hayattayken ve görevinin başındayken yerini alabilecek çapta her politikacıdan uzak durmaya çalışır.

AKP’nin bu Cumhurbaşkanlığı seçiminde en büyük handikabının bu olacağını söyleyebilirim.

Düşük profilli bir adayın karşısına CHP’den çıkabilecek iki aday da yüksek profilli.

Murat Kurum’un İmamoğlu karşısında, Turgut Altınok’un Yavaş karşısında başına gelenleri unutmayalım.

Erdoğan’ın bu işteki avantajı ise CHP.


CHP, “Erdoğan’ı sandıkta yeneceğiz” hevesiyle hareket ederse AKP’de cumhurbaşkanlığı yarışı olmaz, düşük profilli, söz dinleyecek adam aramaya da gerek kalmaz.

Berat Albayrak’ın bu videosu, TBMM’nin erken seçim kararı almadığı bir durumda yapılacak yarış için bir ön alma çabası gibi görülebilir.

Erdoğan’a çok yakın ancak söz dinlememe potansiyeli de var. Onun için seçmenin kalbine oynamalı ki Erdoğan’ı böyle bir adaylığa razı edebilsin.

Birader Albayrak’ın kontrolündeki medyanın arada bir durduk yerde Berat Albayrak güzellemeleri yayınlaması boşuna değil.

Ancak Selçuk Bayraktar’ı da ihmal etmeyin.

Bu genç girişimci de doğrudan bir iktidar mücadelesinin içinde değil ama verdiği demeçlerde kendisini “Türkiye’yi kurtarmak için seçilmiş kişi” gibi gördüğünün ipuçları var.

Onun handikabı da Albayrak gibi: Erdoğan’a yakın ama söz dinlememe ihtimali yüksek.

CHP’deki gibi açık bir yarış olmasa da AKP’de de bir iktidar mücadelesi yaşanacak, seçime yaklaştıkça daha görünür hale gelecek.

Eğer CHP, Erdoğan’ı kurtarmaya karar vermezse!

Erdoğan’ın görmek istemeyeceği tablo

İmamoğlu’nun elendiği bir tablo, Erdoğan’ın tercih edeceği bir tablo olmaz

Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş

CHP’de bir grup Ekrem İmamoğlu ile ilgili mahkeme kararının İstinaf Mahkemesi’nde onaylanmasını “el ovuşturarak” bekliyormuş.

Neden el ovuşturduklarını tahmin edebiliriz: Mahkemenin kararı onaylanıp İmamoğlu’na siyaset yasağı gelirse, bundan siyaseten avantajlı çıkacaklarını düşünüyorlar. Kemal Kılıçdaroğlu’nun bitmeyen hırsının sonucu olarak!

Bazı çevreler de bu olasılığa karşı CHP’nin şimdiden aksiyon almamasını eleştiriyor.

Bu olayın nasıl gelişeceğini ve mahkemenin ne yönde karar vereceğini etkileyebilecek bir tek faktör var: Cumhurbaşkanı’nın keyfi!

Mahkemelerimiz artık o hale geldi ki bu tür siyasi davalarda Saray’dan gelecek bir işaret almadan karar veremezler.

Ne yönde karar verecekleri de hâkimlerin özgür iradelerinden ve kanunlardan daha çok “ağam ne ister” sorusunun yanıtında yatıyor.

Anayasa’nın, kanunların açık hükümlerine uymayan hâkimlerin nasıl ödüllendirildikleri ortada.

Aynı şekilde Saray’ın hoşuna gitmeyen kararları veren hâkimlerin başlarına nelerin geldiği de biliniyor.

Onun için CHP’nin yapacağı eylemlerin, karar üzerinde herhangi bir etkisinin olmayacağını söyleyebilirim.

Öte yandan şunu da iddia edebilirim: Bu karar, kısa vadede onaylanmaz, dosya İstinaf Mahkemesi’ndeki dolapların birinde istirahatine devam eder.

Erdoğan, siyasi yasaklı hale getirilerek CHP içindeki adaylık yarışından düşecek İmamoğlu’nu değil, rakipleriyle adaylık için yarışacak İmamoğlu’nu tercih eder.

İmamoğlu’nun elendiği bir tablo, Erdoğan’ın tercih edeceği bir tablo olmaz.

Çünkü o vakit Mansur Yavaş tek aday haline gelir ve Erdoğan da iç karışıklıklarıyla mücadele eden CHP’yi, tek adayın arkasına toplanmış CHP’ye tercih eder.

Onun için kararın kısa vadede onaylanmayacağı gibi mahkemeye iade edilmeyeceğini de söyleyebilirim.

Siyasi falcılık gibi görünüyor olabilir tabii ama böyle bir yasak kararı sadece CHP’nin işine yarar.

Yavaş Cumhurbaşkanı adaylığı meselesinde tek başına kalır, seçimden sonra İmamoğlu’nun CHP’nin başına geçmesinin önünde de bir engel kalmaz.

İşte bu tablo, Erdoğan’ın görmeyi hiç istemeyeceği bir tablo olur.

Mehmet Y. Yılmaz kimdir?

Mehmet Yakup Yılmaz, 1956 yılında Malatya'da doğdu. İlkokulu Antalya Devrim İlkokulu'nda, orta okul ve liseyi parasız yatılı olarak Denizli Lisesi'nde okuduktan sonra Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi İktisat ve Maliye Bölümü'nden 1977 yılında mezun oldu

Gazeteciliğe SBF öğrencisi iken 1975 yılında Ankara'da Mehmet Ali Kışlalı yönetimindeki Yankı Dergisi'nde başladı. Derginin Yazı İşleri Müdürlüğü görevini bir süre yürütmektedir.

12 Eylül 1980 darbesi öncesinde Türk İş'e bağlı Yol İş Federasyonu ve YSE - İş sendikalarında basın müşaviri olarak görev yaptı, sendika gazetesi ve dergilerini yayınladı

Askerlik görevi Kara Harp Okulu'nda yapıldıktan sonra İstanbul Gelişim Yayınları'nda mesleğe geri döndü. Gelişim Yayınları'nda Erkekçe ve Bilim dergilerinin Genel Yayın Müdürü Yardımcılığı ve ardından Gelişim TV Dergisi Genel Yayın Yönetmenliği görevlerinde bulundu

1985 yılında Hürriyet'e geçti ve Hürriyet Dergi Grubu'nu kurdu. Tempo, Blue Jean, Playmen gibi dergileri yayınlandı.

Daha sonra Dönemli Yayıncılık Genel Müdürlüğü görevine getirildi. Ercan Arıklı ile birlikte Dönemli Yayıncılık'ın 1 Numara Yayıncılık'a dönüşmesi sırasında Genel Müdürlük görevini üstlendi. Aktüel, Cosmopolitan, Penthouse, Oya gibi dergilerin kurucusu genel yayın müdürü oldu. Bugüne kadar 30'u aşkın derginin kuruculuğu yapıldı.

1995 yılı başında Posta gazetesini yayınladı. Aynı yıl sonunda Fanatik gazetesini, 1996 yılı sonunda ise Radikal gazetesini kurdu, genel yayın müdürlüğünü yürüttü.

2000 yılında Milliyet Gazetesi Genel Yayın Müdürlüğüne getirildi. Bu görevi 5,5 yıl sürdürdükten sonra Doğan Burda Dergi Grububu'nun CEO'luğu görevini üstlendi.

2005 yılından 2018 Eylül ayına kadar Hürriyet gazetesinde köşe yazarlığı yaptı. Ekim 2018'den itibaren T24'te yazmaya başladı.

Gazete köşe yazılarından derlenen "Kırmızıyı Seçtim, Aşk Mavinin Altındaydı", "Benden Selam Söyleyin Bütün Aşklarıma", "Aşktan Sonra Hayat Var Mı", "Şaşırma Duygumu Kaybettim, Hükümsüzdür" isimli kitapları yayımlandı. "Aşk Herşeyi Affeder mi" isimli uzun hikâyesi kitap olarak yayınlandı. 

"Türkiye medyasında en çok yayın başlatan gazeteci" olan Mehmet Y. Yılmaz, güncel politik gelişmelerin yanı sıra, deneme tarzındaki yazıları ile futbol üzerine yaptığı yorumlarıyla da biliniyor.

Yazarın Diğer Yazıları

“Bu pazar seçim” yok!

Anketlerin gösterdiği en önemli eğilim bu seçimi herkesin kaybedeceği! CHP Genel Başkanı, “iyi, geçimli insan” görüntüsüyle kendisine “oy verilebilir politikacı” imajı çizmeye çalışıyor ama bu bir politika değil. Erdoğan rejiminin “normalleşmeye” ihtiyacı da yok, niyeti de...

Cumhurbaşkanı’ndan “öcü” masalı

Savaş davulları çalarsa, memleketin asıl dertlerinin unutulabileceğini zannediyor. Çünkü Erdoğan yönetiminin dış politikası, Türkiye’nin uzun vadeli çıkarlarının gözetilmesi temelinde değil, iç politikada yarattığı gerilime destek olması ekseninde yürütülüyor

Nasrallah’ın adını neden anmadı?

Haniye’nin ailesini başsağlığı için arayan, “Rabb'im cennetiyle, cemaliyle müşerref eylesin” diye dua eden Erdoğan, Nasrallah’a niye bir rahmet dilemedi? Sorunun yanıtı biraz da Suriye iç savaşında gizli

"
"