Avrupa Parlamentosu'nun hazırlattığı rapor benim için sürpriz olmadı; geçen gün de yazmıştım.
Rapor, bilinen gerçekleri tekrarlıyor ve daraltılan özgürlükler nedeniyle de AB üyeliğinin "zor" olduğunu vurguluyor.
Siz bunu "zor" diye değil, "bu şartlar altında imkânsız" şeklinde de okuyabilirsiniz ki doğrusu da o olur.
Beni asıl şaşırtan şey, yöneticilerimizin bu konudaki feryatları.
Acaba aynı ülkede yaşamıyor muyuz diye düşündüm.
Yoksa bir alacakaranlık kuşağı filminin içindeyiz de dışarda başka şeyler olurken, biz farklı bir gerçeklik ortamında mı yaşıyoruz diye ödüm koptu.
Mesela Adalet Bakanı Yılmaz Tunç şöyle konuştu:
"Söz konusu rapor, Türkiye'deki güncel reform çalışmalarını ve insan hakları ile hukukun üstünlüğü alanlarındaki gelişmeleri görmezden gelen, objektif olmaktan uzak, verilere dayanmayan haksız, temelsiz ve hezeyanlarla dolu bir rapordur."
Adalet Bakanı'na inanacaksak Türkiye'de "güncel reform çalışmaları" varmış!
Bu çalışmaları her kim yapıyorsa o kadar iyi saklamayı başarmış ki biz gazeteciler bile haberdar olamadık, elin AP raportörü nereden duysun:
Bakan'ın "İnsan hakları ve hukukun üstünlüğü alanlarındaki gelişmeler" dediğini okuduğumda ise kahkaha atmamak için kendimi zor tuttum.
"Gezi esirleri" Osman Kavala, Mücella Yapıcı, Çiğdem Mater, Mine Özerden, Yiğit Aksakoğlu, Can Atalay, Tayfun Kahraman ve Hakan Altınay'ın, Bakan Bey'in söz ettiği gelişmelerden haberdar olmadıklarını düşündüm.
Acaba birisi cezaevine kadar gidip, bu konuda gelişmeler olduğunu hepsine haber verse nasıl olur diye aklımdan geçirdim.
Can Atalay üstelik milletvekili seçildiği halde hapishanede tutuluyor. Anayasa Mahkemesi'nin bu konudaki içtihadına rağmen hâlâ "Erdoğan'ın bastırılamayan kininin esiri" olarak cezaevinde.
Eski HDP Eş Genel Başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ hakkındaki AİHM kararı da aynı şekilde uygulanmıyor.
Adalet Bakanı sözünü ettiği "güncel reform çalışmalarından ve insan hakları ile hukukun üstünlüğü alanındaki gelişmelerden" hâkimleri ve savcıları da haberdar etse iyi olur bence.
Yoksa bu bilgi, bizlerden başarıyla saklandığı gibi hâkim ve savcılardan da mı saklanıyor?
Bizim "insan hakları ve hukukun ihlali" diye gördüğümüz şeyler, Saray'dan bakıldığında "insan hakları ve hukukun üstünlüğü alanındaki gelişmeler" diye görünüyor olabilir mi?
Kusura bakmasın, söylemek zorundayım, bu olsa olsa bir hezeyan olabilir.
Adalet Bakanı Yılmaz Tunç
* * *
Yakalanabilen 75 bin 442 ise yakalanmayanların sayısı kaç?
İçişleri Bakanı'nın açıklamasına göre son üç ayda 1285 operasyon yapılmış ve 75 bin 442 düzensiz göçmen yakalanmış.
Bunların 32 bin 563'ünün sınır dışı işlemleri tamamlanmış, geri kalanların da işlemleri sürüyormuş.
Yakalanan her düzensiz göçmenin sınır dışı edilemediğini, geri gönderme merkezlerinde bekletilenlerin küçük de olsa bir bölümünün göçmen statüsü alabildiğini de belirteyim.
Şimdi bir soru soracağım: Üç ayda yakalanabilen düzensiz göçmen sayısı 75 bin 442 ise yakalanmayanların sayısı kaçtır?
Elbette haksızlık etmek istemem, bu sayının bu kadar yüksek olmasının nedeni eski Bakan ile yeni Bakan farkından kaynaklanıyor olabilir.
Birikinti artınca, yakalanan sayısında da artış yaşanmış olabilir ancak bu durum sınırlarımızın bir tür "elek" bile sayılamayacağını gösteriyor.
En kötü elek bile bir şeyleri tutabilir, bizim sınırlarımız hiç kimseyi belli ki tutamıyor.
Nitekim yakalananlar arasında "mükerrer" olanların çıktığına daha önce tanık olmuştuk.
Yakalanıyor, sınır dışı edilip ülkesine gönderiliyor, başka bir yoldan yine gelip, sınırı geçiyor.
İltica ve Göç Araştırmaları Merkezi (İGAM) Başkanı Metin Çorabatır'ın bu alandaki akademik araştırmaları temel alarak yapabildiği tahmine göre Türkiye'deki kayıt dışı yabancı sayısı 300 bin ila 2 milyon arasında olabilir.
Geçmişte Türkiye transit bir ülke olarak bu göç yolunda yer alırken artık hedef ülke olmuş durumda. Bunu da ben söylemiyorum, Dışişleri Bakanlığı raporları söylüyor.
Bunun ciddi bir tehlike oluşturduğunu görmek gerek.
Bunun ırkçılık ile, yabancı düşmanlığı ile bir ilgisi yok.
Bir yandan insani bir sorun var, diğer yandan önemli bir güvenlik sorunu bu.
Hamasetle değil, ciddiyetle ele alınmalı.
Mehmet Y. Yılmaz kimdir?
Mehmet Yakup Yılmaz, 1956 yılında Malatya'da doğdu. İlkokulu Antalya Devrim İlkokulu'nda, orta okul ve liseyi parasız yatılı olarak Denizli Lisesi'nde okuduktan sonra Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi İktisat ve Maliye Bölümü'nden 1977 yılında mezun oldu
Gazeteciliğe SBF öğrencisi iken 1975 yılında Ankara'da Mehmet Ali Kışlalı yönetimindeki Yankı Dergisi'nde başladı. Derginin Yazı İşleri Müdürlüğü görevini de bir süre yürüttü.
12 Eylül 1980 darbesi öncesinde Türk İş'e bağlı Yol İş Federasyonu ve YSE - İş sendikalarında basın müşaviri olarak görev yaptı, sendika gazete ve dergilerini yayınladı
Askerlik görevini Kara Harp Okulu'nda tamamladıktan sonra İstanbul Gelişim Yayınları'nda mesleğe döndü. Gelişim Yayınları'nda Erkekçe ve Bilim dergilerinin Genel Yayın Müdürü Yardımcılığı ve ardından Gelişim TV Dergisi Genel Yayın Yönetmenliği görevlerinde bulundu
1985 yılında Hürriyet'e geçti ve Hürriyet Dergi Grubu'nu kurdu. Tempo, Blue Jean, Playmen gibi dergileri yayınladı.
Daha sonra Dönemli Yayıncılık Genel Müdürlüğü görevine getirildi. Ercan Arıklı ile birlikte Dönemli Yayıncılık'ın 1 Numara Yayıncılık'a dönüşmesi sırasında Genel Müdürlük görevini üstlendi. Aktüel, Cosmopolitan, Penthouse, Oya gibi dergilerin kurucu genel yayın müdürü oldu. Bugüne kadar 30'u aşkın derginin kuruculuğunu yaptı.
1995 yılı başında Posta gazetesini yayınladı. Aynı yılın sonunda Fanatik gazetesini, 1996 yılı sonunda da Radikal gazetesini kurdu, genel yayın müdürlüğünü yürüttü.
2000 yılında Milliyet Gazetesi Genel Yayın Müdürlüğü görevine getirildi. Bu görevi 5,5 yıl sürdürdükten sonra Doğan Burda Dergi Grububu'nun CEO'luğu görevini üstlendi.
2005 yılından 2018 Eylül ayına kadar Hürriyet gazetesinde köşe yazarlığı yaptı. Ekim 2018'den itibaren T24'te yazmaya başladı.
Gazete köşe yazılarından derlenen "Kırmızıyı Seçtim, Aşk Mavinin Altındaydı", "Benden Selam Söyleyin Bütün Aşklarıma", "Aşktan Sonra Hayat Var Mı", "Şaşırma Duygumu Kaybettim, Hükümsüzdür" isimli kitapları yayımlandı. "Aşk Herşeyi Affeder mi" isimli uzun hikâyesi de kitap olarak yayınlandı.
"Türkiye medyasında en çok yayın başlatan gazeteci" olan Mehmet Y. Yılmaz, güncel politik gelişmelerin yanı sıra, deneme tarzındaki yazıları ile futbol üzerine yaptığı yorumlarıyla da biliniyor.
|