12 Ağustos 2021

1 milyon eski askeri ne yapacağız?

Çoğunluğu ABD tarafından eğitilmiş asker – polis olan bu genç Afgan nüfusunun Türkiye’de yaratabileceği sorunları bugünden tahmin etmek falcılık sayılmaz.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, AB’nin Türkiye’deki geçici sığınmacılar için ödeyeceği 780 milyon Euro ile ilgili sözleşmeyi onayladı.

Fon, sığınmacıların sağlık, sosyal yardım, mesleki eğitim, istihdam ve altyapının geliştirilmesini öngören projelere harcanacak.

780 milyon Euro elbette ciddi bir bütçe.

Bunun ne kadarının gerçek ihtiyaç için, ne kadarının “bir AKP’li kardeşimizi ihya etmek için” kullanılacağını para harcanmaya başladığında öğreneceğiz.

Fonun harcanacağı yerlere bakınca da amacın “sığınmacıları Türkiye’de tutmak” olduğu da açıkça görülüyor.

ABD’nin Afganistan’dan çekilmesiyle ortada kalan ABD işbirlikçisi Afganların Türkiye’de kalabilmelerini sağlamak için ne kadar ödeyeceğini ise bilmiyoruz.

Bu, büyük ihtimalle NATO Zirvesi sırasında Biden ile Erdoğan arasında görüşülmüş bir konu.

Erdoğan, “Zayıf ülke olmadığımız için 4 milyon göçmen korumamız altında. Türkiye alırken mevcut imkanlarıyla alıyor. Finansmanı iyi yönettiği için bunu başarıyor. Bundan sonra da finansı iyi yöneterek bu tür adımları atacağız” diyor.

Gördüğünüz gibi Erdoğan, sığınmacılar meselesini sadece bir finansman sorunu olarak görüyor.

“Finansı iyi yönetmek” dediği şey de mültecileri Türkiye’de tutmak için AB ve ABD’nin yaratacağı fonlar!

Belli ki sığınmacılar için gelecek fonları “iyi yöneterek”, Türkiye’nin cari açıktan kaynaklanan sıkıntılarını da aşabileceğini zannediyor.

Türkiye’de, “geçici sığınmacı statüsündeki Suriyeli” sayısı 3 milyon 690 bin 896. Bunlar kayıtlı olanlar, kayıtsız olanlarla sayının 4 milyonu bulması işten bile değil. Bunların yüzde 71’i kadınlar ve 18 yaşın altındaki çocuklardan oluşuyor.

Ve artık bunların “geçici” olmadıklarını, kalıcı olacaklarını biliyoruz. Araştırmalar yüzde 75 – 80’inin kalıcı olacağını gösteriyor.

Kendi ülkesinde işgalci olarak bulunan bir yabancı devletle işbirliği yapan ancak şimdi ortada kalınca topluca Türkiye’ye gelen Afganların sayısını ise kayıt da tutulmadığı için bilmiyoruz.

Sayının 1 milyonu rahatlıkla bulacağı tahmin ediliyor.

Çoğunluğu ABD tarafından eğitilmiş asker – polis olan bu genç Afgan nüfusunun Türkiye’de yaratabileceği sorunları bugünden tahmin etmek falcılık sayılmaz.

Erdoğan, bu konuyu biraz düşünmüş olsa, Türkiye’nin başına nasıl bir çorap örülmekte olduğunu kolayca fark edebilirdi.

Afgan sığınmacıları, özel bir görev için kendisi kullanmayı planlamıyorsa tabii.

* * *

Halkımızın yarısı işsiz!

TÜİK’in son açıkladığı istihdam verilerine göre Haziran ayında 602 bin kişi iş bulmuş.

İnsanın içini haliyle bir mutluluk dalgası kaplıyor.

Nitekim tüpçüsünden, havuzcusuna kadar yandaş medya bu mutluluğun tadını çıkarmaya çalışan manşetlerle çıktı.

Bu 602 bin kişinin iş bulmasıyla birlikte Türkiye’de “işsizlik” oranı yüzde 10,6’ya düşmüş.

Yalnız küçük bir sorun var.

Daha doğrusu TÜİK bu rakamları ne zaman açıklasa aynı sorun var:

602 bin kişi iş bulmuş ama 222 bin kişi de artık çalışmaktan vazgeçmiş!

Hayır, piyangodan para kazandıkları ya da zengin bir akrabalarından miras kaldığı için değil!

İş bulmaktan tamamen umutlarını kestikleri için!

Çalışma çağındaki Türklerin sayısı 63 milyon 659 bin. Ve bunların sadece yarısı çalışmak istiyor, diğer yarısı istemiyor.

TÜİK, Erdoğan’ı mutlu edebilmek için rakamlarla oynamayı marifet zannediyor ama ne yaparsa, rakamlarla nasıl oynarsa oynasın bu gerçeği saklayamıyor: 15 – 65 yaş arasında, çalışma çağındaki nüfusumuzun yarısı işsiz!

* * *

Organize suç örgütü değil, Orman Bakanlığı

Öngörüsüzlüğü ve iş bilmezliği nedeniyle Türkiye tarihinin en büyük orman yangınlarının asli faili Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli’nin 49 danışmanı olduğunu Sözcü’de Hayati Irgan’ın haberinden öğrendim.

Bu kadar danışmana, ne danışıyormuş diye sormayın.

Hiçbir şey danışmadığına emin olabilirsiniz.

Çünkü bu tür pozisyonlar daha çok arpalık olarak kullanılıyor.

Siyasal İslamcı ahlak anlayışının, devlet kadrolarındaki yansıması böyle arpalıklar olarak ortaya çıkıyor.

Hiçbir şey danışılmayan danışmanlar, iki üç yerden birden maaş alanlar da cabası.

Bakan, zaten bir şey danışıyor olsaydı, belki içlerinden biri “üç kiralık uçakla yangın mevsimine giriyoruz, bu hata olur” diye uyarırdı.

Sözcü’deki habere göre bu danışmanların ikisi ayaklı suç makinesi gibi maşallah!

Birinin 64, diğerinin 47 suç kaydı olduğu iddia ediliyor.

İhaleye fesat karıştırmaktan, hırsızlığa, adam öldürmeye teşebbüsten, resmi belgede sahteciliğe kadar varan bir dizi suç!

Pakdemirli, bakan değil de iş adamı olsaydı, yanında bu tipleri çalıştırıyor diye organize suç örgütü yönetmekten hakkında dava açılırdı.

Erdoğan’ı da tebrik etmek isterim: Bu adamı bakan yapmak için ne kadar aradı acaba?

 

Yazarın Diğer Yazıları

Kralın bütçesi keyfine göre

Türkiye bir demokrasi değil de bir Orta Çağ krallığı olsaydı, kral ya da padişah parayı keyfine göre toplar ve harcardı, kimse de bunun hesabını soramazdı. Yoksa Türkiye bir Orta Çağ krallığı mıdır?

Aslında Erdoğan “Esed’den hâlâ umutluydu!”

Suriye konusunda ikinci kez bir istihbarat fiyaskosu yaşadık. En önemli güvenlik tehdidinin Suriye’den geleceğini düşünen bir yönetim, rejimin ve muhaliflerin güç dengesini ve planlarını uygulama kabiliyetlerini öngörebilmeliydi. Gördük ki Türkiye’yi yönetenler de haberleri televizyondan izliyor!

Suriye’nin artık zamana ihtiyacı var

HTŞ lideri Colani’nin “değiştik, eskisinden farklıyız” iddiasını ortaya koyabilecek fırsatı bulabilip bulamayacağı da şu an için belirsiz. Türkiye’nin desteklediği Suriye Milli Ordusu’nun içinde yer alan grupların da “demokrasi aşkıyla” yanıp tutuşmadıklarını söyleyebiliriz. Yani Suriye’de taşların yerine oturması için önümüzde çok zaman var

"
"