14 Ekim 2023

Durun, siz arkadaşsınız!

Çok eski bir çalışma arkadaşım, çevredeki tüm kızlara deyim yerindeyse “asılırdı." Sonunda bu kimsenin ciddiye almadığı bir şakaya dönüştü. Şakadan habersiz olanlar “çıkma teklifini” ciddiye alıp “ama biz arkadaşız” dediklerinde şu yanıtı verirdi: “Sevgili olmamız için düşman mı olmamız lazım!”

Hayır, repliği yanlış hatırlamıyorum; doğrusunun “durun, siz kardeşsiniz” olduğunu da biliyorum. “Friends with benefits-Arkadaştan Öte” isimli filmi seyretmiş miydiniz, bilmiyorum. İzlememiş olanlar bu filme Netflix’te “tahammül edebilirler.” Mila Kunis, Justine Timberlake, Woody Harelson, Emma Stone gibi iyi oyuncular var kadroda ama hepsi o kadar. Bir yandan cep telefonunuza bakarken bir şeyler atıştırmak, o sırada da bir film izlemek isterseniz, bu film sizin için çok uygun olabilir. Başlıktaki repliği değiştirmemin nedeni bu filme de adını veren bir “insanlık hali!” Elbette Reis kızmasın, bizim son derece hassas bir bünyeye sahip geleneksel Türk aile değerlerimiz içinde bunun yeri olmayabilir. Gerçi televizyonda Müge Anlı, Esra Erol filan izliyorsanız, bunun alaturka versiyonlarına sıkça tanık olmuşsunuzdur.

Friends with benefits/Arkadaştan Öte

Sevgiliden önce

Benim izlediklerimden bir tanesinde kadının üç çocuğunun da babası resmi kocası çıkmadığı gibi her çocuğun babası da farklı bir erkekti ve tam da “friends with benefits” (FWB) durumunun doğal bir sonucu olarak meydana gelmişlerdi. Arızi bir örnektir deyip geçiyorum. “Arkadaştan öte, sevgiliden önce” diyebileceğimiz bu durum, aralarında duygusal bağ olmayan iki arkadaş arasında kurulan cinsel birlikteliği tanımlıyor.

Bu durduk yerde aklıma gelmiş değil, geçen hafta konuyla ilgili bir araştırmanın sonuçlarını içeren bir haber okudum. Yoksa bazı sosyal medya imamları gibi aklımı seksle bozmuş değilim. Bir ara onlardan da söz etmek istiyorum, bu konudaki videoları izliyor ve bir kenara not ediyorum. Gerçekten psikopatolojik bir durum var ortada ve birisinin bu arkadaşlara yardım eli uzatması şart ve öyle görünüyor ki bu konuda Diyanet İşleri’nden bir yardım da alamayacağız.

İnternet üzerinden eşleştirme yapan uluslararası bir çöpçatan uygulaması olan match.com’un yaptığı bir araştırmaya göre Amerikalıların yarısı, böyle bir deneyim yaşamış. Bu sonucun bana biraz iddialı geldiğini söylemeliyim. Sanırım bu “yarısı” ölçüsü, çöpçatan uygulamasını kullananlar arasında yapılan bir araştırmadan elde edilmiş. Haber kötü yazılmış, araştırmanın nasıl yapıldığı, örneklemin ne olduğu, hata payı vs. belirtilmemiş.

Çizim: Oksijen

Ancak daha ciddi bir bilimsel araştırma da var: “Journal of the International Association For Relationship Research” isimli hakemli dergide, Syracuse Üniversitesi’nden üç, Indiana Üniversitesi’nden bir bilim insanının ortak imzası ile yayınlanmış. Buna göre FWB ilişkilerinin yüzde 31’inde cinsel ilişki bitince arkadaşlık ilişkisi de tamamen bitiyor. Sadece yüzde 28’i cinsel ilişki faslı bittikten sonra da arkadaşlıklarını sürdürebiliyor. Bunu gerçek bir aşk ilişkisine çevirmeyi başaranların oranı ise yüzde 15’i ancak buluyor.

Zaten bu tür ilişkinin sona ermesinde en önemli faktörlerden biri çiftlerden birinin kendisine “gerçek bir sevgili” bulması oluyormuş. Haberi okurken, Angelina Jolie’nin, Brad Pitt ile evlenmeden on yıl kadar önce yaptığı bir “açıklamayı” hatırladım. Jolie, film setleri arasında gezer, kalan boş vakitlerinde de hayır işleri ile uğraşırken, özel hayatına vakit bulamazmış. Erkek dergilerinin “Top Ten” listelerinde her zaman yer alan bir kadından söz ediyoruz burada, dikkatinizi çekerim. Peşinde sayısız “yakışıklı fakir-çirkin zengin” vs. erkek olan bir kadından.

Felaketin içinde!

Ama o yine de yapayalnızmış. Çünkü tanıştığı insanlarla arkadaşlığını tam geliştirecekken programı gereği bir başka yere gitmesi gerekiyormuş. İyice tanımadığı insanlarla ilişkiye girmeyen “prensip sahibi” bir kadın olduğu için de cinsel yaşamı felaket durumdaymış. Sonunda çözümü şöyle bulmuş: Sadece eski arkadaşları ile birlikte oluyormuş.

Daha önceden tanıdığı, güvendiği, arkadaşlık etmekten hoşlandığı insanlar yani. Onlara telefonda “üç günlüğüne New York’tayım, gel sevişelim” diyor, üçüncü günün sonunda herkes sepetini koluna takıp kendi yoluna gidiyormuş. Çok eski bir çalışma arkadaşım, çevredeki tüm kızlara deyim yerindeyse “asılırdı”. Sonunda bu iş giderek kimsenin ciddiye almadığı bir şakaya dönüştü. Şakadan habersiz olanlar, herkesin ortasında kendilerine yapılan “çıkma teklifini” ciddiye alıp “ama biz arkadaşız” filan dediklerinde şu yanıtı verirdi: “Sevgili olmamız için düşman mı olmamız lazım!” Bu söze kim “yanlış” diyebilir.

Arkadaşça başlar

Birisiyle sevgili olmaya karar verdiğimizde bu insan zaten genellikle çevremizde olan, arkadaşlık etmeye başladığımız ya da zaten bir süredir arkadaş olduğumuz kişi olur. Birbirlerini metro istasyonunda ya da bir barda filan gördükleri anda sevgili olmaya karar verenlerin, bir görüşte âşık olanların sayısı ile ilgili bir bilgim yok ama bunun o kadar da kolay bir şey olmayabileceğini tahmin edebiliyorum.

“Görücü usulü” başlayan ilişkileri de arkadaşlık ilişkisine sokmak mümkün, çünkü görücü usulü tanışmalarda bile çiftlerin birbirlerini tanıyabilmeleri için bir süre arkadaşlık etmeleri gerekir. Kimi zaman bir aile büyüğünün ya da küçük bir kardeşin eşlik ettiği buluşmalarda asıl amaç arkadaşlık olmasa da sonuç budur; çift iki sevgili gibi değil iki arkadaş gibi konuşur. Yani arkadaşımın önermesi hem doğru hem yanlıştı. Sevgili olmak için, düşman olmak gerekmez elbette ama bu sadece arkadaş olduğunuz için sevgili olabileceğiniz anlamına da gelmez.

Öte yandan cinsellik, tek başına da var olabilir, bunun sevgiyle beslenmesi de gerekmez. Bu her ne kadar insan türünün erkeklerine özgü bir durum olarak genel kabul görüyor olsa da geçmiş geçmişte kaldı, artık kadınlar için de geçerli. Uzun yıllar Freud ile çalışmış bir psikiyatr olan Theodor Reik’e göre cinsellik ve sevgi ayrı kaynaklardan beslenen ayrı nitelikteki duygulardır. Cinsellik doygunluk ararken, sevgi mutluluk arar. Reik şöyle yazıyor:

“Doyuma varıldıktan ve gerilim giderildikten sonra, seks nesnesi önemsiz, sıkıcı, hatta nefreti gerektiren bir şey haline dönüşebilir. Oysa sevgi nesnesi için aynı şey söylenemez. En aşırı ve kaba durumları ele alırsak, cinsel eş, yalnızca bir cinsel nesne olarak görülebilir. Sevginin nesnesi, her zaman bir insan ve kişilik olarak belirir. (...) Seks ayrım yapmaz. Bir ‘kadın’ ister. İsteklerinde alçak gönüllüdür. Oysa sevgi her zaman seçim yapar. ‘Şu kadını’ ister ve başkasına dönüp bakmaz.” Bence Reik’in bu sözleri “arkadaşlıktan öte arkadaş” arayanların kulağına küpe olmalı.


Mehmet Y. Yılmaz'ın bu yazısı, Oksijen gazetesinden alındı.

Mehmet Y. Yılmaz kimdir?

Mehmet Yakup Yılmaz, 1956 yılında Malatya'da doğdu. İlkokulu Antalya Devrim İlkokulu'nda, orta okul ve liseyi parasız yatılı olarak Denizli Lisesi'nde okuduktan sonra Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi İktisat ve Maliye Bölümü'nden 1977 yılında mezun oldu

Gazeteciliğe SBF öğrencisi iken 1975 yılında Ankara'da Mehmet Ali Kışlalı yönetimindeki Yankı Dergisi'nde başladı. Derginin Yazı İşleri Müdürlüğü görevini de bir süre yürüttü.

12 Eylül 1980 darbesi öncesinde Türk İş'e bağlı Yol İş Federasyonu ve YSE - İş sendikalarında basın müşaviri olarak görev yaptı, sendika gazete ve dergilerini yayınladı

Askerlik görevini Kara Harp Okulu'nda tamamladıktan sonra İstanbul Gelişim Yayınları'nda mesleğe döndü. Gelişim Yayınları'nda Erkekçe ve Bilim dergilerinin Genel Yayın Müdürü Yardımcılığı ve ardından Gelişim TV Dergisi Genel Yayın Yönetmenliği görevlerinde bulundu

1985 yılında Hürriyet'e geçti ve Hürriyet Dergi Grubu'nu kurdu. Tempo, Blue Jean, Playmen gibi dergileri yayınladı.

Daha sonra Dönemli Yayıncılık Genel Müdürlüğü görevine getirildi. Ercan Arıklı ile birlikte Dönemli Yayıncılık'ın 1 Numara Yayıncılık'a dönüşmesi sırasında Genel Müdürlük görevini üstlendi. Aktüel, Cosmopolitan, Penthouse, Oya gibi dergilerin kurucu genel yayın müdürü oldu. Bugüne kadar 30'u aşkın derginin kuruculuğunu yaptı.

1995 yılı başında Posta gazetesini yayınladı. Aynı yılın sonunda Fanatik gazetesini, 1996 yılı sonunda da Radikal gazetesini kurdu, genel yayın müdürlüğünü yürüttü.

2000 yılında Milliyet Gazetesi Genel Yayın Müdürlüğü görevine getirildi. Bu görevi 5,5 yıl sürdürdükten sonra Doğan Burda Dergi Grububu'nun CEO'luğu görevini üstlendi.

2005 yılından 2018 Eylül ayına kadar Hürriyet gazetesinde köşe yazarlığı yaptı. Ekim 2018'den itibaren T24'te yazmaya başladı.

Gazete köşe yazılarından derlenen "Kırmızıyı Seçtim, Aşk Mavinin Altındaydı", "Benden Selam Söyleyin Bütün Aşklarıma", "Aşktan Sonra Hayat Var Mı", "Şaşırma Duygumu Kaybettim, Hükümsüzdür" isimli kitapları yayımlandı. "Aşk Herşeyi Affeder mi" isimli uzun hikâyesi de kitap olarak yayınlandı. 

"Türkiye medyasında en çok yayın başlatan gazeteci" olan Mehmet Y. Yılmaz, güncel politik gelişmelerin yanı sıra, deneme tarzındaki yazıları ile futbol üzerine yaptığı yorumlarıyla da biliniyor.

Yazarın Diğer Yazıları

Adana'ya gidek mi kebabından yiyek mi?

Üniversiteyi bitirdikten sonra bir süre yaşadığım Adana hayatıma o tarihte girdi ve bir daha hiç çıkmadı... Kuşkusuz ki cennet vatanımızın birçok güzel köşesi var. Ama şunu söylemeliyim ki Adana farklıdır...

Güzelliğin on para etmez!

Kendisini aşağıya çekmeye çalışanlara karşı geçmişte güzelliğini saklamak zorunda kaldığını söyleyen Nurgül Yeşilçay, aslında erkeklerin bilinçli taktiğine işaret ediyor: Kadın kendisini yetersiz hissetsin ve gözü benden başkasını görmesin

Bir efsanenin sonu

Bu seçimin bize gösterdikleri arasında en önemlisi Erdoğan'ın artık psikolojik üstünlüğünü kaybetmiş olması. "Her seçimi kazanır, Kurum'u aday gösterse bile kazanır" efsanesi yıkıldı, artık Erdoğan'ın öyle bir gücü yok