Daha önce de ele aldığım, Kızıl Deniz'de artan çatışmalar bir yandan, Körfez ülkelerinin ekonomik ve jeopolitik önemlerinin gittikçe arttığı günümüzde, Orta Doğu dilimizden düşmüyor.
Geçen hafta ilk bölümünü yazdığım Diğer Orta Doğu yazısı bu yılın Arap dünyası için önemini ve bu bölgedeki Körfez ülkelerinin rollerini de yazmıştım.
Bu hafta ise Körfez'in en belirleyici aktörlerinin ikisin altını çizmek istiyorum.
Küresel kavşak Birleşik Arap Emirlikleri
Birleşik Arap Emirlikleri'nin (BAE) farklı kültür ve gelenekleri vardır. Her emirlik ayrı bir kraliyet ailesi tarafından yönetilir. Abu Dabi Emiri bütün ülkenin devlet başkanı, Dubai Emiri ise başbakanıdır.
90'ların başından itibaren Emirlik; Doğu ile Batı, gelişmiş ekonomiler ile gelişmekte olan ekonomiler arasında, benzersiz bir kavşak haline geldi.
Son derece düşük suç oranıyla en güvenli ülkelerin başında geliyor...
Vatandaşları en değerli pasaportlardan birine sahip olarak mükemmel refahla yaşıyorlar.
Göçe kapalı bir otokrasi olmasına rağmen dünyanın en açık ekonomilerinden biri.
ABD'nin müttefiki, ama en büyük ticaret ortağı Çin olan BAE'nin bu esnekliği onu ticarette Orta Doğu'nun Singapur'u yapıyor.
Petrolden önce diğer körfez ülkeleri gibi, balıkçılık ve inci avcılığıyla geçinen fakir BAE, 1960'lı yılların petrol ihracatıyla hızla gelişti.
2028 yılına kadar ise petrol ve petrol dışı gelirlerin eşitlenmesini hedefliyor.
Çok uluslu şirketlerin merkezlerine ev sahipliği yapmakta. İsrail ile ilişkilerin normalleştirilmesi, uzaktan işçi getirilmesi de dahil olmak üzere çok sayıda reformdan yararlandı. Ülke, dünyanın ilk yapay zekâ bakanlığını kurdu.
Ukrayna'daki savaş sonrası Rusya ile bağlarını kesmekten kaçındı.
Bunun sonucunda ortaya çıkan insan akını, özellikle BAE'nin gösterişli ticaret ve turizm başkenti Dubai'de emlak patlamasına yol açtı.
Hiç petrolü olmadan sadece küresel bir merkez olarak zengin olmuş Dubai, yabancıların yaşayabileceği en iyi beş şehirden biri ünvanını taşıyor.
Sadece enerjiye dönük ekonomileri olmamasına rağmen, bölgedeki enerji dönüşümünde en ileri pozisyonda olan ülke de BAE.
Uzak Asya ve Avrupa gibi enerji talep merkezlerinin düşük karbonlu enerji ürünleri taleplerine karşı, Abu Dabi petrol ve gaz ürünlerinin karbon emisyonlarını azaltmak için ciddi yatırımlar yapıyor.
Küresel enerji ve finans sisteminin vazgeçilemez parçası Katar
Günümüzde adı dünyanın her köşesinde duyulan Katar ise BAE'den farklı bir modernleşmeyi seçti.
Son dünya kupasına ev sahipliği yaparak, dünyada hayli tanınır hale geldi.
Londra, New York gibi birçok küresel ekonomik merkezde büyük gelir kazandıracak yatırımlara girdi ve küresel ticaret modelinin gücünü sürdürüyor.
Katar ekonomisi petrol ve gaz öncesi inci bazlı idi. Aylarca su altında kalıp, inci çıkararak geçimlerini sürdürüyorlardı.
1893'te Japon bilim adamı Kokichi Mikimoto'nun her kabuktan inci çıkabilen teknolojiyi geliştirmesiyle inci sektörü büyük zarar gördü.
Başlangıçta Katarlılar geleneksel ekonomilerini yok eden Mikimoto'dan nefret ediyorlardı. Ancak onun sayesinde, kendilerini küresel enerji finans sisteminin vazgeçilmez parçası haline dönüştürmeye zorladığı için, artık onu saygıyla anıyorlar.
Ellerindeki petrol üretimini verimli kullanarak dünyanın en büyük sıvılaştırılmış doğal gaz üretim tesislerinden birini geliştirdiler.
1971'de keşfedilen Kuzey Sahası, ilk gaz kaynakları değildi. Ama dünyanın en büyük doğal gaz yataklarından biri olarak Katar'ın kaderini değiştirdi.
Gazı sıvılaştırarak açık pazarda satmaya başladılar. Bu pahalı bir yol ama bu esnekliğe ihtiyacı olan Japonya, Kore gibi birçok alıcı ülke var.
Gönderdikleri gaz dünya enerji payının içinde küçük ama ihtiyaç olan ülkeler için kritik önemde. Dünya enerji tedariğinin çoğunu karşılayamıyor. Ancak, Katar'ın sıvılaştırılmış doğal gazının olmadığı bir küresel enerji sistemi işleyemezdi.
Örneğin; Ukrayna savaşı başladığında, AB ve özellikle Almanya, ambargo nedeniyle Rus gazı almadıklarından Katar'dan gaz tedariğine talip oldu. İklim hedeflerinden ötürü kısa vadeli anlaşma imzalamak isteseler de Katar kabul etmedi. Sonunda Almanya Katar'ın taleplerine boğun eğmek zorunda kalarak 15 yıllık tedarik anlaşması imzaladı.
Katar, 2027 yılında sıvılaştırılmış gaz (LNG) kapasitesini ciddi oranda arttırarak, hedefine emin adımlarla ilerliyor olacak.
Özellikle Rus gazı almak istemeyen Avrupa ve enerji sistemlerini LNG üzerine inşa etmiş Asya ülkeleri için çok önemli olacak.
2029'a kadar küresel LNG talebindeki artışın yüzde 40'ını karşılayacak.
BAE gibi dönüşüme öncülük etmek yerine, mevcut ekonomi modellerini en kârlı ve en uzun süre devam ettirebilecek bir strateji izliyorlar.
Bu ticari modelin gelirini de varlık fonlarını kullanarak, dünyanın birçok yerinde vazgeçilemez ve kritik mülklere yatırarak, petrol ve gaz sonrası geleceklerini finans sektörü ile korumaya alıyorlar.
Bu iki ülke, Türkiye için de oldukça önemli ve Orta Doğu'nun hızla değiştiği bu süreçte değişimi körükleyen üç ülkeden (Diğeri Suudi Arabistan) biri olacak.
Mehmet Önal Kimdir?
Mehmet Önal İstanbul'da doğdu. Hukuk lisans ve yüksek lisans tahsilinden sonra İngiliz Parlamentosu ve Atlantik Konseyi'nde çalıştı. İzleyen dönemde enerji sektöründe çalışmaya başladı. Ticari görevlerden sonra enerji dönüşümü ve iklim değişikliği kamu politikaları üzerine uzmanlaştı.
Avrupa Birliğini'nin teknik iklim değişikliği danışman organı olan Sıfır Emisyon Platformu'nda ve İngiltere'de Karbon Yakalama ve Depolama Derneği'nde görev aldı. İklim değişikliği temalarında Avrupa'da, Orta Doğu'da ve Asya'da birçok devletin yürüttüğü çalışmalara katıldı.
Profesyonel olarak kamu politikaları ve siyasi gelecekler üzerine senaryo çalışmalarında yer alıyor, büyük toplumsal gelişmeler, sosyolojik değişimler, insanlık için varoluşsal tehdit oluşturan etkenler ve küresel jeopolitik konular üzerine kafa yoruyor. Enerji sektörü profesyoneli olarak Londra ve İstanbul'da yaşıyor.
|