01 Kasım 2023

Cumhuriyetin geleceği ve CHP

CHP kurultay delegeleri tarihi bir sorumlulukla karşı karşıyadır. Bu doğrultuda Cumhuriyet Halk Partisinin kuruluş felsefesini çağdaş dünyanın gerçekleriyle yorumlayarak hayata geçirmek için, kapıkulları değil, demokratik bir partinin özgür üyeleri olduklarını göstermelidirler

Ülke uçurumun kenarında idi. Ülke toprakları düşman askerlerce işgal edilmişti. Padişah kendi konumunu korumak dışında halkı için bir şey yapma çabası içinde değildi. Ülkeyi halkın azim ve kararının kurtaracağına inanan ve "bilimi yegane yol gösterici" olarak gören Mustafa Kemal ve arkadaşları, yok edilen ülkeyi küllerinden yaratılar. Halk egemenliğine dayanan Büyük Millet Meclisini kurdular, Kurtuluş Savaşı ve Lozan Antlaşması ile siyasal ve ekonomik bağımsızlığı kazandılar, Cumhuriyeti ilan ettiler. Topluma öncülük etmesi için, Cumhuriyetçilik, Halkçılık, Milliyetçilik, Laiklik, Devletçilik ve Devrimcilik ilkelerine dayanan bir parti kurdular. Eğitim seferberliği başlattılar, az zamanda çok ve büyük işler başardılar, her alanda devrimler yaptılar.

Tarımın ilkel koşullarda yapıldığı, özel kesimin sermaye birikiminden yoksun olduğu bir tarım ülkesinde sanayileşmeyi başlattılar. Birinci Sanayi Planı ile Sümerbank ve Etibank'ı kurarak ekonomik gelişmeye ivme kazandırdılar. Kurdukları fabrikalarla halka iş yaratırken, ülkenin sadece ekonomisini değil, toplumsal gelişimini de sağladılar. Yabancıların tekelindeki kuruluşları devraldılar, doğal kaynakları ülkece işletmeye başladılar. Çok partili siyasal yaşama geçerek, Cumhuriyeti demokrasi ile taçlandırmak isterdiler. Hedefleri çağdaş uygarlık düzeyinin üzerine çıkmaktı.

Cumhuriyetin 100. yılını kutluyoruz. Günümüzde durum nedir? Cumhuriyetin100 yıllık değerleri, kazanımları ve ülkeye kazandırdıkları yok edilmiş. Ülkenin bütün varlıkları yabancılara satılmaya devam ediyor. Hazine nerede ise boşaltılmış, ekonomi çökertilmiş, eğitim niteliksiz, bilimsel olmaktan uzaklaşmış. Her türlü sömürü artmış, halkın tutunacak son dalı olan yargı da bağımsızlığını yitirmiş görünüyor. Millet yoksul, gençler gelecekten umutsuz, kadınlar, emekliler, yaşlılar bozuk düzenin çarkında eziliyor. Bütün bunlardan daha vahim ve elem verici olan ise iktidarın sorumsuzca davranarak her şeye tek adamın karar verdiği bir yönetimi sürdürmeye çalışması. Bakanlar yetkisiz, meclis etkisiz ve yargı bağımlı. Haksızlığa, hukuksuzluğa karşı çıkanlar şiddetle cezalandırılıyor, muhalefet bile görev yapamaz hale getirildi.

Bu durumdan kurtulup düzlüğe nasıl çıkacağız? Ülkenin başında Mustafa Kemal Atatürk gibi bir önder yok. O nedenle çıkış yolunu onun kurduğu partide, bıraktığı ilkelerde, gösterdiği hedeflerde ve kullandığı yöntemlerde aramalıyız.

Özgür üyelere çağrı

Ancak CHP sadece son seçim sürecinde değil, yıllardır iyi yönetilemiyor. Son zamanlarda medyada ve sosyal medyada paylaşılan haberler, zaten karamsarlığa kapılmış seçmenin CHP'den daha da uzaklaşmasına neden oluyor. Demokrasinin temel dayanağı olan laiklik başta olmak üzere ilkelerden uzak uygulamalar, seçmeni ve parti üyelerini güdülebilecek sürü gibi gören davranışlar seçmeni kızdırıyor. Adayları üyeler seçmiyor, lider veya liderin kontrolündeki küçük bir klik belirliyor. Bu yapıyla devam edilirse, CHP'de parti içi iktidarı elde etme veya korumaya yönelik mücadele ve dağınıklık, partinin yerel seçimlerde çok olumsuz sonuçlarla karşılaşmasına neden olabilir. Oysa önümüzdeki kurultay, CHP'nin Atatürk İlkeleri ve çağdaş sosyal demokrat değerlerle yeniden yapılanması için çok önemli bir fırsattır. CHP üyeleri isterlerse parti içi demokrasiye saygılı, şeffaf, erişilebilir, hesap verebilen bir yönetim oluşturabilirler. Yolsuzlukların, adaletsizliklerin, hukuksuzlukların yaygın olduğu bu düzeni değiştirmek, laik demokratik hukuk devletini işler hale getirmek, hukukun üstünlüğünü sağlamak için ilk adımı atabilirler. Herkesin geleceğe umutla bakacağı, yurttaşı olmaktan onur ve gurur duyacağı bir Türkiye için düzen değişikliğini CHP'den başlatabilirler.

Önce ideolojik bütünlük içinde ilkeli ve tutarlı hareket etmek büyük önem taşıyor. CHP 1976 Kurultayında altı ok ile sosyal demokrasinin evrensel ilkelerini (özgürlük, eşitlik, dayanışma) birleştiren yeni programını kabul etmişti. Bu değerlerinden vazgeçmesi söz konusu olamaz. Ama bu değerlerini koruduğunu göstererek halka güven vermek zorundadır.

1980'lerden itibaren iktidar uygulamalarında sıkça görülen yolsuzluklar muhalefet partilerine de yansımaya başlamıştır. CHP, Cumhuriyetin kurucu partisi olarak dürüstlük ve liyakatte de öncülüğünü sergilemeli, örnek olmalıdır. Bu öncülüğü 1950'li, 60'li ve 70'li yıllarda olduğu gibi parti içi demokrasi uygulamalarıyla da göstermelidir. Tüzüğünde yapacağı düzenlemelerle üyelerin mahalle ve köylerde sıkça bir araya gelmelerini, yöre sorunlarını konuşma, bilgilerini paylaşma ve dayanışma içinde olmalarını sağlamalıdır. Üye iradesine ipotek koyulmayan özgür seçimlerle yönetimlerini, önseçimlerle adaylarını belirlemeli ve nitelikli kadrolarıyla toplumda yarattığı güveni pekiştirmelidir.

CHP bu kurultayda CHP ilke ve değerlerine bağlı, bilgi ve deneyimli, verimli ve etkili bir kurumsal örgüt yapısı kurarak Türkiye'yi çağdaş uygarlık düzeyine taşımanın ilk adımını atabilir. CHP kurultay delegeleri bu anlamda tarihi bir sorumlulukla karşı karşıyadır. Bu doğrultuda Cumhuriyet Halk Partisinin kuruluş felsefesini çağdaş dünyanın gerçekleriyle yorumlayarak hayata geçirmek için, kapıkulları değil, demokratik bir partinin özgür üyeleri olduklarını göstermelidirler. Muhtaç oldukları güç, büyük Atatürk'ün emanetinde ve vicdanlarının sesindedir.


Dr. Mehmet Kabasakal
Siyaset Bilimci ve CHP Parti Meclisi E. Üyesi

Yazarın Diğer Yazıları

Bize plan mı pilav mı lazım?

Planlama ile demokrasi arasındaki duyarlı dengenin iyi kurulması gerekir

İnönü'den günümüze demokrasi dersleri

Siyaset bilimci Dankwart A. Rustow'a göre İnönü, "dünyada, elinde ancak bir diktatörde bulunabilecek güç varken demokrasiyi mümkün kılmak üzere bundan feragat eden tek devlet adamı"dır

"
"